- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Türkiye Vilayeti: Çünkü O kale “Son Kale” #AileyiNesliToplumuKoru
En soğuk havalarda dahi içinizi ısıtan bir yuva...
Fırtınalarda sığınacağınız güvenli bir liman...
Karşılıksız sevgiye ulaşabileceğiniz bir adres...
Kendinizi güvende hissetiğiniz yegane mekan...
Mutlulukla, huzurla, bağlılıkla, kenetlenmeyle tanışacağınız bir çatı...
Çocukların dünyasını inşa eden hayatın odak noktası...
Sizi hayata, Allah’a, Rasulune, şeri hükümlere sıkıca bağlayan bir düğüm..
Bir ayetin tecellisi...
"Size, kendileriyle huzur bulmanız için kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranıza bir sevgi ve merhamet koyması da O'nun ayetlerindendir." Rum Suresi/21
Ve Sultanların bile giremediği bir kale...
En azından geçmişte böyleydi...
O aile ki, toplumun hem nüvesi hem de mihenk taşıydı. O aile ki, altın bir neslin öncülüğünü yapacak bireylerin yetiştiği medreseydi. O aile ki yozlaşmış olan bu toplumun en sıcak umuduydu...
Şimdi ise o kale kuşatma altında. Bu güne kadar hiç olmadığı kadar büyük bir saldırıyla karşı karşıya...
Tüm şer odakları bir olmuş, aile kurumunu çökertmek, bağlarını kopartmak ve işlevsiz kılmak istiyorlar. Unutmayın ki ailenin yıkımı toplumun, toplumsal ilişkilerin, gelecek nesillerin tükenişi demektir.
Elbette onların hedef aldığı aile, İslam kültürü üzerine bina edilmiş, tüm saldırılara karşı bu kültürü bir şekilde devam ettirmiş ailelerdir. Zira ailede bu kültür var oldukça İslam da var olmaya devam edecektir.
İşte bu, kafirlerin hiçte hoşlanmadığı ve hatta uykularını kaçıran bir gerçektir.
Bu yüzden tüm güçlerini birleştirip onu yıkmak için var güçleriyle saldırmaktalar.
Cumhuriyet ile başlayan Müslüman aile yapısına saldırı medya iletişim araçlarının gelişmesiyle daha da ivme kazandı.
-Çalışma hakkı elinden alınan kadın.
-Özgürce dolaşma hakkı elinden alınan kadın
-Ekonomik bağımsızlığa kavuşturulamamış kadın
-Psikolojik şiddete maruz bırakılmış kadın vb söylemler pompalandıkça pompalandı.
Dizilerde, filmlerde, gündüz kuşağı programlarında aile olmak değil ailesizlik özendirilmekte, aileyi kuran, onu ayakta tutan, saçlarını süpürge eden kadın yerine, kariyer sahibi, kendi ayakları üzerinde duran, kimseye muhtaç olmayan, tırnak içinde “özgür” kadın modeli pazarlandı.
4 Milyon 500 bin işsiz iş bulabilmek için çırpınırken, "Cinsiyet eşitliği" denilerek kadının, çocuklarını kreşe atıp iş hayatında yer alması için aylık 650 TL teşvik verildi. Üstelik kreşlerde, anneden uzak, sevgisiz bir şekilde büyüyen çocukların ileride kaçınılmaz olarak şiddete meyilli olacaklarını bile bile..
Feminist örgütler, popüler hale getirilip ekonomik olarak güçlendirildi. İç İşleri Bakını Süleyman Soylunun verdiği bilgiye göre ABD Ankara’daki eşcinsel derneklere 22 Milyon dolar yardımda bulundu.
Tüm bunlar Müslüman aile yapısına yönelik kapsamlı bir projenin varlığını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Nitekim 2012 yılında yürürlüğe giren ancak yıkıcı etkisini yeni yeni hissetmeye bağladığımız İstanbul Sözleşmesi bu hakikati doğrulayan en çarpıcı örnektir.
İstanbul sözleşmesinin Türk hukuk sistemine entegre edilmesi için çıkartılmış 6284 sayılı kanuna göre şiddet: fiziksel, cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranış olarak kabul edilmekte bu şikayetlerle kolluk kuvvetlerine başvuran kişinin beyanı esas alınmakta, tedbir kararı verilmesi, dava açılması için, hatta davanın sonuçlanması için dahi delil aranmamaktadır. Şikayet olmasa dahi, kolluk kuvvetleri, savcılık kendisine ulaşan olaylar hakkında soruşturma, dava açabilir, tedbir kararı verebilir.
İstanbul Sözleşmesi yani Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi yürürlüğe girdiği ve kanunların ona göre dizayn edildiği tarihten itibaren hiçbir sorunu çözmediği, kadını korumadığı, aksine hem kadın hem de erkek yeni mağdurlar meydana getirmiştir.
İşte size bir kaç örnek:
Genç yaşta evlenenler bu kanunlar çerçevesinde ciddi cezalara çarptırılmış, en çokta kadınlar ve çocuklar mağdur edilmiştir.
Nihayetinde toplumda evlenmeye, aile kurmaya yönelik olumsuz bir atmosfer oluşturuldu. Şu an binlerce genç evlenmek istemiyor, evlenme ihtiyacı duymuyor. Herkeste gelecek kaygısı ve ümitsizlik hakim. İçinde bulundukları durumdan, yaşadıkları sıkıntılardan onları kurtaracak bir hayat nizamına sahip değiller.
İşte bizim esas sorunumuz da bu değil mi?
Karşılaştığımız problemleri en doğru şekilde çözen İslam nizamı olsaydı bunlar olabilir miydi?
Kadını erkeğe emanet eden, onu koruyup gözetmesini erkeğe farz kılan dinimizin hükümleri hayatta olsaydı bu kadar saldırabilirler miydi?
Aileyi el üstünde tutan onu kale konumuna getiren İslam, bugün yeryüzünde tatbik ediliyor olsaydı, aileler yok olur muydu?
Olmazdı!
Kadın cinayetleri olmazdı.
Kadına şiddet olmazdı.
Cinsel istismar olmazdı.
Öyleyse sahip çıkalım ailemize, sahip çıkalım kalemize.
Çünkü o kale “son kale”
İşte bu yüzden diyoruz ki,
“AİLE, NESİL VE TOPLUM ANCAK İSLAM İLE KORUNUR”
#AileyiNesliToplumuKoru
H. 03 Cumadel Ahir 1441 El-Muvafık M. 28 Ocak 2019