Date : H.18 Rabi’-ul Âhir 1439 M. Cuma, 05 Ocak 2018 | No: |
Hizb-ut Tahrir Emirinden Dava Sevdalılarına Bir Mektup
Allah’a hamd mahsustur. Salat ve selam Allah’ın Rasûlü’nün, onun ailesine, ashabına ve onu dost edinenler üzerine olsun.
İnternet sayfalarındaki kuşkulu yazıları çirkin bularak facebook üzerinden bana yollayanları...
Nakisiler, cezalılar ve tarikler güruhunun yazılarını mide bulandırıcı bularak bana yollayanları...
Daha büyüğünü yüklenen kimselerin yazılarından daha ağır yazıları iğrenç bularak bana yollayanları...
Bu tür insan ve güruhların nasıl böyle kötü duruma düştüklerine hayret ederek yazılarını bana yollayanları...
İslam’ın selamı ile selamlıyorum...
Es Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh
Kardeşlerim!
Bu dünyada iyilik ve kötülük var olduğu sürece bu tür insan ve güruhların var olacağına da şaşırmamak gerek... Bu tip kimseler geçmişte hep oldu, şimdi ve muhtemelen ileride de olacaktır... Hizbin kurucusu ve ilk Emiri Ebu İbrahim’in (Allah rahmet eylesin) yaklaşımını kabul etmeyen liderlik komitesindeki bazı üyeler Hizipten ayrıldılar... Hizbin ikinci Emiri Ebu Yusuf (Allah rahmet eylesin) döneminde Emirin Bürosu’ndan ayrılanlar oldu... Bugün de bazı kimseler sureti haktan saptılar... Hizb onları önemli biri yaptı, kendilerine özgül ağırlık verdi. Ancak onlar, Hizbi yüz üstü bıraktılar. Hizb, onlara yüceltti, fakat onlar, dünyaya saplanıp kaldılar.
وَلَكِنَّهُ أَخْلَدَ إِلَى الْأَرْضِ وَاتَّبَعَ هَوَاهُ“Fakat o, dünyaya saplanıp kaldı da kendi heva ve hevesine uydu.”[Araf 176] Sadece sureti haktan sapmakla kalmadılar, emanete de ihanet ederek gerçekleri maniple ettiler. Unutulamayacak bir günah işleyerek yetim malını yiyen onların büyüklerinden biri diyor ki: “Evin parasını iade ettim” -keşke dediği gibi olsa- ama söylediği gibi parayı ev sahibine değil, partiden zaman zaman ceza alan birine! Evin kime ait olduğunu bilmiyor mu? Oysa konuya ilişkin defalarca kendisine gidilmedi mi? Bu oldukça tuhaf değil mi?
Başka biri de “Emirin senden özür dilemesi yetmez mi?” diye soruyor. O da “yetmez” diyor. Böylece Allah’a yalan söylemeden önce kendilerine yalan söylüyorlar! Sanki bir özür dileme teklifi yapıldı da? Diğer bir deyişle kara propaganda yöntemi üzerinde yürüdüler de yalan ve iftiralarını yinelediler. Basiret ve feraseti bağlanan, kendilerini doğrulayan birilerini bulabileceklerini ümit ettiler... Onlardan bir diğeri de “Emirin, gençlere malum kişinin sayfasını kapatması için Facebook’a yazı yazmaları yönünde genelge gönderdiğini” söylüyor. Bir başkası da kendinden emin şekilde “evet böyle oldu” diyor ve ardından da “sayfa kapandı” yanıtını veriyor. Oysa Emir, sayfayı karıştırma ya da açma zahmetine bile girmemişti! İşte nasıl da iftira atıyorlar...
Muhalefet ve iftiralarına dayanak teşkil eden muhasebe konusuna gelince, göz ve kulaklardan ırak mı ki? Herkes, muhasebenin nasıl olacağını bilir! Muhasebe, idari dosyada ayrıntılı olarak açıklanmıştır. İdari dosyaya aykırı davranan bazılarının ona emeği geçmiştir... Kaldı ki muhasebenin ötesinde de bir şey var: Mezalim Divanı. Mezalim Divanı üyeleri, takvalı, dindar Allah hakkında hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayan kimselerdir. Ben kimseyi tezkiye edecek değilim... Muhasebe ve Mezalim Divanı kaimdir ve varlıkları ancak bedbaht kimse tarafından yadsınabilir. Bu iki kurumun doğruluk ve dürüstlüğünü de ancak ins ve cin şeytanları inkâr edebilir... Buna rağmen ibret almazlar, hesaba da katmazlar... Sonra söz konusu kişi, İnternette Emir hakkında bazı sözler sarf edeceğine dair tehditler savuruyor, fakat ağzından kum ve çakıl parçacıkları dökülüyor... Ondan daha kuvvetli ve daha çok taraftarı olan kimselerin Hizb ya da onurlu özgür tek bir sorumluyu bile etkileyemediklerini bilmiyor mu? İşte böyle nasıl da tehditler savuruyorlar...
Kardeşlerim!
Yukarıda da belirttiğim gibi bu tip kimselerin varlığı tuhaf değil. Hak davasının yeşerdiği her çağda yalan söyleyen, iftira atan, hak üzerinde olduklarını iddia edip de aslında böyle olmayan bu tür aşağılık kimseler hep olagelmiştir... Hak sahiplerinin sebat ettiklerini gördüklerinde, kalplerinden kin fışkırır. İnsanların, hak ehlini desteklediklerine, ümmetin onlara teveccüh gösterdiğine tanık olduklarında da nefisleri hilekârlıkla dolar. Zorbaların hak ehline kin kustuğunu gördüklerinde de sevinirler. Hak ehlini büyüleyip onları haktan saptırabilecekleri düşüncesiyle onlara iftira oklarını yöneltirler.
إِنْ تَمْسَسْكُمْ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْ وَإِنْ تُصِبْكُمْ سَيِّئَةٌ يَفْرَحُوا بِهَا وَإِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا لَا يَضُرُّكُمْ كَيْدُهُمْ شَيْئًا إِنَّ اللَّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطٌ“Size bir iyilik dokunursa, bu onları üzer. Başınıza bir kötülük gelse, ona sevinirler. Eğer siz sabırlı olur, Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, onların hileleri size hiçbir zarar vermez. Çünkü Allah onların işlediklerini kuşatmıştır.”[Ali İmran 120]
Kardeşlerim!
Yukarıda da dediğim gibi bu dünyada iyilik ve kötülük var olduğu sürece bu tür şaibeli sayfalar hep var olacaktır. Kötülük ehli, bizi zehir ve iftiralarıyla oyalamak istiyor, eğer onların tuzağına düşersek, o zaman başarı elde etmiş olurlar. Ama onların sayfalarını yırtıp zeytin çekirdeği gibi bir kenara atar ve onlara da ilgi ve alaka göstermezsek, bu durumda eylemlerini boşa çıkarmış oluruz, onlar da kinlerinden geberirler... Bu şaibeli sayfalarda sörf yapmayın demek istemiyorum, aksine ne yapın ne de yapmayın diyorum. Bilakis üstüne basa basa vurgulamak istediğim şu ki bu şaibeli sayfaları bana yollamayın. Zira ben, hüsnü seyir ve dosdoğru gidişatla uğraşıp kervanı aydınlıktan Allah’ın takdir edip belirlediği ecelde Raşidi Hilafet yurduna sağ salim ulaştırmak istiyorum. Çünkü her ecelin bir yazısı vardır... Umarım bu ecel uzak değildir.
إِنَّ اللَّهَ بَالِغُ أَمْرِهِ قَدْ جَعَلَ اللَّهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا“Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah, her şeye bir ölçü koymuştur.”[Talak 3]
Sonuç olarak kardeşlerim, siz bu kuşkulu yazılar ve kör iftiralar karşısında göğsünüzü siper ettiniz... Adam gibi adam davranışı sergilediniz. Darlık ve sıkıntılar gücünüze ancak güç katar. Fitne ve felaketler sizi etkilemez, hatta sadece gayret ve kararlılığınızı artırır. İşte sizler adam gibi adamsınız ve durumunuz Allah’ın haklarında şöyle buyurduğu kimselere benziyor:
الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَانًا وَقَالُوا حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ* فَانْقَلَبُوا بِنِعْمَةٍ مِنَ اللَّهِ وَفَضْلٍ لَمْ يَمْسَسْهُمْ سُوءٌ وَاتَّبَعُوا رِضْوَانَ اللَّهِ وَاللَّهُ ذُو فَضْلٍ عَظِيمٍ“İnsanlar onlara: “Düşmanınız olan insanlar size karşı bir ordu topladılar, onlardan korkun” dediler. Bu, onların imanını artırdı da: “Allah bize yeter. O ne güzel Vekil’dir” dediler. Bu yüzden kendilerine bir fenalık dokunmadan, Allah’tan nimet ve bollukla geri döndüler; Allah’ın rızasına uydular. Allah büyük, bol nimet sahibidir.”[Ali İmran 173-174]
En son olarak da az önce yukarıda belirttiğimi burada yineliyorum: “Bu şaibeli sayfaları bana yollamayın”Bu iftiralara ve gittikçe olası tırmanmasına sakın üzülmeyin. Çünkü Allah Subhânehu ve Teâlâ, güçlü ve azizdir. Mümin kullarını koruyup kollar.
إِنَّ اللَّهَ يُدَافِعُ عَنِ الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ خَوَّانٍ كَفُورٍ“Şüphesiz, Allah inananları savunur. Doğrusu Allah hiçbir haini, nankörü sevmez.” [Hacc 38]
Umarız Allah Subhânehu ve Teâlâ, bu dünyada bizi Hilafetin gölgesi altında gölgelendirir de bizler onun tanık ve askerlerinden oluruz. Başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde de kendi gölgesi altında gölgelendirir de muktedir bir hükümdarın huzurunda, doğruluk meclisinde oluruz. Böylece her iki yurtta da kurtuluşa ereriz. Büyük kurtuluş işte budur.
ve’s Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh
Kardeşiniz
Şeyh Ata b. Halil Ebu Raşta
H. 18 Rabiu’s Sânî 1439
M. 05 Ocak 2018