- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber - Yorum
RAND Corporation Türkiye 2020 Raporu
HABER:
Rand Corporation “Türkiye’nin Milliyetçi Rotası: ABD-Türkiye Stratejik İşbirliği ve ABD Ordusu üzerindeki etkileri” başlıklı bir raporunda şu ifadelere yer verdi: “Orta seviye subayların askeri liderlikten son derece hayal kırıklığına uğradığı ve darbe sonrası devam eden tasfiyelerden endişe duydukları bildirilmektedir. Bu hoşnutsuzluk bir noktada başka bir darbe girişimine bile yol açabilir ve Erdoğan tehdidi ciddiye alıyor gibi görünüyor.” (Rand Corporation Türkiye Raporu 2020, sayfa, XIV)
YORUM:
Amerikan düşünce kuruluşu Rand Corporation Türkiye ile ilgili olarak ekleri ile birlikte 276 sayfalık bir rapor yayınladı. Bu rapor dokuz bölümden meydana gelmekte olup her bir bölümde Türkiye ile ilgili farklı konular ele alınmaktadır. Ancak rapor dokuz başlıktan meydana gelmesine ve farklı konuları ele almasına rağmen Türkiye medyasında “darbe tartışmalarını” gündeme getirdi. Raporda yer alan diğer konular üzerinde hiçbir şekilde durulmadı. Siyasilerden gazetecilere, sivil toplum kuruluşlarına ve akademisyenlere varıncaya kadar toplumun her kesimi meseleyi ordu içerisinde subaylardan bir kısmının darbe yapabilecekleri noktasında ele aldılar ve tartıştılar. Detaylarına girmeden bu makalemizde biz ana başlıkları ile hem Rand raporunu analiz edeceğiz hem de darbe tartışmalarını değerlendireceğiz.
1- Her şeyden önce Rand Corporation raporu detaylı ve dikkatli bir şekilde incelenmesi gereken bir rapor gibi görülmektedir. Nitekim Refahyol iktidarı döneminde 1996 yılında hazırlanan Rand Corperation raporunda “Ortadoğu sorununa kapsamlı bir çözümün yerleştirilmesi için Türkiye’nin Abdullah Gül Cumhurbaşkanlığında ve Recep Tayyip Erdoğan Başbakanlığında yönetilmesi gerektiği” ifade edilmişti. Dolayısıyla gelecek on yılda ABD tarafında Türkiye’de uygulanması gereken iç ve dış siyasi rotanın eksenlerini burada görmek mümkündür.
2- Bu raporla Amerika, iktidar koltuğunda oturan siyasi gücün nasıl hareket etmesi gerektiğini, özellikle de dış politikada takip edilmesi gereken seyri ortaya koymaktadır:
- a.Erdoğan üzerinden Türkiye kamuoyuna verilen imajda olduğu gibi Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin Amerika’ya ve tüm dünyaya karşı savaşan bir ülke gibi görünümü sergilenmeye devam edecektir. Nitekim yakın zamanda yapılan bir anket çalışmasında Türk ordusunun Suriye’deki varlık sebebi nedir sorusuna verilen cevap şu şekilde olmuştur: %45 YPG-PYD-PKK’ya karşı, %9 dünyaya karşı ve %16 Amerika’ya karşı şeklinde cevap vermiştir.
- b.Türkiye bundan sonraki süreçte de ABD adına dış dünyada hareket eden, askerlerini gönderip ABD çıkarları için çalışan fakat düşman görünümü sergilemeye devam edecektir. Şu anda Suriye ve Libya sahnesinde yaptığı gibi. Nitekim raporun girişinde, “Türkiye ve ABD'nin 60 yıldan fazla bir süre stratejik bir ortaklık geliştirdikleri ancak son yıllarda iki ülke arasında ciddi sorunların yaşandığı belirtiliyor”.
- c.Yine bu rapor bir taraftan önümüzdeki on yıl için Erdoğan’ı lider koltuğunda görmek istendiği anlamına gelecek değerlendirmelerde bulunurken diğer taraftan da Erdoğan’a alternatif bir yapının söz konusu olması ihtimalini şu şekilde ifade etmektedir: “Türkiye’de yaşayabilir bir muhalefet lideri ya da koalisyonunun ortaya çıkması durumunda Erdoğan ve AKP 2023’te iktidardan sökülüp atılabilir… Yine de kamuoyunda var olan ABD ve AB’ye yönelik derin şüpheler gelecekte Türkiye ile varılacak olası bir uzlaşmanın hızını ve kapsamını sınırlayabilir.” Böylelikle bir taraftan Türkiye kamuoyuna mesajlar verilirken diğer taraftan da Amerikan çıkarlarını koruma pahasına iktidar koltuğunda kalmaya devam etmek isteyen Erdoğan’ın Amerika lehine fedakârlıkta sınır tanımaması gerektiği anlatılmaktadır. AKP ve MHP dışında kalan ve aynı safta yer alan tüm muhalefetin Amerika ile birlikte hareket ettiği imajı verilerek muhafazakâr kesimden Erdoğan’a desteğe devam etmeleri istenmektedir.
3- Raporda yer alan darbe söylemlerine gelince. Her ne kadar içerisinde bulunduğumuz şartlar dikkate alındığında askeri bir darbe olma ihtimali son derece zayıf olsa da, Ergenekon davaları ve FETÖ davaları üzerinden ordudan atılan veya tutuklanan İngiliz yanlısı subaylar ve diğerleri, Amerika’ya ve Erdoğan’a karşı kin ve nefret taşımaktadırlar. Dolayısıyla bıkmadan usanmadan da darbe rüyaları görmeye devam etmektedirler. Zira 15 Temmuz’dan bu yana istisnasız her ay askerlere yönelik FETÖ operasyonu adı altında gözaltılar ve tutuklamalar sürdürülmektedir. Bu durumdan aşırı derecede rahatsız olan İngiliz yanlıları, İlker Başbuğ’un ağzından “FETÖ’nün siyasi ayağı” tartışmasını başlattılar ve bununla Erdoğan başta olmak üzere AKP’yi ciddi anlamda sıkıştırdılar. Bu durum bütün gücüyle ABD’ye hizmet etmeye, özellikle Suriye’de milyonlarca Müslümanın kanına rağmen Amerikan çıkarlarını gerçekleştirmeye çalışan Erdoğan ve partisini rahatsız etti. İşte tartışmaların bu noktada yoğunlaştığı bir ortamda Rand raporu iktidar partisi için adeta can simidi niteliğinde oldu. Raporda yer alan “Bu hoşnutsuzluk bir noktada başka bir darbe girişimine bile yol açabilir” ifadesi üzerinde duran Erdoğan yanlısı yazarlar ve yorumcular, bunların Kemalist subaylar olduğunu ifade eden konuşmalar yaptılar ve yazılar yazdılar. Böylelikle “FETÖ’nün siyasi ayağı” tartışmaları üzerinden hedef tahtasında bulunan Erdoğan ve AK parti, üzerindeki baskıyı tersine çevirme ve gündemi değiştirme fırsatını yakalamış oldu.
Diğer taraftan ise Erdoğan Pakistan dönüşü yapmış olduğu konuşmada “Bunlar özellikle 15 Temmuz’da zaten gerekli cevabı aldılar. Ve milletimiz de bu konularda artık çok ciddi bir deneyimi şu anda kazanmış durumda. Yani böyle bir şey olduğu anda artık bizim milletimiz ‘kapıdan dışarı çıkalım mı çıkmayalım mı’ demez. Elinde neyi var neyi yok herkes meydanlara dökülür” demek suretiyle darbe girişiminde bulunmayı düşünecek olanlara gözdağı vermiştir.
Aynı konu ile ilgili olarak Savunma Bakanı Hulusi Akar ise şöyle dedi. “Şu ana kadar da 24 bin 185 kişiye işlem yapıldı. Her geçen gün bu rakam değişiyor ve devam ediyor. Şu ana kadar bu yasal düzenlemeler çerçevesinde bir de bakan onayıyla atılanlar, ihraç edilenler var. O da tarafımızdan, bizim imzamızla 3 bin 963 kişi ihraç edildi. Dolayısıyla bu mücadelede azalma, eksilme, yavaşlama, sapma asla söz konusu değil. Yapılması gereken ne varsa bunların hepsi aynı hassasiyetle yapıldı, yapılmaya devam ediyor.” Bu açıklamalarıyla Hulusi Akar, FETÖ ile mücadele adı altında İngilizlere karşı operasyonların devam edeceğini, bundan geri adım atılmayacağını ifade etmiştir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Hanefi Yağmur