Cuma, 29 Rebiu’s Sânî 1446 | 2024/11/01
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Hilafet Varken Ne Sahipsizdik Ne De Sığınmacı

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber - Yorum

Hilafet Varken Ne Sahipsizdik Ne De Sığınmacı

Haber

96 yıl önce bugün, İslam dünyasının siyasi ve dini anlamdaki önderliğini temsil eden Hilafet makamı ilga edildi ve Ümmet başsız kaldı. O günden bu yana siyasi ve dini manada bütünlük sağlayamayan İslam dünyası, emperyalist devletlerin tahakkümüne maruz kaldı. (www.yeniakit.com.tr)

Yorum

Suriye’de yaşayan Müslümanlar ülkelerinde dokuz yıldır süregelen katliamlar nedeniyle evlerini, topraklarını terk etmek zorunda kaldılar. Suriyeli kardeşlerimiz sınır boylarında ve göç sırasında birçok sıkıntılara maruz bırakıldılar. Bir zulümden kaçarken diğer bir zulme maruz kalmak… Bombaların hışmından kurtulmaya çalışırken deniz sularında boğularak can vermek. “Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak” deyimi tam da bunu ifade ediyor olsa gerek.

İdlib’de otuz altı Türk askerinin ölmesinin ardından Türkiye sınır kapılarını açarak mültecilerin sınırdan Avrupa ülkelerine geçişine izin verdi. Mültecilerin geçişine izin vermesiyle birlikte yüz binler sınır kapılarına dayandı ve bütün zorluklara ve hayati risklere rağmen Avrupa ülkelerine geçmeye çalıştı. Suriye politikasında Avrupa ülkeleri ile farklı düşünen ve siyaset izleyen Türkiye, her fırsatta mülteci konusunu Avrupa’ya karşı suiistimal etti ve adeta bir şantaj argümanı olarak kullandı. Batı’nın mültecilere olan tahammülsüzlüklerini ve barbarca tutum sergilediklerini bildikleri halde Türk yetkililerinin sınır ötesine geçişe izin vermesinin insaf ve vicdan sathında izah edilebilir bir tarafı yoktur. Amerika’nın yürüttüğü Suriye politikasının neticesinde meydana gelen katliamlar ve zulümler sonucu oluşan göç dalgasına karşı tüm dünya -özellikle de Batı- hasmane ve zalimane bir siyasi tavır sergiliyor. Yine yerli işbirlikçisi zalim yöneticilerin acımasız zulmüne maruz kaldıkları için binbir zorluklarla göç etmek zorunda kalan Müslümanlar, kendilerine uzanacak bir yardım eli ararken göç sırasında zulmün başka versiyonu ile karşı karşıya kalıyorlar. Kısacası sadece mülteciler meselesi değil, dünyanın her bir yerinde Müslümanlar tarihte eşi benzeri görülmemiş sistematik işkencelere ve zulümlere muhatap oluyorlar.

Kendilerine karşı hakkıyla Ensar olunmasını bekleyen Muhacirleri, Avrupa ülkelerine şantaj argümanı olarak kullanırken hiç mi Allah’tan korkmadınız ey yöneticiler? Sahip çıkmakla memur olduğunuz Müslümanlara önce yol vereceksiniz sonra da zulmeden düşmana adalet ve insaf çağrısı yapacaksınız!? Bu ancak samimiyetsizlikle ve Müslümanın canını hiçe saymakla izah edilebilir.

Sahip çıkmayıp gitmelerine izin verdiğiniz mültecileri cellatlarına teslim ettiniz, bilmem farkında mısınız?

Asıl sorulması gereken şu: Müslümanların değerlerine sahip çıkan Hilafet Devleti olsaydı hal böyle olur muydu? Mülteci kardeşlerimiz zalimlerin olmayan insafına terk edilmiş bir hayata mahkûm olurlar mıydı? Evlerini, barklarını terk etmek zorunda kalırlar mıydı? Müslümanın kanını, canını ve namusunu kendi canından daha aziz belleyen bir Hilafet Devleti’miz olsaydı İslam Ümmetinin evlatları şantaj argümanı durumuna düşerler miydi? Kısacası Müslümanlar sahipsiz ve korunaksız olurlar mıydı? Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in hadisinde de buyurduğu gibi Müslümanların kalkanı olmuş olsaydı sömürgeci kâfirler Müslümanlara zulmetmeye cesaret edebilirler miydi? İzzeti ve şerefi günümüz yöneticilerinde olduğu gibi sömürgeci kâfirlerin yanında arayan değil de Allah katında arayan Halifelerimiz olsaydı, kâfirler topraklarımızı arka bahçeleri gibi kullanabilirler miydi? 

Asla! Müslümanların başında bir halife olsaydı bunların hiç birisi olmazdı. Tarih boyunca Hilafet Devleti varken olmadı da… Miladi 3 Mart 1924’te Hilafet Devleti işbirlikçilerin yoğun gayretleri neticesinde yıkıldı. 3 Mart 1924’te kaybettiğimiz sadece salt Hilafet değildi. Hilafet ile birlikte topraklarımızı, servetlerimizi, gücümüzü, birliğimizi de kaybettik. O günden sonra Müslümanlar olarak sahipsizliğin ne demek olduğunu anladık. Değerlerimizi koruyamamanın ne demek olduğunu gördük. Acıyla, gözyaşıyla ve zulümle tanıştık. O güne kadar Müslümanlar Endonezya’dan Fas’a kadar hiçbir toprak parçasında sığınmacı ve mülteci konumuna düşmemişlerdi. Kısacası Hilafetsiz geçen 96 yıl içerisinde Müslümanların maruz kaldıkları acıların, gözyaşların, zulümlerin ve işgallerin haddi hesabı yoktur. Yaşamakta olduğumuz sorunların tamamının tek ve köklü çözümü; Allah’ın Kitabı’na ve Rasulü’nün sünnetine göre hükmetmek üzere Müslümanlardan biat alacak ve İslam topraklarını tevhid sancağı altında birleştirecek, Müslümanlara kol kanat gererek sahip çıkacak olan Raşidî Hilâfet Devleti’nin kurulmasıdır.

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu; إِنَّمَا الإمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِİmam (Halife) bir kalkandır. Onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur.” (Buhari, Müslim)

#YenidenHilafet

#أقيموا_الخلافة

#ReturnTheKhilafah

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Abdullah İmamoğlu

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER