HABER-YORUM

(Tercüme)

İskandinav Politikacıları İslam'a Saldırmak İçin

Dünya Kadınlar Günü'nü Kullanıyor

Haber:

8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle, Danimarka Başbakanı Mitt Friedrichsen Facebook sayfasında Müslümanlara karşı bir saldırı başlattı. Şöyle iddia ediyor; “Göçmen kadınların sosyal kontrolüne tamamen direnmek gerekiyor. Hiçbir ülke tüm değer ve geleneklerin eşit derecede iyi olduğuna inanamıyor.”"Göçmen" kelimesi Danimarka'da politikacılar tarafından Müslümanlara atıfta bulunmak için yaygın olarak kullanılmaktadır.

Bunun ardından, liberal iktidar partisinin eski lideri Jacob Elman-Jensen, Berlingsk gazetesine verdiği röportajda şunları söyledi: “Bazı insanların büyüdüğü hiçbir kültür umurumda değil. Bu kültürden bağımsız olarak, bu dine bakılmaksızın, kadınlar ve aileleri Danimarka değerlerini kabul etmelidir. Danimarka'da kadın ve erkek eşittir.”  Röportajda "İslam dini" ve İslam kültüründen bahsettiğini açıkladı.

Yorum:

Avrupalı politikacılar Müslümanları damgalamak için her fırsattan ve imkânlardan faydalanıyor gibi görünüyor. Bu kez, dünya kadınlarını savunan ve Müslüman kadınların özgürlüğü için savaşan kahramanlar maskesini takınarak İslam’a ve aile değerlerine saldırıyorlar.

Batılı kadınların zulme maruz kalmadıklarını iddia ediyorlar ve bu nedenle Dünya Kadınlar Günü'nün yıldönümünde Batılı kadınlara karşı uygulanan baskı yerine Müslüman kadınlara karşı uygulanan baskı hakkında konuşmaya başladılar. Yalan iddialarına göre bu baskı hâlâ devam etmektedir. Müslüman kadınlar, hâlâ Orta Çağ zihniyetinde yaşayan geri kafalı Müslüman erkeklerin baskısı altında yaşıyor. Müslüman kadınları, Müslüman erkeklerin dayattığını iddia ettikleri başörtüsünün “kısıtlamalarından” ve mütevazı İslami davranışlardan kurtarmak için bir haçlı seferi istiyorlar.

Bununla birlikte mesele şu ki, Batılı kadınlar hâlâ baskı altında ve bu zulmün sonuçları Batı toplumun her kesiminde görülmektedir. Avrupa Birliği Temel Hakları tarafından 2014 yılında yayınlanan bir raporda, Avrupa'da kadınların cinsel taciz, cinsel saldırı ve istismarın yoğunluğunu ortaya koymaktadır. Cinsel tacize veya cinsel saldırıya maruz kalan Danimarkalı kadınların sayısı %50'den fazla olmasıyla listenin başında yer alan ülkeler arasında yer aldı.

Avrupa’da zulmün bir başka göstergesi de seks kaçakçılığının yaygınlığıdır. Avrupa Komisyonu raporuna göre, Avrupa Birliği ülkelerinin 2013 ve 2014 yılları arasında 15.846 insan kaçakçılığı mağduru olduğunu bildirdiği, bunların ise %76'sı kadın ve kız çocukları. Ancak, gerçek mağdur sayısı belirtilen sayıdan çok daha fazla olabilir. Kayıtlı kurbanların üçte ikisi (%67) cinsel sömürü nedeniyle insan ticaretine maruz kalmıştır. Danimarka'da 120'den fazla kadının seks kölesi olduğuna inanılmaktadır. Bunlara rağmen, Danimarkalı politikacılar, ülke çapında yaklaşık 30 ila 50 kadın tarafından giyildiğine inanılan ve İslamî değerden “kurtarılacaklarını” düşündükleri başörtüsü yasağını düzenlemenin önemli olduğunu düşünüyorlar.

Avrupa'da fuhuş, striptiz kulüpleri ve pornografinin yasallaşması, buna ek olarak kadınların moda, film ve müzik endüstrilerindeki yaygın bozulma kendi başına Batı kültürünün kadınlara sunduğu şeylerin bir kanıtıdır. Kadınlara yönelik tecavüz ve aile içi şiddet istatistiklerinden bahsetmiyorum bile.

Avrupalı politikacılar tarafından Müslüman kadınların maruz kaldığı zulüm denen bu artış, aslında kapitalizmin Batılı kadınlara verdiği sefaletin çirkin yüzünü gizlemektir. İnsanların İslam'ın kadınları nasıl onurlandırdığını ve Batı'nın kadınlara nasıl cinsel bir mal olarak davrandığını anlamasını engellemektir. Bununla birlikte, bu patlama büyük ölçüde başarısız oldu. Zira daha fazla Batılı kadın İslam'a girmeyi seçmesiyle Müslüman oldu ve kendilerini Batı kültürünün ve çirkin ideallerinin kayıtlarından kurtardı.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Teymullah Ebu Leben