- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber - Yorum
Gerçek Adalet, Gasıp Yahudi Varlığının Yok Edilmesidir
Haber:
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), 9 Türk vatandaşının öldürüldüğü Mavi Marmara gemisiyle ilgili savcılığın aldığı 'İsrail'i yargılamama kararına' karşı yapılan itirazı reddetti. UCM Savcısı Fatou Bensouda, 2019'un aralık ayında soruşturma dosyasını, "soruşturma açmak için bir dayanak olmadığı" gerekçesiyle üçüncü defa geri çevirmişti. UCM hâkimleri, Bensouda'nın kararının yeniden değerlendirilmesi için Mavi Marmara gemisinin kayıtlı olduğu ve konuyu Lahey'e taşıyan Komor Adaları'nın yaptığı talebi reddettiklerini duyurdu.
Yorum:
Hatırlandığı ve asla unutulmayacağı üzere Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine Yahudi varlığının düzenlediği saldırıda 10 Müslüman kardeşimiz şehit olurken 50’yi aşkın kardeşimiz de yaralanmıştı. Bu vesileyle saldırıda hayatını kaybeden kardeşlerimiz için Rabbimizden mağfiret ve bağışlanma dileriz. Mekânları cennet olsun inşallah.
UCM’nin verdiği karara gelince; hiçte şaşırılacak bir karar değil. Asıl şaşırılacak şey bunca tecrübeden sonra halen ve halen sömürgeci kâfirlerin kendi menfaatlerini gözetmek için kurduğu ve işlettiği kurumlardan adalet beklemektir.
Bununla birlikte aslında dava 2016 yılında zaten fiili olarak kapanmıştı. Türkiye ve Yahudi varlığı anlaşmaya varmış ve 20 milyon dolar tazminat karşılığı tüm taleplerden vazgeçilmişti. Üstelik bu anlaşmadan sonra Yahudi varlığına yönelik her hangi bir hukuki takip sonucu oluşacak zararı Türkiye’nin karşılaması karara bağlanmıştı.
Dolayısıyla UCM’ye açılan davalar, yapılan itirazlar hukuken zaten anlamsızdı. Belki Mavi Marmara’da canını veren, kanını döken Müslümanlar için vicdan borcu olarak bu girişimler makul görülebilir. Ancak bu türden girişimler asıl suçluyu gölgede bırakıyorsa elbette kabul edilemez.
Asıl suçlu kim? Yahudi varlığı mı?
Yahudi varlığını suçlu ilan etmek, okları ona yöneltmek klasik kolaycılıktan başka bir şey değildir. Esasına bakarsanız Yahudi varlığını asıl suçlu olarak görmek de doğru değildir. O bir işgalci, o bir hırsız, o bir gaspçı, o bir çocuk katili, o bir terör devleti. Bunların hepsi doğru! Ama ya ona bu cürümleri işleme fırsatı veren yöneticiler, devletler, ordular? Ya bu hain yöneticilere ses çıkartmayan kitleler, partiler, STK’lar, âlimler, kanaat önderleri ve liderlerini masumlaştırmak için mazeret üreten fanatikler? Onların hiç mi suçu yok? Yoksa asıl suçlu onlar mı?
Bir düşünün! Hayal edin!
Halkı Müslüman olan ülkelerin birleşip tek devlet çatısı altında birleştiğini hayal edin. Ordularının tek bir ordu olduğunu, servetlerinin ve tüm imkânlarının, tarımsal girdilerin, ekonomilerinin, iş gücünün bir olduğunu hayal edin. Ve tabii ki bu devletin başında Abdulhamid gibi, Kanuni Sultan Süleyman gibi, Mutasım Billah gibi, Harun er Reşid gibi, Ömer bin Abdülaziz gibi bir liderin, bir halifenin olduğunu düşünün.
Ve cevap verin!
Kim bu devlete karşı gelmeye cüret edebilir? Kim bu devletin bir karış toprağına göz dikebilir? Kim bu devletin tebaasından herhangi birine el uzatabilir? Allah’ın mübarek kıldığı Mescidi Aksa gasıp Yahudi varlığının işgali altında kalır mıydı? Gölgesinden dahi korkan şu işgalci Yahudiler Filistin topraklarında barınabilir miydi? ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin Müslümanlara bugün olduğu gibi küstahça, zalimane bir şekilde davranabilir miydi? Doğu Türkistan diye bir sorun kalır mıydı? Keşmir, putperest Hindulara teslim edilir miydi? İslam beldeleri kuzey, güney, doğu, batı diye ayrılır mıydı? Bunlardan daha önemlisi fikir özgürlüğü adı altında bizim en kıymetlimize, Allah Rasulu Salllahu Aleyhi ve Sellem’e, kim hakaret edebilirdi? Hakaret etmeye cüret edenler İslam ordularının demir yumruğunu tatmaz mıydı?
Evet, İslam topraklarına göz dikenlere, Müslümanların canına malına ırzına el uzatanlara, Allah Rasulu Sallahu Aleyhi ve Sellem’e hakaret edenlere, gasıp işgalci Yahudi varlığına demir yumruk olur ezer, ateş olur yakardık!
Şimdi gözlerinizi açın ve bugüne yeniden dönün. Hayal ettiklerinizi gerçek kılmak için silkelenin! Üzerinizdeki ölü toprağını atın! Yeniden dirilin! Sizi her fırsatta satan ve yarı yolda bırakan başınızdaki yöneticilerden umudu kesin! Zaten onlar ölüden farksız bir şekilde ihanet girdabına saplanmış vaziyette. Siz yapacaksınız! Hayallerinizi siz gerçekleştireceksiniz! Filistin’i, Mescidi Aksa’yı siz kurtaracaksınız! Raşidi Hilafet Devletini siz kuracaksınız!
Unutmayın! Hatırlayın ve Hatırlatın!
İslam Ümmeti insanlar arasından çıkartılmış en hayırlı ümmettir. O’nun varoluş dinamikleri öylesine kuvvetlidir ki kaybettiği her şeyi yeniden kazanabilir. Zira o, pes etmeyen, vazgeçmeyen, yıkılmayan, umudunu yitirmeyen ve tek başına başladığı davayı zaferle noktalayan Muhamed Sallalahu Aleyhi ve Sellem’in Ümmetidir!
Unutmayın! Hatırlayın ve Hatırlatın!
Allah’ın vaadi haktır! Rasulullah’ın müjdesi haktır! Allah ve Rasulu doğru söylemiştir!
Allah müminlere, sadıklara, ihlaslılara, samimilere, fedakârlara yardım edecek ve yeryüzünde onlara yeniden iktidar verecektir. Nübüvvet metodu üzere yeniden Raşidi Hilafet olacaktır.
Öyleyse hayalleriniz aslında hakikatin ta kendisidir! Ellerinizi uzatıp tutacak kadar da yakındır!
Tek yapmanız gereken elinizi uzatmak! Hizbut Tahrir’in uzattığı eli tutmak! Bu hakikat etrafında birleşmek ve ihlasla çalışmak.
Rabbim gasıp Yahudi varlığının mübarek Filistin topraklarından bizim elimizle atıldığı günleri dünya gözüyle görmeyi nasip etsin. Allahumme amin! Allahumme amin Allahumme amin.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Süleyman Uğurlu