- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber - Yorum
Erdoğan’ın Hedefi İslam Değil, Demokrasi!
Haber:
Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan, video konferans yöntemiyle düzenlenen 140. AK Parti genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda katılımcılara hitap etti.
Erdoğan yaptığı konuşmada şunları söyledi:
"Avrupa ve Amerika demokrasi ve ekonomide tümüyle yerle yeksan olsa bile biz milletimizi her alanda kalkındırmaya devam edeceğiz. Kendimizle birlikte tüm dostlarımız, kardeşlerimiz için de aynı mücadeleyi vermekte kararlıyız. Bunun adı Türkiye modelidir. Başka bir yerde insani değerler üzerinde bina edilmiş böylesine samimi bir demokrasi, adil bir kalkınma hedefi, köklü bir hak ve adalet ideali bulamazsınız. İnşallah 2053 vizyonumuzu işte bu model üzerinde inşa edeceğiz" (17.09.2020 - Anadolu Ajansı)
Yorum:
Türkiye’de herkesin bildiği “dağ fare doğurdu” diye meşhur bir deyim vardır. Anlamı ise şöyledir: “Kendisinden büyük şeyler beklenen bir kişinin küçük bir ürünle ortaya çıkması.”
Gerçekten de bu deyim, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi profili ile birebir örtüşüyor. Zira yaklaşık yirmi yıldır iktidarda bulunan Erdoğan kendisini İslami bir hayat beklentisiyle destekleyen Müslümanlara 2053 gibi uzak bir hedefte dahi demokrasiyi reva görüyor! Üstelik bunu, ülkenin kurumlarını ve medyayı tek başına kontrol altına aldığı, dahası Ayasofya’yı ibadete açma kudretine eriştiği bir sürecin ardından yapıyor. Oysa Türkiye’de Müslümanlar arasındaki hâkim kamuoyu, AK Parti’nin 2053’ten bir önceki hedefi olan 2023 yılında sözde İslami bir sisteme geçiş yapılacağı yönünde idi.
Ancak dağ fare doğurdu ve köhne demokrasi, adına “Türkiye Modeli” denilen makyajlanmış yeni bir versiyon ile Erdoğan tarafından vizyona koyulup Müslümanlara sunuldu.
Aslında bu durum Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugüne dek izlediği siyasetin son halkası olup, kendisini dikkat ve feraset ile takip edenler için şaşırtıcı değildir. Zira Erdoğan ve partisi iktidar olduğu süre boyunca demokrasinin esasları ile çelişen tek bir adım dahi atmadı. Gerek iç siyaset, gerekse dış siyasette yapılan her türlü faaliyet başında ve sonunda demokrasi vurgusu yapılarak icra edildi. Başta tekbir ve selâlarla bastırılan 15 Temmuz darbe girişimi olmak üzere Müslümanların yardım ve fedakârlıklarıyla elde edilen her türlü kazanım insafsızca demokrasinin hanesine yazıldı. Dahası İslam’a göre küfür olan demokrasinin çirkin yüzü, halkın kendi yöneticilerini seçmesi ve Müslümanların özgürce yaşaması gibi süslü argümanlar ile meşru gösterilmeye çalışıldı. Bugün ise Erdoğan, Avrupalı ve Amerikalı kâfirlerin demokrasiyi kötü uyguladıklarını söyleyerek ölümün eşiğinde olan kapitalist demokrasiye Müslümanları alet ederek can vermeye çalışıyor.
Sanki sorunun asıl kaynağı egemenlik hakkını Allah’tan alıp aciz, eksik ve kusurlu olan insana veren demokrasinin bizzat kendisi değilmiş gibi. Sanki bünyesinden fışkırttığı “İstanbul Sözleşmesi” gibi zehirli yasalarla aileyi, nesli ve toplumu ifsat eden demokrasi değilmiş gibi. Sanki faiz ve ranta dayalı ekonomik politikalarla insanları yoksulluğa ve bunalıma iten demokrasi değilmiş gibi. Sanki İslam beldeleri demokrasi adına işgal edilip sömürülmüyormuş gibi. Sanki demokrasi Müslüman halkımızın inanç ve kültürüne aykırı, cebren ve hile ile dayatılmış bir vesayet sistemi değilmiş gibi. Sanki 13 asırlık İslam’ın şanlı devletini yıkarak, İslam Ümmetini başsız ve halifesiz bırakıp sömürgeci kâfirlerin oyuncağı haline getiren demokrasi fikri değilmiş gibi. Sanki Libya’da, Tunus’ta, Mısır’da, Yemen’de ve Suriye’de Batı’nın tiranlarına karşı kıyam eden İslam Ümmetinin devrimleri demokratik yalanlarla çalınmamış gibi.
Tüm bu hakikatlere rağmen demokrasi ile insani değerler kelimesini yan yana getirmek, demokrasi temelinde adalet ve kalkınmadan bahsetmek, içerideki ve dışarıdaki muhaliflere yaranmak için Müslümanlara demokrasiyi sevdirmeye çalışmak akıl tutulmasından başka bir şey değildir. Daha esaslı bir ifadeyle başkasının dünyası için ahiretini heba etmektir. Artık Ümmet olarak gerçekleri görüp Kur’an ve Sünnet temelinde yöneticileri muhasebe etmeli, demokrasiye değil Raşidi Hilafet’e davet edenlere icabet etmeliyiz.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Emin Yıldırım