- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
مَنْ لَعَنَهُ اللّٰهُ وَغَضِبَ عَلَيْهِ وَجَعَلَ مِنْهُمُ الْقِرَدَةَ وَالْخَنَاز۪يرَ وَعَبَدَ الطَّاغُوتَۜ
“Onlar, Allah’ın lânetlediği ve gazap ettiği, bir kısmını maymunlara ve domuzlara çevirdiği, tâguta tapan kimselerdir.” [Mâide-60]
Haber:
“İsrail” ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn arasında varılan "ilişkilerin normalleştirilmesine" yönelik anlaşmalar, Beyaz Saray'da imzalandı. Beyaz Saray'da düzenlenen ve ABD Başkanı Donald Trump'ın ev sahipliği yaptığı törene, BAE Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayed el Nahyan, Bahreyn Dışişleri Bakanı Abdullatif el Zayani ve “İsrail” Başbakanı Binyamin Netanyahu katıldı.
Tören öncesinde gazetecilere açıklamalar yapan Trump, beş ya da altı ülkenin daha “İsrail’le” ilişkileri normalleştirme anlaşmalarına katılabileceğini belirterek, söz konusu anlaşmalardan bazılarının 3 Kasım'daki ABD Başkanlık seçimlerinden önce gerçekleşebileceğini dile getirdi.
Bu sözlerinin ardından Başkan Trump'a “Suudi Arabistan'ın da “İsrail’le” ilişkileri normalleştirmesini bekliyor musunuz?" sorusu geldi. Trump, bu soruya "Evet bekliyorum. Suudi Arabistan'ın kralıyla telefonda konuştum. Doğru zaman geldiğinde olacak." yanıtını verdi. (www.bbc.com/15.09.2020)
Yorum:
13 Ağustos 2020 tarihinde Donald Trump tarafından “İsrail” ve BAE arasındaki diplomatik normalleşmenin başladığının duyurulmasının ardından, Trump yönetimi ve “İsrail”den ortak heyetlerin kurulması ile birlikte bölgede normalleşmeyi destekleyecek ülkeler hedeflenerek yoğun bir diplomasi trafiği başlatıldı. BAE’nin ardından neredeyse bir ay kadar sonra yapılan açıklama ile Bahreyn de “İsrail” ile ilişkilerin normalleştirileceğini açıkladı ve 15 Eylül’de Washington’da anlaşmanın imzalandığı sürece katılmış oldu. Öncelikle şunu belirtmekte fayda var; Amerika’nın, Birleşik Arap Emirlikleri ile Bayreyn’in “İsrail” ile olan normalleşmesinin böylesi bir sürece denk getirilmesinin bir iç politika zaferi olarak kullanılmak olduğunu görmek çok zor değildir. Zira 3 Kasım’da Amerika’da yapılacak başkanlık ve Kongre seçimleri, bu öngörüyü net bir şekilde ortaya koymaktadır. Nitekim ABD Başkanı Trump, özellikle dünyayı etkisi altına Covid-19 pandemisinin ilk vakıasının 2020 Şubatının başında görülmeye ve yayılmaya ve Mart ayının ortalarından itibaren ülkeyi dünyaya kapatmaya başlamasının ardından sağlık sistemi ve tıbbi malzeme yetersizliği gün yüzüne çıktı. Tıbbi malzeme temini için diğer devletlerle çatışma içine girdi. Böylece gerek içeride gerekse dünya kamuoyu nezdinde güven sarsıldı. Zaten ekonomik krizle boğuşan Amerika bu salgınla birlikte ekonomik açıdan daha da büyük zarara uğradı ve çöküşe geçti ve iç kamuoyunun desteğini almak için seçim arifesinde böyle bir süreci başlattı. Amerika’nın, gerek seçimlerde iç kamuoyunun desteğini almak gerekse özellikle İslam ülkelerinin başındaki hain yöneticiler olmak üzere dünya ülkeleri üzerindeki hegemonyasını kanıtlamak için böyle bir süreci başlatması gayet anlaşılabilir durumdur. Ancak anlaşılması ve kabul edilmesi imkansız olan şey, İslam beldelerinin başındaki hain ve omurgasız yöneticilerin sırf tahtlarını korumak adına kafir Amerika’nın tüm emirlerini koşulsuz bir şekilde yerine getirmeleridir. Bundan daha acı ve üzücü olanı ise, başlarındaki hain ve ajan yöneticilerin Allahu Teala’nın lanetlediği, öfkelendiği, maymunlara ve domuzlara çevirdiği bir kavimle normalleşme sürecine girdiğine tanık olmalarına rağmen Müslüman halkların büyük bir kısmının bu duruma karşı tepkisiz kalmalarıdır.
Ey Müslümanlar şimdi soruyorum:
-Yaptıkları anlaşmayı bozan ve Peygamberimize suikast planı yapan Beni Nadir Yahudilerine, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem on günlük süre tanıyıp bu süreden sonra onlardan kim görülürse boynunun vurulması emrini vermedi mi?
-Peki o zamanki Yahudilerin tavrı ile şimdikilerin tavrı arasında herhangi bir değişim mi oldu ki hain yöneticilerin bu alçak tavırlarına karşı sessiz ve tepkisiz kalıyorsunuz?
-Mübarek topraklarımızda yıllardır fesat çıkaran, Mescid-i Aksa’yı kirleten ve Filistinli kardeşlerimizi katleden bu aşağılık Yahudiler değil midir?
-Bu Yahudi varlığının, tüm bunları başımızdaki işbirlikçi ve kiralık rejimlere güvenerek yaptığı gündüzün aydınlığı gibi açığa çıkmasına rağmen hala sessiz kalmak ve hiçbir tepki vermemek insanlık için çıkarılmış en hayırlı ümmete yakışır bir tutum mudur?
- Bırakın Peygamberlerini öldürmelerini Allahu Teala’ya bile dil uzatarak “Allah’ın eli bağlanmıştır/eli sıkı bir cimridir.” diyen bir kavimle normalleşme anlaşmaları yapan bu arlanmaz yöneticilere karşı sessiz kalmaktan dolayı Allah’ın gazabından hiç mi çekinmiyorsunuz?
O halde ey Müslümanlar; başta Amerika olmak üzere tüm kafir Batılı ülkelere meydan okuyan, onların Müslümanlara karşı olan kinini, ihanetini, planlarını ve tuzaklarını açığa çıkaran, sizleri bu kaostan ve çıkmazdan çıkaracak kurtuluş reçetesi sunan, sizlere İslam’ın hükümleri dışında tek bir söz söylemeyen ve sizin içinizde sizinle birlikte çalışan Hizb-ut Tahrir’e destek verip onunla birlikte çalışmak için hala neyi bekliyorsunuz? Allah’a yemin olsun ki Hizb-ut Tahrir, sizin özlem duyduğunuz Raşid Halifelerin siretini geri getirmek için gecesini gündüzüne katarak çalışmakta ve bunun için ciddi bedeller ödemektedir. Haydi o zaman sizler de bunun için ayağa kalkın ve Hizb-ut Tahrir’e destek verin ki sömürgeci kafirlere ve başımızdaki hain yöneticilere haddini bildirecek Raşidi Hilafet Devleti’ni kuralım ki böylece Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’in İslam’a ve İslam ümmetine yönelik ihaneti, son ihanet olsun.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Ramazan Ebu Furkan