Haber-Yorum

Kâfirler Allah'tan, Resûlünden ve Mü'minlerden Ümitlerini Kestiler..
Kâfirler, Kendilerini Hoşnut Ettiğinizi Gördüklerinde, Yaptıklarınızdan Sakının!

Haber:

BM'nin Afganistan Özel Temsilcisi Deborah Lyons BM Güvenlik Konseyi'nin Afganistan konulu toplantısında yaptığı konuşmada,Afganistan’da gelecekteki durumun belirsiz olduğunu, dolayısıyla Afganistan’ın aktif olarak küresel aileye dönmesi için bir yol haritasına ve gözetim yetkisine ihtiyaç olduğunu vurguladı. Toplantıda ABD, İngiltere, Fransa ve Afganistan’a komşu ülkelerden olan temsilciler, Taliban hükümetini ülkedeki insani krize çözüm bulmak için evrensel değerlere bağlı kalmaya çağırdı. (BBC)

Yorum:

Birinci: Taliban ve dünyadaki tüm Müslümanlar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin, dünyanın her yerinde koyun avlamayı amaçlayan bir kurtlar kurumu olduğunu anlamalıdırlar. Zira Birleşmiş Milletler, Batı işgali, terörizm, cürüm ve sömürgeciliğin organizatörü ve meşrulaştırıcısı olarak hareket etmektedir. Nitekim sömürge işgallerinden bir işgale tanık olan Afganistan dahil hemen hemen tüm İslam ülkeleri, sözde BM Güvenlik Konseyi kararlarının izniyle meydana gelmiştir. Peki düşmanın isteğine olumlu cevap vermemizi ve milyonlarca Müslümanın savaşmasını sağlayan şey nedir?!

İkinci: Bu kışın başlarında Birleşmiş Milletler açıkça Afganların çoğunun açlıktan ölmek üzere olduğunu ve Afganistan’daki durumun yakında felakete dönüşeceğini açıklamıştı. Ama gördük ki kış geçti ve neyse ki insanlar böyle zor bir durumla karşı karşıya kalmadılar. Dolayısıyla durumun uluslararası yardımlar nedeniyle farklı olduğunu iddia etseler de hakikatte bu bağışların %30’dan daha azı insanlara ulaşmakta ve %70’i boşa gitmektedir. Çünkü bunlar, Birleşmiş Milletler, uluslararası kuruluşlar, yerel STK’lar ve yerel yönetimlerin idari operasyonlarına harcanmaktadır.

Üçüncü: Birleşmiş Milletlerin sıklıkla evrensel diye savunduğu ve dünyada onlarca hile ile pekiştirdiği değerler, insan doğasına ve ilahi direktiflere aykırı seküler değerlerdir. Zira Birleşmiş Milletler, Allahu Teala’nın insan işlerine müdahale etmediği bir fikre dayalı olan ilkeler, değerler ve standartlar hakkında konuşmaktadır.

Dördüncü: Taliban’ın iktidarı ele geçirmesinin üzerinden yaklaşık altı ay geçmesine rağmen, hala halktan bağlılık sözü almadı. Dolayısıyla Allah Subhanehu Teala’nın emirlerinin içeride uygulanmasını geciktirdiği gibi İslam’ı davet ve cihat yoluyla dünyaya taşımayı da durdurmuştur. Ayrıca onlar, anayasanın Kuran’a, sünnete, sahabenin icmasına ve kıyasa dayandığını da açıklamadılar. Aynı şekilde eski çarpık cumhuriyet sisteminin yapısı içinde halkın işleriyle ilgilenmeye devam ettikleri gibi devletler ve Birleşmiş Milletlerin tanımasını elde etmek için çalışmayı sürdürmeyi istemektedirler. Dolayısıyla Taliban’ın bu tür davranışları, Batılı sömürgecileri yaklaşımlarını değiştirmeye teşvik etmiştir. Zira onlar, İslami görüntüye sahip bir ulus-devlet olarak mevcut küresel sisteminde erimelerini sağlayarak emirlik için aşamalı olarak bir zemin hazırlamaya yönelik tahrik ve teşvik kapılarını göstermek yoluyla Emirliği İslam’ın temel değerlerinden caydırmaya çalışmaktadırlar.

Bu nedenle Deborah Lyons, Emirlik yetkilileriyle yapılacak herhangi bir iş birliğinin tüm kız ve erkek çocuklar için eğitim garantisine, insan haklarına saygıya, tüm Afganların endişelerinin karar alma sürecine yansımasını sağlamak için kapsayıcı bir siyasi yapının kurulmasına yönelik desteğin yanı sıra hükümeti meşrulaştırmak ve uyuşturucu ve terörle mücadele etmek için siyasi diyalogları desteklemeye tabi olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Emirliğin şimdiye kadar kaydettiği ilerlemenin, onu Afgan hükümetinin uluslararası topluluğa katılmasının önünü açmak için fiili yetkililer ve diğer Afganlarla birlikte çalışmaya motive ettiğini de sözlerine ekledi.

Dolayısıyla gerçek bir İslam Devleti, hiçbir zaman mevcut evrensel değerlerle uyumlu olamaz. Bu yüzden mevcut uluslararası sistemde çözüm aranmamalı ve sömürgeci kâfirlere davranışlarını arzularına göre değiştirme umudu verilmemelidir. Çünkü İslam, mevcut küresel sisteme üstün gelecek ve mevcut sistemin İslami sistemi yutacak şekilde değil de birçok ülkeyi kendisiyle etkileşime girmeye mecbur bırakacak şekilde İslam ümmetinin yetenekleri ve sağlam ideolojik çözümlerle bir devlet inşa etme gücüne sahiptir.

Eğer İslam Emirliği böyle bir fıkıh ve metottan yoksunsa Hizb-ut Tahrir, dünyanın en büyük fikrî ve siyasî liderliği olarak Nübüvvet Minhacı üzere Hilafeti yeniden kurmaya tam anlamıyla hazırdır. Dolayısıyla Hizb-ut Tahrir, İslam Emirliğine sadece İslam’a dayalı anayasasını ve yönetim, ekonomi, maliye, toplum, yargı, eğitim, dış politika ve benzerleri gibi İslami nizamların fıkhını sunmaya hazır değildir. Aynı zamanda o, İslam’ı hayatımızın her alanında uygulamak için iş birliği yapmak amacıyla İslam ümmetinin tüm kesimlerinin fikri ve siyasi yeteneklerini de bir araya getirecektir. Son olarak biz Müslümanlar, kâfirlerin her zaman Allah, Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve müminler karşısında hayal kırıklığına uğradıklarına inanmalıyız. Bu nedenle de kâfirlerin hayal kırıklıklarını görmelerini sağlamalıyız. Nitekim Allah Subhanehu ve Teala, şöyle buyurmuştur: الْيَوْمَ يَئِسَ الَّذِينَ كَفَرُوا مِن دِينِكُمْ فَلَا تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِ الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الْإِسْلَامَ دِيناً “Bugün kâfirler, sizin dininizden (onu yok etmekten) ümit kesmişlerdir. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’dan razı oldum.” [Maide 3]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Seyfullah Mustenir - Afganistan