Pazar, 20 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/22
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Gazeteci Şirin Ebu Akile Suikastının Yankıları!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Gazeteci Şirin Ebu Akile Suikastının Yankıları!

Haber:

Arap ve uluslararası medya organları, mücrim Yahudi varlığı güçlerinin Cenin mülteci kampını işgalinin haberlerini yaptıkları sırada El-Cezire’nin Filistin’deki muhabiri Şirin Ebu Akile’nin Yahudi varlığının askerleri tarafından vurularak öldürüldüğünü ve meslektaşı Ali Samoudi’nin sırtından yaralandığını aktardılar.

Televizyon röportajlarındaki görgü tanıkları,Yahudi keskin nişancıları, medyayla bağlantıları hakkında bilgi sahibi olmalarına rağmen kasten ve soğukkanlılıkla medya personelini hedef almakla suçladılar ve çeşitli taraflar, varlığın ordusuna ve hükümetine karşı dava açma niyetinde olduklarını açıkladılar

Ayrıca Laikler elektronik iletişim sitesinde, Müslümanların öldürülen Şirin Ebu Akile’ye merhametinin meşruiyeti hakkında bir tartışma fırtınası oluşturdu. Öte yandan birçok kişi de bu mesele hakkındaki araştırmayı bırakıp sadece mücrim varlığın suçlarını ifşa etmeye odaklandılar.

Yorum:

Bu bağlamda çeşitli mesele ve olaylara bakıldığında bir Müslümanın aklından çıkarmaması gereken önemli meseleleri gündeme getirelim:

Birincisi: Meşhur bir gazetecinin kanı, tanınmayan sıradan bir insanın kanından daha değerli değildir. Dolayısıyla medya organlarının ve aydınların tepkisinde bir tutarsızlık olması iğrenç bir şeydir. Zira Filistin, Şam, Yemen ve diğer İslam beldelerinde öldürülen gençlerin ve kadınları haberlerini kısa ve soğukkanlı bir şekilde aktarıp geçiyorlar, kendilerinde var olan rakamları ve kurbanları sayıyorlar, sonra da ekonomi, spor ve benzeri haberleri okumak için kağıtları katlıyorlar. Ama meşhur bir kişi veya tanınmış bir gazeteci suikasta uğrandığında yüksek bir şamata çıkarıp kaşlarını çatıyorlar. Bu da insanlar üzerinde, masum kanın ucuz olduğu, kanın öneminin sahibinin görevi ve konumunun ya da medya ve siyasi çevreyle bağlantısının öneminden geldiği ve her kim olursa olsun haram olan bir kanın dökülmesinin büyüklüğüyle ilgili İslam’ın mefhumuyla ilgili genel bir bilinçten yoksun olduğu hakkında genel bir kanaat ve izlenim uyandırıyor.   

İkincisi: Ümmetimizin düşmanlarının gerek Müslümanlarından gerekse ülkemizin diğer evlatlarından olsun toraklarımız üzerinde akıttıkları masun haram olan kana karşı ümmetin görevi, başta Yahudi varlığı olmak üzere kutsallarımızı hafife alanlara karşı kısas, savaş ve cihattır. Ayrıca ümmetin ve Rasulü Sallalahu Aleyhi ve Sellem’in zimmetinde olan gayrimüslimleri koruma sorumluluğu da bize aittir. Bu yüzden şayet sözümüzü, gücümüzü ve ordularımızı İslam ve onun devleti üzerinde birleştirmede ihmalkâr davranmamış olsaydık, insanların en korkakları olan Yahudilerin eline düşen her kurbanın karşısında şaşkın ve felçli bir şekilde durmazdık.  Dolayısıyla görevimiz, bu varlığı kökünden söküp atmak olup davalarımızı, kanımızı ve zimmilerimizin kanını ele alırken çifte standart uygulayan ve Ukrayna dosyasını ele alırken de büyük bir küstahlıkla bir milyar Müslümanı kışkırtan Batı mahkemelerine götürerek daha kötüsüne yönelmek değildir.

Üçüncüsü: İslam akidesi ve hükümleri, kesinlikle uzlaşma mahalli değildir. Laiklerin, akidemizi ve dinimizin hükümlerini baltalama ve Laiklik ve vatancılık kavramlarının İslam’ın kavram ve hükümlerinin önüne geçirilmesi taleplerinde duygu ve meyil durumunu istismar etme girişimlerine rağmen bir Müslümanın, Allah’ın dini hakkında herhangi bir kınayıcının kınamasına aldırması ve Allah’ın indirdiklerinden nefret edenleri teskin etmek için Allah’ın dininden herhangi bir şey satması caiz değildir. Ayrıca ölen veya öldürülen gayrimüslimler için merhamet savunuculuğu yapanlar, iddia ettikleri gibi “milli birliğe” teşvik etme ve düşmanlara karşı saf tutma peşinde değillerdir.  Bilakis onların amacı, İslam’daki Vera ve Bera hükümlerini baltalamak ve ahirete iman da dahil olmak üzere Müslümanları akideye inanmaktan veya onu söz ve eylemlerin bir ölçüsü yapmaktan alıkoymaktır.   

Çünkü İslam’da ölüye merhamet etmek, Allah’ın sadece müminler için hazırlamış olduğu özel merhamete yönelmek olup bu da mağfiret ve cennete girmektir. Bu yüzden bir Müslümanın, İslam dışında ölen biri için merhamet etmesi caiz değildir. Bu ise ailesine başsağlığı dilenmeyeceği veya iyi nitelik ve özelliklerinden bahsedilmeyeceği anlamına gelmeyeceği gibi onun masum kanını reddetmek ve onun için kısası terk etmek anlamına da gelmez. Dolayısıyla bunun, mücrim katiller karşısında tutum birliği sergilemekle bir ilgisi yoktur.   

Bilakis vakıa, gayrimüslimlerin Müslümanların ölülerine merhamet edilmemesini umursamadıkları gibi Müslümanın da gayrimüslimlerin ölülerine merhamet etmemesini umursamadığını kanıtlamaktadır. Nitekim bu konu tarih boyunca Müslümanlar ve diğerleri arasında bir sorun teşkil etmemiştir. Ancak Laikler bunu, dini hayattan ayırmak olan inançlarını aşılamak için İslam’a hakaret etmenin ve Müslümanlar ile diğerlerinin arasını kışkırtmanın bir aracı olarak kullanmaktadırlar.     

İslam’daki şehadete gelince; bu, Allah’a itaat yolunda öldürülen Müslümanlar için olan bir konumdur. Bu yüzden ona olduğu gibi bağlı kalırız ve onu, haktan hiçbir şey ifade etmeyen ulusalcı Laiklerin ölçülerinin ötesine geçirmeyiz.   

Safların birliği iddiasıyla bu mesele hakkındaki şerî hükmün beyanını terk etmeye yönelik çağrıya gelince; birincisi bu, Müslümanın sahip olduğu en kıymetli şeyi olan akidesini ve dinini savunmak için değil alçak ve aşağılık bir şekilde İslam’ın esaslarına ve hükümlerine saldırmak için insanların duygularını ve üzüntülerini istismar eden Laiklerin yönlendirmesidir. Dolayısıyla bu çağrı, mızrakları katillerin göğüslerine odaklamaya hırs göstermek gibi görünse de ancak kasıtsızda olsa boğazlarımıza, saldırganların kurşunlarından ve mermilerinden daha ölümcül mızrak saplamaya maruz bırakmaya ve Laiklerin dinin temellerini dinamitleyen kavramlarını benimsetmek için Laiklere kapı aralamaya yönelik bir çağrıdır.    

Allah Teala’dan, dinimizin emirlerine karşı bizi basiret sahibi kılmasını ve Dinine ve mustazaflara yardım etmek için bizlere yardım etmesini temenni ediyoruz.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Adnan Mezyan

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER