Haber-Yorum

Fransa, İslam’a Karşı Daha Fazla Savaş İlan Ediyor!

Haber:

Fransa, dini bağlılığı gösteren sembolleri ve kıyafetleri yasaklama yönünde bir adım daha atıyor ve Müslüman kadınların normal kıyafetlerinin üzerine giydiği çarşafın/pardösünün devlet okullarında giyilmesini yasaklamayı planlıyor; Fransa Milli Eğitim Bakanı Gabriel Attal’ın, okula pardösüyle gitmenin “dini bir görünüm” olduğunu açıklayarak buna karşı önlem almak istediğini vurguladığı şey işte budur.

Yorum:

Fransa’nın iç işlerini takip eden kişi, bir ülkenin kendisini büyük bir ülke ve kültürünü de aydınlatıcı bir kültür olarak sunmasına ve Batı’nın bu ülkenin başkentini ışığın başkenti olarak adlandırmasına rağmen, bu ülkenin kendi topraklarında İslam’a bağlılığın küçük bir tezahüründen bile korkması karşısında hayrete düşüyor. Aşağıda geçtiği üzere bunun birçok yönleri vardır:

1- Fransa, 2004’ten bu yana okullarda başörtüsünü yasakladığı halde özgürlük iddiasında bulunan ve kişisel özgürlükle övünüp duran Avrupa ülkeleri arasında ilk sırada yer alıyor ve buradaki birçok kişi şunu soruyor: Fransız okullarında Müslüman kız öğrencinin pardösülerinden korkuluyorsa bu aydınlanma ve ışık nerede kaldı? Bu, Fransa’daki manevi gerilemenin büyük bir sorun olduğunu göstermiyor mu; bu durum, Fransız kızları bu Müslüman kızları örnek alabilecek noktaya getirmez mi?!

2- Fransız ve Avrupa kültürü, genel olarak “aydınlanmış” kültürü teşvik ederken aynı zamanda evlilik dışı cinselliği teşvik ettiği gibi “LGBT topluluğu” dediği şey aracılığıyla da sapkınlığı teşvik ediyor! Peki Fransa bundan ne elde etti? Bunun cevabını, okullarda başörtüsünün yasaklanmasında ve bugün de pardösünün yasaklanması yönünde bir girişimin olmasında görüyoruz. Çünkü Fransa kendisini, sık sık dermatoloji kliniklerine başvuran, jinekologlar arayan, kaybolmuş ve başıboş bir toplumun içinde buldu. Bu nedenle Fransız kadınları, İslam’ı, başörtüsünü ve pardösüyü, kadınların insanlığına hakaret etmede ve onları ormandaki hayvanların yaşamına dönüştürmekte ustalaşan -ki bu insanın fıtri olarak reddettiği bir şeydir- cinsel aydınlanma özgürlüklerinin ulaştığı kötü durumdan bir çıkış yolu olarak görüyorlar.

3- Bir devlet olarak Fransa, göçmen düşmanı Eric Zemmour gibi siyasi, ekonomik ve sosyal hayatının her alanında İslam düşmanlığının tezahürlerini göstermektedir; eski sömürgelerinden petrol, uranyum ve diğer madenlerin yağmalanmasını savunmasına rağmen Fransa, Afrika Sahel ülkelerinde olduğu gibi terörizm ve aşırılıkçı İslam ile mücadele ettiği iddiasında bulunmaktadır. Ayrıca kişisel özgürlükler iddiasında bulunmasına rağmen Fransa, helal gıdaya karşı savaşıyor. Nitekim Fransa’da hamamböceği yiyen insanlar, kişisel özgürlük mefhumu nedeniyle buna teşvik ediliyor. Ama domuz eti yemekten kaçınan kişi, aşırı İslamcıdır. Oysa Fransa’daki Yahudilerin her ne kadar birçok eylemleri alkol, domuz ve benzerleri gibi bazı İslami hükümlere benzese de bunlardan dolayı eleştirilmedikleri bilinmektedir; çünkü savaş, sadece İslam’a karşıdır.

Okullarda başörtüsünün yasaklanmasının ardında Müslüman kızların mahremlerini kapatmak istedikleri pardösünün yasaklanmasına yönelik bu adımla, bundan önceki adımlarla ve Fransa’nın İslam’a karşı savaşı kapsamında atılacak diğer adımlarla Fransa, İslam’a karşı savaşta Avrupa ve Batı’nın lokomotifine liderlik etmek istiyor. Dolayısıyla bugün pek çok kişi, Rusya’nın Suriye’deki savaşında yaptığı gibi bu lokomotife liderlik etmek için yarışıyor ve diğer ülkeler de aynısını yapıyor. Ancak Fransa ve diğer ülkeler, Allah’ın izniyle İslam’ın yakında geleceğini bilmiyorlar; işte o zaman Fransa topraklarını, Fransız okullarında hakarete uğrayan Müslüman kızlar tarafından uzun zamandır beklenen, hatta tüm İslam ümmeti tarafından uzun zamandır beklenen bir Halifenin liderliğinde, kendisi ile İslam ümmeti arasındaki savaşın ilk arenası olarak hazırlamalıdır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Bilal Et-Temimi