Pazar, 22 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/24
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Gazze Savaşı Ümmetin Sağır Edici Sessizliğiyle Devam Ediyor!

بسم الله الرحمن الرحيم

Haber-Yorum

Gazze Savaşı Ümmetin Sağır Edici Sessizliğiyle Devam Ediyor!

Haber:

Gazze Savaşı’nın üzerinden 5 aydan fazla bir süre geçmesinin ardından Yahudi varlığının askeri makinesi hâlâ Gazze halkını öldürüyor, yerinden ediyor ve aç bırakıyor ama İslam ümmeti ise hâlâ Gazze halkı için sadece kınayan, eleştiren, ağlayan ve dua eden bir duruş sergilemeye devam ediyor.

Yorum:

Gazze Savaşı’nın üzerinden yaklaşık 140 gün geçti ve Yahudi varlığının savaş makinesi hâlâ var gücüyle on binlerce Gazzeli Müslümanı yok etmeye, öldürmeye ve yerinden etmeye çalışıyor. Varlık devletinin savaşa yönelik nihai hedefleri hakkında yaptığı ve belirli standartları olmayan açıklamaları, varlığın zorla durdurulmadığı sürece savaşı sürdüreceği anlamına geliyor. Zira savaşın son aşaması hakkında, kuzey ve orta Gazze’den yerinden edilmiş bir buçuk milyondan fazla insanın toplandığı Refah’a yapılacak saldırı olduğu açıklandı. Her zaman olduğu gibi işgalci varlık, uluslararası kamuoyuna ve ister Birleşmiş Milletler ister Güvenlik Konseyi isterse Uluslararası Mahkeme olsun uluslararası kararlarına zerre kadar değer vermiyor. Nitekim Yahudi varlığı, büyük sömürgeci ülkelerden biri olan İngiltere’nin kararıyla kuruldu ve hâlâ İngiltere, Amerika ve diğer Avrupa ülkelerinden destek alıyor. Bu ülkelerin, varlıktan, Gazze halkına yönelik baskıyı ve toplu katliamları azaltma yönündeki talepleri, gözlere kum serpmekten ve uluslararası veya İslami kamuoyu önünde geriye kalan yüz sularını korumaktan başka bir için şey değildir. Gerçek olan ise Biden’ın söylediği şu sözüdür: “Şayet “İsrail” olmasaydı bir “İsrail” icat etmek zorunda kalırdık.” İşte bu, Yahudi varlığının hakikatini ve kâfir Batı’nın, Ortadoğu bölgesi üzerinde nüfuz ve hegemonyasını genişletmesini sağlama, bölge ülkelerini sürekli korku ve körü körüne bağımlılık içinde tutmak için varlığı önemli bir araç olarak kullanma, bölge ülkelerinin meselelerini köklü çözümden, özellikle de onsuz bölgede veya dünyada bir kalkınmanın gerçekleşmesinin ve inisiyatifi ele almanın imkansız olduğu İslam Devleti’nin yeniden kurulmasından uzaklaştırma noktasındaki önemli rolünü gösteriyor.

Bütün bunlar karşısında fertler ve halklar olarak İslam ümmetinin tutumu, zaferin mekanizmaları ve öncelikleri ile zafere eşlik eden eylemleri düşünmeksizin Filistin’deki işgal varlığını ortadan kaldıracak bir zafer umuduyla hâlâ gösteri, kınama, eleştiri, ağlama ve dua gibi eylemlerle yerinde saymaya devam ediyor. Oysa zafer, düşmanla yüzleşmek için uygun gücü hazırlamadan gerçekleşmez. Zira Allahu şöyle buyurmuştur: وَأَعِدُّوا لَهُمْ مَا اسْتَطَعْتُمْ مِنْ قُوَّةٍOnlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet hazırlayın.” [Enfal 60] Dolayısıyla Allahu Teala Müslümanlardan, kuvvetleriyle, teçhizatlarıyla, sabır ve sebatla savaş meydanında hazırlıklı ve uyanık olmalarını talep etmektedir.يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُواEy iman edenler! Sabredin; (düşman karşısında) sebat gösterin; (cihad için) hazırlıklı ve uyanık olun.” [Al-i İmran 200] Dolayısıyla zafer ancak savaş alanında elde edilebilir; savaş alanı ise şu anda Filistin ve diğer bölgelerde bulunmaktadır; dolayısıyla savaş alanında ümmetin kendi kuvveti olmadığı sürece orada bir zafer talep edilmez. Evet, Gazze’deki mücahit kardeşler canları ve mallarıyla savaşıyorlar ancak gerçek şu ki, bu mücahit grup İslam ümmetini değil, aksine ümmetin çok sınırlı bir grubunu temsil ediyor. Bu grup vacibini yerine getirdi ve Allah için üzerine düşeni yaptı. Bu yüzden ümmetin, Allah’ın kendisine açık bir zafer bahşetmesi için O’nun kendisinden talep ettiğini yerine getirmesi gerekiyor.

İslam ümmetinden talep edilen şudur; ümmetin bir bütün olarak Aliyyul Kadir olan Allah’ın hitabının mahalli olan savaş için hazırlık yapması, savaş cephelerinde konuşlanması, savaş meydanından kaçmaması, Müslümanların toprağına, namusuna, malına ve canına saldıran herkesi caydırması, dahası Allahu Teala’nın kendisini sorumlu tuttuğu dinini korumak için mutlak olarak ve her zaman cihat bayrağını taşıması ve tüm dünyada İslam’ın bayrağını dalgalandırmasıdır.

İslam ümmetinin bugün sadece Gazze’deki evlatlarını değil, aksine ümmetin dünyanın dört bir tarafındaki meselelerini de terk ettiği noktasında iki kişi dahi ihtilaf etmez; zira ümmet, Hinduların Hindistan’daki Babri Camisi’nin enkazı üzerine şirk olan bir tapınağı inşa etmelerine engel olmadı; ümmet, Sudan’da 10 aydan fazla süredir devam eden kanların dökülmesini ve Libyalı tiran Kaddafi’yi deviren devrimden bu yana durmayan Libya’daki kanların dökülmesini engellemedi; ümmet, Suriye’de ümmetin evlatlarından 5 milyondan fazlasının öldürülüp yerinden edilmesine rağmen Suriye’nin Amerika ve Rusya tarafından doğrudan işgal edilmesini engellemedi. Her şeyden önce ümmet, laiklik, medeni, kapitalizm, demokrasi, milliyetçilik ve diğer saçma sapan şeyler gibi cehalet atıkları ve molozları içinde boğulmak yerine İslami hayatı yeniden başlatmak amacıyla Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’ni yeniden tesis etmek için çalışmaya devam etmekten vazgeçti.

Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in refiki alaya intikal etmesinin ardından Allah’ın İslam risaletini kendisine yüklediği İslam ümmetinin, artık ticaretin, alışverişin, malın ve çıkarların kendilerini Allah’ın zikrinden alıkoymadığı adamlar gibi tüm samimiyet, içtenlik ve ihlasla bu risaleti taşımasının zamanı gelmiştir. Nitekim bir bütün olarak ümmet risaleti, 13 asırdan fazla bir süredir hiç yorulmadan taşıdı, sonra خَلَفَ مِن بَعْدِهِمْ خَلْفٌ أَضَاعُوا الصَّلَاةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِOnların ardından, namazı bırakan, şehvetlerine uyan bir nesil geldi.” [Meryem 59], cihadı ve İslami Hilafeti terk ettiler, yaşamlarında ve yönetimlerinde asrın tüm tiranlarına tabi oldular; bütün bunlar ise, Allah’ın yarattığı en korkak ve İslam’a ve Müslümanlara karşı en kindar olanlar tarafından Filistin’de yapılanlar karşısında tam bir çaresizliğin ortaya çıkmasına neden oldu.

Küresel kamuoyunun hareketlenmesi ve Müslümanların ve başkalarının duygularının kışkırtılmasıyla birlikte bugün Gazze’de yaşananların, kötü rejimleri kaldırıp atacak, ümmetin enerjisini harekete geçirecek ve ümmetin ordularını bağlayan zincirleri kıracak gerçek bir tufana dönüşmesi gerekir. وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُونَ بِنَصْرِ اللَّهِ يَنْصُرُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُO gün müminler de Allah'ın yardımıyla sevineceklerdir. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.” [Rum 4-5]

وَاللهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
Muhakkak ki Allah emrinde galiptir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.

[Yusuf 21]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Muhammed Ceylani

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER