- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber - Yorum
Filistin Asla Demokrasi Oyunu Oynayarak Kurtulmayacaktır!
Haber:
İngiltere parlamento seçimleri 4 Temmuz'da yapıldı ve İşçi Partisi’nin ezici bir zaferiyle sonuçlandı.650 sandalye arasından Filistin yanlısı beş bağımsız milletvekili seçildi.Birleşik Krallık’taki birçok Müslüman ya taktiksel oy kullanarak ya da Filistin yanlısı bağımsız adayları destekleyerek demokratik sürece katıldı.Bunun amacı, gelecekteki herhangi bir İngiliz hükümetine Gazze'deki katliamları durdurmak için daha fazla çaba göstermesi yönünde baskı yapmanın yanı sıra Müslüman karşıtı ana siyasi partilere Siyonist işgali destekleyen tutumlarına ilişkin bir mesaj göndermektir. Bu yıl, Amerika da dahil olmak üzere birçok ülkede yeni liderlerin, parlamenterlerin ya da siyasi temsilcilerin seçileceği küresel bir seçim yılıdır. Birçok Müslüman, Gazze’de akan kanı durdurmak ve Filistin’deki kardeşlerine destek olmak için bir şeyler yapabilecekleri umuduyla bu ülkelerdeki demokratik sürece katılıyor.
Yorum:
Müslümanlar olarak bizim, bu soykırımı sona erdirme ve Filistin’i bu cani işgalden kurtarma hedefimiz sadece insani bir hedef değildir, aksine katledilenlerin Müslüman kardeşlerimiz ve bacılarımız olduğuna dair imanımızdan ve akidemizden kaynaklanan bir hedeftir. Zira bizim, onların yaşadıkları zulüm durumunu ortadan kaldırmak gibi İslami bir vacibimiz vardır. Çünkü Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَإِنِ اسْتَنصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ "Sizden din konusunda yardım istediklerinde yardıma icabet etmeniz sizin üzerinize vaciptir." [Enfal 72] Ve Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: الْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ، لاَ يَظْلِمُهُ وَلاَ يُسْلِمُهُ “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez.” Mesele bu şekilde olduğuna göre o zaman Gazze’deki soykırıma ve Filistin’in işgaline yönelik aradığımız çözüm de aynı şekilde kesinlikle dinimizden kaynaklanması gerekir. Ayrıca Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: إِنَّمَا كَانَ قَوْلَ الْمُؤْمِنِينَ إِذَا دُعُوا إِلَى اللهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ أَن يَقُولُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ “Aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve Rasulü’ne davet edildiklerinde, müminlerin sözü ancak "İşittik ve itaat ettik" demeleridir. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.” [Nur 51] Yani Müslümanlar olarak bizim -dünya ve ahiretteki- başarının, sadece Rabbimizin emirlerine, hükümlerine ve sınırlarına itaat etmekle gerçekleşeceğini vurgulamaktadır.
Bizim anlamamız gereken şey, bu demokratik seçimlerde oy vermenin sadece bir siyasi temsilciye oy vermek değil, aksine insanları yönetmeye yönelik siyasi bir model olarak bizzat demokratik sistemin doğruluğunun kabulüne oy vermek olduğudur. Dolayısıyla bu, başkalarının ona göre yaşamaları için insana kanun yapma hakkını onaylayan bir oylamadır; oysa İslam’da, egemenlik sahibinin sadece Allah Subhanehu ve Teala olduğu ve insanlık için kanunları ve sınırları koyma hakkının sadece O’na ait olduğu gayet açıktır; zira Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: إِنِ الْحُكْمُ إِلاَّ لِلّهِ “Hüküm sadece Allah’a aittir.” [Yusuf 40] Yani tüm hüküm koyma yetkisinin sadece Allah’a ait olduğunu vurgulamaktadır; yine Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلَى شَرِيعَةٍ مِّنَ الْأَمْرِ فَاتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاء الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ “Sonra da seni din konusunda bir şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy; bilmeyenlerin arzularına uyma.” [Casiye 18]
İngiltere, Amerika ve diğer ülkelerdeki bu demokratik seçimlerde oy kullanmak,ya vahşi Yahudi varlığının inşa edilmesinde, korunmasında ve güçlendirilmesinde önemli rol oynayan ya da bu soykırımın gelişmesine izin vermekte ihmalkâr davranan rejimlere meşruiyet kazandıran bir oy kullanmadır. O halde demokratik seçim sistemine dahil olmak, Müslümanlara Filistin'in kurtarılmasında veya dünya ve ahiretteki başka herhangi bir konuda nasıl başarı sağlayabilir? Nitekim Kureyş, Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e Mekke’deki İslami olmayan siyasi sisteme lider olma fırsatını teklif etti ancak o bunu reddetti. Ayrıca Sallallahu Aleyhi ve Sellem, İslam’a dayalı bir devlet kurmak için Arap kabilelerinden nusret talep ettiğinde, Beni Âmir bin Sa’saa, Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e istediği yardımı sunmaları durumunda ondan sonra emrin (yönetimin) kendileri için olmasının mümkün olup olmadığını sorunca Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunu reddetti ve şöyle dedi: إِنَّ الأَمْرَ للَّهِ يَضَعُهُ حَيْثُ يَشَاءُ “Emir/yönetim, Allah’a aittir. Onu dilediğine verir.”
Bütün bunlar, İslam’ın, İslami olmayan herhangi bir sisteme katılmayı, onu temsil etmeyi veya ondaki siyasi otoriteye ortak olmayı reddettiğini kanıtlıyor. Dolayısıyla haram bir şeye katılmaktan, ne gibi bir hayır gelebilir ki?
Tüm bunların yanı sıra Yahudi varlığının varlığını sürdürmesi gibi sömürgeci projelere destek vermekten vazgeçmek için sömürgeci bir sisteme katılma inancı, tamamen akıl dışı bir inançtır. Zira en başta sorunu ortaya çıkaran sistemlerden nasıl çözüm bekleyebiliriz ki? Batı’daki ve diğer yerlerdeki kapitalist rejimler, dış politikayı ahlak temelinde, hatta kendi halklarının kamuoyu temelinde bile formüle etmezler, aksine öncelikle kâr, ekonomik çıkarlar ve dünya ülkeleri üzerinde hakimiyet ve nüfuzu koruma dürtüsü temelinde formüle ederler. Bu nedenle bir avuç Filistin yanlısı parlamento üyesini seçmenin veya Siyonist karşıtı bir Müslümanın protesto oyunu kaydetmenin, Gazze’deki her şeyi etkileyebileceği inancı, hayali bir inançtır. Nitekim 2003 yılında, İngiliz hükümetinin Irak’a savaş açma kararını protesto etmek için Londra'da İngiliz tarihinin en büyük gösterisi düzenlenmişti. Bu gösteriye 1,5 ila 2 milyon kişi katılmıştı ancak o zamanki İşçi Partisi hükümeti onları görmezden gelmişti. Dolayısıyla yürüyüşler ve daha geniş kapsamlı savaş karşıtı hareketler bu savaşı durdurmada başarılı olamadı;çünkü demokratik sistem, her zaman siyasi gücü ve ekonomik zenginliği elinde bulunduranları kayıran sahte bir sistemdir. Dolayısıyla dünyadaki olayları ahlaki ve adil olan yönünde etkilemek için bu sahte demokratik oyunu oynamaya çalışmak, her zaman başarısızlığa yol açacaktır.
Gerçek değişim, yozlaşmış sistemlerin içinde çalışarak değil, onların dışında çözümler arayarak elde edilir. Bu yüzden Müslümanlar olarak bizim, her konuda olduğu gibi Filistin’in kurtuluşunun da sadece dinimizden çözümler aradığımızda gerçekleşebileceğinin farkına varmamız gerekir. Bu çözüm ise Allah Subhanehu ve Teala’nın sistemini, yani Müslüman ülkelerde Nübüvvet Minhacı üzere Hilafeti kurmaktır; zira bu, İslam’ın ve Müslümanların maslahatlarını samimiyetle savunan tek nizam ve devlettir. Zira nerede olursa olsun Müslümanları savunmak ve işgal altındaki tüm İslam topraklarını kurtarmak için ordusunu seferber edecek olan sadece bu devlettir. Bunun pratiği olmadığını, hatta imkânsız olan bir hedef olduğunu söyleyenlere sormak istiyorum: Allah Subhanehu ve Teala’nın emrettiği herhangi bir şeyin nasıl pratiğinin olmadığı düşünülebilir?! Dahası değişimin, sömürgecilerin ve onların yozlaşmış rejimlerinin oy sandıkları aracılığıyla sağlanabileceği inancının pratiklik boyutu nedir?!
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Esma Sıddık