- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
“Sayın Esed” İfadesi Erdoğan’ın Suriye Devrimine İhanetinin Son Perdesidir!
Haber:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye ile diplomatik ilişkilerin yeniden kurulup kurulmayacağı sorusu üzerine, "Nasıl ki biz Suriye ile ilişkilerimizi çok çok canlı tuttuysak geçmişte, ailece görüşmelere varıncaya kadar, bilirsiniz, Sayın Esed ile bu görüşmeleri yaptık. Yarın olmaz diye bir şey kesinlikle mümkün değil, yine olur" yanıtını verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ayrıca Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad hakkında "Sayın Esed" ifadesini kullanması dikkat çekti. (28.06.2024 - T24)
Yorum:
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cuma namazı sonrası Suriye rejimiyle ilgili soruya cevap verirken "Sayın Esed" ifadesini kullanması kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Erdoğan’ın bu sözleri ve dahası katil Esed’le geçmişte olduğu gibi yine ailece görüşebileceğini söylemesi hem Türkiyeli hem de Suriyeli Müslümanlar nezdinde büyük bir şaşkınlık ve bir o kadar da öfkeyle karşılandı. Çünkü hakim kamuoyu, Erdoğan’ın Esed’e düşman olduğu, Suriye rejimini devirmek için çalıştığı, bunun için muhalif grupları desteklediği yönündeydi. Türkiye’nin Suriye’den gelen 4 milyona yakın muhacire kucak açması da Erdoğan’ın bu siyasetinin en somut kanıtı olarak kabul ediliyordu.
Fakat şimdi bu algı, birçok insanın aklını dumura uğratacak şekilde tamamen yerle bir oldu. Artık Erdoğan’ın önceki söylemlerinde kullandığı "Suriye zalimi katil Esad" gitti, yerine yine Erdoğan’ın ifadesiyle "Sayın Esed" geldi. Tıpkı Mısır diktatörü "katil Sisi"nin gidip, yerine "değerli kardeşim Sisi"nin gelmesi gibi. Tıpkı Netanyahu’nun bir dost, bir düşman olması; Yahudi varlığı “İsrail”in bazen işgalci bir terör devleti, bazen de pilotlarının Türkiye’de eğitildiği, karşılıklı ticaret rekorlarının kırıldığı bölgede ihtiyaç duyulan bir ülke olması gibi. Bu örnekler saymakla bitmez. Ve yine bu örnekler, Erdoğan yönetiminin politik vizyonunu bilen, söz ve amel bütünlüğüne önem vererek doğru düşünme metodunu kaybetmeyenler açısından kesinlikle sürpriz değildir. Feraset sahipleri için bunlar, açığa çıkması beklenen gerçeklerdir.
Nitekim Suriye devrimine 13 yıl boyunca kurulan kumpaslar ve yardım adı altında yapılan ihanetler, önce 2022 yılının sonunda Esad rejimiyle normalleşme sürecinin duyurulmasıyla; bugün ise birinci ağızdan Erdoğan’ın Esed’e "sayın" diye hitap edip dostluk mesajı vermesiyle açığa çıktı.
Gerçek şu ki, Türkiye hiçbir zaman Esad rejimine İslami akideden kaynaklanan bir düşmanlık beslemedi. Esed rejimi Suriye’de 2.6 milyon Müslümanı katlettiği, 12 milyon insanı mülteci durumuna düşürdüğü, yüz binlerce insanı işkence zindanlarında kaybettiği, on binlerce kadının iffetine el uzattığı ve Suriye halkına karşı tarifi mümkün olmayan daha nice zulümlere imza attığı halde Erdoğan Suriye rejimine yaptırım dahi uygulamadı. Müslümanları teskin etmek için meydanlarda hamasi nutuklar atılırken, arka planda istihbari ve diplomatik görüşmeler hep devam etti.
Çünkü halkının İslami inancından kaynaklanan bir ideolojisi olmayan Türkiye’nin hiçbir zaman kendisine ait bağımsız bir Suriye politikası olmadı. Her dış meselede olduğu gibi Suriye konusunda da Erdoğan yönetimi, devrimin ilk günlerinden itibaren Beşşar Esed’i korumayı amaçlayan Amerikan politikasına angaje oldu. Amerika ise Türkiye’yi bir ihanetten diğerine sürükledi. ABD ile birlikte planlandığı itiraf edilen operasyonel mekanizma ve eğit-donat projelerinden tutun da, Halep’in rejimin eline geçmesiyle sonuçlanan Fırat Kalkanı ve sonrasında yapılan Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtları, Suriye’de laik çözümü amaçlayan Astana, Soçi ve Cenevre zirveleri, hep İslami devrime karşı Esad rejimini ayakta tutmak için yapıldı.
Aslında Türkiye’nin Suriye politikasını özetlemek için şu iki açıklama yeterlidir:
Birincisi: Erdoğan’ın 2019 yılında Barış Pınarı Harekâtı esnasında yaptığı "Suriye’de niye varız? Rejim teröriste karşı ayakta duramıyor.” açıklamasıdır. (www.iletisim.gov.tr)
İkincisi ise Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un 2019 yılında Washington Post gazetesine yazdığı makaledeki "ABD’nin kazanımlarını korumak Türkiye’nin çıkarınadır." cümlesidir. (gazetemanifesto.com/)
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yüzyılın katili cani Beşşar’a hitaben kullandığı "Sayın Esed" ifadesine ve normalleşme çağrısına gelince; bu da Suriye devrimine ve halkına yönelik icra edilen ihanetin son perdesidir. Erdoğan, bu açıklama ile Çin ve Rusya’ya yoğunlaştığı için Ortadoğu’da sükûnet isteyen ABD’ye sadakatini göstermek istemektedir.
Erdoğan’ın sözleri, ayrıca Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın 9 Haziran’da Doha’da Suriye’de devrim ateşinin yeniden hareketlendiğine dair uyarısından sonra, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Ahmet Yıldız’ın 26 Haziran’da BM oturumunda yaptığı Suriye rejimine uzlaşı başlatma çağrısını somutlaştırma amacı taşımaktadır. Böylece Suriye dosyası, rejimi iyice tahkim etmek ve muhalifleri aldatıp sindirmek amacıyla tekrar hareketlenmiş olacaktır.
Diğer bir etken ise Türkiye’de ırkçı ümmet düşmanlarının Suriyeli muhacirlerin geri gönderilmesi için oluşturdukları kamuoyunun rüzgarına binerek oradan gelen eleştirilerin önünü kesme isteğidir. Yani Erdoğan, sadece ve sadece kendisinin ve ABD’nin menfaatine göre hareket etmektedir. Ve "Sayın Esed" ifadesi, kralın çıplak olduğunu, oyunun bittiğini, ihanet rejimlerine karşı Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmak için çalışmaktan başka çözüm olmadığını tüm Müslümanlara göstermektedir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Emin Yıldırım