- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Bir Müslümanın Kanı, Kâbe’nin Kutsallığından Daha Büyüktür!
Haber:
İşgalci Yahudi varlığının hava saldırıları hastaneleri ve okulları hedef almakta ve yüzlerce Gazzeliyi öldürüp yaralamakta olup aynı durum Lübnan’da da yaşanmaktadır.
Yorum:
Filistin ve Lübnan’daki şiddetli savaş, insanlığın bildiği değerlerin hiçbirini dikkate almadan hâlâ bir grup insanı evlatlarından ayırmaya devam ediyor; zira bir çocuğun, bir kadının veya bir yaşlının hiçbir değeri yoktur. Çünkü ister insan, ister bitki isterse hayvan olsun, hareket eden ya da nefes alan her cisim, gaspçı varlığın yıkım ve ölüm makinesi için bir hedeftir.
Hâlâ Filistin ve Lübnan’daki ümmetin evlatlarını koruması için çeşitli uluslararası kuruluşlara yönelik çığlıklar ve çağrılar yükselmeye devam ediyor; sanki bu kuruluşlar uluslararası durumun ve büyük güçlerin etkisinin dışındaymış gibi. Oysa gece gündüz açıkça işlenen bu katliamların ve suçların birincil sorumlusu Amerika ve müttefikleridir.
Nitekim başta Birleşmiş Milletler, Güvenlik Konseyi ve onların kurduğu mahkemeler olmak üzere uluslararası kuruluşlar, hiçbir şeyin kutsallığına saygı göstermeyen suçlu devletlerin ve varlıkların ilk savunma hattıdır; dolayısıyla onlar, öldürmeyi, yerinden edilmeyi ve tehciri onları çıkarları olarak gördükleri sürece asla kıllarını dahi kıpırdatmayacaklar ve bu kuruluşları, onları öfkeden, isyandan ve hesap verebilirlikten koruyan ilk savunma hattı olarak göreceksiniz.
Çığlıkların ve çağrıların, hiçbir tartışmaya mahal vermeyecek şekilde güçlü ve yüksek bir sesle İslam beldelerindeki mevcut varlıklara yönelik olması gerekir; zira Allah’ın şu kavlinden dolayı Allah’ın onlara farz kılmış olduğu şerî sorumlulukları vardır: وَمَا لَكُمْ لَا تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ وَلِيّاً وَاجْعَلْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ نَصِيراً “Size ne oldu da Allah yolunda ve "Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!" diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!” [Nisa 75]
Bugün Filistin ve Lübnan topraklarında dökülen Müslümanların kanı, haram olan bir kandır; zira Allahu Teala onu, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu kavliyle haram kılmıştır: ُلُّ الْمُسْلِمِ عَلَى الْمُسْلِمِ حَرَامٌ، دَمُهُ وَمَالُهُ، وَعِرْضُهُ “Her Müslümanın kanı, malı ve ırzı, başka bir Müslümana haramdır.” Bunun da ötesinde Allah Resulü, bir Müslüman’ın kanını, milyonlarca Müslüman’ın hac yaptığı Kâbe'den daha kutsal kılmıştır. Zira Sallallahu Aleyhi ve Sellem, İbn-i Ömer’in rivayet ettiği hadiste şöyle buyurmuştur: Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i Kâbe’yi tavaf ederken gördüm, şöyle diyordu: مَا أَطْيَبَكِ وَأَطْيَبَ رِيحَكِ! مَا أَعْظَمَكِ وَأَعْظَمَ حُرْمَتَكِ! وَالَّذِي نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ لَحُرْمَةُ الْمُؤْمِنِ أَعْظَمُ عِنْدَ اللهِ حُرْمَةً مِنْكِ؛ مَالِهِ وَدَمِهِ وَأَنْ نَظُنَّ بِهِ إِلَّا خَيْراً “Sen ne güzelsin, kokun da ne hoştur! Sen ne kadar büyüksün, hürmetin de çok büyüktür. Muhammed’in nefsi elinde olan Allah’a yemin olsun ki, müminin hürmet ve kıymeti senin hürmetinden daha büyüktür. Allah onun malını, kanını haram kılmıştır.” [İbn-i Mace tahric etti.] Aynı şekilde İbn-i Abbas’ın da şöyle dediği rivayet edilmiştir: Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem Kâbe’ye baktı ve şöyle buyurdu: مَرْحَباً بِكِ مِنْ بَيْتٍ، مَا أَعْظَمَكِ وَأَعْظَمَ حُرْمَتَكِ، وَلَلْمُؤْمِنُ أَعْظَمُ حُرْمَةَ عِنْدَ اللهِ مِنْكِ “Merhaba sana ey Kâbe! Sen ne kadar büyüksün, hürmetin de çok büyüktür.(Ama) iman etmiş bir kulun Allah katındaki hürmeti seninkinden daha büyüktür.” [Beyhaki tahric etti.]
Bugün İslam ülkelerinin farklı bölgelerinden Müslümanların, ister hac için isterse umre için olsun, Beytullahil Haram’ı ulaşmak için yarıştıklarını ve bazılarının da büyük miktarda para ödediklerini görmekteyiz; ama onlar, günün her saati dökülen Müslümanların kanlarının kutsallığının, Beytul Haram’ın kutsallığından daha büyük olduğunu idrak edemediler!
Evet, onlardan biri, bizim güç ve kuvvetimizin yok, bizler silaha sahip olmayan kimseleriz, sınırlar kapalı ve sınırları da ordular kapatmıştır diyebilir. Şüphesiz bu doğrudur; diğer bir ifadeyle yöneticiler, ordularını hapsediyorlar ve halklarının görevlerini yerine getirmelerini engelliyorlar. Ancak bu bağlamda daha doğru ve daha önemli olan, tüm ümmetin omuzlarına düşen görevin hâlâ devam ettiğini ve yöneticilerin suç ortaklıkları ve ihanetleri nedeniyle de görevin kalkmadığını, aksine ümmetin görevinin ümmet ile Müslümanların kanının kutsallığının büyüklüğü arasında engel olan bariyeri ortadan kaldırmak için çalışmaya intikal etmek gerektiğini idrak etmektir.
Evet Müslümanlar, adaletsiz, zalim ve alçak yöneticileri ortadan kaldırmadan, kendileri tarafından kabul edilmeyen zorluk ve sıkıntıları bir kez daha bahane etmekte ve dua etmekle, la havle ve la kuvvete illa billah demekle ve Hasbunallahlarla yetinmektedirler… Ancak onlara diyoruz ki; şayet üzerinizdeki görevinizi yapmaya hazır değilseniz, en azından bu ümmeti, sadece prangalarından değil aynı zamanda bu prangaları yapanlardan, sizleri zincirleyenlerden ve sizleri milletler arasında en aşağı seviyeye sürükleyenlerden kurtarmak için çalışanlara destek olmalısınız. Yine en azından, kanlarınızı ve ırzlarını korumak, üzerinizden zulmü ve adaletsizliği kaldırmak, bunun dışında düşmanınızı kökünden ve dalından söküp atmak, kindar kafirlerin diktiği ve onu gözetmesi, koruması ve ona su, yiyecek, ilaç ve enerji sağlamak için bekçiler atadığı mutant varlığı kökünden söküp atmak için, kendilerini tüm güçleriyle sizi ve ordularınızı kurtarmaya adayan, içinizdeki muhlislere odaklanarak manevi bir destek ve geniş bir taban oluşturmalısınız.
Ümmetin müçtehitlerinin ve samimi Rabbani âlimlerin ortaya koyduğu en önemli kaidelerden biri de şudur; “Vacibin Ancak Kendisi ile Tamamlandığı Husus da Vacibtir.” Ama Müslümanların geneli bu kaideden habersizdir; her Cuma binlercesi minberlere çıkan ve yüz milyonlarca Müslüman’ın Allah’ın şu çağrısına cevap vermek için toplandığı alimler ve şeyhler hani nerede: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا نُودِيَ لِلصَّلَاةِ مِنْ يَوْمِ الْجُمُعَةِ فَاسْعَوْا إِلَى ذِكْرِ اللَّهِ وَذَرُوا الْبَيْعَ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ “Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır.” [Cuma 9] Artık alimlerin ve şeyhlerin, akidesinin dürtüsüyle hareket ettiğinde dağları bile yerinden oynatacak ve onları işgalci kafirlerin başlarına yıkacak olan bu ümmet için Allah’tan korkmalarının zamanı gelmiştir. Artık şeyhlerin ve alimlerin, Müslümanların görevlerini yerine getirmelerini engelleyen her türlü kısıtlamadan kurtulmak için çalışmadığı sürece Filistin ve Lübnan’da gece gündüz dökülen Müslümanların kanından her bir Müslümanın sorumlu olduğunu, sadece dua etmekle toprakların özgürleşmeyeceğini, kanların korunmayacağını ve düşmanın yenileyemeyeceğini insanlara açıklamaları gerekir. Zira onlar, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Bedir'de azılı düşmanıyla nasıl karşılaştığını bildikleri gibi Allah’ın Rasulü’nün savaşın hangi anında ellerine havaya kaldırıp zafer için Allah’a dua ettiğini de çok iyi biliyorlar. Nitekim Allah’ın Rasulü orduyu hazırlayıp donattı, askerlerin yerlerini ve görevlerini belirledi, savaş için stratejik bir yer benimsedi, ardında da Kur’an-ı Kerim’de geçtiği gibi bir tepeye gidip dua etti: إذْ تَسْتَغِيثُونَ رَبَّكُمْ فَاسْتَجَابَ لَكُمْ أَنِّي مُمِدُّكُمْ بِأَلْفٍ مِنَ الْمَلَائِكَةِ مُرْدِفِينَ “Hatırlayın ki, siz Rabbinizden yardım istiyordunuz. O da, ben peş peşe gelen bin melek ile size yardım edeceğim, diyerek duanızı kabul buyurdu.” [Enfal 9]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Muhammed Ceylani