- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber - Yorum
Yenidoğan Bebek Çetesi Skandalı Kapitalizm Kan Emici İnsan Düşmanıdır, Onda Hayat Bulamazsınız!
Haber:
Türkiye, 12 yeni doğan bebeğin ölümüne neden olan suç örgütü “yenidoğan çetesi” skandalı ile sarsıldı. Bu dehşet verici organize suça bağlı olarak 47 şüpheliden 22’si tutuklanmış, İstanbul’da 10 özel hastane kapatılmış, ilerleyen günler içinde bu suçun dört ayrı ilde daha işlendiği ortaya çıkmıştır. Yenidoğan Çetesinden sonra Diyaliz Çetesi skandalı da ortaya çıktı… Sağlık sektöründeki yozlaşma devletin kendi eliyle halkına karşı işlediği bir cinayettir. (Ajanslar)
Yorum:
Kapitalist devlet, halkın sağlığı için gerekli olan hizmetleri, ekonomiye ve devlete kazanç sağlayan gelir sektörlerinden bir “sektör” olarak görmektedir. Sadece maddi değerlere odaklanmış kapitalist ideoloji, sınırsız özgürlükler adı altında insani, ahlaki ve ruhi değerleri ya yok saymış ya da onları da gelir aracına dönüştürmüştür. Böylece insanı yaşatmak için var olması gereken sağlık hizmetini de insana hizmet değil zulüm aracına dönüştürmüştür. Hastaneleri, ilaçları, tıbbi malzemeleri, doktorları, hemşireleri, ebeleri sağlık sektörünün gelir üreten araçları olarak kullanan bu korkunç yozlaşma ile insan yiyen, masum bebeklerin kanını dahi emmekten çekinmeyen vahşi bir canavar doğurmuştur. Sağlık hizmeti denen şey, hiçbir zaman ve istisnasız tüm kapitalist ülkelerde herkesin kolayca ulaşabileceği bir hak olamamıştır. İnsanlık, merhamet, hizmet, insanı yaşatmak, yaşam kalitesini iyileştirmek gibi değerleri de ancak yeterince para verenlere özel kılmıştır. Sağlık hizmetinin bir ticaret metası olduğunun bir göstergesi de halkın eşit, ücretsiz ve kaliteli şekilde istifadeden mahrum edildiği sağlık hizmetlerinin, medikal turizm şeklinde yabancı “müşterilere” peşkeş çekilmesidir. (Örneğin Türkiye’ye 2024 yılının ikinci çeyreğinde sağlık hizmeti almak için 800 binden fazla kişi, hem de çoğunluğu “zengin” Batılı ülkelerden gelmiş. (veriler USHAŞ verileridir) Yani yılda neredeyse 3 milyon sağlık turistine kaliteli ama ucuz sağlık hizmeti verilmektedir!)
Yenidoğan bebek çetesi, suç ve zulüm üreten bu kapitalizm canavarının işlediği tüm kötülüklerinin küçük bir parçasıdır. Kapitalist yönetim nizamı her gün korku filmlerinden çıkan sahneler gibi daha fazla ve daha vahşi suçlar üretmektedir. İşte bir avuç sermaye sahibinin iktidarını korumak için tüm dünya Gazze’deki soykırıma seyirci kalırken, Türkiye’de bir yıl içinde işlenen suçların sayısı ve çeşidi bir savaş ortamından farksızdır. Daha 3 hafta önce İstanbul’da Edirnekapı surlarına çıkan 19 yaşında bir cani iki genç kızı öldürdü. Öldürdüğü genç kızlardan birinin kestiği başını surlardan aşağıya annesinin ayaklarının önüne attı ve ardından surlardan atlayarak intihar etti. Birkaç gün sonra 19 gündür kayıp olan 8 yaşındaki Narin kızın cesedi bir dere yatağında bulundu. Katil zanlıları içinde annesi, abisi ve amcası bulunmaktadır. Birkaç gün önce de 18 gündür kayıp olan 21 yaşındaki üniversite öğrencisi kız Rojin’in cesedi bulundu.
Adalet Bakanlığı verilerine göre; 2021 yılında, cinayet, darp, yaralama olmak üzere beden dokunulmazlığına karşı işlenen suçların sayısı 1,5 milyonun üzerinde. Hırsızlık, gasp, yağma, dolandırıcılık gibi mala karşı işlenen suç sayısı ise 2 milyon 500 bin civarında. 2021 yılında 127 bin kişi, cinsel saldırıya uğradığı iddiasıyla adli makamlara başvurdu. Bunların yaklaşık 45 bini çocuk yaşta. Günde 123 çocuğa cinsel taciz iddiasıyla adli makamlara başvuru yapılmaktadır.
Yine adli istatistiklere göre; Türkiye’de 15 milyondan fazla şüpheli ve 10 milyondan fazla mağdur/müşteki bulunmaktadır. (T.C. Adalet Bakanlığı, Adalet İstatistikleri, 2021) Bu rakamların her geçen gün daha da arttığını söylemeye gerek bile yok.
Tüm bu veriler, Türkiye’de insanların Gazze’deki, Filistin’deki veya dünyanın herhangi bir çatışma bölgesindeki insanlarla aynı derecede güvensiz bir ortamda yaşadığını göstermektedir. Evet, Türkiye’de başımıza bombalar yağmıyor. Bombalar ile bedenler parçalanmıyor, evler enkaza dönüşmüyor, tarlalar yanmıyor… Ama kapitalist, laik, demokratik düzenin hürriyetleri, hedonizmi, aç gözlülüğü insanlığı öldürüyor! İnsan bedeni -bebek dahi olsa- alınıp satılan, hayvani cinsel arzular için parçalanan, para için imha edilen bir meta kategorisinde işlem görüyor! Evlerimiz bombalar altında enkaza dönüşmüyor… Aksine her gün yeni binalar dikiliyor… Ama içinde yaşayan aileler enkaz olmuş… Tarlalarımız ve hayvanlarımız bombalarla yakılmıyor ama aç gözlü kapitalistleri doyurmak uğruna -Paris antlaşması gibi uluslararası sözleşmeler aracılığı ile- kullanılamaz hale getiriliyor, tarım ve hayvancılık bitirilerek koca bir ülke uzun vadede açlık ve susuzluğa itiliyor.
Demokrasi ve laikliğe iman etmiş bu kapitalist sömürge sisteminin kuklası yöneticilerden ve onların yönetim modellerinden razı olduğumuz müddetçe, onlardan hâlâ hayır ummaya devam ettikçe, onlardan medet ummaya devam ettikçe, Allah Subhânehû ve Teâlâmusibetleri artarak göndermeye devam edecektir. Ancak şu var ki, bu musibetler hiç şüphesiz Rabbimizin bize olan merhametindendir… Mü’min kullarını cezalandırmak için değil, Mü’min kullarına merhametinden dolayı onları uyandırmak ve yine Mü’minlerin elleriyle zalimleri cezalandırmak içindir.
Öyleyse hem dünyada hem ahirette kurtuluşa erenlerden olmak ve kan emici, insan düşmanı kapitalist düzenden kurtulmak, dünyanın her yerindeki cürümleri sona erdirmek için bir an evvel başımızdakilere gereken İslami tavrı koymak zorundayız.
وَمَآ أَصَٰبَكُم مِّن مُّصِيبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ أَيْدِيكُمْ “Başınıza her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir.” [Şûrâ 30]
Madem bizler savaş ortamı gibi ortamda yaşamaya mahkûm edilmişiz, madem ki ne canımız, ne canımızdan çok sevdiğimiz evlatlarımız, ne malımız, ne namusumuz, ne dinimiz, ne imanımız güvende değil, o zaman savaştaki mücahitler gibi ceht ederek, can havliyle bu ortamı değiştirmek için çalışmak zorundayız. Bunun için başımızdaki yöneticileri ya doğrultmak ya da onları değiştirmek için ceht etmeliyiz.
Rasulullah (sav), أَفْضَلَ الْجِهَادِ كَلِمَةً حَقِّ عِنْدَ سُلْطَانٍ جَائِرٍ “Cihadın en faziletlisi zalim bir sultanın (yöneticinin) yanında (söylenen) hak sözdür.” [Ebu Davud] buyurmuştur.
يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ٱسْتَجِيبُوا۟ لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ ۖ وَٱعْلَمُوٓا۟ أَنَّ ٱللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ ٱلْمَرْءِ وَقَلْبِهِۦ وَأَنَّهُۥٓ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
“Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal 24]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Zehra Malik