- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Trump’ın Yeniden Seçilmesi: Sonu Gelmeyen Bir Demokratik Düşüştür!
Haber:
6 Kasım 2024’te, hüküm giymiş bir suçlu olan Donald Trump’ın, bir kez daha Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçimlerinin galibi olduğu teyit edildi. Bu olay sadece önemsiz bir kişisel mesele değil, aksine Batı’daki demokratik sistemin derin bir şekilde kötüye gittiğinin bir belirtisidir.Bu arada dünya izlerken, Trump'ın yeniden seçilmesi Batı demokrasisinin yıllardır dünyaya sattığı birçok yanılsamayı da ortaya çıkarıyor.
Yorum:
Demokrasinin çözülmesi:Trump her zaman kibir, elitizm ve bencilliğin timsali olmuştur. ABD’de iktidara dönüşü, sadece Amerika'yı tehdit etmekle kalmayıp aynı zamanda tüm Batı demokrasisi kavramının altını oyan daha geniş ölçekli bir liderlik krizini teyit etmektedir. Hüküm giymiş bir suçlu ve açıkça ahlaksız bir kişinin dünyanın en güçlü ülkesini yönetmek üzere atanması, demokrasinin ne kadar yetersiz, yozlaşmış ve manipüle edilebilir olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. Sözde halkın yönetimi, halkın gerçek ihtiyaçlarına bile saygı duymayan bencil, kapitalist ve elit çıkarlar için bir platform olarak her zamankinden daha net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Seçkinler anlatıyı ve para akışını kontrol ederken, insanlar gerçek bir güce sahip olduklarına inandırılarak yanıltılmaktadır. Sözde demokratik değerler, halkları ve ulusları manipüle etmek, onlara kontrol etmek ve sömürgeleştirmek için kullanılan vehimlerden başka bir şey değildir.Bu sadece Amerika’ya özgü bir olgu değil, Batı’da demokrasinin genel çözülüşünü ve ciddi bir liderlik krizini de yansıtıyor.
Nitekim özgürlük, adalet ve insan onuru uzun zamandır Batı'nın sloganlarıydı ancak gerçeğin çok daha karanlık bir şeyle karakterize olduğu kanıtlanmıştır.Batı hiçbir zaman adaletin ya da haysiyetin garantörü olmamış, bunun aksine tarihsel olarak gücünün araçlarını diğer ülkeleri ezmek, onlara tahakküm etmek, onları sömürgeleştirmek ve yok etmek için kullanmış olup bugün de hâlâ kullanmaya devam etmektedir. Bu sistem zayıfları koruyan ya da insanlığın ortak iyiliğini önemseyen bir sistem değil, aksine hem ayrıcalıklı elitleri korumak, hem de Batı'nın dünyanın diğer kısımlarına egemen olmasını sağlayan statükoyu korumak için tasarlanmış bir sistemdir.
Bizim yeni bir siyasi sisteme ihtiyacımız vardır: İslam ümmeti açısından bu olay bize, maalesef bazılarımızın inandığı gibi, umutlarımızı ve geleceğimizi Batılı güçlerin ya da onların liderlerinin ellerine bırakamayacağımızı hatırlatmaktadır. Zira Gazze’deki Müslümanlar soykırımla karşı karşıya kalırken Batı her seferinde görmezden gelmektedir.
Eğer Filistin’deki Müslümanlara yardım edeceksek, bu Beyaz Saray aracılığıyla olmayacaktır!Artık kendimize güvenmemizin ve adalete, merhamete ve vahdete dayalı kendi sistemimizi yeniden inşa etmemizin zamanı gelmiştir.Hilafet bir hayal değildir, aksine şayet bu dünyada adalet ve insan onurunun öncelikli olduğunu görmek istiyorsak Hilafet ilahi bir vacip ve pratik bir gerekliliktir.Kaderimiz Washington ya da Paris’teki seçimlerin sonuçlarına bağlı olmamalıdır; aksine kendi gücümüz ve inancımız üzerine inşa edilmelidir.
Batı kendi çelişkilerinin ve krizlerinin ağırlığı altında ezilirken Müslümanlar olarak bizim, Hilafetin tüm dünya için bir adalet, haysiyet ve kalkınma feneri olduğu altın çağı yeniden canlandırmak için eşsiz bir fırsatımız vardır.Filistin'in kurtuluşu ve Gazze ile diğer yerlerdeki mazlumların korunması ancak Hilafet liderliği altında birleşmiş İslam ümmeti yoluyla gerçekleşebilir.Bu ise sadece Müslümanlar için değil, Batı sisteminin hegemonyası ve adaletsizliği altında giderek daha fazla acı çeken tüm insanlık için bir çözümdür. Nitekim İslam ümmeti, liderliğin dizginini üstlenmek için tüm temel gereksinimlere sahiptir. Bu yüzden artık ümmetin ayağa kalkıp mevcut siyasi sistemi reddetmesinin ve Allah Subhanu'nun hükümlerine ve ahlaki nezahete dayalı adil bir toplum yolunda insanlığa rehberlik eden bir ışık olmasının zamanı gelmiştir.
وَعَدَ اللهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْناً يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئاً“Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar.” [Nur 55]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
İbrahim Atraş