Haber - Yorum

“Başörtüsü Günü” Müslüman Kadınlara Yönelik Tacizi Durdurmayacak!

Haber:

1 Şubat Dünya Başörtüsü Günü, “Müslüman kız çocukları ve kadınlarla dayanışma göstermek ve bağnazlığa, ayrımcılığa ve İslamofobiye karşı durmak için bir fırsat” olarak ilan edilmektedir.NEA Today platformu, kimliklerinde görünür olan Müslüman kız öğrencilere yönelik taciz ve istismara yönelik artan raporların olduğunu bildirdi.

“Ortaokul ve lisedeki Müslüman kız öğrencilerin %47’si, kimlikleri nedeniyle okulda kendilerini “güvensiz, istenmeyen veya rahatsız” olarak hissettiklerini bildirdiler.Her dört kişiden biri okulda bir öğretmenin ya da başka bir yetişkinin Müslümanları rencide edici yorumlar yaptığını ya da davranışlarda bulunduğunu işittiğini söylüyor.Başörtüsü takan öğrenciler için durum, özellikle bir tehdit oluşturmaktadır; zira yaklaşık üçte biri başörtülerinin çıkarıldığını ya da taciz edici şekilde dokunulmaya maruz kaldığını söylüyor.”

Yorum:

Müslüman kadınların maruz kaldığı şiddet ve tehlikenin dünya çapında artması bir tesadüf değildir, aksine İslam ile alay etmeye ve fasit yaşam tarzlarını normalleştirmeye çalışanların bir emri ya da tasarımıdır.

Dünyanın dört bir yanında milyonlarca Müslüman kadının öldürüldüğü ve onlara karşı sağlıkla ilgili ciddi suçların işlendiği savaşlar vardır.

Bu Dünya Başörtüsü Günü, Müslüman kadınları başörtüsü taktıkları için cezalandıran ülkeleri kınamamakta, aksine bu ülkeler, Müslümanlara kamusal alanlardaki kıyafet seçimleri nedeniyle kötü muamelede bulundukları halde ilerici rol modeller olarak desteklenmektedir.

Dünya Başörtüsü Günü'nün, İslam'ı “radikal” bir şekilde ifade etmelerinden dolayı çocukları resmi makamlarca kaçırılan Müslüman kadınlar üzerinde hiçbir etkisi olmamıştır.

Gerçek şu ki, bu tür sembolik jestler gerçek gündemi örtbas etmekte olup darmadağın olmuş Müslümanların, sorunun kaynağı olan liberal değerleri kutlamasına izin vermektedir.Ayrıca bu, bir tür “İslami liderliğe” sahip olduğumuza dair yanlış bir rahatlık ve destek duygusu oluşturmaktadır.

İslami hükümlere yönelik bu tür hatalı tedbirleri asla kabul etmemeliyiz ve karşılaştığımız herhangi bir meselenin çözümünde tek referansımız Kur'an ve sünnet olmalıdır.

Bir sapma ya da değişiklik olmaksızın Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in yolunu takip eden Müslümanlar için Hilafet, Müslüman kadınların hayatını ve onurunu korumak için göz önünde bulundurulması gereken tek fikirdir.

Ömer bin Hattab, insan haklarının güvenliğini ve korunmasını garanti altına alan ve ihlal edilmesini önleyen İslami yargı sistemindeki en büyük yenilikçilerden biriydi; öyle ki bugün bile Batılı ülkeler onun idari yöntemlerinin çoğunu taklit etmektedir.

Allah Subhanehu ve Teala, bu dünyada her şeyden önce insan hayatının ve onurunun korunmasını emretmiştir; zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: مِنْ أَجْلِ ذَلِكَ كَتَبْنَا عَلَى بَنِي إِسْرَائِيلَ أَنَّهُ مَن قَتَلَ نَفْساً بِغَيْرِ نَفْسٍ أَوْ فَسَادٍ فِي الأَرْضِ فَكَأَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمِيعاً وَمَنْ أَحْيَاهَا فَكَأَنَّمَا أَحْيَا النَّاسَ جَمِيعاً وَلَقَدْ جَاءتْهُمْ رُسُلُنَا بِالبَيِّنَاتِ ثُمَّ إِنَّ كَثِيراً مِّنْهُم بَعْدَ ذَلِكَ فِي الأَرْضِ لَمُسْرِفُونَ “İşte bu yüzdendir ki İsrailoğulları’na şöyle yazmıştık: Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur. Peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler; ama bundan sonra da onlardan çoğu yine yeryüzünde aşırı gitmektedirler.” [Maide 32]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
İmrane Muhammed