- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
ERDOĞAN BİR TÜRLÜ YAĞMIYOR!
ADET OLDUĞU ÜZERE DEVAMLI GÜRLÜYOR!
HABER:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB'ye sert çıkarak "Siz verdiğiniz sözde durmuyorsunuz, sizin çirkin yüzünüz bu. AB müzakereleri için referanduma gidebiliriz." diye konuştu. Kaynak: Haber Ajansları
YORUM:
Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı Martin Schulz, Türkiye'de idam cezasının yeniden getirilmesinin kırmızıçizginin aşılması anlamına geleceğini hatırlatarak, bunun üyelik görüşmelerinin sonu olacağını söyledi. Yine devamla muhalefete ve gazetecilere yönelik tutumu da eleştiren Schulz, ekonomik yaptırım seçeneğini gündeme getirdi. Schulz, "Türkiye’deki durumun devam etmesi halinde, Avrupa Birliği olarak ekonomik yaptırımlar dâhil, bazı önlemleri düşünmek zorunda kalacağız. Yılsonuna kadar Türkiye’nin de üye olduğu Gümrük Birliği'nin reforme edilmesi gerekiyor. Muhalefet milletvekilleri ve gazetecilerin tutuklanmasının ardından gümrük birliğinin genişletilebileceğini düşünemiyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise bu sözler üzerine şöyle dedi: Türkiye’ye resmen sene 1963’te söz verdiniz. Hala oyalıyorsunuz. Niye oyalıyorsunuz? Söyleyeyim, ey Avrupa, siz bizi halkının büyük çoğunluğunun Müslüman olduğu için istemiyorsunuz. Bize açık açık söylemişlerdi. Biz de biliyorduk ama samimiyetimizi göstermek için denedik. Ayrımcılık bunlarda var. Şimdi sıkıntı farklı yerlerde. AB bize verdiği sözü yerine getirip terör örgütü gibi bir konu yüzünden geri çevirecekse biz bunu milletimize rahat anlatırız. Biz de millete gideriz. 'AB ile müzakerelere devam mı? Tamam mı?' diye sorarız.
Şayet Erdoğan bu söylemlerinde samimi ise hemen gerekeni yapmalıdır. Sahabe olan Said bin Âmir’in Hz. Ömer’e dediği gibi “Sözlerin en hayırlısı amelin doğruladığı sözdür.” Söylenen sözlerin hem kullar hem de Allahu Teâlâ katında bir kıymet bulabilmesi için onun amel ile desteklenmesi zarurettendir. Müslümanlar olarak sarf ettiğimiz her sözden sorumluyuz. Söylenen söz şayet amel ile karşılık bulmazsa bu, kişiye günah olarak yetecektir. Bu bağlamda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Avrupa’ya karşı bu denli esip gürlemesi pek fazla bir şey ifade etmemektedir. Bu tür esip gürlemeler, Erdoğan’ın karakteri haline gelmiştir. Bunun örneklerini geçmişte ve yakın bir zamanda gördük. Yahudi varlığına karşı tutumunda, Rusya ile olan ilişkilerinde ve Suriyeli Müslümanlara karşı ihanetinde… Nitekim Erdoğan, AB’ye karşı söylemiş olduğu bu sözlerinden hemen çark ederek, terörizme karşı beraber hareket etmenin faydasından bahsetmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, adet olduğu üzere devamlı gürlüyor, ama bir türlü yağmıyor. Fakat Allah’ın izni ile yakında Avrupa’ya haddini bildirecek yiğitler meydana çıkacaktır.
Türkiye ile AB arasında yaşanan bu gerginliğe gelecek olursak, bunu şu şekilde açıklamak mümkündür. Öncelikle aralarında polemik olan konuları zikretmekte fayda görüyorum.
- Türkiye ile AB arasında göçmen sorunun çözümü için görüşmelerin tıkanması. Bu konuda karşılıklı olarak restleşmelerin çekilmesi.
- 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, Erdoğan’ın bu darbeye karşı destek olmadığı ve darbecilerin savunuculuğuna soyunduğu iddiası ile AB’nin tutumunu eleştirmesi.
- AB ülkelerinin PKK ve YPG gibi terör örgütlerine destek veren açıklamaları ve onlara kucak açması, buna başta Erdoğan olmak üzere iktidarın tepki vermesi
- AB’nin tutuklu gazetecilere karşı Türkiye’ye dönük eleştirileri
- Bir kısım HDP milletvekillerinin tutuklanarak cezaevine gönderilmesi ve buna karşılık olarak Türkiye’de bulunan bazı Avrupa ülkeleri büyükelçilerinin bu tutuklamaları boykot ederek HDP gurup toplantısına katılan destek görüntüleri
- İktidar ve Erdoğan’ın idam cezasının tekrar geri getirilmesindeki talepleri ve bu konuda AB’nin tepkisi
- Özellikle de başkanlık sistemi tartışmalarının yeniden gündeme gelmesinde Avrupa’nın tepkisi
Özetle polemik konuları bunlardır. Erdoğan, özellikle de başkanlık sisteminin tartışıldığı şu günlerde Avrupa’ya karşı siyasi şov yapmasının ve siyasi rest çekmesinin bir kaç nedeni vardır. Başkanlık sisteminin yeniden alevlenmesi ile birlikte Avrupa’nın Türkiye’ye dönük sert eleştirisi paralellik arz etmektedir. Özellikle de Türkiye’nin sistem değişikliğine gitmesi İngiltere’yi oldukça rahatsız etmektedir. Bu da bunun arkasında İngiltere olduğu ihtimalini güçlendirmektedir. Yani İngilizler bu tür konularla perde arkasından AB'yi, Türkiye'ye karşı kışkırtmak istemiş olabilirler. Diğer taraftan ise Erdoğan iç kamuoyunu yönlendirmede oldukça büyük bir maharet sahibidir. Yani toplumu nasıl yönlendireceğini gayet iyi bilmektedir. Şayet başkanlık sistemi Meclise gelir ve referanduma götürecek olan 330 oyu alırsa bu defa da başkanlık sisteminin referandumdan geçmesi için de halkın desteğine ihtiyacı vardır. Özelikle de milliyetçi oylara. Son zamanlarda PKK’ya karşı mücadelesinde yeniden 80’li yılardaki güvenlikçi devlet politikasına dönmesi bundandır. Yine idam cezasının Erdoğan ve iktidar tarafından dillendirilmesi de bu politikaya dönük bir manevradır. AB ile siyasi polemiğe girmesi de bundandır. Dolayısıyla hem başbakanlığı döneminde hem de cumhurbaşkanlığı döneminde söylemiş olduğu sözler samimiyetten uzaktır.
Hizb ut-Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına
Yılmaz Çelik