Salı, 03 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/05
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Suudi Arabistan Devleti Hiçbir Zaman İslamî Olmadı “Ilımlı İslam'a” Nasıl Geri Dönsün!

بسم الله الرحمن الرحيم

HABER-YORUM
(Tercüme)

Suudi Arabistan Devleti Hiçbir Zaman İslamî Olmadı

“Ilımlı İslam'a” Nasıl Geri Dönsün!

HABER:

Suudi Arabistan Kralı Prens Muhammed bin Selman, ülkeyi “ılımlı İslam’a” geri getirme sözü verdi. Suud krallığı vatandaşları ve yatırımcıları cezbedecek açık bir topluma dönüştürmek için küresel destek talep etti.

Suudi tahtının güçlü varisi, The Guardian'a verdiği röportajda, “muhafazakâr devletin son 30 yıldır normal olmadığını ve İran devrimine tepki olarak toplumu yöneten katı kuralları eleştirerek, liderlerin bununla nasıl başa çıkacaklarını bilmediklerini” söyledi.

YORUM:

Suudi Arabistan'da reform çağrısı yeni değil. Bu çağrı Suudi Arabistan'daki yönetici ailenin bazı üyeleri tarafından, özellikle Amerikan yanlıları ve onun çıkarlarını koruyanlar, son yıllarda aktif olarak telkin edildi.

Bundan dolayı kral Selman, tüm garipliğe ve muhalefete rağmen bu sene, Prens Muhammed bin Nayef'i bir kenara iterek oğlu Muhammed’i prens ve Veliahta ataması tesadüf değildi. Hem baba hem oğul, Amerika'ya eğilimi ve sadakati ile bilinmektedir.

Sadece bu yıl, baba Kral Selman, Başkan Trump'a Kral Abdulaziz El Suud Madalyasını, Murabba Sarayı'nda verdi ve üstüne dehşetengiz 350 milyar dolarlık silah anlaşması yaparak sadakatini kanıtladı. Ayrıca Trump'tan aldığı bir sinyal ile Katar'a karşı olan agresif ve düşmanca tutumunu da unutmayalım.

2015 yılında oğlu Muhammed bin Selman, Savunma Bakanı olarak Washington'un talimatıyla Yemen'e karşı acımasız bir saldırı başlattı ve askeri operasyona hemen 100 savaş uçağı ve 150.000 askeri birliği yerleştirirken Esad rejimin Suriye'deki Müslümanlara yönelik saldırıları karşısında elleri bağlı durdu. Hatta baş düşmanı olarak adlandırdığı Şii İran'a ve kâfir Rusya'ya karşı Washington’dan hareket etme talimatı olmadığı için ses çıkarmadı.

Bunlara ek olarak, Ekonomik ve Kalkınma Konseyi başkanlığı sıfatıyla Vizyon 2030 projesinin öncülüğünü yaptı. Bu kapsamlı proje Suudi Arabistan’ın radikal ekonomik reformlar ve ulusal dönüşüm planına bağlı bir projedir. Bu hedeflenen kapitalist ekonomik reforma paralel olarak, amaç; “ılımlı açık İslam” ve “ılımlı Müslüman” üretimi olan bir "modern İslam devleti” modeli oluşturmaktır.

En son Riyad'da düzenlenen küresel konferansında; “Son 30 yılda bölgede yaşananlar Ortadoğu değil” dedi ve “1979 İran devrimi sonrasında insanlar bu modeli farklı ülkelerde tekrarlamak istiyor ve Suudi Arabistan bu ülkelerden biri” dedi. Ülkenin, daha önce olduğu gibi geriye dönmesine çağırdı. “Bizler önceki durumumuza geri dönmek istiyoruz. Tüm dinlere kapılarını açan ılımlı bir İslam’la normal bir hayat yaşamak istiyoruz. Yaşamak ve dünyaya katkıda bulunmak istiyoruz" dedi.

Bunun, Amerika'nın Afganistan, Irak ve Suriye'deki stratejik ortaklığı nedeniyle bölgede İran'a daha fazla nüfuz vereceğine dair bir gösterge olup olmadığını zaman gösterecektir. Ancak açık bir şey vardır ki o da Suudi Arabistan sözde değişimin, halkının giderek artan çağrılarını ve memnuniyetsizliğini karşılamak için sunduğunu söylese de realite Washington'da tasarlanmış olup bölgedeki Amerika'nın talep ve çıkarlarını karşılamak üzere Muhammed bin Selman gibi temsilcileri tarafından teşvik edildiğini gösteriyor, halkın değil.

Ve ayrıyeten onun ifadeleri o denli şüpheli ve çelişkilidir ki, mesele o kadar vahim olmasaydı, gülünecek bir hal alırdı.

Birincisi: Her şeyden önce, 1979'daki İran olayları yanıltıcı ve yanlıştır. Sanki Suudi Arabistan İran devriminden önce ve sonra tamamen farklıymış gibi davranıyor.

İkincisi: Hangi, tüm dinlere kapılarını açan “ılımlı İslamdan” bahsediyor acaba? Çünkü Suudi Arabistan hiçbir dine karşı ciddi manada bir tavır sergilemiş değildir, hatta Islama alenen düşmanlık beyan edenlere karşı bile. Bununla birlikte, kesinlikle görülen bir şey var, o da; modern Suudi Arabistan'ın kurulmasından bu yana, tek ana hedef Müslümanlar olmuştur. Sadece aşağıdaki şu on soruyu kendinize sorun.

Osmanlı hilafetine karşı savaşan ve isyan eden Suudi devleti değil miydi?

Müslümanları kâfir ilan edip sonra öldüren Suudi devlet değil miydi?

Sömürgeci İngiltere’yle iş birliği yapan ve İslam ümmetini sırtından bıçaklayan o Suudi devlet değil miydi?

Hilafet ile hüküm yerine monarşiyi tercih eden Suudi devleti değil miydi?

Tüm ümmetin kamusal ve ortak malı olan petrolü gasp eden Suudi devlet değil miydi?

Amerika ve diğer Batılı ülkelerin Irak'ı ve diğer İslam ülkelerini işgal etmesini memnuniyetle karşılayan ve ev sahipliyi yapan Suudi devlet değil miydi?

Müslümanları katleden Amerikalılara ödüller ve madalyalar veren Suudi devlet değil miydi?

İslam ümmetinin tarihi eserlerini buldozerlerle ezip yıkıp oteller ve yüksek bankalar inşa eden Suudi devlet değil miydi?

Kendisini bir İslam devleti olarak sunup Ümmeti yıllarca yanlış yönlendiren Suudi devlet değil miydi?

Yolsuz yöneticilere ve küfür rejimlere karşı Ümmetin sesiz ve dilsiz kalması maksadıyla sahte fetva veren, hatta Müslümanlara bu zalimlere itaat etmelerini öneren Suudi devlet değil miydi?

Bütün bunlar terazinin bir kefesine konulsa ve terazinin diğer kefesine de bu vahşetini telafi etmek için yapmış olduğu öğrenciler ağırlaması ve İslami bazı bilgileri öğretmesi argümanı koyulsa, bu herhangi bir şeyi telafi etmemekle birlikte, yüzeysellikten çıkamaz. Şu Tıpkı Suud devleti kadınlara araba sürmesine izin verildiği için bazı haklara sahip oldukları düşüncesi kapılmalarına benzer.

Suudi Arabistan hiçbir zaman “İslamî” olmamıştır ki “ılımlı İslam’a” dönsün. Ancak Nübüvvet Metodu üzere ikinci Râşidi Hilafete dönüşüyle Arap yarımadası İslam’a bir kez daha tekrar dönecektir.

 

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına

Okay Pala

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER