HABER-YORUM

(Tercüme)

Şer-i Mahremiyetin Şartları Ve Hindistan Toplumunun İmajı!

HABER:

Hindistan Başbakanı Narendra Modi pazar günü yaptığı açıklamada, hükümetinin Müslüman kadınlarla ilgili kısıtlamaları kaldırdığını ve kadınların tek başına Hacca seyahat edebileceklerini söyledi. Bunun üzerine yüzlerce kadın seyahat için başvuruda bulundu. (Times of India)

Man Ki-Bat’la yaptığı aylık radyo programında Modi, Müslüman kadınlara sadece erkek mahremiyle beraber Hac uygulamasına izin veren yönetmenliği “zalim” bir politikadır diye vasıflamasının ardından şöyle devam etti: “Bir velinin veya mahrem olarak adlandırılan kısıtlamaların kaldırılmasının küçük bir şey gibi görünebileceğini söylemekle birlikte, bu tür sorunların toplum olarak imajımıza kapsamlı bir etkisi var” dedi.

YORUM:

Hindu dindar milliyetçisi ve Hindistan sağ muhafazakâr Hind grubu Muhafazakârlar Rashtriya Swiamazivak Sang’ın üyesi olan Hindistan Başbakanı Müslüman kadınları özgürleştirme görevini üstleniyor!  O öncelikle kendi evinin sorunlarıyla ilgilenmesi ve evindeki sorunlarını önceliklerine koysun?

Modi, Müslüman kadınların durumu hakkında çok endişeli olsaydı, neden Gujarat'ın başbakanlığına atandığı 2002'de isyanı kışkırttı? Eyalet hükümeti 790 Müslümanın öldürüldüğünü ve yaklaşık 150.000 kişinin mülteci kamplarına gönderildiğini bildirdi. Kurbanların çoğu kadın ve çocuktu. Bunlara uygulanan şiddet ve kitlesel tecavüz, sakat bırakma ve kadınların ampütasyonu şeklinde olmuştu. Birçok yazar bu olayları devlet terörizmine bir örnek olarak tanımlamaktadır. Amerikan akademisi Martha Nussbaum, “Gujarat'daki şiddetin kasıtlı etnik temizlik olduğunu ve ayrıca eyalet hükümeti kolluk kuvvetleriyle birlikte yürütüldüğünü söyledi.”

Genel olarak Hindistan'daki kadın statüsü göz önüne alındığında, Hindistan Başbakanı toplum hakkında daha derin düşünmek zorundadır. Save the Children UK'nin sağlık program geliştirme danışmanı Golhan Rahman şunları söyledi: “Hindistan'da kadınlar ve kızlar hâlâ köle olarak satılmaktadır. Bunlar, 10 yaşında evlenmekte, çeyiz çatışmalarının bir sonucu olarak canlı olarak yakılmaktadır. Genç kızlar köle olarak çok kötü muamele görüyorlar.”

Kundaklama, tecavüz, taciz, kaçırma, kadın kürtajları gibi kadınlara karşı işlenen suçlar her geçen yıl artmaktadır. Çoğu kadınlar, tecavüz gibi birçok suçu, şehirlerdeki kadınların kamusal alanda taciz edildiği ve herhangi bir güvenlikten yoksun olduğu için bir salgın hastalık olarak tanımladı.

Bugün Hindistan toplumunda, kast sistemi (sınıf ayrımı) yasadışı olmasına rağmen hâlâ mevcut ve bu sınıflama, dışlama ve ayrımcılık temeline dayanmaktadır. Yoksulluk ve okur yazarlık oranının düşüklüğü yaygındır ve kadınlar huzurlu bir ortam içinde yaşamamaktadır! Ancak yöneticiler bunları görmezlikten gelerek, halen Müslüman kadınların hac şartları gibi sorunlarıyla uğraşmaya devam ediyorlar!!!

İslam, kadınların ve erkeklerin hayatlarını düzenleyen ve kontrol eden hükümlere sahiptir. Bu hükümler uygulandığında ve bağlı kalındığında, uyumlu bir toplum ortaya çıkar. Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın hükümleri hiç kimseye zulüm etmez ve herhangi bir şahıs tarafından değiştirilmesine de imkân tanımaz. Bu konuda İslam’ın ve Müslümanların görünür bir düşmanından bahsetmiyorum. Fakat laik toplumlarda beşerî yasalar değiştirilebilir ve uyarlanabilir. Ancak Allah'ın hükümlerinde bu durum asla gerçekleşmez.

Müslümanlar Rasulullah Sallahu Aleyhi Vessellem’in uyguladığı ve Allah Subhanehu ve Teâlâ tarafından farz kılınan sistem altında yaşamadıkları müddetçe, İslam'a düşmanlık taşıyan kötü niyetli herkes özel olarak sistemindeki ve kendi devletindeki kusurları görmezlikten gelerek İslam ve Müslümanlar hakkında korkusuz ve saygısızca konuşma cesareti bulacaktır.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına

Nadiye Rahman