Salı, 03 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/05
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Hilafet ile Siyasi Zulüm Ortadan Kalkacaktır

بسم الله الرحمن الرحيم

Hilafet ile Siyasi Zulüm Ortadan Kalkacaktır

(Tercüme)

Demokrasi, fikir hürriyeti, seçme hakkı ve yöneticiyi muhasebe edebilme günümüz dünyasındaki beşeri sistemlerde sıkça duyulan sloganlardır. Ne var ki bu sloganların sahteliği bir kişinin veya bir grup vatandaşın hükümetleri ve yolsuzluklarını ifşa ettiğinde veya elde edemedikleri bir haklarını veya kendilerine karşı bir görevin yerine getirilmesini istediklerinde ortaya çıkmaktadır. Sovyetler Birliğinin mirasçısı Rusya her yıl 3 Ekim'de Siyasi Zulüm Kurbanları gününü anar. 3 Ekim 1974'te Mardovia ve Perm hapishanelerindeki siyasi tutsaklar; Sovyetler Birliği’nin siyasi zulümlere karşı bir açlık grevi başlatmıştı. Rusya zindanları bu zulümlere şahittir. Ve İslam dünyasındaki zalim rejimlerin ve Mısır, Suriye, Libya ve Özbekistan'daki ve başka İslam beldelerinde bulunan zindanların başındaki cellatlar da bu zulümlere şahittir.

Hilafet ise El-Hakîm ve El-Habîr olan Allah'ın nizamıdır ve bu nizam beşeri sistemlere bir alternatif değil tek ve yegâne doğru çözümdür. Dolayısıyla bu makalede genel hatlarıyla günümüzde şahit olduğumuz siyasi baskı ve zulümleri engelleyecek olan noktaları açıklayacağız:

1 - Hilafet; bir polis devleti değildir. Halkını sıkıştırıp her adımını takip etmez, onları kamuda bazen hatta özel hayatlarında gözlemlemek için kameralar kurmaz. Bugün İslam dünyasındaki rejimlerin yaptığı gibi telefonlarını dinlemez veya elektronik hesaplarını takibe almaz, attıkları tweetlerden veya web sayfalarındaki açıklamalarından dolayı onları tutuklayıp işkence etmez veya "sırf siyasi meyillerinden dolayı" güneşi ellerinden almaz. İslam; Müslümanlara karşı tecessüs yapılmasını ﴿وَلَا تَجَسَّسُوا﴾ “Tecessüs Yapmayın.”[Hucurat 12] ayeti ile haram kılmıştır. Bu tecessüs konusunda genel bir yasaklamadır ve tahsis edici delil varit olmadığı sürece genelliği üzerinde kalır. Ahmed ile Ebu Davud'un senedi ile el-Mikdâd ve Ebi Umame'den şöyle dediklerini tahric ettikleri hadis bunu tekit etmektedir: «إِنَّ الأَمِيرَ إِذَا ابْتَغَى الرِّيبَةَ مِنَ النَّاسِ أَفْسَدَهُمْ» Emir (yönetici) insanlar arasında şüphe peşine düşerse onları ifsat eder.

Bundan ötürü Müslümanlar üzerinde tecessüs haramdır. Bu hüküm devletin raiyyesinden olan zimmet ehli üzerine de intibak eder. Dolayısıyla ister Müslüman olsun ister gayrimüslim olsunlar, raiyye üzerinde tecessüs yapmak haram olur.

İslam, yöneticilere insanlara işkence ve eziyet etmeyi de haram kılmıştır. Müslim Sahih'inde Hişam bin Hakim bin Hizam'dan nakletmiştir: Rasulullah (sav)'i şöyle derken işittim: «إِنَّ اللهَ يُعَذِّبُ الَّذِينَ يُعَذِّبُونَ النَّاسَ فِي الدُّنْيَا»İnsanlara azap edenlere Allah da Kıyamet günü azap edecektir.”  Yine Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: «صِنْفَانِ مِنْ أَهْلِ النَّارِ لَمْ أَرَهُمَا، قَوْمٌ مَعَهُمْ سِياطٌ كَأَذْنَابِ الْبَقَرِ يَضْرِبُونَ بِهَا النَّاسَ...»Ateş (cehennem) ehlinden iki sınıf vardır, henüz onları görmedim. (Birinci sınıf) Yanlarında sığır kuyruğu gibi bir şeyler taşıyıp onlarla insanlara vuran kimseler...” (Müslim). İslam ayrıca Müslümanların kutsallarına, izzetlerine ve mallarına saldırmayı ve zorla evlerine girmeyi de haram kılmıştır. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: «كُلُّ الْمُسْلِمِ عَلَى الْمُسْلِمِ حَرَامٌ دَمُهُ وَمَالُهُ وَعِرْضُهُ»Her Müslüman'ın bir başka Müslüman'a kanı, malı ve ırzı (şeref ve namusu) haramdır.

2- Hilafette herkesin konuşma, fikrini ifade etme ve yöneticileri muhasebe etme, insanların hakkını vermediklerinde ve görevlerini yerine getirmediklerinde, maslahatlarını gözetmediklerinde, İslam'ın hükümlerini çiğnediklerinde veya Allah'ın indirdiğinden başka bir şeyle hükmettiklerinde onları değiştirme hakkı vardır. Bunu fert fert veya topluca Ümmet Meclisi veya devletteki partiler aracılığı ile yapma hakları vardır. Yüce Allah emr-i bil ma'ruf ve nehyi anil münker'i Müslümanlara farz kılmıştır ve şöyle buyurmuştur: ﴿الَّذِينَ إِن مَّكَّنَّاهُمْ فِي الْأَرْضِ أَقَامُوا الصَّلَاةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ وَأَمَرُوا بِالْمَعْرُوفِ وَنَهَوْا عَنِ الْمُنكَرِ﴾ “Onlar (o müminler) ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı kılar, zekâtı verirler, iyiliği emreder ve kötülükten nehyederler. İşlerin sonu Allah´a varır.” [Hacc 41]

Ayrıca yöneticilerin muhasebe edilmesini söyleyen hadisler de mevcuttur. Müslim Sahih'inde Ümmü Seleme (r.anha)'dan şu hadisi rivayet etmiştir: «سَتَكُونُ أُمَرَاءُ فَتَعْرِفُونَ وَتُنْكِرُونَ، فَمَنْ عَرَفَ بَرِئَ، وَمَنْ أَنْكَرَ سَلِمَ، وَلَكِنْ مَنْ رَضِيَ وَتَابَعَ» قَالُوا: أَفَلا نُقَاتِلُهُمْ؟ قَالَ: «لا, ما صلوا»  "Yöneticiler olacaktır. Onları tanıyacaksınız ve reddedeceksiniz. Her kim onları tanırsa beri olur. Her kim onlara karşı çıkarsa selamette olur. Ancak her kim razı olur ve tabii olursa (o başka)! Dediler ki: "Onlarla savaşmayalım mı?" Dedi ki: Salâhı ikame ettikleri (İslam ile yönettikleri) sürece, hayır!" Burada "Salah", namaz İslam ile yönetime bir kinayedir.

Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem zalim yöneticilere karşı mücadeleyi - karşılığında eziyet ve hatta ölüm bile olsa - şiddetle teşvik etmiştir ve şöyle demiştir: «سَـِّيدُ الشُّهَدَاءِ حَمْزَةُ بْنُ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ وَرَجُلٌ قَامَ إِلَى إِمَامٍ جَائِرٍ فَأَمَرَهُ وَنَهَاهُ فَقَتَلَهُ»Şehitlerin efendisi Hamza ibn-u Abdulmuttalib'tir ve zalim yöneticiye karşı çıkıp ona (marufu) emreden ve onu (münkerden) nehyeden ve (bunun için) katledilen kimsedir."

Hakkı söylemeye, yöneticileri muhasebe etmeye ve zalim yöneticilere karşı mücadele uğrunda ölümü dahi göze almaya dair en açık delillerden birisidir bu.

İslam tarihi yöneticileri muhasebe eden ve hakkını talep eden kişiye kimsenin zarar vermediği Müslümanların örnekleriyle doludur. Müslümanlar minberde konuşan Ömer bin Hattab Radıyallahu anh'a Yemen'den getirilen kumaşların hesabını sordular. Aynı şekilde Mısır'ın fethinden sonra Bilal Radıyallahu anh ve Irak'ın fethinden sonra Zübeyr Radıyallahu anh fethedilen toprakların paylaşılması konusunda Hz. Ömer Radıyallahu anh ile tartışmışlardır. Ömer Radıyallahu anh ise ashabın ileri gelenlerini topladı, onlarla konuya dair istişare edip görüşünün haklı olduğuna ikna ettikten sonra hükmetti ve ashabtan herkes razı oldu. Aynı şekilde Ali Radıyallahu anh Osman Radıyallahu anh'a, Hac ve Umre konusunda itiraz etmiştir.

3- Hilafetin Ümmet Meclisi halkı ve halkın işlerini sözde değil gerçek manada temsil edecektir. Onların görüşlerini ve şikâyetleri iletecektir ve onların adına Halifeyi ve güç sahiplerini muhasebe edecektir. Müslüman ve gayrimüslim, kadın ve erkek Meclis üyesi olabilir. Hizb-ut Tahrir Anayasa Tasarısı'nın 107. Maddesinde bu konuya şu şekilde yer vermiştir:

"Hilafet Devleti'nin tabiiyetini taşıyan herkes, ister erkek ister kadın olsun ister Müslüman ister gayrimüslim olsun âkil ve baliğ ise Ümmet Meclisine ve Vilayet Meclisine üye olma hakkına sahiptir. Fakat gayrimüslimlerin üyeliği, yöneticilerin zulmünü veya İslam'ın kötü tatbik edilmesini şikâyet ile sınırlıdır."

4- Hilafetin yargısı insanlara zulmedip onlara baskı yapamayacaktır, onları en tabi hakları olan muhasebeden ve fikrini ifade etmekten alıkoyamayacaktır, siyasi görüşlerinden dolayı insanlara karşı uydurma deliller üretemeyecek ve haksız hapis cezaları veremeyecektir. Mısır'da 20 Şubat 2019, Çarşamba sabahı, dokuz masum gencin, elektrikli işkenceyle alınmış itiraflarının ardından idam edilmesi gibi, şahit olduğumuz bu zulümler Hilafetin yargısında olmayacaktır. Aksine, Hilafetin mahkemeleri hakkın ve adaletin simgeleri olacak, hakkı sahibine iade eden makamlar olacaktır. Yöneticilerin veya devlet görevlilerinin dokunulmazlığı olmayacaktır. Özellikle Halife'ye veya otorite sahiplerine karşı şikâyetlerle ilgilenen özel bir mahkeme olacaktır ki bu mahkemenin adı "Mezalim Mahkemesidir". Mezalim Mahkemesi, "ister Devlet organlarındaki şahıslar ile alakalı olsun, ister Halife'nin Şer'i hükümlere muhalifi ile alakalı olsun, ister Halife'nin bensimediği çerçevede Anayasa, kanunlar ve diğer Şer'i hükümler hakkındaki teşri nasslarından herhangi bir nassın manası ile alakalı olsun, ister raiyyenin, maslahatlarına ilişkin idari kanunları zulüm olarak değerlendirmesi ile alakalı olsun, [...] mezalimden herhangi bir mazlimeye bakma salahiyetine sahiptir." (Hilafet Devleti'nin Yönetim ve İdari Kurumları) İslam tarihinde Halife ile Müslümanlardan bir kişinin mahkemede karşı karşıya gelip de kâdının Halife'nin aleyhine ve şikâyetçinin lehine karar verdiği görülmüştür. Halife Ömer bin Hattab (ra)'ın atlarını satın almak isteyen kişiyle olan davasını herkes bilir. Aynı şekilde kâdının kararıyla, fethetmeden önce İslam'a davet etmeyerek fethettiği beldeden Ömer bin Abdülaziz'in ordularını geri çektiğini ve birçok başka hadiseyi de çok iyi biliyoruz.

5- Hilafette İslam üzere kurulu olma şartıyla siyasi partilerin varlığı caizdir ve bu tür partilerin kurulması da devletin iznine tabi değildir. Hizb-ut Tahrir Anayasa Tasarısı'nda Madde 21'de şu şekilde ifade etmiştir: "Esasının îslami akide olması ve benimsediği hükümlerin şer'i hükümler olması şartıyla, yöneticileri muhasebe etmek veya ümmet yoluyla yönetime ulaşmak üzere siyasi parti kurmak Müslümanların hakkıdır. Parti kurulması için hiçbir izne ihtiyaç yoktur. İslam esası dışındaki her türlü kitleleşme ise yasaklanır." Bunun delili ise Allah Subhânehu ve Teâlâ'nın şu kavlidir: ﴿وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ﴾ “Aranızda hayra [İslam'a] davet eden, marufu emreden ve münkerden nehyeden bir ümmet [siyasi parti/hizb] bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” [Al'i-İmran104]

Bu ayet ile siyasi partilerin kurulmasına dair istidlal yönü şudur ki; Allahu Teala Müslümanlara, aralarında hayra, yani İslam'a davet eden ve aynı şekilde marufu emreden ve münkerden nehyeden bir cemaatin bulunmasını emretmiştir.

6- Hilafette hakimiyet yalnız Şeriatındır ve otorite Ümmetindir. Ümmet yöneticisini seçer ve ona Allah'ın Kitabı Kur'an'ı ve Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in Sünnetini tatbik etmesi için biat eder. Halife bugünkü İslam beldelerinde olduğu gibi efendilerinin istediğini infaz etmek için değil, Şeriatı infaz etmek için ümmetten biat alır. Hilafet devletinin hakiki siyasi iradesi vardır ve siyaseti gerçek manasıyla icra eder. Yani, Ümmetin maslahatlarını üstlenir, onlara hükmetmez, onları ezmez ve onlara zulmetmez. Ayrıca Hilafette hem yönetici hem tebaa Şeriatın hükümleriyle kayıtlıdır ve tebaanın itaati de yöneticinin Şer'i hükümleri tatbik ettiği müddetçe geçerlidir. ﴿يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَأُولِي الْأَمْرِ مِنكُمْ فَإِن تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللَّهِ وَالرَّسُولِ إِن كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ ذَٰلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلاً﴾ “ Ey iman edenler! Allaha itaat edin. Peygambere itaat edin ve sizden olan ulul-emre (idarecilere) de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allaha ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resûlüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir." [Nisa 59]

Sonuç olarak başladığım noktaya geri dönerek sadece Ümmetin değil tüm insanlığın sorunlarını çözecek tek sahih çözümün Nübüvvet Metodu üzere Raşidi Hilafet'in ikamesi olduğunu hatırlatmak istiyorum. Hilafet, El-Hakîm ve El-Habîr olan Allah'tan gönderilmiş eşsiz bir sistemdir. Öyleyse; Hilafetsiz geçen 98 yıl adaletsizlik, zulüm ve sefalet yetmez mi?! Kararlığımızı artırıp yeniden ikame edilmesi için acele etmemiz gerekmez mi?!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi adına

Bera Munâsıra

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER