- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
El-Raye Gazetesi
Erdoğan, Yahudi Varlığının Gazze’de Soykırım Yapmasına İzin Vererek Batı Hegemonyasını Koruyor
وَمِنَ النَّاسِ مَن يُعْجِبُكَ قَوْلُهُ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيُشْهِدُ اللهَ عَلَى مَا فِي قَلْبِهِ وَهُوَ أَلَدُّ الْخِصَامِ “İnsanlardan öyleleri vardır ki, dünya hayatı hakkında söyledikleri senin hoşuna gider. Hatta böylesi kalbinde olana (samimi olduğuna) Allah'ı şahit tutar. Halbuki o, hasımların en yamanıdır.” [Bakara 204]
Üstad İslam Mücahid’in Kaleminden – Pakistan Vilayeti
Netanyahu’nun Gazze’ye savaş ilan etmesinden sonra Erdoğan, Filistin halkına yönelik herhangi bir askeri yardımda bulunmaksızın Yahudi varlığına karşı ateşli konuşmalar yaptı; zira Erdoğan, 12 Ekim 2023’te -kamuoyunun baskısına bir yanıt olarak- Yahudi varlığının Gazze’yi bombalamasını “katliam” olarak nitelendirdi. Ancak bu itirafına rağmen bu katliamı durdurmaya yönelik gerçek bir müdahalede bulunmadı; aksine bunun yerine, söylemini yoğunlaştırmaya ve Yahudilerin saldırılarını “soykırım” olarak nitelendirmeye cesaret edene kadar yaklaşık iki hafta boyunca sarayında oturup dökülen kanları izledi. Hatta Erdoğan’ın bu sert konuşmasının ardından bile Yahudi varlığına karşı herhangi bir intikam önlemleri almaması, Netanyahu’nun cezasız kalacağından emin bir şekilde Gazze’de yıkımı daha geniş çapta yaymaya teşvik etti.
Nihayet 28 Ekim 2023'te yoğun halk baskısı nedeniyle Erdoğan, Ankara’nın “İsrail’i savaş suçlusu ilan etme” niyetini açıkladı ve Yahudi varlığı derhal Türkiye’deki diplomatik temsilcilerini çağırarak karşılık verdi ve Türkiye ile ilişkilerinin yeniden gözden geçirildiğini duyurdu. Buna mukabil Erdoğan buna yanıt olarak Yahudi varlığıyla diplomatik ilişkilerini kesmedi veya Tel Aviv’deki büyükelçisini bile geri çağırmadı; tam tersine Erdoğan, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı aracılığıyla Azerbaycan'dan (Yahudilerin şu anki savaşlarında çok ihtiyaç duydukları) petrolü sağlayarak Yahudi varlığını güçlendirmeye ve iki ülke arasındaki (tarım ve kimya ürünleri ile makineleri de kapsayan) 7,5 milyar Dolarlık ikili ticaretini sürdürmeye devam etti. Tabi bu arada Gazze, su ve elektriğin kesilmesi, yeterli yiyecek ve ilaç yokluğu, kimsenin oradan ayrılmasına izin verilmemesi gibi Yahudi varlığının yoğun kuşatmasının acısını çekiyordu. Böylece Erdoğan, Türkiye halkının Gazze’deki Yahudi kuşatmasına son vermek ve tüm Filistin’i kurtarmak için ordularını göndermesi yönündeki taleplerini bir kez daha ayaklar altına almış oldu.
Yahudilerin yedek ordusunun askeri gücünün, yetenekli Türk ordusunun gücüyle kıyaslanamayacağı bir sır değildir; zira Yahudilerin ordusu abartılı teçhizatla donatılmış bir hapishane gardiyanından ibaret olup sadece Araplarla sahte “savaşlara” girebilirler. Türk ordusu ise o kadar korkunç bir güce sahip ki Amerika’nın NATO’daki ana dayanağı ve en güçlü ikinci ordusu mesabesindedir. Yani Erdoğan’ın yönetimi altında Türk silahlı kuvvetleri, Azerbaycan - Dağlık Karabağ, Suriye, Irak, Afganistan, Kıbrıs, Doğu Akdeniz ve Libya’daki başarılı operasyonlarının yanı sıra Türk ordusunun on yıllar boyunca Kürdistan İşçi Partisi’ne (PKK) ve son zamanlarda da IŞİD’e karşı yürüttüğü “terörle” mücadele operasyonlarıyla bizlerde, Selçuklu ve Osmanlı dönemini hatırlatan geniş bir askeri iz bırakmıştır; yani Türk ordusu, sadece Gazze’yi Yahudi zulmünden kurtarmak için değil, bilakis tüm Filistin’i kısa sürede kurtarmak için tam donanıma sahip olan bir ordudur.
Ancak Erdoğan’ın, sadece bölgedeki Amerikan egemenliğini güçlendirmek veya Afganistan ve Libya’da olduğu gibi kendilerini sömürge yönetiminden kurtarmak amacıyla ayaklanan Müslümanlara boyun eğdirmek amacıyla Amerika'ya yardım etmek için Türkiye’nin ordusunu seferber ettiği veya silahlı kuvvetlerini konuşlandırdığı gayet açıktır. Bu nedenle Türkiye halkının ataları Osmanlının ihtişamını yeniden tesis etme arzusuna rağmen Erdoğan, Gazze’yi Yahudilerden kurtarmak için silahlı kuvvetleri göndermeyecektir; çünkü bu, Amerika’nın Arap ve İslam beldeleri üzerindeki hakimiyetini sona erdirecektir. Erdoğan’ın, Batı’nın Ukrayna ve Filistin meselesine yönelik bakışında “çifte standart” uyguladığına gönderme yapması ve Gazze’deki katliamlardan Batı’yı sorumlu tutması gibi Batı aleyhindeki açıklamalarına gelince; bunlar, eylemsizliğine yönelik iç eleştirileri yatıştırmak için yapılan aldatıcı açıklamalardır. Aslında Erdoğan’ın Yahudi varlığıyla iletişim kurmayı reddettiği tek zaman, Netanyahu’nun ABD Dışişleri Bakanı Blinken tarafından önerilen “insani ateşkesi” reddettiğinde olmuştur. Dolayısıyla Amerika Birleşik Devletleri’ni memnun etmeye yönelik umutsuz girişimleri noktasında Erdoğan için şu anda önemli olan, Türkiye’nin savaştan sonraki aşamada Gazze’de bir güvenlik rolüne sahip olmasıdır. Yoksa Müslümanların Yahudi varlığı tarafından akıtılan pak kanları onun umurunda değildir. Zira şayet umurunda olsaydı Allah Azze ve Celle’nin şu kavline icabet ederek Batı’nın ve Amerika’nın Müslüman ülkelere yönelik müdahalesine son verir ve Filistin’i sonsuza dek kurtarırdı: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا عَدُوِّي وَعَدُوَّكُمْ أَوْلِيَاءَ تُلْقُونَ إِلَيْهِم بِالْمَوَدَّةِ وَقَدْ كَفَرُوا بِمَا جَاءَكُم مِّنَ الْحَقِّ يُخْرِجُونَ الرَّسُولَ وَإِيَّاكُمْ أَن تُؤْمِنُوا بِاللهِ رَبِّكُمْ “Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanlara sevgi göstererek, gizli muhabbet besleyerek onları dost edinmeyin. Oysa onlar, size gelen gerçeği inkâr etmişlerdir. Rabbiniz Allah’a inandığınızdan dolayı Peygamber’i de sizi de yurdunuzdan çıkarıyorlar.” [Mümtehine 1] Ve Allah Azze ve Celle’nin şu kavline icabet ederek: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاء بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ “Ey iman edenler, Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden her kim ki, onları dost edinirse; o da, onlardandır. Şüphesiz ki Allah, zalimler güruhunu hidayete erdirmez.” [Maide51]
Yahudi varlığını destekleyen muharib Batılı güçlerle bağları doğrudan ve kesin olarak kesmek için Erdoğan’ın aşağıdaki hususları uygulaması gerekmektedir:
1- Yahudi varlığı ve onu açıkça destekleyen tüm Batılı ülkelerle diplomatik ilişkilerin kesilmesi, büyükelçiliklerinin kapatılması, diplomatik ve askeri çalışanlarının Türkiye’den sınır dışı edilmesinin yanı sıra ticaret, askeri yardım, petrol ve maden tedariki de dahil olmak üzere Yahudi varlığıyla her türlü iş birliğine son verilmesi.
2- Ukrayna’ya silah, mühimmat ve (Bayraktar ve diğer gelişmiş uçaklar gibi) insansız hava araçları tedarikinin derhal durdurulması, Ukrayna’da bir insansız hava aracı fabrikası kurma planlarından vazgeçilmesi, aynı şekilde Ukrayna çatışmasını çözmeye yönelik siyasi çabaların durdurulması ve ona yapılan her türlü yardımın geri çekilmesi; zira bütün bu silahların, mühimmatların, planların ve çabaların bir an önce Filistin’in kurtarılması için kullanılması gerekmektedir.
3- NATO'dan derhal geri çekilmesi, Amerika ve diğer Batılı ülkelerle yapılan tüm sözleşme ve antlaşmalardan vazgeçilmesi, tüm NATO personelinin Türkiye’den çıkarılması, İncirlik, İzmir, Konya ve diğer hava üslerinin kalıcı olarak NATO’ya kapatılması, bu üslerden art arda ele geçirilen teçhizatlardan (savaş uçakları, nükleer silahlar ve benzerleri) Türkiye ve İslam beldelerinin savunulmasında istifade edilmesi, aynı şekilde Yüksek İrtifa Saha Savunması (THAAD) füze savunma sistemini engellemek için “Kürecik radar” istasyonunun kapatılması, böylece NATO’nun nükleer caydırıcılığının etkinliğinin azaltılması.
4- Boğaziçi, Karadeniz, Çanakkale Boğazı, Ege Denizi ve Doğu Akdeniz üzerindeki Türk egemenliğinin yeniden tesis edilmesi ve işgal altındaki Filistin kıyılarında konuşlandırılan ABD Deniz kuvvetleri de dahil olmak üzere NATO ve ABD’ye bağlı savaş gemilerinin buralara yanaşmasının engellenmesi.
6- Türkiye’nin NATO’dan geri çekilmesi, Avrupa ve ABD’yi Rusya ile meşgul edecek olan NATO’nun güneybatı cephesinde büyük bir güvenlik boşluğu oluşturacaktır. Böylece Türkiye’nin de, mübarek toprak Filistin’i kurtarmak için hazırlık yapmak amacıyla askeri gücünü Şam bölgesine konuşlandırmak için bu gerilimlerden faydalanması gerekir.
7- Türkiye, ekonomiyi güçlendirmek ve krizlerden korunmak için para biriminin temeli olarak yeniden altın ve gümüşe dayalı para sistemine geçmelidir; bu ise, faiz oranlarının sona ermesine, Türk Lirasının satın alma gücünün artmasına, enflasyonun düşmesine, ekonomik istikrarın sağlanmasına, böylece ülkenin mal ve hizmet maliyetlerini karşılayabilme gücünün artmasına yol açacaktır.
8- Bu büyük adımların uygulanması Erdoğan’ın kararına bağlıdır ve bunları gerçekleştirmek zor değildir. Geçmişte Erdoğan, iktidarda kalması tehlikeye düştüğünde hem ABD’ye hem de Avrupa’ya karşı çıkıyordu ama bu sefer Erdoğan, ABD hava üslerinin Türkiye’de olması nedeniyle sahte ateşkes protestoları hazırlayarak kendi halk tabanını yatıştırmaya ve yerel seçmenlerin oylarını güvence altına almaya çalışıyor.
Şayet Erdoğan samimi ve muhlis bir şekilde Batı hegemonyasından kurtulmaya ve Filistin’i kurtarmaya karar vermiş olsa, tüm İslam dünyası onun yanında yer alacaktır. Zira Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: إِنْ تَنصُرُوا اللهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ “Eğer siz Allah’ın dinine yardım ederseniz Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.” [Muhammed 7] Ama Erdoğan Batı’ya ve Yahudi varlığına sınırsız destek vermekte ve Amerika’nın yörüngesinde dönmekte ısrar ederse bu, Müslüman Türkiye'nin tüm potansiyelinin ortaya çıkmasının imkansız olduğu anlamına gelmektedir. Bu nedenle Türkiye’deki Müslümanların, Erdoğan’ı devirip Nübüvvet Minhacı üzere Raşid Hilafeti kurmak, ardından da Filistin’i kurtarmak için ilerlemek amacıyla orduya çağrıda bulunmaları gerekmektedir. يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ “Ey iman edenler! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasulü’ne icabet edin.” [Enfal 24]