- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Manşetler, Müslümanların Acılarının Şiddetini ve Kafirlerin Onların Üzerine Üşüştüklerini Özetliyor!
21/06/2023 Çarşamba akşamı el-Cezire web sitesine bir göz attım, bir bütün olarak her bir yerdeki Müslümanların acılarının şiddetini, Müslümanların üzerine üşüşen kafirlerin şiddetini ve Müslümanlara hiçbir değer verilmediğini anlatan bir grup garip ve acayip haberler buldum; tüm bu haberler bir haber sitesinde olup diğer sitelerde daha da fazlasını bulacaksınız. Bu acayip ve garip haberler her gün tekrarlanıyor ve bunlardan bazıları şunlardır:
1- Yahudi ordusu ilk kez Filistinlileri taşıyan bir araca hava saldırısı düzenledi ve onların silahlı bir hücre olduklarını açıkladı; Yahudi ordusu bunu, Cenin kampına gerçekleştirdiği başarısız operasyonun ardından gerçekleştirdi. Aynı bağlamda el-Cezire net, Yahudi gazetelerinden, bu güvenlik güçleri Filistinli olarak adlandırılmasına, resmi olarak Yahudi olarak adlandırılmamasına ve Filistin halkına vurmak için kullandıkları bir zamanda mensuplarının maaşlarını Filistin halkının vergilerinden ödemesine rağmen güvenlik güçleri Yahudi varlığını ve yerleşimcileri korumak için çalışan ve onları dövmeleri ve onlardan kurtulmaları için Filistin direniş hareketleri hakkında Yahudilere bilgiler aktaran Mahmud Abbas’ın ayrılmasının ardından Yahudi varlığını Cenin’de bekleyen zor duruma ilişkin değerlendirmeler ve raporlar aktardı.
2- Yüzlerce Yahudi yerleşimci Batı Şeria’daki Turmusaya ve Orif kasabalarına saldırdılar, evleri ve arabaları yaktılar, malını savunan bir adamı öldürdüler ama Rus işgaline karşı Ukrayna’yı destekleyen Amerika ve Avrupa ülkeleri, Yahudilerin Batı Şeria’daki varlığının bir işgal olduğunu kabul etmelerine rağmen Yahudi işgaline karşı Filistinlilere herhangi bir destek vermediler ve bu yerleşimciler ordunun korumasında vahşi bir şekilde gelişigüzel saldırmalarına rağmen onların Filistinlilere karşı yaptıklarından dolayı Yahudi hükümetini cezalandırmadılar. Nitekim Turmusaya’daki Filistinli bir adam, sivil halkı Yahudi saldırılarına karşı korumamaları durumunda 70.000 güvenlik görevlisinin faydasını Filistin Otoritesine devretmesi için Yahudi ordusuyla koordinasyon sağladıktan sonra oraya gelen Filistin Başbakanını utandırdı.
3- Fransa, Lübnan’daki cumhurbaşkanlığı koltuğundaki boşluğa son vermek amacıyla Beyrut’a elçisini gönderdi; bu ise Lübnanlıların bir sonraki cumhurbaşkanının dibe çökmüş olan yaşam koşullarının iyileşip iyileşmeyeceğini sorguladıkları bir zamanda gerçekleşti. Fransa, cumhurbaşkanı meselesini önemli bir mesele olarak görürken bankalar, eski cumhurbaşkanının döneminde Lübnanlıların paralarını almalarını engelledi. Zira kâfirler, Müslümanları önceliklerinden uzaklaştırıp sadece kâfirlerin yararlanabileceği konulara yönlendirmek istiyorlar.
5- Doha’da düzenlenen Uluslararası Kitap Fuarı’na birçok kadın kitap araştırmak ve kültürlerini artırmak için geliyorlar; oysa iktidar bunun aksinin olmasını planlıyor yani kadınları kültürden uzaklaştırmayı planlıyor; zira kitap fuarı alanında canlı yemek pişirmek için kadınlara özel bir tiyatro oluşturulmuş olup kadınlar yemeklerin tadına bakmakla meşgul edilmektedir.
5- Yahudi varlığı ile Amerika arasında vize muafiyeti ve deneme süresi anlaşması için devam eden müzakerelere engel olan, Yahudi varlığının bu sisteme göre tüm Amerikalıları Yahudi varlığına girmesini onaylamasıdır, yani Filistin, Arap ve Müslüman kökenli Amerikalıları içermesi olup Yahudi varlığı hala bu Amerikalılara büyük kısıtlamalar getiriyor ve bir kısmının girişine de engel oluyor. Çok garip olan ise Yahudi varlığındaki Amerikan büyükelçiliğinin, Amerika’nın bu istisnaları kabul etmesi için hükümetiyle arabuluculuk yapmasıdır; çünkü Amerikan büyükelçiliği, Yahudi varlığının bu kökenlerden gelen bu Amerikalıların gerçek Amerikalılar olmadığına dair söylemiş olduklarına ikna olmuş durumda.
6- Türkiye’nin geniş ülkesi Suriyeli mültecilerle dolup taşmasının ardından Suriye rejimiyle aleni bir şekilde normalleşen hükümet, Astana toplantısında, Suriyelilerin tabi ki mücrim rejimin çekici altında ülkelerine geri dönüşlerinin umut verici olduğunu söylüyor.
7- Yemen’in Aden şehrindeki Yemenli bir genç adam, geçim için el arabasında sattığı mallarının yetkililer tarafından çalınmasının ardından kendini yakmaktan başka bir çare bulamadı.
8- Hindu zulmünden kaçan iki Müslüman kardeş, vakıadan kaçmanın bir yolunu bulmuşlardı; bu yol ise Yeni Delhi'deki hasta kuşları tedavi etmektir; yani çaresizler ve herhangi bir Müslüman ülkenin Hindulara zulmü durdurmaları için baskı yapacağını ümit edip beklemiyorlar.
9- Küstahlığının şiddetinden Yahudi varlığı, Lübnanlı İran partisinin Şebaa Çiftlikleri yakınındaki bölgede kurduğu bir gözlem noktasını kaldırmakla tehdit ediyor. Zira o, Lübnan’ın tamamını izlemek istiyor ama hiç kimsenin kendi içindeki herhangi bir noktayı izlemesini istemiyor; çünkü bölgede yöneticilerin ihaneti karşısında durabilecek hiçbir güç göremiyor.
10- Yahudi ordusunda görev yapan dört Arap bedevi askere, Cenin’i yücelten ve Yahudi varlığını lanetleyen bir video yayınladığı için Yahudi ordusu tarafından soruşturma açıldı ve mahkemeye sevk edilmeleri için hazırlanıyor.
Bütün bu haberler, Hindistan, Yemen, Türkiye, Suriye ve Lübnan’daki İslam ümmetinin düştüğü çukurun derinliğini anlatıyor. Ancak bir yandan da Müslümanların, hükümetlerinin onları içine çektiği bu çukurun gerçekliğini anladıkları gibi vergileriyle geçinen bu hükümetlerin kendilerine karşı çalıştıklarını, onları öldürdüklerini ve düşmanlarıyla açıkça iş birliği yaptıklarından bahsediyor.
Ancak Müslümanların bu gidişatı tersine çevirerek bu büyük çıkmazdan ve tarihin en derin çukurundan çıkmaları için geriye tek bir şey kalmıştır; bu tek şey ise zaferi sadece Allahu Teala’dan talep etmeleri ve değişim için O’na yönelmeleridir. Zira insan hakları bahanesiyle Amerika’ya ve Batı’ya çağrıda bulunmaları onlara bir fayda sağlamayacaktır; çünkü Amerika ve Batı, Müslümanların Batılılardan daha az olduğunu düşünüyorlar. Dolayısıyla Müslümanların hiçbir hakları yoktur, aksine onları öldüren ve Yahudi varlığının, Hindistan’ın ve Müslümanların başındaki yöneticilerin onları katletmesine ve onları düşmanlarına teslim etmelerine sessiz kalan da bizzat onlardır.
Müslümanların önünde, Allahu Teala’nın kapısı dışında açılacak hiçbir kapı yoktur; bu yüzden duanın gücü ve ihlasla o kapıyı çalmalıdırlar. Sonra Allahu Teala’nın istediği şekilde hareket etmeli ve herhangi bir değişim, Allah’ın emrine, yani O’nun şeriatına, İslam Devleti’nin kurulmasına ve O’nun kelimesinin yeryüzünde üstün kılınmasına dayanmalıdır.
Onlarca yıldan beri çalınması gereken doğru kapı işte budur; ancak bazı vehimler, Müslümanların kendilerine başka kapıların açılabileceği düşüncesine kapılmasına neden olmuştur. Ama bütün dünyanın kendilerine amansız bir düşman olduğunu, küfrün başının Amerika olduğunu, Avrupa ülkelerinin Müslümanlara Amerika’dan daha çok düşman olduklarını, onların araçları olan Hindistan hükümeti ve Yahudi varlığının Müslümanlara yönelik düşmanlıklarını içselleştirdiklerini, uzlaşma ve barış ümidinin olmadığını, herhangi bir hükümet istisna olmaksızın tüm Müslüman ülkelerdeki mevcut hükümetlerin tamamının İslam’a ve Müslümanlara yönelik komplonun bir parçası olduklarını gördüler.
Müslümanların geldikleri uçurumun derinliğini keşfettikleri, canlarını kurtarmak, düşmanlarının çocuklarını öldürmesine ve mallarına zarar vermelerine engel olmak için kendilerine açılan doğru, hak ve son kapının Allah’ın kapısı olduğunu keşfettikleri, artık fazla beklemeye mecal kalmadığını ve Allah’ın rızasından başka bir şey istemeyip sadece Allah’ın kapısına koşmadıkça helakin herkesi kuşatacağını keşfettikleri gün, büyük bir gün olacaktır; işte o zaman değişimin, izzetin ve bu düşmanlara büyük dersler vermenin göz açıp kapamak kadar olduğunu göreceklerdir. İşte o zaman Allahu Teala onların sadakatlerini ve ihlaslarını görünce onların üzerine zaferini indirecektir. Bu ise aziz olan Allah’a hiç de zor değildir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Bilal Et-Temimi