ERZURUM’DA İSLÂM’DA DEVLET VE YÖNETİM KONULU PANEL GERÇEKLEŞTİRİLDİ
- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Köklü Değişim Dergisi Erzurum, “İslâm’da Devlet ve Yönetim” konulu panel düzenledi. Erzurum halkının büyük bir ilgi gösterdiği panel, tek oturum halinde gerçekleştirildi.
Kur’an tilavetinin ardından Ferit TAYBOĞA’nın; “Bundan 89 yıl önce, Müslümanlar’ı tek bir Ümmet yapan, tek bir Devlet çatısı altında toplayıp, bayraklarını tek bir bayrak, savaşlarını tek bir savaş, barışlarını tek bir barış yapan ve kâfirlerin, haçlıların saldırılarına karşı İslâm Ümmetini koruyan ve Müslümanlar’ın kendisiyle İslâm Davetini taşıdığı kalkanları kırıldı. Bu kalkan, Allah Rasulü’nün “arkasında savaşıp, onunla korunursunuz” şeklinde buyurduğu Hilâfet Devleti’nden başkası değildir. Bugün bedelini, Endonezya’dan Fas’a kadar, nefes alan her Müslümanın kan ve gözyaşı dökerek ödediği İslâm Ümmetinin en önemli kaybıdır Hilâfet… Bugün Suriye sokaklarında “Eş-şab Yurid Hilafe İslamiyyeh” “Halk İslâmi Hilâfet istiyor” şeklinde haykırılan çözümün adıdır Hilâfet… Bugün, Kapitalizm büyük bir gürültü ile sosyal, siyasi ve ekonomik olarak bütün Dünya’da çökerken, Şeriatın, aklın, zamanın ve şartların gösterdiği, işaret ettiği tek çözümdür Hilâfet…” şeklinde gerçekleştirdiği açılış konuşmasından sonra, panelin ilk konuşmacısı ve oturum başkanı olan Erhan ALADAĞ söz hakkı aldı.
“Devlet, Toplum ve Hayat Sistemi Olarak İslâm” başlıklı bir konuşma yapan ALADAĞ, insanın kendi başına yaşamasının mümkün olmadığını, içgüdü ve organik ihtiyaçlarını doyurma noktasında insanın diğer insanlarla iç içe yaşayarak toplumsal bir varlık oluşturmasının mecburi olduğunu ve biraraya gelinerek oluşturulan bu toplumsal yapının mutlak surette bir nizam ile yönetilmesi gerektiğini belirtti.
İnsanoğlunun, tarihin serüveninin başlamasından bu yana, yalnız yaşamasının mümkün olamayacağını, kendisi gibi ortak hedef ve idealler doğrultusunda uğraş veren, ortak hisleri ve duyguları paylaşabileceği insanlardan bir toplumu oluşturma noktasında zorunlu bir yönelime sahip olduğunu anlattı. İnsanın, fıtraten sahip olduğu içgüdü ve uzvi ihtiyaçlarını da yalnız başına karşılamasının mümkün olmadığını belirten ALADAĞ; bu noktada, bireyin toplumsal varoluşunun beraberinde getirdiği problemlerinin çözüm noktası olan nizamın nereden alınması gerektiğine de değindi.
Toplumsal yaşamı tanzim eden, insanları aynı paydada biraraya getiren, değer yargılarını oluşturan, örf-adet, gelenek ve görenekleri şekillendiren, bireylerin ahlâkî yapısını düzenleyen ve herkesi aynı boya ile boyayan nizamın, asla beşerden (insandan) alınmaması gerektiğini; çünkü, insanlardan çıkan nizamların ihtilaflı bir yapıya sahip olduğunu, önceki beşerî nizamların değişime uğraması ile ortaya çıktığını, ya da mevcut beşeri nizamların, önceki nizamlara muhalif olarak bambaşka bir tarzda tezahür ettiğini beyan eden ALADAĞ, gerçek nizamın insanı, hayatı ve kâinatı yaratan Allah Subhanehu’dan gelen İslâm olduğunu; çünkü, İslâm’ın akla kanaat getiren en uygun inanç sistemi olduğunu, insanlara verdiği hak ve hürriyetler, görev ve sorumluluklar itibariyle fıtrata en uygun hayat nizamı olduğunu ve Dünya hayatında ulaşılması gereken en ulvî kıymetin Allah Azze ve Celle’nin rızasını kazanmak olarak göstermesinden dolayı da kalbi mutmain edici bir din olduğunu belirtti…
İkinci konuşmacı Alim ŞAHİN, “İslâm’da Yönetim Nizamı Hilâfet’tir” başlıklı bir konuşma gerçekleştirdi.
ŞAHİN; Hilâfet’in, İslâm Şeriati’nin hükümlerinin hayata hâkim kılınması ve İslâm Daveti’nin tüm Dünya’ya taşınması için Müslüman’ların genel başkanlığı manasına geldiğini ve anlam itibariyle de, İmamet ile eş anlamlı olduğunu belirtti.
Hilâfet’in hayata ikâme edilmesi için Dünya’nın dört bir tarafında ki Müslümanlar’ın çalışmasının farz olduğunu, gevşeklik göstermenin, ihmalkâr davranmanın ise bütün Müslümanlar’ı günahkâr yapacağını söyleyen ŞAHİN; Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’den aktardığı Hadislere dayanarak bütün Müslümanlar’ın mutlaka bir Halife’ye biat etmeleri gerektiğini, aksi takdirde cahiliye ölümü ile öleceklerini, Halife’lerinin olmadığı bir dönemde yaşayan bütün Müslümanlar’ın yapmaları gereken en önemli işin ise, başlarına bir Halife tayin etmek için Hilâfet Nizamı’nın kurulması işiyle uğraşmaları olduğunu anlattı.
Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’in “kalkan” diye tabir ettiği Halife’nin nasbedilmesi neticesinde bütün Müslümanlar’ın yeniden izzetli, şerefli günlerine kavuşacağını ve bütün insanlığa üstün ve hepsine de şahit olacak Ümmet konumuna geleceğini belirten ŞAHİN; Sahabelerin (Rıdvanullahi Aleyhim), Nübüvvetin yok olmasından hemen sonra uğraştıkları en önemli işin, başlarına bir Halife naspetmek olduğunu, hatta Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’in mübarek naaşını iki gece erteleyerek vahdetlerini tesis etmek için ve üzerlerine Allah ‘ın hükümlerini tatbik etmesi, İslâm Davetini aleme yayması için bir Halife seçme işiyle bizzat uğraştıklarını, dolayısıyla da bu hususta İcmanın hasıl olduğunu belirterek, bütün Müslümanlar’ın da bugün aynı şekilde bir iş ile uğraşmalarının farz olduğunu ve bunun da farzların en üstünü olduğunu belirtti. ŞAHİN; Kur’an’dan aktardığı Ayet’ler ile bütün Müslümanlar’ın, Allah’ın indirdikleri ile hükmedecek bir İslâmi Hilâfet Devleti’nin inşâsı için çalışmaları gerektiğini söyleyerek konuşmasını sonlandırdı.
Üçüncü konuşmacı Mevlüd Kılıç ER ise, “İslâm’da Yönetim Kaideleri ve Devlet Yöneticisi Olan Halife’nin Vakıası” başlıklı bir konu hakkında konuşmasını gerçekleştirdi.
İslâm’ın kendisine özgü bir yönetim anlayışının olduğuna değinen ER; günümüz Dünyası’nda mevcut olan nizamların çürüklüğünün temel sebeplerini ve özellikle bugün siyasî, sosyal ve ekonomik olarak hızlı bir çöküşe doğru giden Kapitalizmin bir ideoloji olarak varlığını neden devam ettiremeyeceğini de anlattı.
Yönetim kaideleri olarak İslâm’ın apayrı bir tarzda hayat sahasına çıktığına, bu kaidelerin delillerinin ne olduğuna ve insan için neyi ifade ettiğine vurgu yapan ER, İslâm’ın yönetim sisteminin ancak ve ancak Hilâfet olduğuna da değindi. Hilâfet sisteminin, özelde Müslümanlar ve genelde de bütün insanlar için en uygun yönetim sistemi olduğunu anlatan ER; konuşmasına Kur’an’dan Ayetler ve Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’den Hadisler aktararak, İslâm Ümmeti’nin tek bir Halife altında yaşamalarının farz olduğunu, otoritenin Ümmete ait olduğunu ve bu şekilde de Halife’yi muhasebe edeceklerini, Hâkimiyetin Şeriata ait olduğunu ve Ümmet adına kanun benimseme ve hüküm çıkarma işinin de Halife’ye ait olduğunu belirtti. Daha sonra, Ümmetin başına geçecek olan Halife’de aranacak şartların ne olduğunu da değinen ER, konuşmasını sonlandırdı…
Son konuşmacı ise Ramazan DEMİR’di. “Hilâfet’i Kurmak ve Allah’ın İndirdiği İle Yönetmek Müslüman’ların Temel-Hayatî Davasıdır” başlıklı bir konu hakkında konuşma yapan DEMİR, bugün Müslüman’ların içinde bulunduğu kasvetli şartlardan kurtulabilmelerinin, içine düştükleri zilletten çıkabilmelerinin tek yolunun Hilâfet’i kurarak Allah’ın indirdikleriyle bir yönetim meydana getirmeleri olduğunu anlattı.
Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’in Mekke’de başlattığı İslâmî Davetin temel amacının bir İslâmi Devlet kurmak olduğunu ve Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’in, daha Devlet kurmadan, Amcası vasıtasıyla müşriklerin liderlerine ilettiği “…ya bu din hayata hâkim olur, ya da ben bu uğurda ölürüm” sözü ile İslâm Davasını bir ölüm-kalım meselesi olarak gördüğünü ve bu sözün ise bir İslâmî Devlet kurmak amacını güden bir söz olduğunu anlatan DEMİR; bu minvalde, bütün Müslümanlar’ın içerisinde yaşadıkları Dar-ül Küfrü, Dar-ül İslâm’a çevirmek için bir ölüm-kalım mücadelesi içerisine girmeleri gerektiğini belirtti.
Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’in, İslâm Devleti’ni kurduktan sonra, Hudeybiye günü söylediği “…Allah’a and olsun ki, Allah İslâm’ı muzaffer kılıncaya veya şu baş bu vücuttan ayrılıncaya kadar gönderildiğim uğrunda cihad edeceğim” sözünü ele alan DEMİR, Müslümanlar’ın kendi Devlet’lerini kurduktan sonra da İslâm Davasını bir ölüm-kalım mücadelesi şeklinde görmeleri gerektiğine vurgu yaptı. Ayrıca, Hilâfet’in bir gerçeklik olduğuna değinen DEMİR, İslâm Ümmeti’nin topyekün bir şekilde Hilâfet’i yeniden hayata ikâme etmek amacıyla çalışmalarının farz olduğuna işaret eden Ayet ve Hadisleri de dinleyicilere aktardı. “Nübüvvet Allah'ın dilediğince aranızda kalacaktır. Allah onu kaldırmayı dilediği zaman kaldırır. Sonra nübüvvet yolu üzerinde bulunan hilâfet olur. Allah'ın bulunmasını dilediği kadar kalır. Sonra ısırıcı melikler dönemi gelir. Allah'ın bulunmasını dilediği kadar bulunur. Allah kaldırmayı dilediği zaman onu kaldırır. sonra zorba iktidarlar gelir. Allah'ın dilediği kadar kalırlar. Allah dilediği zaman onu da kaldırır. Sonra nübüvvet yolu üzere hilâfet gelir. Sonra sustu.” İmam Ahmed’in rivayet ettiği bu Hadisi tarihî süreçler kapsamında açıklayan DEMİR, daha sonra konuşmasına son verdi…
Erzurum halkının büyük bir ilgiyle karşılayıp, yoğun bir katılım gerçekleştirdiği “İslâm’da Devlet ve Yönetim” konulu panel bu şekilde sona erdi…