Yahudi varlığının Savaş Bakanı Yisrael Katz ve aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich’in ortak açıklamasına göre, işgalci rejim 22 yeni yerleşim birimi kuracak. Bu yerleşimler Batı Şeria’nın iç kısımlarında, daha önce geri çekildikleri bölgelerde ve Ürdün sınırına yakın alanlarda inşa edilecek. Bu karar, güvenlik kabinesinin aldığı son kararla birlikte, Oslo Anlaşmalarından bu yana 30 yıla aşkın süredir yapılan en büyük yerleşim genişlemesi olarak görülüyor. Smotrich yeni yerleşimleri savunarak, ‘Bir sonraki adım egemenlik. Biz yabancı topraklar almadık, atalarımızın mirasını geri aldık’ ifadelerini kullandı. Katz cuma günü yaptığı açıklamada, işgal altındaki topraklarda 22 yeni yerleşim birimi kurulacağını duyurduktan hemen sonra “Bu, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve onun dostlarına net bir mesajdır. Onlar kâğıt üzerinde Filistin devletini tanıyabilirler, ama biz burada sahada Yahudi-İsrail devletini inşa ediyoruz.” ifadelerini kullandı.
Ürdün Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Dr. Süfyan el-Kudat, bu kararı şiddetle kınadı. Kararın, özellikle Yahudi varlığının 1967’den bu yana işgal altındaki Filistin topraklarının demografik yapısını ve statüsünü değiştirmeye yönelik tüm uygulamalarını kınayan BM Güvenlik Konseyi’nin 2334 sayılı kararına aykırı olduğunu vurguladı. Bu eylemler, uluslararası hukuka göre yasa dışı kabul ediliyor. Filistin Yönetimi, Batı Şeria’daki yerleşim yeri genişlemesini kınayarak, bunun sonuçları hakkında uyardı ve Yahudi varlığını bölgeyi şiddet sarmalına sürüklemekle suçladı. Aynı şekilde Mısır ve İngiltere de yeni yerleşim yeri inşa kararını kınayan ülkeler arasında yer aldı.
Ürdün Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Eymen es-Safedi, Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ile yaptığı telefon görüşmesinde, Yahudi varlığının yasadışı uygulamalarının Batı Şeria’yı patlama noktasına sürüklediği ve iki devletli çözüm ihtimalini tamamen yok ettiği uyarısında bulundu. Es Safedi, bu çözümün adil ve kapsayıcı barış için tek yol olduğunu vurguladı. Ayrıca, Yahudi varlığının Gazze’ye yönelik barbarca saldırılarının ve kasıtlı aç bırakma politikasının tüm sınırları aştığını belirtti.
Tüm bu işgal adımları, Yahudi liderlerinin küstah sözleri ve Arap rejimlerinin sessizliği karşısında, aşağıdaki noktaları kamuoyu ile paylaşıyoruz:
- Artık herkesin rahatça görebileceği gibi, Yahudi varlığı ve liderlerinin niyetleri gayet açık: Batı Şeria topraklarını genişletip ilhak ederek, “Yahuda ve Samiriye” adını verdikleri yerde bir Yahudi devleti kurmak.
- Yahudiler, iki devletli bir çözüm arayışında olmadıklarını defalarca dile getirdiler ve zaten pratikte bu mutant devletçiği kurmaya uygun tek bir alan bile bırakmadılar. Kaldı ki bu devletçik, uluslararası sistemin Arap yöneticilerle birlikte oynadığı siyasi bir oyun ve hileden ibarettir.
- İki devletli çözüm, Arap rejimleri ve Filistin Yönetimi için, Yahudi varlığı ile normalleşmeyi ve onu güçlendirmeyi, kendi yöneticilerinin iktidarda kalmasını hedefleyen hain bir oyalama taktiğidir. İki devletli çözüm, aslında kağıt üzerinde kalan, sahada hiçbir gerçekliği olmayan bir varlıktır.
- Yerleşim yerlerinin bu denli büyük ölçekte genişletilmesi, yalnızca sözde iki devletli çözümü ortadan kaldırmakla kalmıyor; aynı zamanda ilhak ve tehciri hedefleyen uzun vadeli bir planın da parçasıdır. Bu plan, iki yılı aşkın süredir Batı Şeria’da Yahudi varlığının yıkım ve şiddet makinesi tarafından sistematik olarak uygulanmaktadır.
- Yahudi varlığının pervasızlığının ve küstahlığının arkasında Amerika vardır. Onu ayakta tutan, güçlendiren ve saldırganlığına zemin hazırlayan da odur. Tıpkı Trump’ın son ziyaretinde görüldüğü gibi, İslam ülkelerindeki mevcut yönetimlerin teslimiyet ve köleliklerinin sebebi de yine Amerika’dır.
- Ürdün yönetiminin uzun yıllardır Yahudi varlığının Mescid-i Aksa ihlallerini, Batı Şeria’ya saldırılarını ve yerleşim yeri inşaatlarını kınaması, uluslararası sisteme şikayetlerde bulunması ve dışişleri bakanının bile “çoktan öldüğünü” söylediği uluslararası hukuku işletmeye çalışması; aslında rejimin Yahudi varlığıyla ortak hareket ettiğini, beceriksizliğini ve kendi bekasının devam uğruna Ürdün ve halkının çıkarlarını baltaladığını bir kez daha gözler önüne seriyor.
- İşgalci Yahudi varlığının tehditleri ve tehlikeli tutumları karşısında ciddi ve samimi bir duruş sergilemek, yönetimin egemenliğine yakışır, cesur adımlar atmasını ve Allah’ın emirlerine uyarak Yahudi varlığıyla tüm ilişkilerinin kesilmesini ve bu rejimin bize karşı kullandığı dille -düşmanlık ve savaş haliyle- karşılık verilmesini, onun pervasızlığını duymazlıktan gelen, vahşetine kör ve sağır kalan uluslararası sistemin aşağılık bir şekilde çağrılar yapmak yerine kararlı ve bağımsız adımlar atılmasını gerektirir.
- Amerika, Batı ve Yahudi varlığı yenilemez ve alt edilemez bir kader değildir. İşgal ettikleri Müslüman topraklarından nasıl bozguna uğrayıp arkalarına bile bakmadan kaçtıklarını gördük. Yahudi varlığı, mevcut rejimlerin işbirliğine rağmen, İslam ümmetinin Allah’ın yardımı ve desteğiyle İslam devletini kurduğunda, kendisinin temellerini sarsacağını, kökünü kurutacağını ve ilelebet ortadan kaldıracağını çok iyi biliyor.
Ey Müslümanlar! Düşmanlarınız olan Yahudi varlığı, ABD ve Batılı güçlerin sömürgeci projeleriyle saldırganlıklarına ve entrikalarına devam etmeleri, topraklarınızın işgalini pekiştirmeleri, kaynaklarınızı yağmalamaları, Gazze ve Batı Şeria başta olmak üzere halkınızı katletmeleri ve yerinden etmeleri, ayrıca Yahudi rejiminin tüm Filistin üzerinde kontrol kurma arzusu, Hilafet devletinin kuruluşunun gecikmesi durumunda bedelin daha da ağırlaşacağını göstermektedir. Hilafet, sizi birleştirecek ve Filistin’i özgürleştirmek ve ülkenizi sömürgeci kafir Batı’nın emellerinden korumak için ordularınızı seferber edecektir.
وَلَيَنْصُرَنَّ اللهُ مَنْ يَنْصُرُهُ إِنَّ اللهَ لَقَوِيٌّ عَزِيزٌ * الَّذِينَ إِنْ مَكَّنَّاهُمْ فِي الْأَرْضِ أَقَامُوا الصَّلَاةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ وَأَمَرُوا بِالْمَعْرُوفِ وَنَهَوْا عَنِ الْمُنْكَرِ وَلِلَّهِ عَاقِبَةُ الْأُمُورِ“Şüphesiz ki Allah, kendi dinine yardım edene mutlaka yardım eder. Şüphesiz ki Allah, çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir. Onlar öyle kimselerdir ki, şâyet kendilerine yeryüzünde imkân ve iktidar versek, namazı dosdoğru kılar, zekâtı verir, iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar. Bütün işlerin akıbeti Allah’a aittir.” [Hac 40-41]