Salı, 21 Recep 1446 | 2025/01/21
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

Riyad Zirvesi, Arap Kisvesi Altında Düzenlenen Batılı Sömürgeci Bir Zirvedir

12 Ocak 2025 Pazar günü Riyad’da düzenlenen zirveye, Suriye’ye destek sağlama çabalarını koordine etmek ve yaptırımların kaldırılmasını sağlamak amacıyla Arap ve Batılı ülkelerin dışişleri bakanları katıldı. Katılımcılar arasında Fransa, İngiltere, Almanya, İtalya ve İspanya’nın dışişleri bakanları da bulunuyordu. Toplantı iki bölüme ayrıldı. İlkinde Arap bakanlar bir araya geldi. İkincisinde ise Batılı yetkililer bir araya geldi. Toplantıya ayrıca BM’nin Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, Avrupa Birliği’nin Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ve ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı John Bass da katıldı.

Bu zirvenin, bir ay önceki Akabe Konferansı gibi, Arap kisvesi altında sömürgeci bir zirve olduğu açık. Sömürgeciliğin hem kaynağı hem de dayanağı olan başta Amerika, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerin lider ve temsilcilerinin katılımı, Şam’daki çıkarlarını koruma ve kontrolü ellerinde tutma çabalarından başka bir şey değildir. Özgürlük, adalet ve insan hakları gibi kavramlara oldukça uzak olan bu ülkelerin, eski rejimi destekleyip onun vahşet ve suçlarına sessiz kaldıkları, artık herkesin bildiği bir gerçektir.

Arap liderlerinin bu zirveye katılımı, sömürgecilik kisvesinden ve sömürgecilik ayıbını örten bir elbiseden başka bir anlam taşımamaktadır. Sömürgeci efendileri karşısında onların herhangi bir söz hakkı ya da etkisi olabilir mi?! Arap yöneticileri, ülkelerimizi zelil bir şekilde sömürgeci efendilerinin boyunduruğu altında tutmak için kendilerini sömürgecilere ve çıkarlarına adamış sadık bekçilerdir.

Şam halkına yardım ve destek eli uzatmak, öyle iddia ettikleri gibi toplantılara, konferanslara veya koşullara gerek duymaz. Aksine şantaj ve baskı uygulamaları, bu tür işlere ihtiyaç duyar. Onların “Suriye’yi, tüm vatandaşları için bağımsız, birleşik ve güvenli bir Arap devleti olarak yeniden inşasına yardımcı olmak ve teröre hiçbir şekilde yer vermemek!” sözleri, bunun kanıtıdır. Sömürgecileri ve temsilcilerini asıl endişelendiren şey, Şam’ın İslam’a yönelmesi ve Sykes-Picot sınırlarının kutsal sayıldığı ulusal devletteki alışılmış düzenden kurtulmasıdır. Sykes-Picot sınırlarını, birliğimizi engellemek ve durumumuzu değiştirmemizi önlemek için çizdikleri bilinen bir gerçektir.

Sömürgeciler bakanları, temsilcileri, işbirlikçi yöneticiler ve kuruluşlar ile tıpkı daha önce Mısır ve Tunus’ta olduğu gibi, geçiş sürecini düzenleyip eski rejimi yeniden diriltmek için gece gündüz demeden bitmek bilmeyen ziyaretler ve konferanslar düzenlemektedirler.

Batı’nın en büyük korkusu, Suriye’de yönetimin halkın eline geçmesi ve halkın, İslam’ı hem bir yönetim hem de yaşam sistemi olarak benimsemesidir. Batı, bunun kendi nüfuzunun sonunu getireceğini ve yüce İslam ümmetinin özgürlük ve kalkınma yolculuğunun başlangıcı olacağını çok iyi biliyor. Bu nedenle, tüm Müslümanlar ve özellikle Şam halkı, sömürgecilere ve onların dostlarına güvenmekten ve yaslanmaktan sakınmalıdır. Çünkü onlar sadece düşman ve hasım değil, aynı zamanda hastalığın sebebi ve belaların ana kaynağıdır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَلَا تَرْكَنُوا إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ اللَّهِ مِنْ أَوْلِيَاءَ ثُمَّ لَا تُنصَرُونَ“Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez.” [Hud 113] Ve yalnızca Allah’ın ipine sımsıkı sarılmayı unutmamalılar. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

إِن يَنْصُرْكُمُ اللهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمْ وَإِن يَخْذُلْكُمْ فَمَن ذَا الَّذِي يَنصُرُكُم مِّنْ بَعْدِهِ وَعَلَى اللهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ“Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size kim yardım edebilir? Müminler, ancak Allah’a tevekkül etsinler.” [Ali İmran 160]

Devamını oku...

Kaos, Kargaşa ve Güney Sudan’da Yaşanan Olaylar, Ümmetin Kalkanı Olan Bir İmama İhtiyacını Net Bir Şekilde Gözler Önüne Seriyor

Dünya, Güney Sudan’ın başkenti Cuba’da meydana gelen, Kuzey Sudanlı mülteci ve sakinleri hedef alan şiddet olaylarını yakından izledi. Bu olaylar, Sudan ordusunun Vad Medeni’yi yeniden ele geçirdikten sonra bazı Güney Sudanlıları öldürdüğüne dair iddiaların ardından patlak verdi. Sudan Tribune’ün haberine göre, Cuba’da patlak veren olaylarda 3 Sudanlı hayatını kaybetti, 7 kişi ise yaralandı.

Güney Sudan Cumhurbaşkanı Salva Kiir Mayardit, basın sekreteri Martin Manyal aracılığıyla yaptığı açıklamada, tarafları itidale çağırarak, gerilimi artıracak her türlü eylemden uzak durulması gerektiğini vurguladı ve acil önlemler alacaklarını duyurdu. Güney Sudan’ın başkenti Cuba’daki yetkililer, gerginliğin tırmandığı bölgelerde pazarlara asker konuşlandırırken, Sudanlıları da güvenli bölgelere tahliye ettiler.

Sudan Dışişleri Bakanlığı, yaptığı açıklamada, mevcut durumla ilgili endişelerini dile getirerek, Güney Sudan’da yaşayan Sudanlıları dikkatli olmaya ve temkinli davranmaya çağırdı.

Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak biz, bu gerçeklik ışığında aşağıdaki gerçekleri kamuoyu ile paylaşıyoruz:

Birincisi: Devlet, silahlı güçlerin yetkilerini şeriatın hükümleriyle sınırlandırmalı ve çatışmalara katılmayan masum insanları öldürmekten sakınmalıdır. Suçlamalar, şüpheler veya zanlardan hareketle intikam peşine düşmek caiz değildir. Şer’i kaideye göre, insan esasen suçsuzdur ve kimse mahkeme kararı olmadan cezalandırılamaz. Her türlü işkence kesinlikle yasaktır ve işkence yapanlar cezalandırılmalıdır.

İkincisi: İnsanlara renklerine, ırklarına veya kabilelerine göre muamele etmek ya da hüküm vermek haramdır. Bu tür çağrılar, İslam’ın kesinlikle hoş görmediği ve kınadığı cahiliye çağrılarıdır. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

دَعُوهَا، فَإِنَّهَا مُنْتِنَةٌ“Onu (milliyetçiliği) bırakın çünkü o kokuşmuştur”

مَنْ تَعَزَّى بِعَزَاءِ الْجَاهِلِيَّةِ فَأَعِضُّوهُ وَلَا تَكْنُوا“Kim cahiliye övünmesiyle övünürse ona babasınınkini ısırtın ve kinaye yapmayın”

Üçüncüsü: Devletin temel görevlerinden biri, vatandaşlarını korumak, savunmak ve güvenliklerini sağlamaktır. Bu, halkın işlerini üstlenen her yöneticinin temel sorumluluğudur. Eğer bu sorumluluğunu yerine getirmezse hem günahkâr olur hem de sorumluluklarını ihmal etmiş sayılır. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

الْإِمَامُ رَاعٍ وَهُوَ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ“İman çobandır ve güttüklerinden sorumludur.”

Dördüncüsü: Sudan, bugün uluslararası çıkar çatışmasının merkezi haline gelmiş durumda. Masum insanların canları pahasına iktidar koltuğuna ulaşmak isteyen birileri, Kuzey ve Güney Sudan halkları arasındaki bu fitne ateşini körüklemektedir. Bu, koltuk uğruna her şeyi mubah görenlerin tipik bir davranışıdır ve tamamen batıldır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

فَأَمَّا الزَّبَدُ فَيَذْهَبُ جُفَاءً وَأَمَّا مَا يَنفَعُ النَّاسَ فَيَمْكُثُ فِي الْأَرْضِ“Köpüğe gelince sönüp gider. İnsanlara yararlı olan ise yerde kalır.” [Rad 17] Sudan’da kök salmış olan bu batıl, İslam’ın saf ve temiz bir şekilde yönetimi gelmesi ve Hilafet’in hakkaniyetle İslam’a göre hükmetmesiyle kökünden silinip atılacaktır.

Güney Sudan’da yaşanan olaylar ve 15 Nisan 2023’ten bu yana süregelen savaşın yıkıcı sonuçları, Hilafet’in kurulmasının ne denli önemli olduğunu ve koruyucu bir kale ve sağlam bir kalkan olması itibarıyla Hilafeti var etmek için çalışmanın ne kadar önemli ve gerekli olduğunu gözler önüne seriyor. Nitekim Sevgili Peygamberimiz SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ“İmam bir kalkandır.” Yani her türlü himaye ve emniyet demktir.

Bugün ümmet, Hilafetin yokluğunda her gün bir felaketten diğerine, bir trajediden diğerine sürüklenmektedir. Ne yazık ki, bu hükümetler ne bu trajedilere karşı durabilmekte ne de onlara çözüm üretebilmektedir.

Bugün ümmetin evlatlarının en önemli görevi, Hilafeti kurmaktır. Çünkü Hilafet, canlarını, onurlarını ve mallarını koruyacak, daha da önemlisi, alemlerin Rabbinin rızasını elde edecek, hem dünyada hem de ahirette gerçek mutluluğa eriştirecektir.

İbrâhîm Usmân [Ebu Halîl]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Sudan Vilayeti Resmi Sözcüsü

Devamını oku...

Bir Davet Taşıyıcısının Vefat Duyurusu

مِّنَ الْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُم مَّن قَضَى نَحْبَهُوَمِنْهُم مَّن يَنتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلاً
“Müminlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sadık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir. Bir kısmı da beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.”
[Ahzab 23]

Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti, Sayda şehrinde ve Ayn el-Hilve Kampı’nda davet taşıyıcılarından biri olarak bilinen mühendis Adil Selim İsa’nın vefatını duyurur. Merhum, 18 Recep 1446 / 18 Ocak 2025 akşamı Sayda şehrinde vefat etti.

Allah rahmet eylesin, Adil, İslam fikirlerini ciddiyetle benimsemesi, kararlılıkla savunması ve bu fikirleri savunurken tavizsiz bir duruş sergilemesiyle tanınıyordu. Hilafet fikrine gönülden inanır, bu düşünceyi Müslümanlara aktarmaktan asla geri durmaz ve sık sık ‘Hilafet ne zaman kurulacak?’ diye sorardı. Allah rahmet eylesin, merhum, hastalığından dolayı hareket edemez hale gelene kadar daveti taşımaya devam etti, faaliyetlerini aralıksız sürdürdü. Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti kardeşleri olarak biz, merhuma Allah’tan rahmet diliyor, Allah’tan çektiklerini kendisi için birer kefaret ve arınma vesilesi kılmasını; Nübüvvet metodu üzere İkinci Raşidi Hilafet’in kurulması için yaptığı hizmet ve fedakârlıkları kabul buyurmasını, onu Peygamberler, Sıddıklar, şehitler ve Salihlerle birlikte diriltmesini niyaz ediyoruz. Onlar ne güzel dostturlar!

إِنَّا لِلَّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ
“Biz şüphesiz Allah’a aitiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler.” [Bakara 156]

Devamını oku...

Geçici Hükümet, Benzeri Görülmemiş KDV ve Vergiler Dayatarak Halk Üzerinde Yeni Bir Ekonomik Tiranlık Kuruyor

Geçici Hükümet, Benzeri Görülmemiş KDV ve Vergiler Dayatarak Halk Üzerinde Yeni Bir Ekonomik Tiranlık Kuruyor, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Şöyle Buyurdu:

لَا يَدْخُلُ صَاحِبُ مَكْسٍ الْجَنَّةَ يَعْنِي الْعَشَّارَ   “Meks (denilen haksız vergiyi) Alan Bir Kimse Cennete Giremez” [Ahmed]

Ülke nüfusunun büyük bir kısmı, temel ihtiyaçlardaki fahiş fiyat artışları nedeniyle büyük bir ekonomik baskı altında. Protein yetersizliği yüzünden sağlık sorunları günbegün artıyor ve aileler, eğitim ve sağlık masraflarını karşılamakta zorlanıyor. Halkın çektiği sıkıntılara duyarsız kalan geçici hükümet, yüzlerce ürüne KDV ve yüksek vergiler getirerek halkın boğazına adeta ilmek geçirdi. Ayrıca Bangladeş Ticaret Şirketi’nin (TCB) düşük gelirli ailelere yönelik kamyonlarla sübvansiyonlu ürün satışları da askıya alındı! (Kamyon satışları durdu, 4,3 milyon ailenin kartları iptal edildi: Prothom Alo, 10 Ocak 2025) Hükümetin halk karşıtı bu kararlarının nedeni, IMF tarafından önerilen vergi-GSYH oranı ve sübvansiyonların kaldırılması politikasıdır. Hükümet, bu politikaları harfiyen yerine getirme konusunda ısrarcı. Oysa IMF, Amerika Birleşik Devletleri’nin, birçok ülkenin ekonomisini kontrol altına almak için kullandığı bir neo-sömürgecilik aparatıdır. Rezerv ve enerji krizinin ticareti, iş dünyasını ve istihdamı durma noktasına getirdiği bir dönemde, hükümetin mali yılın ortasında hammadde ithalatındaki kurumlar vergisi ve peşin gelir vergisini ikiye katlama kararı, ülkenin gelişmekte olan elektronik sanayisi için adeta bir intihardır. (Daily Jugantar, 13 Ocak 2025)

Her kesimden halk, geçici hükümetin halkı hedef alan bu kararlarından duyduğu endişeyi dile getirirken, Baş Danışman’ın basın sekreterinin ‘Önceki hükümetin kırılgan bıraktığı ekonomiyi istikrara kavuşturmak için böylesi bir adım atılmıştır.’ şeklindeki anlamsız açıklaması, bu kararların savunulamaz hiçbir tarafı olmadığını gösterdi. Geçici hükümet de önceki hükümet gibi 22.000 crore taka basarak bankacılık sektöründeki yolsuzlukları finanse etti ve bu yükü de dolaylı vergilerle halkın sırtına yükledi. Ayrıca, Baş Danışman’ın basın sekreteri ‘IMF reçetesi, küresel düzeyde makroekonomik istikrar sağlamak için en etkili çözümdür’ ifadelerini kullandı. (Sangbad, 12 Ocak 2025) Dünyada IMF reçetesi doğrultusunda ekonomik kalkınma sağlayan bir ülkenin olmadığı evrensel bir gerçektir. Aksine, IMF reçetelerini uygulayan ülkeler daha da yoksullaşıp bağımlı hale gelmişlerdir. Örneğin, bir zamanlar ‘ekmek sepeti’ olarak adlandırılan Sudan, IMF’nin tavsiyelerini takip ettikten sonra şimdi dünyanın en çok kıtlık yaşayan ülkelerinden biri haline gelmiştir. IMF, bir ülkeyi kredi şartlarıyla esir alır, ekonomik egemenliğini gasp eder, uyguladığı ticaret özgürlüğü ve özelleştirme politikaları ile sömürgeci güçlerin o ülke üzerinde ekonomik hegemonya tesis etmesini sağlar. En nihayetinde, sadece ekonomiyi değil, o devletin siyasi kararlarını da etkileri altına alırlar! Düşen Hasina hükümetinin her yıl 16 milyar dolar akladığı biliniyor; mevcut hükümet ise bu kara para aklamanın durdurulduğunu iddia ediyor. Peki, öyleyse neden o zaman 4,7 milyar dolarlık bir kredi için IMF’ye başvurma ihtiyacı duyulsun? Halk, IMF’nin halk karşıtı şartlarını neden kabul etsin ki? Ayrıca, yurtdışındaki işçilerimizin her yıl 20 milyar dolar civarında döviz havalesi yaptığı bir ülkede, neden bir yabancı kuruluştan bu kadar küçük bir krediye ihtiyaç duyulsun ki? Halk, devrik diktatör Hasina hükümetinin ülkede bir baskı rejimi kurduğu gibi, geçici hükümetin de IMF’nin ekonomimizdeki egemenliğini artırarak halk üzerinde ekonomik bir baskı rejimi oluşturmaya çalıştığına inanıyor. Bu yüzden halk, hükümetin bu şeytani planını durdurmak için birleşmelidir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

إِن يَثْقَفُوكُمْ يَكُونُواْ لَكُمْ أَعْدَآءً وَيَبْسُطُواْ إِلَيْكُمْ أَيْدِيَهُمْ وَأَلْسِنَتَهُمْ بِالسُّوءِ وَوَدُّواْ لَوْ تَكْفُرُون“Şayet onlar sizi ele geçirirlerse, size düşman kesilecekler, size ellerini ve dillerini kötülükle uzatacaklardır. Zaten inkâr edivermenizi istemektedirler.” [Mümtehine 02]

Ey insanlar! Ülkemizin ekonomik istikrarını sağlamak için kendi kendine yetebilir bir duruma gelmek zorundayız. Bu nedenle IMF’nin ülke ekonomisine olan müdahalesine artık bir son verilmeli ve sömürgecilerin ajanları olan kapitalist yöneticiler kesinlikle reddedilmelidir. Serbest ticaret ve serbest piyasa politikaları ile yabancı çok uluslu şirketlerin esaretine giren ülke ekonomisi bu esaretten kurtarılmalı, yerli sanayiler yoluyla bağımsız ve kendi kendine yeten bir ekonomik yapı inşa edilmelidir. Kapitalist ekonomik sistem terk edilmeli, yerine İslam ekonomisi hayata geçirilmelidir. Bildiğiniz üzere Hizb-ut Tahrir / Bangladeş Vilayeti, daha önce kendi kendine yeterliliği esas alan ve öncü bir ekonominin inşasına olanak sağlayacak ekonomik bir planın ana hatlarını sunmuştu.

Ey insanlar! Hizb-ut Tahrir önderliğinde yakınca kurulacak olan Nübüvvet metodu üzere Hilafet Devleti, İslam’ın ekonomik adaletini uygulayacak ve bu zalim düzeni sona erdirecektir. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

ثُمَّ تَكُونُ مُلْكًا جَبْرِيَّةً فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ  “Sonra ceberut saltanata olacak. Ve Allah’ın dilediği kadar olacaktır. Sonra kaldırmak istediği zaman onu kaldıracaktır. Sonra Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır.” [Ahmed]

Tiran Hasina devrilmiş olsa da zulüm düzeni hâlâ ayakta! Bu neo-sömürgecilikten kurtulmak için, Hilafet Devleti projesine öncülük etmelisiniz!” Birleşik talepleriniz doğrultusunda harekete geçen subayların, Hasina’yı devirdikleri biliniyor. Aynı şekilde Hilafet’in kurulması için birlik olur ve Hilafet taleplerinizi açıkça dillendirirseniz, subaylarımızı yine sizin adınıza harekete geçecektir. Çünkü onlar, İslam ümmetinin cesur evlatlarıdır ve İslam’a derin bir sevgi beslemektedirler. Bu nedenle, Hizb-ut Tahrir olarak sizden, askeri subaylardan Hilafet’i kurmak için Hizb-ut Tahrir’e nusret vermelerini talep etmenizi istiyoruz.

فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُم مِّنِّي هُدًى فَمَنِ اتَّبَعَ هُدَايَ فَلَا يَضِلُّ وَلَا يَشْقَى“Kim benim hidayetime uyarsa, artık o, dünyada ne sapar, ne de bedbaht olur.” [Taha 123]

Devamını oku...

Şimdi Takip Edip Gözetleyecekler: Ancak Geçen 15 Ay Boyunca Onlarda Hiçbir Duygu ve Haber Yoktu!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Şimdi Takip Edip Gözetleyecekler: Ancak Geçen 15 Ay Boyunca Onlarda Hiçbir Duygu ve Haber Yoktu!

Haber:

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan şunları söyledi: “Bundan sonraki süreçte mutabakatın tüm aşamalarının hayata geçirilmesi, ateşkesin kalıcı hale getirilmesi ve Gazze’ye acil insani yardım ulaştırılmasının takipçisi olacağız…(Gazze'de) Ateşkes sağlanmasından memnuniyet duyuyoruz.Ateşkesin kalıcı hale getirilmesi ve Gazze’ye acil insani yardım ulaştırılmasının takipçisi olacağız.”Cumartesi günü Bakü’deki görüşmelerinin ardından Azeri mevkidaşı Ceyhun Bayramov ile düzenlediği ortak basın toplantısı sırasında Fidan şunları söyledi: “Bundan sonra hızla yaralarımızı sarıp, iki devletli çözümü hayata geçirip bölgede normalleşmeyi sağlarız. Özellikle iki devletli çözüm aşaması zor, uzun bir adım. Bazılarının kesinlikle istemediği bir adım. Ama bu olmadan bölgenin güvende ve istikrarda olmayacağı herkes için malumdur.” (Şarkul Avsat)

Yorum:

Beklendiği ve Amerika'nın bölgedeki vaftiz babası ve onun hedeflerinin hizmetkârı Erdoğan’ın rolü olduğu üzere Gazze’nin Amerika, Almanya, İngiltere ve diğer kâfir ülkeler tarafından desteklenen Yahudi varlığı tarafından 465 günden fazla bir süredir katledilmesine izin verdiler.Hatta Gazze’yi enkaza çevirdiler, her eve ölüm getirdiler ve Erdoğan Türkiye’sinin yöneticileri, bunu kendi gözleriyle izlediler ama kıllarını dahi kıpırdatmadılar. Dahası Erdoğan ne besleyen ne de açlığı gideren kibirli konuşmalarını bile bıraktı. Dolayısıyla Gazze ve halkını hayal kırıklığına uğrattığı gibi tüm Filistin’i ve tüm Müslümanları da hayal kırıklığına uğrattı. Her kim bir gün olsun ona bağlı kalıp onun hakkında hayır düşünmüşse, geçen 15 ay, onun, rejimi ve adamları için bir skandal ve ifşa edici olmuştur.

Şimdi ölümler durduktan sonra sıra planlara, entrikalara ve tuzaklara gelecek ve sahnenin ön saflarına geri dönecektir. Dolayısıyla hain iki devletli çözümü uygulama ve gaspçı varlıkla normalleşmeyi sağlama arzusundan bahsetmekten hiç utanmayacak ve tüm küstahlığı ve yüzsüzlüğü ile Amerika'nın planlarının ve tuzaklarının propagandasını yapacaktır.

Evet, Türkiye rejiminden ve İslam beldelerindeki mevcut tüm rejimlerden beklenen de budur; zira onlar, sömürgecinin araçları ve hizmetkârlarıdırlar. Tıpkı geçtiğimiz 15 ay boyunca işlerin kontrolden çıkmamasını sağlamaya ve ümmetin ve ordularının Gazze’ye destek vermek için harekete geçmesini engellemeye hırs gösterdikleri gibi; bundan sonra da Trump’ın liderliği altında komploları geçirmeye, ihanetleri, tasfiye ve teslimiyet çözümlerini pazarlamaya hırs gösterecekler, aktif olacaklar, gidip gelecekler, sahneyi ve ekranları dolduracaklardır.

Allah, onurun ve izzetin ne anlama geldiğini bilmeyen suçlu yöneticileri kahretsin.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Müh. Bahir Salih

Devamını oku...

Juba Olayları Ve Hilafetin Yıkılışının Trajedisi!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Juba Olayları Ve Hilafetin Yıkılışının Trajedisi!

Haber:

16/01/2025 Perşembe günü, Güney Sudan’ın başkenti Juba’da öfkeli protestolar patlak verdi; zira Güney Sudanlılar, Sudanlıları ve dükkanlarını hedef alarak yangınlar çıkardı ve dükkanları kırıp parçaladılar; bu arada Sudanlılar arasında yaralananlar olduğu bildirildi. Yerel kaynaklar et-Tagyir gazetesine, protestoların, Sudan ordusunun bölgeye girmesinin ardından el-Cezira eyaletindeki Kanabi köylerinde güneylilerin öldürülmesiyle bağlantılı olduğunu söyledi.

Yorum:

Sudan halkı, kendileri için hiçbir faydası olmayan ülkelerindeki savaşın alevlerinden kaçarak güvenlik, emniyet ve istikrar umuduyla göç, yerinden edilme ve sığınma gibi zorluklara ve acılara katlandılar... Dolayısıyla hiçbir müdahalelerinin olmadığı bir gerçeklikte bir kez daha ölümle ve işkenceyle karşı karşıya kaldılar.

Bu acı olaylar, Hilafet devletlerinin yıkılmasından sonra Müslümanların göğsüne çöreklenen, tüm kardeşlik bağlarını koparan, kabilecilik, bölgecilik ve ırkçılığın egemen olduğu rejimler yüzünden Müslüman ülkelerin nasıl bir ceza ve işkence zindanına dönüştüğünü teyit etmektedir. İslam, bir mahkeme kararı olmaksızın, beyyine ve şahitlere dayalı açık bir suçlama olmadan veya renk ve ırk nedeniyle El-Cezire Kanabi'de gerçekleşen bu tür öldürme ve can alma eylemlerini haram kılmıştır. İslam’ın hükümlerinde asıl olan beraatı zimmet (kişinin suçsuzluğu) olup mahkeme kararı olmadan hiç kimse cezalandırılamaz.

Ayrıca İslam, askerlerin hakem, hasım ve yargıçlar olmaları için ellerinin serbest bırakılmasını ve bunu haram kılan şerî hükümlere uymadan soğukkanlılıkla insanları öldürme eyleminde bulunmalarını haram kılmıştır. Ayrıca İslam’a göre, insanların renkleri ya da bölgeleri nedeniyle saldırıya uğramaları, öldürülmeleri ya da mallarının tahrip edilmesi gibi Juba’da yaşanan olaylar da caiz değildir.

Öte yandan bu olaylar, Sudan’ın her iki bölgesindeki yetkililerin, insanları koruma ve onların güvenlik ve emniyetini sağlama konusundaki acziyetlerini de ortaya koymaktadır. Güvenlik ve silahlanmaya büyük paralar harcayan bu hükümetlerin, başlarına taş düşünceye kadar insanları hızlı bir şekilde korumaktan ve onları savunmaktan aciz kaldıklarını da ortaya koymaktadır.

Hilafetin yıkılmasıyla birlikte herhangi bir yerde onurlu bir şekilde yaşamın ve güvenlik duygusunun anlamını kaybettik; böylece insanlar artık her bir yerden felaket ve trajedilerin gelmesini bekler hale gelmişlerdir. Oysa bizler, tebaasından her bir ferdine tüm gücüyle karşılık veren bir devlete sahiptik; bakın işte bir kadın Medine pazarında çığlık attığında Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onu korumak için bir orduyu harekete geçirmişti; başka bir kadın Amuriye’de yardım çığlığı attığında Müslümanların Halifesi Mutasım icabet etmiş ve onu esaretten kurtarmıştı. Bu olaylar, İslam’ın ve Müslümanların devleti olan Hilafete ne kadar ihtiyacımız olduğunu vurgulamaktadır; zira Hilafet, akıl ve fikri sahibi olan herkes için hayati bir zorunluluk ve şeri bir farz olup onu kurmak için çalışmayan herkes günahkârdır. Nitekim Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: مَنْ مَاتَ وَلَيْسَ فِي عُنُقِهِ بَيْعَةٌ مَاتَ مِيتَةً جَاهِلِيَّةًKim de boynunda halifeye biat olmadan ölürse cahiliye ölümü ile ölür.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Cami (Ebu Eymen) - Sudan

Devamını oku...

Raşidi Hilafetin Yokluğunda Müslümanlar Birbirleriyle Savaşıyorlar!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Raşidi Hilafetin Yokluğunda Müslümanlar Birbirleriyle Savaşıyorlar!

Haber:

Pakistan Genelkurmay Başkanı General Asim Munir, Pakistan ile Afganistan arasındaki tek anlaşmazlık noktasının Afganistan’daki yasaklı olan Pakistan Talibanı’nın varlığı ve sınır ötesi saldırılar olduğunu belirtti.Genelkurmay Başkanına atfedilen bu açıklamaları Pakistan devlet televizyonu PTV aktardı vebu açıklamaların 14 Ocak 2025 Salı günü Peşaver’deki Hayber-Pahtunhva bölgesinde siyasetçilerle yapılan bir toplantı sırasında yapıldığını ifade etti. (Ajanslar)

Yorum:

Pakistan ve Afganistan arasındaki ilişkiler sürekli kötüye gidiyor. Pakistan, Afganistan’ı Tehrik-i Taliban Pakistan’a (TTP) karşı önlemler almamakla suçluyor. Bu hareket, Afganistan sınırındaki Hayber-Pahtunhva bölgesindeki güvenlik güçlerini düzenli olarak hedef almaktadır.Pakistan, Afganistan içinde Taliban’a ait olduğu iddia edilen sığınaklara çok sayıda hava saldırısı düzenlemiştir.Afganistan her hava saldırısından sonra sivillerin, kadınların ve çocukların öldürüldüğünü duyuruyor. Bu yüzden Afganistan ve Pakistan’daki Müslümanlar arasındaki nefret üst düzeydedir.27 Aralık 2024 tarihinde Pakistan silahlı kuvvetlerinin medya kanadı, 2024 yılında terörle mücadele operasyonlarında yaklaşık 400 Pakistan askerinin ve 900’den fazla aşiret savaşçısının öldürüldüğünü teyit etmiştir.

ABD askerleri 15 Ağustos 2021’de Afganistan’dan çekilip Afgan Talibanı Afganistan’ın kontrolünü ele geçirdiğinde, Pakistan ve Afganistan arasındaki ilişkilerin iyileşmesi için bir umut doğmuştu.Ancak Müslümanlar arasındaki iyi ilişkiler Amerika'nın çıkarına değildir.Bu yüzden Amerika, Müslümanların birbirleriyle savaşmasını istiyor ki böylece Hindistan Çin karşısında özgür ve Müslümanlar üzerinde egemen olabilsin. Nitekim Amerika ulus-devletlere dayalı bir dünya düzeni kurmuştur.Bu nedenle ulusal sınırların korunmasını emretmekte ve bunların ortadan kaldırılmasını yasaklamaktadır.İslam beldelerinin bölünmesini emretmekte ve tek bir devlet olarak birleşmelerini engellemektedir.Böylece H. 28 Recep 1342, M. 3 Mart 1924’te Osmanlı Hilafetinin yıkılmasından bu yana Müslümanlar ülkelerinin her yerinde birbirleriyle savaşırken, aynı zamanda Müslümanların başındaki yöneticiler de orduların Keşmir ve Filistin'i özgürleştirmesini engellemektedirler.

İslam beldelerinin yaşadığı hazin durum, kabilecilik çatışmasının ve İslami yönetimin olmadığı dönemdeki Evs ve Hazrec’in durumuna benzemektedir.Kabileler arası savaşlar bitmemiş ve Romalılar ve Perslerin olduğu büyük güçler dünyaya egemen olmuşlardı. Ancak Evs ve Hazrec kabilecilik çatışmasını terk edip İslam'ın yönetimine destek verdiler; böylece küfür güçlerine karşı tek bir güç haline geldiler ve Raşidi Hilafet döneminde Müslümanlar Romalılar ve Persler gibi büyük güçleri yenilgiye uğrattılar,sonra da dünyanın lider ülkesi haline geldiler. Bütün bunlar, Müslümanların milliyetçilik ve kabilecilik çatışmasını bırakıp Endonezya’dan Fas’a kadar bütün Müslümanlar için tek bir Raşid Halife nasbetmelerini beklemektedir.

Pakistan ve Afganistan Müslümanları ilk Raşid Halife Ebu Bekir Sıddık Radıyallahu Anh’ın hutbesini hatırlasınlar. İbn-i İshak’tan, Ebu Bekir Radıyallahu Anh’ın hutbesinde şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Müslümanlar için iki emirin olması caiz değildir; çünkü ne olursa olsun işleri ve hükümleri farklı olur, cemaatleri dağılır ve kendi aralarında anlaşmazlığa düşerler; böylece sünnet terk edilmiş, bidat ortaya çıkmış ve fitne büyümüş olur ki hiç kimsenin buna hakkı yoktur.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Şeyh Şehzad - Pakistan

Devamını oku...

Yangın Rüzgarları Hızında Siyasi Değişimler!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Yangın Rüzgarları Hızında Siyasi Değişimler!

Haber:

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan Cuma günü, atom enerjisi alanı da dahil olmak üzere ortak projeler üzerinde çalışmaya devam edeceklerini teyit ettiler; bu ise iki ülke arasında savunma iş birliğini de içeren stratejik ortaklık anlaşmasının imzalanması hazırlıkları kapsamında Moskova’da yapılan görüşmelerin bir parçasıdır.Bunun askeri bir ittifak olmadığı ve diğer ülkeleri hedef almadığı, aksine ortak güvenliği güçlendirmek ve insani değerleri korumak için olduğu vurgulanmıştır. (El Cezire Net, 17/01/2025)

Yorum:

Rusya ve İran arasında 17 Ocak 2025 tarihinde imzalanan Kapsamlı Stratejik Ortaklık Anlaşması, her iki ülkenin de Suriye’deki çatışmadan çıkmasının ardından ve ABD Başkanı Trump’ın görevi teslim almasından sadece üç gün önce imzalanmıştır.

İki ülke çatışmalarla dolu karmaşık bir geçmişi paylaşsa da, şu ana kadar aralarındaki işbirliği ve güvensizliğin arasını ayıran, özellikle Rusya-Ukrayna savaşı devam ederken her an çökebilecek veya devam edebilecek ince bir çizgidir; zira daha önce 2022 yılında İran’ın Şahin İHA’larını kullanmasının ardından Ukrayna’da ilerleme kaydeden Rusya, bugün bu İHA’ları kendi ülkesinde üretiyor ki İran’ın balistik füzelerini de unutmayalım; bu da Rusya’nın Ukrayna’ya karşı ezici bir saldırı başlatacağına işaret etmektedir.

Öte yandan İran’ın ABD ile kötü ilişkilerinin acısını çekmesinin ve büyük güç olarak imajını parlatmak için tırnaklarını çekmesinin ardından Rusya, özellikle İran iyi bir bölgesel ortak olarak kabul edilmesi nedeniyle bu anlaşmadan fayda sağlamaktadır.

İran açısından bu anlaşma, Esad’ın, İran’ın partisinin ve milislerinin bölgeden çıkmasının ardından Trump ve Yahudi varlığından duyduğu korkunun bir ifadesidir.Başka bir açıdan bakıldığında bu Rusya-İran anlaşmasının, Avrupa’yı, İran’dan elde etmeyi hayal ettiği enerjiden mahrum bıraktığını görüyoruz.Bu nedenle Avrupa bu anlaşmayı Ortadoğu ve Orta Asya’da nüfuz mücadelesine yönelik bir adım olarak görmektedir.Özellikle de böyle bir anlaşma Rusya ve İran’a yönelik uluslararası yaptırımları sona erdirebilir veya zayıflatabilir,bu iki ülkenin rollerinin artması Rusya’ya İran üzerinden Körfez ve Umman Denizi’nin sıcak sularına erişim ve Batı dışı yollardan enerji ihracatı imkanı sağlayabileceği gibi İran’a da Avrasya pazarlarına erişim imkanı verebilir.Bu ise bölgede bir sonraki ekonomik ve jeopolitik düzene meydan okuyabilir.

Amerika’nın dünya üzerindeki hegemonyası, bocalayan politikaları, yaşadığı krizler, kendisini harekete geçiren birçok çözülmemiş dosya ve Avrupa’yı tehdit etmekle ve Çin’i zayıflatmaya ve ona baskı uygulamaya çalışmakla meşgul olması nedeniyle açıkça zayıflıyor, bu nedenle de sona ermesine yardımcı olabilecek araçlar kullanıyor.

Aynı şekilde özellikle yangınlardan sonra onu bekleyen iç sorunlar ve bu yangınlar bittikten sonra yaşanacak sigorta sorunları olduğu gibi aynı zamanda kendisini ve para birimini tehdit eden küresel bir mali krizin de eşiğindedir.

Bu açgözlü ideolojinin çöküş zamanı yaklaşmakta olup ondan sonsuza dek kurtulmak için alternatif bir ideolojinin ortaya çıkması gerekmektedir ve İslam devinin uyanması ve uluslararası arenalarda yeniden yükselmesi için sahalar hazırdır.

Ey dünyanın her bir yerindeki Müslümanlar; saha, İslam ideolojisinin geri dönüşü için hazırdır; o halde Allah’ın şeriatını ikame etmek ve İslami hayatı yeniden başlatmak için çalışanlarla birlikte yürümek amacıyla harekete geçin; şüphesiz Allah nurunu tamamlayacaktır. Ancak bizler, iki seçenek arasındayız; ya değiştirilenlerden olacağız ya da değiştirenlerden olacağız. Nitekim bugün, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in devleti olan ilk devletin ortaya çıktığı günlere benziyor.O halde kollarınızı sıvayın ve içinizdeki güç ehlini harekete geçirin ki bizim izzetimiz olan Hilafeti bir an önce kuralım ve Allah’ın bizim hakkımızdaki şu kavlini gerçekleştirelim: وَكَانَ حَقّاً عَلَيْنَا نَصْرُ الْمُؤْمِنِينَİnanan kimselere yardım etmek Bize hak oldu.” [Rum 47]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Nebil Abdulkerim

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER