Çarşamba, 23 Zilkâde 1446 | 2025/05/21
Saat: 05:00:20 (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

SAYI 548 Çıktı - Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi El-Raye Gazetesi

 

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi

El-Raye Gazetesi Yeniden Yayında

 

Biz, Hizb-ut Tahrir Medya Ofisi olarak takipçilerimiz ve Merkezi Medya Bürosu Web Sayfası misafirlerimize, Hizb-ut Tahrir tarafından 1954 yılında başlatılan El-Raye Gazetesinin tekrar yayına başlatılmasını duyurmaktan gurur duyarız. Karanlık ve zorba rejimlerin baskısı sonucu haftalık yayınlanan gazete durdurulmuştu. Şimdi Hizb-ut Tahrir El-Raye Gazetesini Allah’ın izniyle tekrar başlatacaktır.

Devamını oku...

Hindistan ve Pakistan Arasındaki Askeri Olay Amerika'nın Avrasya'daki Stratejisine Nasıl Hizmet Etti?

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Hindistan ve Pakistan Arasındaki Askeri Olay
Amerika'nın Avrasya'daki Stratejisine Nasıl Hizmet Etti?

Giriş:

10 Mayıs 2025'te, ABD Başkanı Donald Trump, “Truth Social” platformu üzerinden Hindistan ve Pakistan arasında “tam ve hemen ateşkes” olduğunu ilan etti; bu açıklama, Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Başkan Yardımcısı Mike Pence'in öncülüğünde ABD'nin arabuluculuğuyla yapılan uzun görüşmelerin ardından gelmiş, anlaşma, Yeni Delhi saatiyle 17:00'da (GMT 11:30) yürürlüğe girecek.

1. Çatışmanın tarihsel arka planı

Keşmir çatışması: 1947'de Hint Yarımadası'nın bölünmesinden bu yana, iki ülke Keşmir bölgesini kontrol etme mücadelesi vermiş ve üç savaşın (1947, 1965, 1971) yanı sıra tekrarlanan sınır çatışmalarına sahne olmuştur.

Nükleer caydırıcılık doktrini: Hindistan ve Pakistan nükleer tersaneye sahip olup bu da her bir yerel askeri tırmanışın nükleer çatışmaya dönüşme riskini beraberinde getiriyor.

2. Son olaylar silsilesi

1. 22 Nisan 2025: Hindistan'ın Keşmir bölgesindeki Pahalgam kenti yakınlarında düzenlenen “terörist” saldırıda 25 Hint askeri ve bir Nepal vatandaşı hayatını kaybetti ve Hindistan, saldırıyı Pakistan İstihbarat Servisi'nin (ISI) desteklediği yönünde suçlamada bulundu.

2. Hindistan, cruise füzeleri ve insansız hava araçları kullanarak Pakistan toprakları içindeki "terörist altyapıya" karşı Sindoor Harekâtı başlattı.

3. 8-9 Mayıs gecesi: Pakistan, Hindistan'ın askeri tesislerini hedef aldığı Bunyan-un-Marsoos operasyonunu başlattı ve Yeni Delhi ise hava sahasını kapatarak tepki verdi ve yedek kuvvetleri çağırdı.

4- 10 Mayıs 2025: ABD'nin arabuluculuğu, Yeni Delhi saatiyle akşam saat 5'te acil ateşkesin ilan edilmesiyle sonuçlandı.

3. Amerika Birleşik Devletleri'nin ve arabulucu araçların rolü

Diplomatik arabuluculuk: Marco Rubio ve Başkan Yardımcısı Vance'in liderliğinde Hindistan ve Pakistan dışişleri bakanlarıyla ayrı ayrı telefon görüşmeleri yapıldı.

“Truth Social” üzerinden iletişim: Trump, kendi platformunu duyuru için kullandı, bu da mesajların formüle edilmesinde ve doğrudan Yeni Delhi ve İslamabad'daki kamuoyuna ulaştırılmasında bir esneklik sağladı.

Stratejik zamanlama: Açıklama, karşılıklı saldırıların üzerinden dört gün geçtikten sonra geldi ve bu da çatışmanın nükleer savaşa dönüşme riskini azalttı.

4. Amerika'nın çatışmadan elde ettiği kazançlar

1. Hindistan'ın konumunun güçlendirilmesi

Yeni Delhi, baskı altında bir disiplin ortaya koydu ve bu da, askeri ve uzay bilgilerinin paylaşımına yönelik COMCASA ve BECA anlaşmalarının hızlandırılmasını ve “Hint ve Pasifik Okyanusları”ndaki ortaklığının teyit edilmesini haklı çıkardı.

2. Pakistan-Çin ittifakının kontrolü

İslamabad'ın Pekin'e yönelik tarafsız olmayan tutumunu fırsat bilen Washington, krizi istismar ederek sınırlı askeri kanalları yeniden açtı (örneğin F-16 filosunun modernizasyonu) ve bu da Pakistan'ın Çin'e olan tam bağımlılığını azalttı.

İşte size bu ittifakın detayları:

Şubat 2025'te Trump yönetimi, Pakistan'ın F-16 savaş uçaklarının bakım programını desteklemek için 397 milyon dolarlık bir bütçe ayırdığını duyurdu ve bu uçakların kullanımına sıkı kısıtlamalar getirilerek bu uçakların yalnızca terörle mücadele ve isyan operasyonlarında kullanılması ve Hindistan ile herhangi bir çatışmada kullanılmaması şartı konuldu.

ABD desteğinin ayrıntıları:

a. Bakım ve güncelleme: ABD desteği, Pakistan'ın F-16 savaş uçaklarının, yapısal güvenliğin gerçekleşmesi de dahil olmak üzere kapsamlı bakımını, motor bakımı ve yazılım güncellemelerini içermektedir.

b. Sıkı denetim: Uçakların kullanımını gözetlemek ve Pakistan'ın konulan kısıtlamalara bağlılığını sağlamak için Amerikalı müteahhitlerden oluşan bir teknik güvenlik ekibi (TST) kuruldu.

c. Uygulanan kısıtlamalar: ABD'nin kısıtlamaları, uçakların yalnızca terörle mücadele ve isyan operasyonlarında kullanılması, Hindistan'a karşı kullanılmasının yasaklanması ve uçak ve ekipmanların altı ayda bir envanterinin çıkarılması gibi sıkı denetim önlemlerini içermektedir.

Jeopolitik boyutlar:

Bu adım, F-16 filosuna destek gibi sınırlı askeri iş birliği kanallarının yeniden açılması ve bu uçakların kullanımında sıkı kontrollerin uygulanması yoluyla Pakistan'ın Çin'e olan askeri bağımlılığını azaltmayı amaçlayan ABD stratejisinin bir parçası olarak gelmiştir.

3. İstihbarat bilgilerinin edinilmesi

Çatışma, Çin ve Pakistan'ın füzelerinin ve insansız hava araçlarının savaş alanında performansını test etme ve gelecekte Pekin ile olası bir çatışmaya karşı güç değerlendirmelerini güncelleme fırsatı sağlamıştır.

4. Uluslararası arabulucu rolünün vurgulanması

ABD'nin arabuluculuğu, Washington'u iki nükleer güç arasındaki çatışmayı yatıştırabilen “akil” bir taraf olarak ortaya çıkmasına imkân sağladı ve bu da onun küresel sistemdeki istikrarın garantörü olma konusundaki konumunu güçlendirdi.

5. Çin'i çevreleme stratejisinin desteklenmesi

Çin'i Avrasya'da kontrol altına alma stratejisinin bir parçası olarak bu olay, ABD, Hindistan, Japonya ve Avustralya arasındaki Dörtlü İttifak'ın (Quad) harekete geçirilmesine ve bunun sembolik manevralardan daha derin bir güvenlik uyumuna yükseltilmesine yol açtı.

Bölgesel ve uluslararası etkiler

İndus Su Anlaşması'nın askıya alınması: Pakistan ateşkesin ardından geçici askıya alma kararını kaldırdı, ancak gerginlik hayati önem taşıyan su anlaşmalarının kırılganlığını ortaya koymuştur.

Uluslararası tepkiler: Suudi Arabistan ve Türkiye gibi ülkeler Keşmir'deki terör saldırısını kınayıp itidal çağrısında bulunurken, Mısır ve Fas ABD'nin güvenliği sağlama çabalarını memnuniyetle karşıladı.

Nükleer denge: Kriz, nükleer caydırıcılığın ihlal edilmesinin tehlikesini bir kez daha ortaya koymuş ve büyük Avrupa ülkeleri, Güney Asya'da nükleer silahların yayılmasını önleme çabalarının yenilenmesi çağrısında bulunmuştur.

Sonuç ve şerî çözüm:

Meydana gelen olaylar, Avrasya'daki olayların ana yönünün, Müslümanların çıkarları veya istikrarları değil, Amerikan çıkarları olduğunu kanıtlamaktadır. Gerçek şerî çözüm, kâfir güçlerin arabuluculuğu ya da Müslümanların kaderini onların hesaplarına bağlamakla olmaz, bilakis Allah'ın şeriatını tam olarak tatbik edecek tek bir İslami varlığın kurulmasıyla olur.

Kitap ve sünnet üzere biat edilen bir İmamın liderliğindeki Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti, izzet ve iktidarı gerçekleştirmenin, ülkelerin kafirlerin hegemonyasından ve ajanların tiranlığından kurtulmasının yoludur.

Müslümanlara sarsılmaz bir izzeti garanti eden şerî, içtimai, siyasi, ekonomik ve akidevi çözüm işte budur.

هَـذَا بَلاَغٌ لِّلنَّاسِ وَلِيُنذَرُواْ بِهِ وَلِيَعْلَمُواْ أَنَّمَا هُوَ إِلَهٌ وَاحِدٌ وَلِيَذَّكَّرَ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ
İşte bu, bütün insanlara, bununla hem uyarılsınlar hem Allah’ın ancak bir tek ilah olduğunu bilsinler hem de akıl sahipleri öğüt alsınlar diye yapılmış bir bildirimdir.” [İbrahim 52]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Baha El- Hüseynî – Irak

Devamını oku...

Ne Umduk Ne Bulduk!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Ne Umduk Ne Bulduk!

Haber:

Irak'ın başkenti Bağdat'ta Cumartesi günü düzenlenen Arap zirvesinin sonuç bildirisinde, uluslararası toplum Gazze'deki kan dökülmesinin durdurulması için baskı yapmaya teşvik edildi ve Filistinlilerin her türlü sürgün ve yerinden edilmesine kesin olarak karşı olunduğu vurgulandı. (El Cezire Net)

Yorum:

Bağdat'ta düzenlenen Arap zirvesinden birkaç gün önce, efendileri Amerikan başkanı Körfez bölgesine geldi ve hiçbir yönetici ondan, Yahudilerin Gazze'ye yönelik savaşını durdurmasını istemeye cesaret edemedi, aksine bu ziyaret izzetli Gazze halkı için bir felaket oldu ve Yahudi varlığı masum Gazze halkını öldürmeye devam ederken hiç kimse parmağını dahi kıpırdatmadı.

Körfez ülkeleri tarafından Trump'a ödenen üç trilyon Doları aşan meblağlar, Suriye ve Gazze'yi yeniden inşa etmeye ve tüm Arap ülkelerinin borçlarını ödemeye yeterlidir ancak günümüzdeki mevcut yöneticilerimizin yaşadığı alçaklık ve bağlılıktan dolayı, sömürgeci Batı'yı razı etmek için bu ümmetin sahip olduğu şeyleri kullanıp israf ediyorlar ve onları razı etmek için bunu kurban olarak sunuyorlar.

Bu kanlı ve utanç verici olaydan birkaç gün sonra, utanç ve ahlak duygusundan yoksun Arap Zirvesi toplandı ve sonuç bildirisinde, Allah'ın hakkında bir sultan indirmediği kararları açıkladı ve bu kararların ilki, Filistin meselesini merkezi mesele haline getirmekti!Bu bir yalan ve iftiradır; çünkü Filistin halkı, tüm hain Arap yöneticilerinin gözü ve kulağı önünde yok edilirken, onlar bu suçlu varlığın yaptıklarına karşı çıkmak için kıllarını dahi kıpırdatmıyorlar ve halklarının Filistin'de olanlara öfkelerini göstermek için harekete geçmelerine de izin vermiyorlar.Bu yüzden Avrupa ve Batı sokakları harekete geçerken Müslüman ülkelerin sokakları ise Gazze halkına destek için harekete geçmiyor!Ayrıca her saniye öldürülen bu halka yardım gönderilmesi talebini bahane ettiler ancak kesinlikle tek bir somun ekmek bile girdirilmedi.

Bugünün yöneticilerimiz, ülkemizde Batı'nın işlerini gözeten kişilerdir;zira onlar, bizleri toplu ve tek tek öldürmesi için Batı'ya gerekli her şeyi temin ediyorlar ve Yahudi varlığını korumak ve kafir Batı'nın eksikliklerini gidermek için onlara destek veriyorlar.

Bundan, zirvenin üzerine odaklandığı ve sahiplerinin kendilerini yükümlü kıldığı şeyin, ümmet için zararlı ve yıkıcı olduğu sonucuna varıyoruz; zira Batı'ya boyun eğip yaptırımların kaldırılmasını tavsiye ettiler ve her bir başkana ayrı ayrı, iyi komşuluk ve başkalarının sorunlarına karışmama konusunda imalı sözler söylediler ve bütün bunlar özellikle Filistin halkına yönelikti.

Başımıza musallat olan bu yöneticiler bir araya gelip iyi bir şey yapmadan dağılıyorlar, bilakis ümmete zarar veriyorlar, ümmetin sorunlarını sömürgeci kâfirlere teslim ediyorlar; zira onlar, Allah'tan ve Allah'ın kullarından utanmayan hainler olup düşman onlardan korkmuyor, dostlar da onlara saygı duymuyor; dolayısıyla onlar düşmanlarını küçük düşürmeden önce kendilerini küçük düşürdüler.

Şimdi yöneticilerimizin itaat edip boyun eğdiklerini görüyoruz; çünkü onlar bu şekilde yetiştirildikleri için boyun eğmekten başka bir şey bilmiyorlar. Bu yüzden bizim görevimiz, bu yöneticileri kaldırıp atmak, işlerin dizginlerini yeniden ele geçirmek, Allah'ın şeriatını yeniden hakim kılmak ve çaba gösterenlerin çabası ve çalışanların çalışması sayesinde ortaya çıkma zamanının yakın olduğunu müjdelediğimiz Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti'ni kurmaktır.O halde onlarla tek bir el olun; zira fırsat bir kez gelir, bu yüzden onu değerlendirmek ve kervanı kaçırmamak için bugünden itibaren çalışmak gerekir; zira kafirleri dost edinip onlara güvenmek, zaman, onur ve izzet kaybından başka bir şey değildir.Dolayısıyla herkes kendi pozisyonuna göre hazırlıklı olsun ve Allah ve Rasulü için çalışmaya başlasın ki Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bize yönelik müjdesi gerçekleşsin ve Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti yeniden tesis edelim.

Bu kâfirler ise bugün çıkarları konusunda anlaşmazlığa düşmüş ve yapılarını yıkmış olsalar da ancak onlar, Allah'ın izniyle yakında kurulacak olan Raşidi Hilafet karşısında yeniden tek saf oluyorlar. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: كَيْفَ وَإِن يَظْهَرُوا عَلَيْكُمْ لاَ يَرْقُبُواْ فِيكُمْ إِلاًّ وَلاَ ذِمَّةً يُرْضُونَكُم بِأَفْوَاهِهِمْ وَتَأْبَى قُلُوبُهُمْ وَأَكْثَرُهُمْ فَاسِقُونَNasıl olabilir ki! Onlar size galip gelselerdi, sizin hakkınızda ne ahit, ne de antlaşma gözetirlerdi. Onlar ağızlarıyla sizi razı ediyorlar, halbuki kalpleri (buna) karşı çıkıyor. Çünkü onların çoğu yoldan çıkmışlardır.” [Tevbe 8]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Nebil Abdulkerim

Devamını oku...

Keşmir ve Filistin'i Kurtaracak Olan Sadece Raşidi Hilafettir!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Keşmir ve Filistin'i Kurtaracak Olan Sadece Raşidi Hilafettir!

Haber:

16 Mayıs 2025'te Başbakan Şahbaz Şerif, Hindistan'a, Keşmir de dahil olmak üzere anlaşmazlıkların çözümü ve terörle ortak mücadele için kapsamlı bir diyalog masasına oturmayı teklif etti ve Yeni Delhi'ye, iki komşu ülkenin geçmişte üç savaş yaşadığını ve bu savaşlardan halkların sadece acı çektiğini hatırlattı.(El-Fecr Gazetesi)

Yorum:

22 Nisan 2025'te işgal altındaki Keşmir'de 26 sivilin silahlı kişilerce öldürüldüğü Pahalgam olayının ardından, Hindistan'ın olayın arkasında Pakistan merkezli örgütlerin olduğu şeklindeki suçlamasından sonra Pakistan ve Hindistan sınırlı bir savaşa girdiler.Yaklaşık dört gün süren çatışmaların ardından, 7 Mayıs 2025 sabahı dünya büyük bir hava savaşına tanık oldu ve her iki tarafın 100'den fazla savaş uçağının katıldığı savaşta, Hindistan'a ait beş uçak düşürüldü ve bu uçakların arasında ünlü Fransız yapımı Rafale uçağı da bulunuyordu.Her iki taraf, Keşmir'deki kontrol hattında çatışmaya girdi ve birbirlerinin askeri tesislerini hedef aldılar.10 Mayıs Cumartesi günü, ABD Başkanı Trump, “ABD'nin arabuluculuğunda yapılan uzun görüşmelerin ardından, Hindistan ve Pakistan'ın tam ve hemen ateşkes üzerinde anlaştığını duyurmaktan memnuniyet duyarım” şeklinde bir tweet attı.

Bir kez daha Pakistan'daki ajan yöneticiler, Keşmir'i kurtarmak için altın bir fırsatı kaçırdılar.Allah'a hamd olsun Pakistan Silahlı Kuvvetleri Hindistan'ın saldırısına güçlü bir şekilde karşılık verdi.Ülkede coşkulu bir atmosfer vardı ve insanlar ordularını destekliyordu ve bu sefer kuvvetlerimizin Srinagar'ı kurtarana kadar durmayacağını umuyorduk.Ancak her zamanki gibi Amerika, işlerin korkak Hindistan'ın lehine gitmediğini görünce hemen müdahale etti ve ateşkes çağrısında bulundu. Pakistan'ın başındaki yöneticiler de sanki sabırsızlıkla bunu bekliyormuşçasına hemen kabul ettiler!

Şimdi Pakistan yöneticileri Hindistan'ı, Keşmir, İndus Su Anlaşması ve ortak terörle mücadele konularını içeren kapsamlı bir diyalog için müzakere masasına çağırıyor ve bölgede savaş istemediklerini, Modi'nin kabul etmesi durumunda Hindistan'a her konuda teslim olmaya hazır olduklarını göstermeye çalışıyorlar.

Bizim müzakereleri reddetmemiz gerekir; zira Keşmir üzerinde müzakere yapmak caiz değildir; çünkü Keşmir İslam toprağıdır ve kuvvetlerimizin bu toprakları cihad yoluyla kurtarması farzdır.Hiç kimse Hindistan'ın müzakereler yoluyla Keşmir'den vazgeçeceğini veya Pakistan'a daha fazla su vereceğini sanmasın, aksine Hindistan daha fazlasını almaya çalışacaktır.Peki Pakistan, nasıl olur da işgal altındaki Keşmir'de savaşan ve Hindistan tarafından terörist olarak nitelendirilen mücahitlere karşı Hindistan ile birlikte savaşabilir?!

Bu müzakere teklifi, Keşmir'den vazgeçmek ve Müslümanlara ihanet etmekten başka bir şey değildir. Bu teklif sadece Hindistan'ın çıkarlarına hizmet etmekte ve Amerika'nın çıkarlarını gerçekleştirmektedir.Keşmir meselesinin, Hindistan'ın Çin'i çevreleme stratejisinde merkezi bir rol oynaması için güçlü şekilde çözülmesi Amerika'nın çıkarınadır; nitekim Amerika, 5 Ağustos 2019'da Hindistan'ın Keşmir'i ilhak etmesine izin vererek ve Pakistan'ın yöneticilerinden oluşan ajanlarına Hindistan'a karşı herhangi bir askeri harekât yapmamalarını emrederek bu meseleyi çözmeye çalışmaktadır.Amerika, Keşmir'i ilhak edip Pakistan'ın Keşmir'den vazgeçmesini sağladıktan sonra, Keşmir ve Pakistan'daki Müslümanların Keşmir'in kurtuluşundan umudunu kesip gerçekliği kabul edeceklerini sanmıştır.Ancak bu gerçekleşmemiş, aksine Keşmir'deki özgürlük hareketi devam etmiştir.Bu nedenle Pakistan ile Hindistan arasında son zamanlarda tırmanan gerginlik yoluyla Amerika bu sorunu çözmek istiyor.

Allah'ın izniyle, Keşmir ve Pakistan'daki Müslümanlar bu müzakereleri açıkça reddedip silahlı güçlerinden Keşmir'i kurtarmak için cihat ilan etmelerini talep ederlerse, bu Amerikan planı başarısız olacaktır.

Mevcut liderliğin, Allah Subhanehu ve Teala'nın emirlerine itaat etmek yerine Amerika'ya boyun eğdiği için Keşmir'i kurtarmak için cihat ilan etmeyeceği açıkça ortadadır;bu nedenle Pakistanlı Müslümanlar, Pakistan Silahlı Kuvvetleri'nde görev yapan evlatlarından, Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafeti kurmak için Hizb-ut Tahrir'e nusret vermelerini talep etmeleri şer'an vaciptir.İşte o zaman orduları, Keşmir'i ve mübarek toprak Filistin'i kurtaracaktır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَابْتَغُواْ إِلَيهِ الْوَسِيلَةَ وَجَاهِدُواْ فِي سَبِيلِهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
Ey iman edenler! Allah’tan korkun. O’na yaklaşmaya vesile arayın ve O’nun yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz.” [Maide 35]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Şeyh Şehzad - Pakistan

Devamını oku...

Rohingyalıların Çektiği Acılar ve Müslümanların Başındaki Liderlerin İhmalkarlığı!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Rohingyalıların Çektiği Acılar ve Müslümanların Başındaki Liderlerin İhmalkarlığı!

Haber:

Birleşmiş Milletler, Hindistanlı yetkililerin Rohingyalı mültecilerin insanlık dışı yöntemlerle sınır dışı ettiği yönündeki raporların araştırılması çağrısında bulundu.İddialar, mültecilerin sadece can yelekleriyle Andaman Denizi'ne girmeye zorlanmalarını da içeriyor.Bu önlem, Pakistan ile gerginliğin tırmanmasının ortasında Müslüman azınlığa karşı yürütülen daha geniş çaplı kampanyanın bir parçasıdır.Birçok Rohingya ve Bengal mültecisi, yasal belgeleri olanlar da dahil olmak üzere sınır dışı edildiler.İnsan hakları grupları, gerekli olan yasal önlemlerin eksikliğini eleştiriyorlar.Bazı mülteciler Bangladeş sahil güvenlik güçleri tarafından kurtarılırken, diğerleri Myanmar'a döndüklerinde zulüm göreceklerinden korkuyor.Hindistan hükümeti bu iddialara bir yanıt vermedi. (New York Times)

Yorum:

Rohingya Müslümanlarının durumu, İslam ümmetinin zayıf evlatlarını korumadaki başarısızlığının trajik bir örneğidir.Rohingya Müslümanları, Myanmar rejimi tarafından toplu katliam, cinsel şiddet ve zorla yerinden edilme de dahil olmak üzere vahşi zulümlere maruz kalmıştır.Çektikleri sıkıntının şiddetine rağmen, Müslüman çoğunluğa sahip olan ülkelerin tepkisi büyük ölçüde yetersiz kalmıştır.Birçok lider, ümmetin toplumsal çıkarlarından ziyade ulusal çıkarlarını ön planda tutmuş, bu da Rohingya krizinin köklü nedenlerini çözmek için koordineli bir çalışmanın eksik kalmasına yol açmıştır.

Rohingyalıların acıları, müdahale etmek için gücü ve kaynakları olmasına rağmen bunu yapmamayı tercih eden Müslüman çoğunluğa sahip komşu ülkelerin kayıtsızlığı nedeniyle daha da ağırlaşmıştır.Bunun yerine Rohingyalıların maruz kaldığı sistematik zulmü çözmeyen sınırlı insani yardımlar sağlıyorlar.Bu sembolik yardım, mültecilerin uzun süredir devam eden acılarını hafifletmeye yönelik çok az şey yapmaktadır; zira mülteciler, belirsizlik durumunda kalmaya devam ediyorlar, evlerine geri dönemiyorlar ve kendilerini kabul eden ülkeler de onları hoş karşılamıyorlar.

Rohingya krizi ile Gazze'deki durum arasındaki benzerlik dikkat çekicidir.Zira her iki durumda da Müslümanlar, şiddetli zulme maruz kalırken, komşu ülkelerdeki kardeşleri de kayıtsız kalmaya devam etmektedir.Gazze halkı, Yahudi varlığının işgali, ablukası ve askeri saldırısından dolayı on yıllardır acı çekmektedir; buna rağmen İslam ülkelerinin tepkisi büyük ölçüde sembolik kalmıştır.Her ne kadar dayanışma ve insani yardımlar hakkında arızi ifadeler olsa da, işgali sona erdirmek ve Filistin halkının haklarını geri elde etmek için kesin açık bir çalışma görülmemektedir.

Rohingya ve Filistinlileri korumadaki başarısızlık, vahdet ve fiili liderlik gibi İslam ümmetinde daha geniş bir sorununun altını çiziyor.Ümmet, küresel işlere etki etme ve kendini koruma konusunda muazzam bir potansiyele sahip ancak bu potansiyeller, iç bölünmeler ve ulusal çıkarların toplumsal refahın önüne geçmesi nedeniyle heba olmaktadır.Müslümanların başındaki liderlerin, güçlerinin birlikte yattığını ve zayıf toplumları korumak için ahlaki ve dini bir vacipleri olduğunu idrak etmeleri gerekir.

Müslüman çoğunluğa sahip olan ülkelerin, sembolik jestlerin ötesine geçerek Rohingya ve Filistinlilerin karşı karşıya kaldığı zulmü çözmek için somut adımlar atmaları gerekir.Baskıcı rejimlere baskı yapmaya yönelik bu diplomatik çabalar, mültecilere güvenli sığınak sağlamayı ve onların davası için uluslararası desteği seferber etmeyi de içermektedir.Aynı zamanda ümmetin, ulusal gündemleri aşarak cemai çalışmaya öncelik vererek daha fazla birlik ve iş birliği için çalışması gerekir.

Rohingya ve Filistinlilerin sıkıntısı, İslam ümmeti için çalışmaya yönelik bir davet olup bu, ümmetin gücünün, evlatlarını koruma kabiliyetinde yattığını ve gerçek bir liderliğin, zulme karşı kararlılıkla çalışmak yoluyla ortaya çıktığını hatırlatmalıdır. Müslümanların başındaki liderlerin, artık bu meydan okumaya karşı koymalarının ve ümmetlerine karşı vaciplerini yerine getirmelerinin zamanı gelmiştir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdullah Asvar

Devamını oku...

Kendi Yıkımımızı Finanse Etmek!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Kendi Yıkımımızı Finanse Etmek!

Haber:

Trump, Suriye'ye ve Ortadoğu'yu sallayacak bir başkana dönüşen cihatçısına kucak açtı. (CNN)

Yorum:

Trump, Amerika'nın bir zamanlar terörist olarak nitelendirdiği Suriye'nin yeni başkanı Ahmed eş-Şara ile bir araya geldi. Ancak şimdi takım elbise giymiş bir şekilde Trump ve Muhammed bin Selman'ın yanında durmuş kameralar flaşları patlarken tokalaşıyor.

İslam beldelerinin yöneticileri, boyun eğme tavırları konusunda herhangi bir utanç duymadılar; zira Gazze'ye bombaların yağdırılmasına yeşil ışık yakan suçluyu karşıladılar, ona gülümsediler ve onunla anlaşmalar imzaladılar.

Trump, bir iş adamı gibi hareket ederek, Suudi Arabistan'a 142 milyar Dolar değerinde silahlar, Katar'a 1,2 trilyon Dolar değerinde ekonomik paket ve belki de başkanlık uçağının yerine hediye olarak verilecek lüks bir Boeing uçağı gibi ihanetle dolu anlaşmalar imzaladı. Peki bunun karşılığında ne verildi? ABD'nin Suriye'ye uyguladığı yaptırımlar kaldırıldı; bu da Ahmed eş-Şara ve Suriye'nin servetini yeni bir hedef haline getirdi.

Bizler, kendi yıkımını finanse eden bir ümmetiz! Zira servetlerimiz tüketildi ve silahlara dönüştü. Şehirlerimizi yıkan bombalar, kendi kaynaklarımızla satın alındı. Dolayısıyla bu yöneticiler, bizim yıkımımızı sağladılar. Zira onlar, ordularımızı zincire vuruyorlar, ilerlememizi engelliyorlar ve servetlerimizi yağmalıyorlar. Bu yüzden onlar tarafsız değillerdir, aksine tamamen ortaktırlar ve bizim ölümümüzü ve yıkımımızı istiyorlar.

Bu rejimler, sömürgeci kâfir Batı'ya boyun eğmekte ve onun çıkarlarına hizmet etmektedir. Eğer ümmet ayağa kalkıp bu rejimleri yıkmaz ve tüm Müslümanlar için gerçek bir hayat sistemi olarak Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurmazsa, tiranlar tebessüm edip ölülerimizi sessizce toprağa gömerken bu kâbus içinde sıkışıp kalmaya devam edeceğiz ve servetlerimizin yıkımımız için kullanılmasını izleyeceğiz!

وَلَا تَرْكَنُوٓاْ إِلَى ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ فَتَمَسَّكُمُ ٱلنَّارُ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ مِنْ أَوْلِيَآءَ ثُمَّ لَا تُنصَرُونَ
Zalimlere meyletmeyin. Yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur, sonra yardım da göremezsiniz.” [Hud 113]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Heysem İbn Sabit - Amerika

Devamını oku...

Olaylar, Gerçekleri Ortaya Çıkarıp İfşa Ediyor!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Olaylar, Gerçekleri Ortaya Çıkarıp İfşa Ediyor!

Haber:

ABD Başkanı Donald Trump Çarşamba günü, Riyad'da iki ülke arasında 25 yıl sonra ilk kez gerçekleşen görüşmenin ardından Suriye'nin geçici başkanı Ahmed eş-Şara'nın, Yahudi varlığıyla normalleşme konusunda olumlu bir tavır sergilediğini söyledi.Trump, Suudi Arabistan'ın başkentinden Doha'ya giderken başkanlık uçağında gazetecilere şunları söyledi: “Ona, umarım işler istikrara kavuştuğunda İbrahim Anlaşması'na katılırsınız' dedim. O da 'Evet' dedi. Ancak önlerinde yapacakları çok iş var.” (Emirates Today, uyarlanmıştır)

Yorum:

Birincisi: Trump ile Ahmed eş-Şara arasındaki görüşme sona erer ermez, onun grupları onu, görüşmeyi ve alınacak kararları savunmaya başlamış olup bu kararlar arasında, İsra ve Mirac topraklarını gasp eden Yahudi varlığıyla normalleşme de vardır ve bu kararların gerekçeleri, iğrenç ve alçakça bir düzeye ulaşmış olup cevap verme düzeyine bile çıkmamış, bilakis bu adamın önceden tehlikeli ve büyük bir rol için hazırlandığını ve istihbaratın onu yakından takip ettiğini açıkça ortaya koymuştur (ki ABD'nin özel temsilcisi James Jeffrey, eş-Şara'nın Colani iken ABD'nin onunla eski bir ilişkisi olduğunu ve ABD'nin onu Beşar Esad'dan koruduğunu açıklamıştır! Suriye Gözlemevi)

Burada konu Ahmed eş-Şara değildir, aksine onun etrafındaki bazı kişilerin, sultanın alimlerinin suç sahibi olan herkesi haklı çıkardıkları gibi onun tutum ve açıklamalarını haklı çıkarması, konuşmanın Kudüs'ün kurtarılmasından Yahudilerle normalleşmeye intikal etmesi, İdlib ve Hama'da güvenlik güçlerinin, Arap uyruklu yabancı cihatçıları hedef alarak, Colani'nin kendisini tanıması karşılığında Trump'ın taleplerini ne kadar hızlı yerine getirdiğini dünyaya kanıtlamak için harekete geçmesi ve birçok kaynakların, Colani ve çetesinin, Yahudi varlığının şahsiyetleriyle birçok görüşmeler yaptığını ve büyük tavizler verdiğini ve vereceğini bildirmesidir.

İkincisi:Ey mücahitler, ilkelerden haram olan maslahatlara intikal etmek caiz midir?Şeriatla hükmetmeyi terk etmek caiz midir?!Sizinle aynı siperde savaşan mücahitler ve savaşçılara karşı savaşmak caiz midir?Düşmanla görüşmek ve onun taleplerini yerine getirmek caiz midir? Küçük etnik gruplara yetkiler verilmesi, bölgeleri yönetmesi ve kamu mallarını satması caiz midir?

Allah için size soruyorum; hangi yüzle Allah'ın huzuruna çıkacaksınız ve hangi yüzle silah arkadaşlarınızı ve mücahitleri tutuklayacaksınız?!O halde neden suçlu ve hain Beşar rejimine karşı ayaklandınız ve sonra gelip onun işlemediği ya da açıklamadığı şeyleri işlediniz?

Üçüncüsü: Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ الَّذِي آتَيْنَاهُ آيَاتِنَا فَانْسَلَخَ مِنْهَاOnlara (Yahudilere), kendisine ayetlerimizden verdiğimiz ve fakat onlardan sıyrılıp çıkan kimsenin haberini oku.” [Araf 175] Ve Allahu Teala’nın şu kavline kadar: وَمَن يُضْلِلْ فَأُولَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَKimleri de saptırırsa, işte onlar, ziyana uğrayanların ta kendileridir.” [Araf 178]İbnü'l-Kayyim Rahimehullah, bu misale ilişkin olarak şu faydalı ve güzel sözleri söylemiştir: “Bu örnekler Kuran'da ibret ve ders almak için verilmiş olup Allah bunun hakkında şöyle buyurmuştur: وَمَا يَعْقِلُهَا إِلَّا الْعَالِمُونَFakat onları ancak bilenler düşünüp anlayabilir.” [Ankabut 43]İlimle murat edilen amel, itibar ve ibret almaktır; eğer insan bilgi sahibi olup da bunu davranışlarında ve tavırlarında göstermez ve amellerinde de bir artışı olmazsa, bu onun hakkında bir eksiklik olur.Bundan daha da kötüsü, eğer alim, özellikle fitne zamanlarında değişir, dönüşür ve sıyrılır ve insanları saptırmaya, aldatmaya ve sahip olduğu ilmini insanları aldatmak ve saptırmak için kullanmaya başlarsa işte bu, olabilecek en kötü şeydir.” Yine İbnü'l-Kayyim Rahimehullahu Teala şöyle demiştir: “Subhanehu, kendisine kitap verilen, başkalarının engellediği ilmi öğrenen, onunla amel etmeyi terk edip hevasına uyan, Allah'ın gazabını rızasına, dünyasını ahiretine, yaratılmışı da Yaratıcısına tercihen kimseyi, hayvanların en aşağılığı olan, düşük bir konumu olan ve hırsı midesinden öteye geçmeyen köpeğe benzetmiştir…”

Dördüncüsü: Ey savaşçılar, Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: مَا نَهَيْتُكُمْ عَنْهُ فَاجْتَنِبُوهُ، وَمَا أَمَرْتُكُمْ بِهِ فَافْعَلُوا مِنْهُ مَا اسْتَطَعْتُمْ، فَإِنَّمَا أَهْلَكَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ كَثْرَةُ مَسَائِلِهِمْ، وَاخْتِلَافُهُمْ عَلَى أَنْبِيَائِهِمْSize herhangi bir şeyi yasakladığım zaman ondan kesinlikle sakınınız, bir şeyi emrettiğimde de onu, gücünüz yettiği ölçüde yerine getiriniz. Sizden önceki ümmetleri çok sual sormaları ve peygamberlerine muhalefet etmeleri helâk etti.” [Buhari ve Müslim]

O halde normalleşmeyi, davet taşıyıcılarını hapsetmeyi ve savaşçılardan kurtulmayı nasıl haklı çıkarabilirsiniz? Hangi yüzle Allah'ın ve ümmetinizin karşısına çıkacaksınız?!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdulhakim Abdullah

Devamını oku...

Trump ile Husiler Arasındaki Anlaşmayı, Suudi Arabistan ve Mısır Memnuniyetle Karşıladı!

  • Kategori Makaleler
  •   |  

Trump ile Husiler Arasındaki Anlaşmayı, Suudi Arabistan ve Mısır Memnuniyetle Karşıladı!

ABD Merkez Komutanlığı, 15 Mart 2025 tarihinde Husilere karşı savaş ilan etti; komutanlığa göre saldırılar, Husilerin Gazze'ye destek için ticari ve askeri gemilere düzenlediği saldırılar nedeniyle aylardır ticari seyrüseferin askıya alındığı Kızıldeniz'de güvenliği yeniden tesis etmeyi amaçlayan geniş çaplı bir operasyonun başlangıcı niteliğindedir.

6/5/2025 Salı günü, Yahudi varlığının savaş uçakları, 24 saat içinde ikinci kez Yemen'e saldırı düzenledi ve bir dizi hava saldırısıyla Sana Uluslararası Havalimanı ile başkent Sana'nın çevresindeki Henyaz, Zahban ve Asir bölgelerindeki üç elektrik santralini ve Sana'nın kuzeyindeki Amran Çimento Fabrikası'nı hedef aldı. Ayrıca 5 /5/2025 Pazartesi akşamı Hudeyde limanına ve Bacil çimento fabrikasına da birkaç hava saldırısı düzenlendi.

El-Arabi televizyonu, 7 Mayıs 2025 tarihinde, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Husilerle yapılan anlaşmaya Yahudi varlığının da dahil edildiğini söylediğini şöyle aktardı: Trump'ın ve Umman'ın açıklaması Kızıldeniz'deki seyrüseferle ilgilidir.

Amerika'nın Yemen'e savaş ilan ettikten sonraki iki ay boyunca, özellikle de sözde anlaşmanın ilan edilmesinden önceki son hafta içinde gerçekleştirdiği saldırılar, Amerika ile İran arasında yürütülen müzakerelerde İran'a baskı kartı olarak kullanmak amacıyla gerçekleştirilmiştir; zira Husiler, İran'ın bölgedeki kolları olup bu saldırılar Husi milisleri için ölümcül olmadı, aksine kamuoyunu kendi lehlerine çevirerek bundan faydalandılar. Amerika ise Babülmendep Boğazı'ndaki Husilerin eylemleri nedeniyle büyük sıkıntı yaşayan Avrupa'ya baskı yapmak için bu saldırılardan yararlandı.

Amerika'nın saldırılarından birkaç saat sonra, yani 6 Mayıs 2025'te Trump, “Operasyon başarıyla tamamlandı ve Husilerin gemileri ve deniz seyrüseferini tehdit etmesini durduracak bir anlaşma sağlanmasının ardından Yemen'e yönelik saldırılar derhal durdurulacaktır” demişti. (El Cezire TV)

Husilerin herhangi bir gemiye saldırmamayı derhal kabul ettiklerini belirten grubun resmi sözcüsü Muhammed Abdulselam, Trump'ın açıklamasının hemen ardından El Cezire kanalına yaptığı sesli açıklamada şunları söyledi: “Anlaşma, ABD gemilerinin füze saldırılarımızdan tamamen dışlanmasını içeriyor.” Ve grup, Amerikan gemilerinin önünde seyrüsefer tehdidinde bulunmama sözü verdi.

Trump, 28 Nisan 2025'te Sisi'ye, Amerikan gemilerinin Süveyş Kanalı'ndan ücretsiz geçişine izin vermesini emretti ve Sisi ise Trump'ın emrine, sanki Trump'ın Amerika'nın sömürgelerinde temsilci olarak çalışan birine verdiği bir emirmiş gibi herhangi bir tepki göstermedi, dolayısıyla Kızıldeniz, Babülmendep’ten Süveyş Kanalı'na kadar Amerika'nın kontrolü altına girmiş oldu. Bu, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin memnuniyeti ve Mısır'ın ise boyun eğmesiyle, Amerika'nın Tiran ve Sanafir adalarında iki üs inşa etmesine izin verilmesiyle eş zamanlı olarak gerçekleşmiştir; bu üslerin amacı, Amerikan ordusunun Süveyş Kanalı'nın güvenliğini üstlenmesi ve Gazze Şeridi'ne silah ve askeri teçhizat nakli için kullanılabilecek şüpheli gemilerin geçişini engellemektir!

Husilerin, deniz seyrüseferini engellemeden Gazze'ye destek vermesine gelince; bu, Amerika'ya bir zarar vermemiş, aksine Amerika'ya denizde güç kazandırmıştır; aynı zamanda Yahudilerin mübarek toprak Filistin'i işgaline de son vermemiştir. Bu anlaşma sayesinde İslam düşmanlarının bize yakın hedefleri etkisiz hale getirilmiş ve destekçilerin uzaktaki hedefleri hedef almasına izin verilmiştir!

Amerika ile Husiler arasındaki bu anlaşma, Husi'lerin, Birleşmiş Milletler'in zalim sözleşmelerine saygı duyan, kâfir uluslararası sistemle uyum içerisinde olan ve onun politikalarını memnun etmeye çalışan ve meşruiyetinin uluslararası olarak tanınması için hazırlık yapan ulusal vizyona sahip cumhuriyetçiler olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca grubun bazı liderleri, bu anlaşmanın Amerika'nın Sana'nın meşruiyetini tanıdığı anlamına geldiğini açıklamıştır. Peki Husilerin takipçilerinin, liderlerinin uluslararası sistemle özdeşleşme konusundaki tutumları hani nerede; oysa bu liderler, Amerika'ya ölüm, zafer İslam'ındır sloganıyla beyinlerimizi çatlatıyorlar ve kendilerinin Kur'an-i bir hareket olduğunu söylüyorlardı?

Başka bir bağlamda, İngiltere'nin ajanlarının, Geçiş Konseyi üyeleri tarafından yapılan çok sayıda açıklamayla Yahudilerle ilişkilerin normalleştirilmesi yönündeki isteklerini, ayrıca Kızıldeniz ve Babülmendep’de deniz seyrüseferini tehdit eden “Husi terör saldırılarından” korunmak amacıyla uluslararası sistemin kendilerine destek vermesini talep ettiklerini gözlemledik. Bu durum onları insanların gözünden düşürmekte olup bu tavizlere rağmen Amerika'nın rızasını kazanamayacaklar; çünkü Amerika, tavizleri ne kadar büyük olursa olsun, İngiltere'nin ajanlarına güvenmiyor. Bu yüzden Husi grubu, Umman'ın arabuluculuğuyla Amerika ile bir anlaşma yaparak Kızıldeniz'de barışı sağlama girişiminde bulundu ve yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Gelecekte, Kızıldeniz ve Babülmendep’teki Amerikan gemileri de dahil olmak üzere taraflardan herhangi biri, bir diğerini hedef almayacaktır."

Son olarak bu ümmetin muhlis evlatlarına diyoruz ki: Rabbimiz Azze ve Celle şöyle buyurmaktadır: وَلَا تَرْكَنُوٓاْ إِلَى ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ فَتَمَسَّكُمُ ٱلنَّارُ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ مِنْ أَوْلِيَآءَ ثُمَّ لَا تُنصَرُونَZalimlere meyletmeyin. Yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur, sonra yardım da göremezsiniz.” [Hud 113] Kızıldeniz'deki Amerikan çıkarlarını hedef almamak bizim için bir güvenlik anlamına gelmediği gibi kâfir güçleri birbirlerinden uzaklaştırmak anlamına da gelmez;zira Amerika, Yahudilerin nabzını attıran ana damardır ve eski başkanı Biden'ın lisanı ise şöyle demişti: “Eğer İsrail olmasaydı, mevcut olmasaydı onu icat etmemiz gerekirdi.” Yahudiler ise Kuran-ı Kerim'in nâssıyla Allah'ın en aşağılık yaratıklarıdır; zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ أَيْنَ مَا ثُقِفُواْ إِلاَّ بِحَبْلٍ مِّنْ اللهِ وَحَبْلٍ مِّنَ النَّاسِ“Onlar (Yahudiler) nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah'ın ahdine ve insanların (müminlerin) himayesine sığınmadıkça kendilerine zillet (damgası) vurulmuştur.” [Al-i İmran 112] Eğer Amerika'nın, Batı'nın ve Müslümanların başındaki ajan yöneticilerin ipi-himayesi olmasaydı, Yahudiler mücahitlerimizin karşısında bir ay bile dayanamazlardı. Yahudi varlığının can damarını kesmek, ona kesin bir darbe indirmek ve onu İslami topraklarımızdan söküp atmak isteyen bir kimse, öncelikle devletini, mücahitlerin kâfirlere açık hale gelmesini ve onların kolayca vurulmasını kolaylaştıran vatancılık ve demokratik anayasalar temelinde değil de hayatın her alanında İslam akidesi temelinde inşa etmeli, savaşı kesinlikle akide esasına göre hesaplamalı, elinden geldiğince kuvvet hazırlamalı ve hiçbir bedel bizi, Allah'ın dinini desteklemekten döndürmemelidir. يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْEy iman edenler! Eğer siz Allah'a (Allah'ın dinine) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı kaydırmaz/sizi sabit kılar.” [Muhammed 7]

Düşmanın ölümcül noktasını belirleyen ve onu öldürücü bir darbeyle şaşırtacak olan, halkına asla yalan söylemeyen ve sizleri Allah yolunda cihat etmeye davet edip teşvik eden bir liderlikle yardımlaşmaktır; zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ حَرِّضِ الْمُؤْمِنِينَ عَلَى الْقِتَالِ إِن يَكُن مِّنكُمْ عِشْرُونَ صَابِرُونَ يَغْلِبُواْ مِئَتَيْنِ وَإِن يَكُن مِّنكُم مِّئَةٌ يَغْلِبُواْ أَلْفاً مِّنَ الَّذِينَ كَفَرُواْ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لاَّ يَفْقَهُونَEy Peygamber! Müminleri savaşa teşvik et. Eğer sizden sabırlı yirmi kişi bulunursa, iki yüze (kâfire) galip gelirler. Eğer sizden yüz kişi olursa, kâfir olanlardan bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.” [Enfal 65]

Amerika'nın çıkarlarını bizim saldırılarımızın dışında tutmak, onun varlığını güçlendirir ve köklerini sağlamlaştırır; bu yüzden kâfirlerin bize yönelik gücünü kırmak, onların çıkarlarına saldırmayı bırakmakla değil, bilakis Rabbimiz Subhanehu'nun Rasulü Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e, ondan sonra da bize emrettiği gibi müminleri Allah yolunda cihat etmeye ve savaşmaya teşvik etmekle olur: فَقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللهِ لاَ تُكَلَّفُ إِلاَّ نَفْسَكَ وَحَرِّضِ الْمُؤْمِنِينَ عَسَى اللهُ أَن يَكُفَّ بَأْسَ الَّذِينَ كَفَرُواْ وَاللهُ أَشَدُّ بَأْساً وَأَشَدُّ تَنكِيلاًArtık Allah yolunda savaş. Sen, kendinden başkası (sebebiyle) sorumlu tutulmazsın. Müminleri de teşvik et. Umulur ki Allah kâfirlerin gücünü kırar (güçleriyle size zarar vermelerini önler). Allah'ın gücü daha çetin ve cezası daha şiddetlidir.” [Nisa 84] Bu ise herhangi bir savaş değildir, aksine Allah’ın kelimesini yüceltmek için olan bir savaştır; bu savaş ise, İslam’ı içeride kamil ve kapsamlı bir şekilde tatbik edecek ve hidayet ve rahmet risaletini Allah’ın kullarına emrettiği gibi davet ve cihat yoluyla dünyaya taşıyacak bir İmamın arkasında Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in devleti gibi bir devlet yoluyla olur.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Seyf Marzuk – Yemen

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER