Filistin Sağlık Bakanlığı, 20 Kasım 2024 tarihinde yaptığı açıklamada, işgal güçlerinin Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Beyt Lahiya’da bulunan Kemal Advan Hastanesi çevresindeki bir yerleşim alanına düzenlediği saldırıda yaklaşık 70 kişinin şehit olduğunu ve - kesin olmayan verilere göre de - 100’den fazla kişinin yaralandığını duyurdu. Lübnan Sağlık Bakanlığı, aynı gün çarşamba akşamı yaptığı açıklamada, “Düşmanın (İsrail) salı günü Lübnan’a düzenlediği hava saldırılarında 14 kişinin şehit olduğunu, 87 kişini de yaralandığını” bildirdi. Bakanlığa göre, bu ölü ve yaralılarla birlikte Yahudi varlığının Lübnan’a düzenlediği saldırılarında toplam şehit sayısı 3.558’e, yaralı sayısı ise 15.123’e yükseldi. Açıklamada, kadın ve çocuklardan oluşan kurban sayısının 902 ölü ve 4.008 yaralıya ulaştığı belirtildi. Resmi Suriye Haber Ajansı (SANA), çarşamba günü Yahudi hava saldırılarının Suriye’nin ortasında yer alan Tedmur şehrindeki çeşitli bölgeleri hedef aldığını, bu saldırılarda 36 kişinin öldüğünü ve 50’den fazla kişinin yaralandığını bildirdi.
Gazze’de, Lübnan’da ve Suriye’de artan şehit sayısı, bu topraklardaki ve diğer Müslüman ülkelerdeki halkların ortak bir düşmanla karşı karşıya olduklarını ortaya koyuyor. Şehitlerin büyük bir kısmını kadınlar ve çocuklar oluşturuyor. Dünya, tüm yüce değerleri öldüren bir sessizlik içinde bu olayları izlerken masum insanlar korkunç katliamlara maruz kalıyor. Şiddetli bombardıman nedeniyle sivil savunma ekipleri şehitlere ve yaralılara ulaşamıyor. Bu terörist varlık, mahalleleri, okulları, pazarları ve hastaneleri hedef alarak masumları yok etmeye devam ediyor. Gazze savaşının 412. gününün sabahında, çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 66 şehidin hayatını kaybettiği yeni bir katliam gerçekleştirdi.
Bu katliamlar, ümmetin ordularının şerefini, burada ve başka yerlerde dökülen Müslüman kanlarına olan duyarlılıklarını tetiklemedi mi? Hain ve korkak yöneticilerin yüzüstü bıraktığı kadınların feryatları, çocukların ağlayışları ve yardım çığlıklarını neden kimse duymuyor? Allah’ın insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet olması için seçtiği böyle bir ümmetin böylesi bir zillet ve zülle razı olması ne kadar garip!
Ey İslam ümmetinin orduları! Kardeşlerinizin, evlatlarınızın ve kadınlarınızın başına gelenler karşısında neredesiniz? Şerefinizin ayaklar altına alınmasını, kutsal değerlerinizin çiğnenmesini ve buluntu bu gayrimeşru varlığın ümmetinizi bir bir yok etmesini kabul mu ediyorsunuz?
Ey İslam ümmetinin âlimleri! Ey peygamberlerin varisleri! Ümmetinizin yaşadıklarına daha ne kadar sessiz kalacaksınız? Bu sessizlik ve korkaklığınız sizin için utanç verici değil mi? Kardeşlerinize yardım etmediğiniz için Allah tarafından sorguya çekileceğinizi unuttunuz mu, yoksa bilerek mi görmezden geliyorsunuz? Gayrimüslim âlimler bile Yahudilerin soykırımı karşısında harekete geçmiştir. Peki hala siz niye harekete geçmiyorsunuz? İtalyan genetik bilimci Paola Manduca’nın başkanlığında 15 tıp uzmanından oluşan bir ekip, cani varlığın bir yılı aşkın bir süredir Gazze Şeridi’nde işlediği soykırıma karşı küresel sessizliği kırmak amacıyla Gazze’deki Soykırımı Kınama ve Gereken Adımların Atılması” başlıklı acil bir çağrı yayınladı. Ekip, “Bu duruma karşı sessiz kalmayı tercih eden sağlık kuruluşlarının, Gazze’de işlenen suçlara ortak olacağını” vurguladı.
Ey ümmetin bilginleri! Neredesiniz? Bu habis uru kökünden söküp atarak eski sağlığına kavuşturacak ve yeniden insanlık için çıkarılmış en hayırlı ümmet yapacak çözüme rehberlik etmede ümmetinize öncü olmanız gerekmez mi? Kendinize sessiz şeytanlar olmayı yakıştırıyor musunuz? Üzerinizdeki zilletin tozunu silkeleyin, hak sözün her yere yankılanmasını sağlayın, ordulardaki çocuklarınızı teşvik edin, onlara dinlerine ve ümmetlerine olan sorumluluklarını hatırlatın ki hemen bu sorumluluklarını yerine getirsinler.
Durum oldukça ciddi; kınamalar, protestolar veya yardımlar bu terörist varlığı durduramaz... Ajan ve hain yöneticilerin tahtlarını devirmek ve yenilmez olduğunu sanan orduyla yüzleşmek üzere orduların kışlalarından çıkması şarttır. Dünya, bu ordunun küçük bir grup mücahit karşısında korktuğunu gördü. Savaşmak için tek bir bayrak altında birleşen bir ordu karşısında bir saat bile dayanamaz.
Ey İslam ümmetinin âlimleri, orduları ve samimi evlatları! Allah, zafer ve yeryüzünde üstünlük vaat etmiştir. Bu vaadi gerçekleştirmek için Rabbinizin sizi kullanmasına vesile olun ki hem dünyada hem de ahirette kurtuluşa eresiniz, İslam ve Müslümanların izzetine tanık olasınız.
مَن كَانَ يُرِيدُ الْعِزَّةَ فَلِلَّهِ الْعِزَّةُ جَمِيعاً إِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ وَالْعَمَلُ الصَّالِحُ يَرْفَعُهُ وَالَّذِينَ يَمْكُرُونَ السَّيِّئَاتِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَمَكْرُ أُولَئِكَ هُوَ يَبُورُ“Kim izzet ve şeref istiyor idiyse, bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi Allah’ındır. O’na ancak güzel sözler yükselir (ulaşır). Onları da Allah’a amel-i Salih ulaştırır. Kötülüklerle tuzak kuranlara gelince, onlar için çetin bir azap vardır ve onların tuzağı bozulur.” [Fatır 10]