Perşembe, 30 1447 | 2025/06/26
Saat: 02:10:42 (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

““İsrail”in Kurulmasından Sonra Birleşik Bir Arap Dünyasıyla Karşılaştık, Biz de Onu Zamanla Parçaladık”

Netanyahu, bu ifadelerle hem kendi halkına hem de uluslararası kamuoyuna seslenmekte, sanki büyük bir şey başarmış gibi övünmektedir. Tipik bir Siyonist aldatmacasıdır! Hiç yapmadığı şeyleri yapmış gibi göstererek, her zamanki gibi yalan söylemekte ve iftira atmaktadır! Çünkü, gazaba uğramışların yapay varlığı daha ortada yokken ve Hilâfet Devleti daha yıkılmamışken “Arap dünyası” diye bir şey yoktu; Aksine tek bir devletin çatısı altında toplanmış tek bir ümmet vardı. Sen mi böldün bu ümmeti? Asla! Seni hile ve desiseyle yetiştiren efendilerin böldü! O efendilerin ki, bu ümmetle asırlar boyu savaşmış, onun satvetini tatmış ve başkentlerinin birbiri ardına düştüğüne şahit olmuşlardır. Konstantiniyye fethedilmiştir, Roma’nın da sırası gelmişti. Ama Allah’ın takdiri, onu yeni bir fetih için saklamıştır. Allah’ın izniyle o gün gelecektir.

Batı’daki efendilerin, bir zamanlar karşılarında tek parça bir İslam dünyası olduğunu ve onun gücünün nereden geldiğini çok iyi biliyorlardı. Sonra, İslam ümmetinin bir anlık dalgınlığından ve zayıflığından faydalanarak, insanların zihinlerine ve kalplerine sızdılar. Aralarına fitne tohumları ekip milliyetçilik ve ulusalcılık ateşini körüklediler: ‘Bu Arap, şu Türk’, ‘bu Kürt, şu Berberi’ diyerek ayrımcılık yaptılar. Bölünme çağrılarını, dinin ve İslam kardeşliğinin önüne geçirdiler. Sonuç olarak ümmetimizin birliğini paramparça ettiler ve tek bir vücuda saplanmış bir neşter gibi, o meşum Balfour Deklarasyonu’nu da doğuran Sykes-Picot Anlaşması’yla topraklarımızı paramparça ettiler.

İslam ümmetinin birliği, bize hayal ürünü sınırlar ve ayrılıkçı bayraklar dayattıkları gün parçalanmıştır. Sonra bize, bu sınırları ve vatanları kutsamamız gerektiğini söylediler. İşte o zaman, sizin habis nutfenizi hile ve melanet rahmine yerleştirdiler. Gözünde bir köpek kadar bile değerli olmadığınız Batı sizi yeryüzünün dört bir yanından toplayıp kutsal toprağa yerleştirdi. Siz doğduğunuzda, Batı bizim topraklarımızda egemen olmuş, çıkarlarını korumak için başımıza hain yöneticiler dikmişti. Sonra sizi, topraklarımızdaki ileri karakolu yaptılar ve birliğimizi parçalamak için bir hançer gibi böğrümüze sapladılar. Kısacası siz, Batı’nın kurduğu ve sizin gibi gayrimeşru bir yapıya yakışan piyon rejimlerin kucağında doğdunuz. Dolayısıyla ümmetin bölünmesiyle sizin varlığınız, bir madalyonun iki yüzü gibidir.

Sonrasında ise Batı, piyon yöneticilerin ve hain Filistin Kurtuluş Örgütü’nün de yardımıyla sizin varlığınızı Mübarek Toprak Filistin’e yerleştirmeyi başardı. Şimdi de ihanet dolu barış anlaşmalarıyla bu duruma bir yasallık kazandırmaya çalışıyor.

Evet, Filistin’i ancak ümmeti parçaladıktan sonra alabildiniz. Evet, şu anda Gazze’yi, Lübnan’ı, Suriye’yi, Yemen’i ve İran’ı bombalıyorsunuz. Bu bölünmüşlük size hizmet ediyor; halkın duyarsızlığı ve yardımların kesilmesi gücünüze güç katıyor. Ve tabii tüm bunları, sizi bu topraklara yerleştirenlerin desteği, koruması ve silahı olmadan asla yapamazdınız. Ama bütün bunlara rağmen bugün biz, ümmetin sinesinde birliğin soluğunu duyuyoruz! Ve cihadın o kutlu manasının, çekilen çilenin tozu dumanı arasından yeniden şahlandığına tanık oluyoruz. Şüphesiz ki bugün İslam ümmeti, o kutlu birliğinin özlemiyle yanıp tutuşmaktadır! Zira artık zayıflığının sırrına ermiş, düşmanını tanımıştır. Şimdi tek ihtiyacı, onu parçalayan satılmış rejimleri alaşağı etmek için kenetlenmektir. Nasıl ki bu toprakları ümmetin zayıflığı ve bölünmüşlüğü sayesinde ele geçirdiyseniz, emin olun ki bu ümmet de sizi ve efendilerinizi kendi gücüyle ve birliğiyle buradan söküp atacaktır. Sonuçta siz, yakında esecek olan ümmet rüzgârının savurup yok edeceği bir toz zerresinden başka bir şey değilsiniz.

قُلْ هَلْ تَرَبَّصُونَ بِنَا إِلَّا إِحْدَى الْحُسْنَيَيْنِ وَنَحْنُ نَتَرَبَّصُ بِكُمْ أَنْ يُصِيبَكُمُ اللهُ بِعَذَابٍ مِنْ عِنْدِهِ أَوْ بِأَيْدِينَا فَتَرَبَّصُوا إِنَّا مَعَكُمْ مُتَرَبِّصُون “De ki: “Bizim için siz, (şehitlik veya zafer olmak üzere) ancak iki güzellikten birini bekleyebilirsiniz. Biz de, Allah’ın kendi katından veya bizim ellerimizle size ulaştıracağı bir azabı bekliyoruz. Haydi bekleyedurun. Şüphesiz biz de sizinle birlikte beklemekteyiz.” [Tevbe 52]

إِنَّ اللهَ بَالِغُ أَمْرِهِ قَدْ جَعَلَ اللهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْراً“Allah, işinde galiptir. Allah her şey için bir kader tayin etmiştir.” [Talak 3]

Devamını oku...

Bir Dava Taşıyıcısının Vefat Duyurusu

Mebruk Bin Nasır

وَلَنَبْلُوَنَّكُم بِشَيْءٍ مِّنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِّنَ الْأَمْوَالِ وَالْأَنفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ

Muhakkak sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, canlardan, ürünlerden biraz eksiltmekle deneriz, sabredenleri müjdele.” [Bakara 155]

Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti, değerli üyelerinden Mebruk bin Nasır kardeşimizin 19 Haziran 2025 Perşembe günü fani dünyadan baki âleme göç ettiğini derin bir üzüntüyle duyurur. Merhum, zulmün ve istibdadın en zifiri karanlığında dahi Hizb’in saflarında bir meşale gibi parlayan gençlerindendi. Bu uğurda önce Burgiba, sonra da Bin Ali dönemlerinde hapis yattı. Hapis yıllarını büyük bir sabırla ve her şeyin karşılığını Allah’tan bekleyerek geçirdi. Zindan duvarları ardında dahi davasına olan sadakatini ve onu omuzlama sevdasını bir an bile yitirmedi. Hayatının son anına dek, Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet’e davet ederek, Rabbinin vaadine ve Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesine olan sarsılmaz imanıyla davasında sebat göstermiş ve bu hal üzere vefat etmiştir. Biz onun böyle olduğunu düşünüyoruz. Biz Allah’a karşı kimseyi temize çıkarmayız.

Allah’tan, Mebruk bin Nasır kardeşimizi Firdevs’i Ala cennetinde ağırlamasını; onu, Allah’ın nimet verdiği Peygamberler, Sıddıklar, şehitler ve Salihlerle birlikte eylemesini niyaz ederiz. Bunlar ne güzel dostturlar.

إِنَّا لِلَّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ

Biz şüphesiz Allaha aitiz ve şüphesiz Ona döneceğiz derler.” [Bakara 156]

Devamını oku...

Bir Dava Taşıyıcısının Vefat Duyurusu

Hasan El Nuveyr

مِنَ الْمُؤْمِنِينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللَّهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُم مَّن قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُم مَّن يَنتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلاً

“Müminlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir. Bir kısmı da beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.” [Ahzab 23]

Hizb-ut Tahrir / Tunus Vilayeti, davasının yiğit taşıyıcılarından Hasan En Nuveyr’in Rahman’ın rahmetine kavuştuğunu büyük bir teessürle duyurur. Merhum, uzun süredir devam eden bir hastalıkla mücadele ettikten sonra 24 Zilhicce 1446 / 20 Haziran 2025 Cuma günü hayata gözlerini yummuştur. Hastalığı bedenini zayıf düşürmüştür fakat Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet’i kurarak İslami hayatı yeniden başlatma davasındaki ne o sönmez meşalesini ne de çelikten azmini zayıflatabilmiştir.

Merhum Hasan En Nuveyr, et-Tahrir gazetesinin Genel Yayın Yönetmenliği görevini üstlenmişti. Allah rahmet eylesin, doğru bildiği sözden asla taviz vermez, Allah yolunda hiçbir kınayıcının kınamasından korkmazdı. Kaleminden dökülen makalelerle eşi benzeri görülmemiş bir duruş sergilemiş ve batılın zulmüne karşı hakkın kalkanı olmuştur. Son nefesine kadar çektiği amansız hastalıkta bile, zalime baş eğmeyen ve sessizlik çağında suskunluğa isyan eden o sadık kelimenin sarsılmaz ahdine vefalı kalmıştır.

Allah Subhânehu ve Teâlâ’dan, onu Salihler zümresi arasında kabul buyurmasını, derecesini ‘illiyyîn’e yüceltmesini, geride kalan kederli ailesine, yakınlarına, sevdiklerine ve dava arkadaşlarına sabır, metanet ve ecir ihsan etmesini niyaz ederiz.

إِنَّا لِلَّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ

“Biz şüphesiz Allah’a aitiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler.” [Bakara 156]

Devamını oku...

Yunus ve Tarık’ın Londra’da Vardığı Mutabakat, Amerikan Hegemonyasını ve Onun Baskıcı Laik Kapitalist Düzenini Ayakta Tutma Çabasından Başka Bir Şey Değildir

Londra’da ikamet eden geçici hükümetin başbakanı Dr. Yunus’un, 13 Haziran’da Londra’da BNP genel başkan yardımcısı Tarık Rahman’la siyasi bir uzlaşmaya varması kamuoyunda büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Çünkü ülke halkı, BNP iktidarının yolsuzluk ve kötü yönetimle anılan geçmişini unutmuş değildir. Yunus ve Tarık Rahman arasındaki bu siyasi anlaşma ve güç paylaşımı, aslında ABD’nin bölgeye yönelik sömürgeci projelerini hayata geçirme planının bir parçasıdır. Eski ABD büyükelçileri Dan Mozena, Bernicat ve Peter Hass’ın bu uzlaşmayı memnuniyetle karşıladıklarını ve destekledikleri kamuoyuna yansıdı. Basına yansıyan haberlere göre, BNP Dr. Yunus’tan cumhurbaşkanlığına aday olmasını da istemiştir. Zalim Hasina’nın devrilmesiyle Bangladeş halkı, Batılı kafir sömürgecilerin ve onların baskıcı kapitalist sisteminin boyunduruğundan kurtulma iradesini ortaya koymuştur. Bu bağlamda söz konusu siyasi uzlaşma, halkın beklentilerine ihanet anlamına gelmektedir.

Biz, Hizb-ut Tahrir olarak, geçici hükümeti ve tüm siyasi çevreleri açıkça uyarıyoruz: Bu Müslüman ülkenin evlatları, Kafir-Müşrik devletlerin egemenliğini tesis etmeye yönelik hiçbir tezgâha asla geçit vermeyecektir. Nefret edilen lider Hasina’nın devrilmesinden herkesin ders çıkarması gerekiyor. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

الَّذِينَ يَتَّخِذُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِن دُونِ الْمُؤْمِنِينَ أَيَبْتَغُونَ عِندَهُمُ الْعِزَّةَ فَإِنَّ الْعِزَّةَ للهِ جَمِيعاً“Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah’a aittir.” [Nisa 139] Dolayısıyla geçici hükümet, halkın gerçekten ne istediğini görmeli ve İslam’a, halkın çıkarlarına ve ülkenin bağımsızlığına dayalı bir siyasi uzlaşma ortamı sağlamalıdır. Ancak o zaman halkın umutları ve beklentileri gerçeğe dönüşecektir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ“Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” [Hucurat 10] Bu yüzden, halkın birlik ve bütünlüğünü sağlamak adına, aramızdaki ihtilafları geride bırakmalı ve gayrimüslim ve müşrik unsurların etkisini reddetmeliyiz.

Ey insanlar! On beş yıllık bir mücadelenin, direnişin ve sayısız fedakârlığın ardından, seküler-kapitalist sistemin bir ürünü olan zorba Hasina’yı tarihe gömdünüz. Ebu Hurayra’dan rivayet edildiğine göre Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

لَا يُلْدَغُ الْمُؤْمِنُ مِنْ جُحْرٍ وَاحِدٍ مَرَّتَيْنِ“Mümin bir delikten iki kez ısırılmaz.” [Buhari ve Müslim] Dolayısıyla, başta ABD olmak üzere Batı yanlısı iktidar elitleri arasında varılan siyasi uzlaşı ve iktidar paylaşımı manevralarıyla, seküler-kapitalist sistemin aynı açmazına ve tuzağına bir kez daha düşmemelisiniz. Sözde devlet reformu sirkini reddetmeli ve gerçek bir sistem değişiminde aktif rol almalıyız Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

ثُمَّ تَكُونُ مُلْكاً جَبْرِيَّةً فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللهُ أَنْ تَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ. ثُمَّ سَكَتَ “Daha sonra ceberut bir saltanat olacaktır. O da Allah’ın dilediği kadar devam edecektir. Ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldıracaktır. Sonra, Nübüvvet metodu üzere Hilafet olacaktır. Sonra sustu.” [Ahmed] Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in bu müjdesini gerçekleştirmek amacıyla Nübüvvet metodu üzere Hilâfet’i kurmak için siyasi bir birlik tesis etmeliyiz. İslam, Müslüman ümmetin çıkarları ve İslâm beldelerinin egemenliği ancak Allah’ın izniyle Hilâfet’in yeniden tesisiyle korunabilir.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا للهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal 24]

Devamını oku...

Yahudi Varlığı, Örümcek Yuvasının En Çürüğüdür!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Yahudi Varlığı, Örümcek Yuvasının En Çürüğüdür!

Haber:

Askeri ve stratejik uzman Albay Hatem Karim Al-Falahi, İran'ın Yahudilerin saldırısına yanıt olarak gelişmiş füzeler kullanmaya başladığını ve hedefine ulaşarak Yahudi varlığına büyük kayıplar verdirttiğini söyledi.İbrani medya organları, savaşın sekizinci gününde kullanılan İran füzelerinden birinin 26 küçük füze içeren bölünebilir bir savaş başlığı içerdiğini bildirdi.

Tel Aviv ile Tahran arasındaki savaşın sekizinci gününde, İran'ın füzeleri Yahudi varlığının kuzeyinden güneyine kadar birçok bölgeye düşmüş ve ciddi yaralanmalara ve büyük maddi hasara yol açmıştır; zira İbrani Kanal 7, İran'ın bu saldırıda yaklaşık 20 füze fırlattığını bildirdi.Hayfa Belediye Başkanı Yona Yahav, füzelerin düştüğü yerden yaptığı açıklamada, bombalamanın “iki stratejik noktayı” hedef aldığını doğruladı. (El Cezire Net, 20/06/2025)

Yorum:

Yahudi varlığının uzun zamandır övündüğü ve Orta Doğu bölgesindeki Amerikan savunma sistemlerine entegre edilen ve herhangi bir yerde hedeflere ve saldırı füzelerine karşı koymak için aralarındaki koordinasyonu sağlayan gelişmiş savunma sistemine ve ABD'nin siyasi ve istihbarat desteğine rağmen, onlarca füze Yahudi varlığına büyük maddi zarar vermiştir; bu da bize, Yahudi varlığının örümcek yuvasının en çürüğü olduğunu teyit etmektedir.

Evet, füzeleri ve insansız hava araçlarını önlemek için çok katmanlı bir ağ geliştirmek amacıyla yatırılan milyarlarca Dolar, Yahudi varlığını İran'ın saldırılarından korumak için yeterli olmamış ve bu demir kubbede ciddi boşluklar olduğunu ortaya çıkarmıştır; oysa İran, Yahudi varlığına karşı fiili bir savaşa girmemiş, aksine bu saldırıları, bir savunma biçimi ve maruz kaldığı saldırıya bir yanıt olarak değerlendirmiştir.

Peki seferber olan Müslüman ordularına karşı gerçek bir savaşa girdiğinde bu varlığın hali nice olur acaba?!

Öte yandan, Yeni Şafak gazetesinde yayınlanan bir habere göre, hava savunma sistemlerinin yetersizliği nedeniyle paniğe kapılan Yahudiler, varlıktan kaçmanın yollarını aramaya başladılar. Bu yüzden 13 Haziran'dan bu yana Yahudi hükümeti, havaalanlarını kapalı tuttuğu gibi sivil uçuşların varlıktan ayrılmasını engellemeye çalışmaktadır. Ayrıca yabancılar ve turistler hariç olmak üzere Yahudilerin varlıktan ayrılmasını yasaklayan bir kararname çıkarılmıştır. Buna karşılık medya organlarında Tel Aviv'in boşaltılmasına yönelik çağrılar artarken, çok sayıda Yahudi deniz yoluyla kaçmaya çalışmaktadır.

Peki seferber olan Müslüman ordularına karşı gerçek bir savaşa girdiğinde bu varlığın hali nice olur acaba?!

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Nezir İbn-i Salih – Tunus

Devamını oku...

Sudan'daki Savaş ve İstikrarlı Yıpratma Planının Uygulanması!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Sudan'daki Savaş ve İstikrarlı Yıpratma Planının Uygulanması!

Haber:

Sudan Tribune, 18/06/2025 tarihinde, “Çöl ve sınırlar savaşı, Sudan'ı alevlendiriyor ve dış müdahale korkularını artırıyor” başlıklı bir rapor yayınladı. Raporda şöyle geçti: "Hızlı Destek Güçleri’nin Cebel Uveynat bölgesini ve Sudan, Mısır ve Libya arasındaki stratejik sınır üçgenini kontrol etmesi, konuşlanma ve tedariklerin güvenliği açısından farklı bir yaklaşımı temsil ediyor."

Yorum:

Sudan'da ordu ile Hızlı Destek Güçleri arasında devam eden savaş, taraflardan herhangi biri kesin bir başarı elde edemeden üçüncü yılının üçüncü ayını tamamlamıştır. Aksine her iki tarafın da şüpheli ve dikkat çekici bir şekilde yeni bölgeleri ele geçirmek ve diğerlerinden çekilmek için rekabet ettiği açıktır.Tıpkı Hızlı Destek Güçlerinin Hartum'dan çekilmesi, ardından Nahud şehri ile Batı Kordofan'daki bir dizi şehrin ele geçirilmesi, ordunun gerek bu şehirlerden gerekse sonuncusu Sudan, Mısır ve Libya arasındaki stratejik sınır üçgeni olmak üzere bir dizi şehir ve eyaletten çekilmesi gibi.

Ancak Sudan halkının zihnine şöyle bir soru takılıp kalmıştır: Neden ordu liderleri bu savaşı bitirmek istemiyor?! Bunun dördüncü veya beşinci nesil savaşlarıyla ne ilgisi var?!

Bu savaşın, şüpheli çekilmeler ve ordu mensuplarının defalarca talep ettiği ancak özellikle Amerika ile bağlantılı liderlerin pek kulak asmadıkları dizginlerin gevşetilmemesiyle ortaya çıkan özel gündemleri olduğu tüm takipçiler için açık bir hale gelmiştir.

Çünkü savaş, eski başbakan Abdullah Hamduk liderliğindeki sivil güçlerin temsil ettiği İngilizlerin nüfuzunu kırmak için ABD'nin kirli planını, ardından da Darfur'da hızla yürütülen Sudan'ın bölünmesi projesini hedef almaktadır; Allah onların planlarını bozsun ve umutlarını boşa çıkarsın. Bütün bunlar, savaşın her türlü araç ve yöntemle alevlendirilip sürdürülmesi için ikna edici nedenler olmamasına rağmen savaşın süresinin uzamasını açıklıyor.Ancak Amerikan kara Harp Okuluna bağlı Araştırma Enstitüsü'nde askeri strateji uzmanı Profesör Max Manwaring, 2018 yılında NATO'nun ve Yahudi ordusunun üst düzey subaylarının davet edildiği ve YouTube'da yayınlanan bir konferansta bu konuyu dile getirmişti.

Zira bu konferans, Sudan'da siviller ve askerler arasında yaşanan çatışmayı ve ordu ile Hızlı Destek Güçleri arasındaki savaşı açığa çıkarmıştır.

Profesör Max, konferanstaki konuşmasına “Geleneksel savaş yöntemleri artık eskidi, yeni olan şey dördüncü nesil savaşıdır” diyerek başlamıştır!!

Yani kelimesi kelimesine şöyle demiştir: “Hedef, bir ulusun askeri kurumunu yıkmak veya askeri gücünü yok etmek değildir, aksine hedef, yavaş ama istikrarlı bir şekilde yıpratmak ve aşındırmaktır.Hedefimiz, düşmanı irademize boyun eğmeye zorlamaktır!” Ve şöyle eklemiştir: “Hedef istikrarı bozmaktır” ve “bu istikrarsızlık, düşman devletin vatandaşları tarafından başarısız bir devlet yaratmak amacıyla uygulanmaktadır.Bu süreç adım adım.. yavaşça ve sakin bir şekilde, düşman devletin vatandaşlarını kullanarak uygulanmaktadır. Yani düşmanınız bir ölü olarak uyanacaktır!..”

Bu konferansta en dikkat çeken şey şu ifadedir: “Yıpratma ve yavaşça aşındırma.”Zira şöyle diyor, “Bu tür savaşlarda ölü çocuklar veya yaşlılar görebilirsiniz, sakın telaşlanmayın!”

Ve şöyle diyor: "Yıpratma stratejisi, savaşı bir cepheden diğerine ve bir topraktan diğerine taşımak, düşman devletin tüm kapasitelerini aşamalı olarak tüketmek, “düşman devleti” her yönden yerel sırtlanlarla kuşatılmış çok sayıda cephede savaşmaya zorlamak, bir cepheyi ısıtıp diğerini sakinleştirmek, yani krizi çözmek değil, yönetmeye devam etmek anlamına gelmektedir." [Alıntı bitti]

Şu anda Sudan savaşında meydana gelen işte budur; zira bu savaşı yöneten sırtlanlar, tilkiler ve yılanlar, Amerikan gündemini gerçekleştirmek için bu savaşın bitmesini istemiyorlar; bunu da Amerikan ajanları olan ordu ve hızlı destek güçleri içindeki silahlı kuvvetlerin liderleri gerçekleştiriyor.

Ülkedeki bu kan kaybı, Sudan halkı bu suç ve felaket planın farkına varıp, bu ajanların elinden tutarak Amerika ve diğer sömürgeci ülkelerin nüfuzunu kırmadıkça durmayacaktır; bu da ancak Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti'nin kurulmasıyla mümkün olacaktır.Bu Sudan ordusu içindeki muhlis liderlerin görevi, ajanlara demir yumrukla vurmak ve içinde çıkış yolu ve kurtuluşun olduğu Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti'ni kurmak için ümmetin muhlis evlatlarına nusret vermektir. Nitekim İrbad bin Sariye’den, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: فَإِنَّهُ مَنْ يَعِشْ مِنْكُمْ فَسَيَرَى اخْتِلَافاً كَثِيراً، فَعَلَيْكُمْ بِسُنَّتِي، وَسُنَّةِ الْخُلَفَاءِ الرَّاشِدِينَ الْمَهْدِيِّينَ عَضُّوا عَلَيْهَا بِالنَّوَاجِذِÇünkü benden sonra sizden kim yaşarsa o, pek çok ihtilaflara şahid olacaktır. O zaman sünnetime ve doğru yolum üzerinde bulunan halifelerimin sünnetine sarılınız. Bu sünnetlere azı dişlerinizle sımsıkı sarılın.” [Ebu Davud ve Ahmed tahric etti]

Hilafetin kurulmasının vacip olup onun kurulmasını geciktirenin günahkâr olduğunun bilinmesi gerekir. Zira Abdullah İbn Ömer Radıyallahu Anh’dan, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: وَمَنْ مَاتَ وَلَيْسَ فِي عُنُقِهِ بَيْعَةٌ مَاتَ مِيتَةً جَاهِلِيَّةًKim boynunda biat halkası olmadan ölürse cahiliye ölümüyle ölmüş olur.” [Müslim tahric etti]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Muhammed Cami (Ebu Eymen) - Sudan

Devamını oku...

Erdoğan: Zaferin İran'ın Yanında Olacağından Eminiz

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Erdoğan: Zaferin İran'ın Yanında Olacağından Eminiz

Haber:

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yahudi varlığı tarafından başlatılan ve giderek tırmanan askeri çatışmada zaferin İran'ın olacağına... ve “Rüzgârın Netanyahu hükümetinin istediği yönün aksine esmesinin” beklendiğine dair iyimserliğini dile getirerek, Türkiye'nin bölgede, Sykes-Picot benzeri yeni bir komplonun kurulmasına izin vermeyeceğini vurguladı.(RT Arabic, 21/06/2025)

Yorum:

Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere Batı ülkelerin tamamı, Yahudi varlığını desteklemek için birleşmiş olup Amerika, Yahudilerin en büyük ve en güçlü destekçisidir; dolayısıyla şayet Amerika'nın desteği olmasaydı, Yahudi varlığı Gazze'ye saldırmaya asla cesaret edemezdi.İki gün önce Avrupa Birliği, Yahudilerin güvenliğine olan bağlılığını teyit eden bir bildiri yayınladı.Buna binaen ey Erdoğan, öncelikle senin İran'dan önce Gazze'yi desteklemek için ilerlemen ve çalışman gerekirdi; ancak senin, İran'ın ve İslam beldelerinin Gazze'de yaşanan katliam, yakma, yıkım ve sürgüne karşı sessiz kalması, bu varlığın suçlarını artırmasına neden olmuştur; çünkü kendisini caydıracak, terbiye edecek veya Gazze'nin intikamını alacak hiç kimseyi görmemektedir.

Sana diyoruz ki; ey Erdoğan, atasözünün de dediği gibi felaket hala devam etmektedir; yani Türkiye Yahudi varlığından uzak değildir, onu vurmanız için bir engel yoktur; çünkü Yahudi varlığı hayatını ve gücünü, başta Amerika olmak üzere Batı ülkelerine dayamıştır. Ne zamandan beri iyimser olmak savaşları bitirir oldu?! Şairin şu sözünü hiç işitmediniz mi: Kişi her istediğine ulaşamaz *** Rüzgarlar gemilerin istemediği şeyler getirir!

Ey Erdoğan, sana Müslüman Türk sultanlarını hatırlatırım; zira onların orduları Avrupa'nın kalbinde gezip dolaşırken Avrupa krallarının boyunlarını çiğneyip geçiyordu. Sana onlardan hangisini hatırlatayım ey Erdoğan: Kanuni Sultan Süleyman’ı mı, Muhammed Fatih’i mi yoksa İkinci Abdulhamid’i mi…? Sana hangi savaşları hatırlatayım; Mohaç Savaşı senin için yeterli değil mi? Eğer sen, İslam İşbirliği Teşkilatı'na veya Müslüman Türkiye halkına yalan söylüyorsan, aslında kendine de yalan söylüyorsun demektir.

Ey İslam ümmeti ve ey Türkiye’deki Müslümanlar: Bizim Filistin, Suriye, Lübnan, Irak ve İran'daki yenilgilerimizin tek bir nedeni vardır ki o da: bu ülkelerde işlenen katliamlara sessiz kalan hain ve ajan yöneticilerin varlığıdır.

Ey Müslümanlar tek çözüm, Allah Azze ve Celle'nin bize vaat ettiği ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in müjdelediği Raşidi Hilafetin yeniden kurulmasıdır; zira İslam beldeleri birleşip hayatın tüm işlerinde Allah'ın şeriatıyla hükmedilerek İslam beldeleri için işitip itaat etmek üzere biat edilen tek bir yönetici nasbedilmedikçe İslam ve Müslümanlar asla ayakta kalamayacaktır. Tıpkı Ebu Bekir Sıddık Radıyallahu Anh’ın şöyle dediği gibi: “Ben en hayırlınız olmadığım halde beni başınıza yönetici seçtiniz; Allah ve Rasulü’ne itaat ettiğim müddetçe bana itaat edin.” Dolayısıyla Ebu Bekir, mürtetlerle savaşmak için on orduyu seferber etmesinin yanı sıra Usame bin Zeyd’in ordusunu da Rumlarla savaşmak için göndermiştir. İşte bizim istediğimiz şey budur ey Müslümanlar. Şöyle buyuran Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem doğru söylemiştir: إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِİmam bir kalkandır, onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Muhammed Selim – Mübarek Toprak (Filistin)

Devamını oku...

Ey Erkekleri ve Ordularıyla İslam Ümmeti, Daha Ne Zamana Kadar?!

  • Kategori Haber ve Yorum
  •   |  

Haber-Yorum

Ey Erkekleri ve Ordularıyla İslam Ümmeti, Daha Ne Zamana Kadar?!

Haber:

Ürdün rejiminin, Hamza Beni İsa adlı bir gence saldırması ve onu Gazze ve halkına karşı duyarlılığı ve iyiliği emredip kötülükten nehyetmesi nedeniyle “terörizmle” suçlayarak ona gözünün oyulmasına yol açacak şekilde vahşice işkence etmesi…

Yorum:

“Bana karşı bir aslan, savaşta ise bir deve kuşu gibidir!” Bu, düşmanlarından güvende oldukları sürece cesur ve güçlü görünen ancak düşmanların tehlikesini hissettiklerinde korkup çekinenler için söylenen bir deyimdir; işte zamanın korkak yöneticilerinin alışkanlığıdır bu, zira onlar, halklarına karşı aslan gibi davranırlarken düşmanları tarafından aşağılandıklarında ise başlarını öne eğmektedirler.

Öncelikle kardeş Hamza'ya, Allah'ın izniyle cennette gözlerinin eski haline geri döneceğini müjdeliyoruz;zira bu durum, işkence, açlık, susuzluk ve sistematik öldürme gibi her türlü zulümlere maruz kalan yaralı Gazze halkının tamamı için geçerlidir. Hatta orada durum öyle bir noktaya geldi ki, un ve kendilerini besleyecek bir şeyler bulmak için toplanan insanlar, kurşun ve bombalarla avlanmaktadırlar… Sanki Gazze'de kıyamet kopmuş da bu katliamları durduracak bir çatı görünmüyor gibi.

Diyoruz ki: Allah Subhanehu ve Teala’nın ümmeti hakkındaki sünnetlerinden biri de imtihandır: وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْأَمْوَالِ وَالْأَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ * الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُمْ مُصِيبَةٌ قَالُوا إِنَّا لِلَّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ * أُولَئِكَ عَلَيْهِمْ صَلَوَاتٌ مِنْ رَبِّهِمْ وَرَحْمَةٌ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُهْتَدُونَAndolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. Sabredenleri müjdele! Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde, “Doğrusu biz Allah’a aidiz ve kuşkusuz O’na döneceğiz” derler. İşte Rablerinin lütufları ve rahmeti bunlar içindir ve işte doğru yola ulaşmış olanlar da bunlardır.” [Bakara 155-157] Ve Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ حَتَّى نَعْلَمَ الْمُجَاهِدِينَ مِنكُمْ وَالصَّابِرِينَ وَنَبْلُوَ أَخْبَارَكُمْAndolsun ki içinizden cihad edenlerle sabredenleri belirleyinceye ve haberlerinizi açıklayıncaya kadar sizi imtihan edeceğiz.” [Muhammed 31]

Allah Subhanehu ve Teala, eğer zayıflara yardım etmeyi dilerse, güçlüleri birbirleriyle meşgul eder ve böylece arasından zayıf birini çıkarır, o da ya onları kurtarır ya da onlara galip gelir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَلَوۡلَا دَفۡعُ ٱللَّهِ ٱلنَّاسَ بَعۡضَهُم بِبَعۡضٖ لَّفَسَدَتِ ٱلۡأَرۡضُ وَلَٰكِنَّ ٱللَّهَ ذُو فَضۡلٍ عَلَى ٱلۡعَٰلَمِينَEğer Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerleriyle savması olmasaydı elbette yeryüzü altüst olurdu. Lâkin Allah bütün insanlığa karşı lütuf ve kerem sahibidir.” [Bakara 251] İbn Abbas şöyle demiştir: Eğer Allah’ın, düşmanı, mümin askerlerle savması olmasaydı, müşrikler galip gelir, müminleri öldürür, ülkeyi ve camileri tahrip ederlerdi.

Bizler, Efendimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sünnetini takip ediyor ve kendimize Ahzab Savaşı'nı örnek alıyoruz;zira Allah, müminlerin samimi eğilimlerini ve kâfirlerin dünyevi taleplerine boyun eğmediklerini görünce, müminlere savaşta yardım etmiştir.Dolayısıyla sabır, metanet, bağlılık ve Allah'a karşı takva, başarı, kurtuluş ve zaferin anahtarıdır. Evet, Allah işitendir, görendir ve O Subhanehu o zalimleri gözetlemektedir.Ey Müslümanlar; Allah'a karşı sadık, Subhanehu'ya karşı muhlis olanların yanında yer alın, izzetli bir duruş sergileyin ve Allah'a güvenin; çünkü her kim Allah'a güvenirse, o zillete düşmez, sıkıntı çekmez, doğru yoldan sapmaz ve huzursuz olmaz.

Her kim izzete doğru yürür ve onu elde etmek için çalışırsa, Allah onunla beraberdir ve ona dünyada izzet elbisesini giydirdiği gibi ahirette de onun için büyük bir mükafat vardır.Ama her kim de düşmana, kâfire ve onun uşaklarına boyun eğmeye ve itaat etmeye rıza gösterirse, ona dünyada ve ahirette zillet elbisesi giydirmek Allah üzerindeki bir hak olur;başta onlara (düşmana, kâfire ve onun uşaklarına) ülkelerini açan, ABD başkanını karşılayan ve ona, kendi hakları olmayan, aksine mazlum ve ezilen İslam ümmetinin olan paraları yağmur gibi yağdıranlar olmak üzere başımızdaki yöneticilerin hali işte böyledir.Allah, bu Ruveybidaları, onların yolundan gidenleri ve onların izinden yürüyenleri mübarek kılmasın.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Raziye Abdullah

Devamını oku...
Bu RSS beslemesine abone ol

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER