Pazar, 22 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/24
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Ailenin İşlevsizleştirilmesine Yönelik Büyük Oyunlar (Bölüm 1): Kapitalizm Anneyi Küçük Düşürüyor

بسم الله الرحمن الرحيم

Ailenin İşlevsizleştirilmesine Yönelik Büyük Oyunlar
(Bölüm 1):

Kapitalizm Anneyi Küçük Düşürüyor

Eski ticaret yöntemleri köhneleşmiş ve geçersiz sayılıyor. Dijital ekonomi ise küresel ticareti istikrarsızlaştırıyor. Böylesi bir ortamda son zamanların tartışılan moda terimlerinden bir tanesi işlevselsizlik olmuştur. Ancak bu makalede işlevselsizlik kelimesi tam anlamıyla Batı'dan Doğu'ya milyonlarca aile birliğini tesiri altına alan ve insani felakete dönüşmüş olan bozulma ve kargaşayı kast etmektedir. Buna neden olan ise büyük oranda kapitalizmin kadını güçlendirme akımıdır. Muasır haliyle klasik feminizm kapitalizmin ekonomik nizamıyla evlenerek anneliğin işlevselsizleştiği yeni bir asrın doğmasına yol açmıştır. Bu sadece Müslüman kadınları etkisi altına almamış aynı zamanda gayri Müslim ülkelerdeki, bilhassa Batı'daki ve Asya-Pasifik bölgesindeki anneleri de kapana kıstırmıştır.

Bu makalenin ilk bölümü; bu işlevselsizliğin kapitalist iktisat sisteminin anneleri sömürerek göçün feministleştirilmesinden kaynaklandığını, böylece doğrudan on milyonlarca çocuğun terk edilmesine ve artan boşanma oranlarına etki ettiğini ele alacaktır. İkinci bölümde ise laik kapitalizmin fıtratından kaynaklanan liberalizmin ailelerin küçülmesine ve hatta nesli tükenmekte olan bir medeniyete yol açtığı incelenecektir.

Göçün Feministleştirilmesi: Annelik Üzerindeki Devasa Emperyalizm

Ortaya çıkışının ilk gününden itibaren kapitalizm sürekli kadınları hor görmüş ve onlara ucuz işçi veya üretim aracı muamelesi etmiştir. Kadına tayin edilen en yüksek rol iktisat diliyle tanımlanmaktadır - yani kapitalist şirketler için madde ve kazanç nasıl üretilir şeklindedir. Kapitalizmin bu şeytani amacı henüz ilk günlerinde kadının güçlendirilmesi sloganıyla boyalı feminist fikirlerle paketlenerek şirin gösterilmiştir.

Fakat bu işlevselsizlik çağında kapitalizmin gerçek yüzü gün geçtikçe daha çok ortaya çıkmaktadır. Hırsı ile anneleri, bilhassa ölümle cebelleşen kapitalizmin son pazar ümidi olarak gördüğü Asya-Pasifik bölgesindekileri, en ağır şekilde sömürmüştür. Bu bölge migrasyonda ağır feministleştirmeye maruz kalmıştır ki iktisadi büyüme için doyumsuz kapitalist emellerin kaçınılmaz bir sonucudur bu. Bu emeller Hillary Clinton'un 29 Haziran 2012'de APEC Kadın ve İktisat Forumu'nda yaptığı konuşmada apaçık vurgulanmıştır. Clinton şöyle demişti: "Kadınlar küresel işgücünün yüzde 40'ını, küresel tarım işgücünün yüzde 43'ünü ve dünyadaki üniversite öğrencilerinin yarısından fazlasını teşkil ediyor. Demek ki mantıklı sonuç: Kadınların ekonomik potansiyelini kısıtlamak her ülke için hazır paraya hayır demektir. Bu tamamen mantıksızdır, bilhassa hala ekonomik krizden çıkış yolu açmaya çalışırken."

Clinton'un sözleri kapitalist ülkelerin gerçek dürtüsünü açıkça ortaya koymaktadır ki kadınları feda etmeye vicdanları rahatça el vermektedir. Zira onlar kadını gelecek nesillerin annesi ve korunması gereken bir namus olarak değil sadece işçi ve ekonomik büyümenin motoru olarak görmektedirler. Kapitalizm anneleri kasten işçi, hatta alt-sınıf işçi seviyesine indirgeyerek aşağılamaktadır. ILO 2013 raporuna göre, 43 milyon kadın bakıcılık, aşçı, temizlikçi veya hizmetçi olarak çalıştırılıyor. Ve son 18 yılda ev hizmetlisi olarak istihdam edilenlerin sayısında 19 milyon kişiyle ciddi bir artışı yansıtmaktadır. Kendi ülkelerinde yoksulluktan ve yoksullara yardım bulunmamasından dolayı milyonlarca kadın kıt kanaat geçim sağlayabilmek için yuvasını ve çocuklarını terk etmeye zorlanıyor. Bu ev hizmetlilerinin çoğu İslam beldeleri dahil üçüncü dünya ülkelerinden geliyor. En çok Asya Pasifik (21,4 milyon), sonra Latin Amerika ve ardından 19,6 milyon ile Karayipler'den geliyorlar. Dünyanın her yanında faize dayalı finans modeli ve laissez-faire-laissez-passer (bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler) liberal prensibine dayalı serbest piyasa sistemi ile tatbik edilmekte olan kapitalizmden dolayı servet azınlıkların elinde birikmiş ve dolayısıyla İslam dünyasında ve üçüncü dünya ülkelerinde korkunç boyutta yoksulluk yayılmıştır. Bunun peşi sıra da ev hizmetlileri alanında yoğun ve şiddetli feministleştirme meydana gelerek kadınları sömürüye maruz bırakmıştır.

Geride Kalan On Milyonlarca Çocuk

Kapitalizmin aç gözlülüğü ile el ele veren feminizmin zehirli fikirleri her zaman çocukların, ailelerin ve genel olarak toplumun üzerindeki sosyal etkiyi görmezden gelmiştir. Bu ciddi etkiye karşı Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu (UNICEF) genel müdür yardımcısı Vanessa Tobin dahi uyarmıştır. Tobin; birçok araştırmanın sonuçlarına göre iş göçünün oluşturduğu sosyal maliyet, en başta aile ilişkilerine ve dinamiklerine vermiş olduğu zararla, ekonomik yararın çok üstüne geçtiğini söyledi. Tobin; göçte gittikçe artan "feministleştirme"; "kadının hem toplumdaki hem aile içindeki konumunun yeniden tanımlanması anlamına geldiği için", durumu daha da içinden çıkılmaz hale getirdiğini ifade etti. (2008, International Conference on Gender, Migration and Development - Uluslararası Toplumsal Cinsiyet, Göç ve Kalkınma Konferansı)

Anneliğin işlevselsizleştirilmesi evlilik kurumunu sarsmanın yanı sıra anneleri ekonomik büyüme motoru olarak istismar eden bir millet için bir de pahalıya patlayan bir sonuç olarak kırılgan, sorunlu ve başı boş bırakılmış bir nesil meydana getirmiştir. Endonezya Çocuk Koruma Komisyonu (2016) yayınladığı verilerde deniz aşırı ülkelerde çalışmak için anneleri tarafından terk edilmiş milyonlarca bebek olduğunu açıkladı. Buna göre 11,2 milyon Endonezyalı çocuk annelerinin bakım ve şefkatinden mahrum durumda. UNICEF (2008) verileri, Filipinler'de anneleri göçmen işçi olduğu için 6 milyon çocuğun terk edildiğini gösteriyor. Terk edilmiş çocuklar anneleriyle birlikte göç ettiklerinde de sorunlarla karşılaşıyor. Malezya'nın Sabah devletinde yaklaşık 50 bin Endonezyalı göçmen işçi çocuğunun eğitim haklarından yeterince faydalanamadığı tahmin ediliyor. Hong Kong'da yüzbinlerce Endonezyalı ve Filipinli kadın göçmen işçilerinden doğan "kayıtsız çocuk" sorunu var.

Milyonlarca çocuğu annesinden koparan ekonomik göç Çin'de de söz konusu. All-China Women's Federation ve UNICEF'e (2016) göre kırsal alanlarda 17 yaşından küçük 61 milyon çocuk bir veya iki ebeveyninin de iş için göç etmesinden dolayı terk edilmiş durumda. Dört yaş gibi küçücük yaşta 30 milyon kız ve erkek çocuğu hem ebeveynlerinden ve çoğu zaman büyük ebeveynlerinden veya bakabilecek yakın akrabasından uzakta, uzak köylerde, devletin yatılı okullarında barındırılıyor. Pekin Normal Üniversitesi Profesörü Li Yifei (2015)'in araştırmalarına göre Çin'in bu terk edilmiş çocukları çocuk kaçakçılığı, cinsel şiddet, intihar, suç ve başka sosyal hastalıkların tuzağına düşüyor. İslam'ın nurundan ve hidayetinden yoksun laik medeniyetlerde anneliğin işlevsizleştirilmesi işte böylesi sonuçlar doğurmaktadır. Allah Subhânehu ve Teâlâ'nın şu sözünü hatırlayın:

وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى ﴿١٢٤﴾

“Her kim de benim zikrimden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz.” [Taha 124]

İslam'da kadının güçlendirilmesi; onun medeniyetin vasisi ve gelecek nesillerin eğiticisi olma rolünü güçlendirmektir. Onu iş gücü yapmak değildir. Hizb ut Tahrir; Hilafet Devleti Anayasa Tasarısı'nda İçtimai Nizam bölümünde şöyle demektedir: "Kadında asıl olan, anne ve ev hanımı olmasıdır.O korunması gereken bir namustur. "

İslam'ın örnekliği kapitalizmin örnekliğinin tam zıddını teşkil etmektedir. İslam bilfiil kadının annelik rolüyle gelecek nesillerin kalitesi arasındaki bu yüce ilişkiyi korumaktadır. Annelik fıtratının toplum içindeki etkin rolünü teminat altına alarak sürekli olarak en kaliteli nesillerin doğmasını garantiler. Bunu da İslami medeniyetin eğitim, sosyal ve iktisadi nizamlarıyla destekler. Bir yandan da kadının eğitim, sosyal, siyasi ve ekonomik haklarını güvence altına alır. İslam kadının geçiminin her zaman erkek akrabaları tarafından temin edilmesini emretmektedir. Erkek akrabaları olmadığı takdirde maddi ihtiyaçlarını devlet karşılayacaktır.

Anneliğin işlevsizleştirilmesinin aile üzerindeki etkileri ve İslam'ın sağlam aileler oluşturumaya dair bakış açısını bu makalenin ikinci bölümünde ele alınacaktır.

Hizb ut Tahrir Merkezi Medya Bürosu adına

Fika Komara

 

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER