- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Müslüman Ailelerinin Yıkımında
Bollywood Eğlence Endüstrisinin Rolü
Dinlenme ve keyif; stresli dünyanın en kıymetli unsurlarındandır. Eğlenceye erişmenin en kolay yolu olan 'Televizyon' insanlara her türlü keyfi evinde sunuyor, ancak İslami aile değerlerini baltalayan içerikler barındırıyor. Hatta Pakistan'ın Hindistan'dan ayrılmasından sonra bile kültürel karmaşa var olmaya devam etti. Zira İslam her ne kadar yeni ülkenin ve halkının çoğunluğunun resmi dini olsa da bir daha asla insanlar üzerine tatbik edilen nizam statüsüne kavuşamadı. Düğünler büyük gösterilere, mehir de kızın mutluluğunun garantisine dönüştü. "Baby Shower" partileri [çevirmenin notu: anne adayı için yapılan özel bir parti] olmazsa olmaz haline geldi. Dul kadınlar beyaz kıyafetlere hapsedildi. [çev. notu: Hindu kültüründe dul kadınlarına beyazdan başka bir şey giymeleri yasaktır] Basant (Bahar Festivali) ve Holi (Boya Festivali) kendi bayramlarımızmış gibi benimsendi. Tüm bunların hiçbirisi hiçbir zaman İslam kültürünün bir parçası olmadı ama doğrudan olarak Hindu halkıyla beraber yaşamaktan, dolaylı olarak da filmlerden ve tiyatrolar üzerinden benimsendi.
Hint film endüstrisi (Bollywood) her zaman Asya kültürünün renkli tarzı olarak yansıtılmıştır. Bu sadece izleyicilerin zihinlerinde güçlü bir etki bırakmamış aynı zamanda Pakistan film/dizi endüstrisini geliştirmek için çalışanları da etkilemiştir. Senaristler hikâyeler uydurur, bunlar dizi ve filmlere dökülür, ardından da milyonlarca insanın hayaline dönüşür. Bollywood hiçbir zaman Hollywood'dan hikâye çalmaya da çekinmedi. Böylece zamanla Pakistan'da tıka basa hem Hindu hem Batı kültürünün fikirleriyle doldurulmuş versiyonlara sahip olduk. Şu ünlü "The Godfather" (Türkçe: Baba) filmi hem Hindistan'da hem de Pakistan'da kopyalandı. Hem de aynı isim altında. Bu kültürün açık saçık kıyafetlerinden, kadın ve erkeklerin birbirleriyle serbestçe alakalarından, aşağılayıcı mizahına, heva ve heveslere veya feminizme köleliğe kadar hepsi Pakistanlı dizi ve filmlerde mevcut. Zengin bir kültür yansıtma çabasıyla televizyondan veya sosyal medyadan yayınlanan (on-screen) düğünler o kadar şaşaalı ki ekipten hiç kimse Hindistan'da ve Pakistan'da dehşet sayıda insanın yoksulluk sınırının altında yaşamak zorunda olduğunu hatırlamıyor gibi. Buna rağmen neticesinde aşırı pahalı gelinlikler için bir pazar oluştu. Tabiki bu gelinliklerin süper gösterişli defilelerde, İslam'ın hiçbir emrine riayet etmeyen kadınlar tarafından sergilenmesi gerekiyor.
Batılı ve Hint kültürünü taklit ederken Pakistan'daki birçok Müslümanın İslami şahsiyetini yitirdiğini de yine eğlence sanayimizin ürettiği dizi ve filmlerden görebiliyoruz. Yegâne hedef; satılabilir ne varsa ortaya koymaktır. Böyle olunca edepsizlik ve hayâsızlık; 'kültür' adına kabul edilebilir oluyor.
Allah (svt) Kur'an'da şöyle buyuruyor, ﴿يٰۤاَ أيُّهَا الۡاِنۡسَانُ مَا غَرَّكَ بِرَبِّكَ الۡكَرِيۡمِ﴾ “Ey insan! Seni yaratan, şekillendirip ölçülü yapan, dilediği bir biçimde seni oluşturan cömert Rabbine karşı seni ne aldattı?"[Infitar 6]
Bu rengârenk itaatsizlik Pakistan'ın Müslüman çoğunluğunu şu şekilde tahrip ediyor:
Gençlik üzerindeki etkileri:
İslam; kadınla erkek arasındaki ilişkiyi toplumun temeli olarak tanımlamaktadır ve takvanın nasıl korunacağına dair açık kurallar koymuştur: ﴿قُلْ لِّـلۡمُؤۡمِنِيۡنَ يَغُـضُّوۡا مِنۡ اَبۡصَارِهِمۡ وَيَحۡفَظُوۡا فُرُوۡجَهُمۡ ذٰلِكَ اَزۡكٰى لَهُمۡؕ اِنَّ اللّٰهَ خَبِيۡرٌۢ بِمَا يَصۡنَـعُوۡنَ﴾ “Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar.”[Nur 30-31]
Eğlence sanayi; kadın-erkek ilişkisini ucuz romantik ilişkiye indirgeyerek ve her şeyden daha önemli göstererek çarpıtıyor, o kadar ki var oluşun gerçek amacını unutturup sanki sadece aşk için yaşanıyormuş algısını oluşturuyor. Tüm bunların zehirli etkisi gençliğin davranışlarında görülebiliyor. 2015 yılında bir onuncu sınıf öğrencisi sınıftaki kız arkadaşını öldürüp ardından intihar ettiğinde film sanayinin gençler üzerindeki can yakıcı etkisini gözler önüne serdi. Bu iki genç, ailelerine bir de mektup bırakmış ve birbirlerinin kollarına isimlerini de kazımıştı. "Birbirimiz İçin" isminde çok ünlü bir Hint filmi var. "Romeo ve Juliet" konseptini yansıtan bu filmin sonunda da birbirini seven iki genç, ailelerinin evliliklerine karşı gelmesinden dolayı intihar ediyorlar. Bu bir uç vakıa olabilir fakat gençlerin birçoğu gri bir alanda yaşıyor. Bir film kahramanının veya eroinmanın hayatından ibaret şaşaalı bir hayatın dışında bir hayat duymamışlar. Yine üniversiteler ve kolejler bir aşk ilişkisi bulmak için ideal mekânlardır. Çünkü çoğu Hint ve Pakistan filmi ve dizisi, eğitim kurumlarını kız ve erkeklerin bir araya gelebildiği ve aşk ilişkilerinin yeşerebildiği yerler olarak göstermektedir.
Gündem olan başka bir vakıa ise şatafatlı bir hayatın cazibesine kapılıp körleşen Kandil Baluş adındaki köylü ve fakir bir kızın hikâyesidir. Kandil'e "American Idol" programının kopyası olan Hindistan ve Pakistan versiyonlarından birisine katılma şansı verildi. [çev. notu: Türkiye'de Pop Star yarışması]. Bu tarz programlar gençleri tüm sınırları yıkıp şöhret kazanmak için şanslarını denemeye teşvik etmektedir. Ekranlarda gösterilen muhteşem evler ve büyük arabalar gençlerde arzu ve tamah duygularını tetikliyor ve takdir ve kabul görmenin tek kaynağının para olduğunu düşünmeye başlıyorlar. Genç kızlar; kocaman evi, büyük arabası ve hizmetçi ordusu olan yakışıklı bir adamın ideal koca olduğu hayaline kapılıyorlar. Erkekler, bir ton makyajlı ve belirli bir kiloyu geçmeyen zayıf kızların, hatta kızın babası süper büyük şirketini devretmek için bu oğlanı beklediğinin hayalini kurarlar. Bunlar, Allah'ın sunduğu imkânlar ile kanaatkâr ve mutlu olma mefhumlarını yok ediyor.
Yine yeni trendlerden birisi de düğünden önce bir yığın yeni eğlencelerin/kutlamaların ortaya çıkmış olmasıdır. Mesela kına geceleri (mehndi) eskiden düğünden bir gün önce akrabaların bir araya gelip kendi aralarında muhabbetle geçirdikleri özel kültürel bir ortamdı. Şimdi ise günlerce süren ve özel bir uzmanın denetimi altında sunulan muhteşem koreografili dans gösterilerine dönüşmüştür. Müstakbel bir gelinin müstakbel kocasının ve başka aile fertlerinin karşısında dans performansı sergilemesi İslami bir kültür olabilir mi? Bunlar Allah'ın kadın ve erkek arasındaki mahrem-namahrem ilişkisi için belirlediği hudutları çiğnetiyor.
Düğünden sonra evlilik üzerindeki etkileri:
Her ne kadar eğlence sanayi toplumun duygusal algısını coştursa da, fertlere de etki ediyor ve insanların bazı ilişkilerden, özellikle evliliğin oluşturduğu ilişkilerden olan beklentilerini de şekillendiriyor. "Ve sonsuza dek mutlu yaşadılar" konsepti, sanki hayata dair tüm mücadeleler sona ermiş gibi bir algı oluşturuyor. Hâlbuki hayat mücadelesi evlilik ile başlar. Güzel yanı ise eşlerin birbirlerini Allah (svt)'ya kullukta ve farzları yerine getirmede desteklemesidir.
İslam; evliliği hem nevi içgüdüsünü tatmin eden hem de toplumu koruyan ve insan ırkının devamını sağlayan yol olarak tanımlamıştır. Ekranda gösterilen evlilikler gerçeklerden çok uzak olmakla birlikte genç çiftlere ulaşılması imkânsız standartlar koyuyor. Çoğu kez karı-koca eşinden dizi ve filmlerde sergilenen "romantik" davranışları beklerler. O kadar ki bu gerçek dışı beklenti karşılanmazsa hayal kırıklığı, küskünlük ve evlilikte gerginlik meydana gelebiliyor. Bu sadece karı ve koca arasındaki ilişkiyi değil, hatta onlara bağlı tüm diğer akraba ilişkilerini de tehlikeye atıyor. Gerçek hayatta her iki eşin de bakıma ve ilgiye muhtaç geniş aileleri olabiliyor. Böylesi bir ortam her ne kadar zor olsa da böyle kişileri evlilik için daha az uygun kılmamalıdır. Ne de olsa Allah (svt) kulunun gücünü herkesten daha iyi biliyor. Ve bir Müslüman ilişkilerinde merhametli olursa, o da kesinlikle Allah'ın merhametiyle karşılaşacaktır.﴿يٰۤـاَ أيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوۡا رَبَّكُمُ الَّذِىۡ خَلَقَكُمۡ مِّنۡ نَّفۡسٍ وَّاحِدَةٍ وَّخَلَقَ مِنۡهَا زَوۡجَهَا وَبَثَّ مِنۡهُمَا رِجَالًا كَثِيۡرًا وَّنِسَآءً﴾ “Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan; ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana getirip) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının.”[Nisa 1]
Aile Hayatını ve çocukları mahvediyor:
Çoğu zaman çocuklar; ebeveynlerine sözde sevgi dolu bir şekilde budala şapşal gibi hitap eden küçük paşalar olarak tasvir ediliyor. Özgürlük ve dünya malı haklarını talep eden çocuklar ve sonsuz arzularını karşılayan ebeveynler gösterilir. Bir diğer önemli husus ise bir annenin dış görünümü ile ilgili fikirdir. O kadar ki süper zayıf ve güzel standardına uygun olmadığı için annesinin kendisini okula götürmesini istemeyen çocuklara dair sayısız olay yaşanmış. Anneler ise çocuklarının eğitimine zaman ayırmak yerine ideal görünüme kavuşmak için vakitlerini fitnes salonlarında geçiriyorlar. Doğum yaptıktan sonra "mükemmel vücuduyla" toplum önüne çıkan şöhretler ise işi daha da zorlaştırdı. Körü körüne bu şaşalar peşinde koşturan ebeveynlerini gören çocuklar da aynı davranışları taklit etmeye başlayınca ortaya bencil, dış görüntüsünü takıntı haline getirmiş, kendinden ve hayatından asla memnun olmayan insanlar çıktı ortaya. Çocuk ve ebeveyn arasındaki ilişki saygı ve öğrenme ilişkisi olmalıdır.
Müslüman aileler her zaman İslami şahsiyetin en güçlü bileşeni olmuşlardır. Bu eğlence sanayisi ise bu değerleri yok etmek için uğraşıyor. Saatlerce süren sabah programları ve talk şovlar sürekli olarak insanların beynini yıkıyor. Şunu da unutmayalım ki Batılı hükümetler başka devletler üzerindeki etkilerini medya aracılığı ile empoze ediyorlar. Bu çok önemli bir sömürge aracıdır. Bir defasında ABD konsolosluğunda bazı televizyon şöhreti kişilerin ABD konsolosluğunda sergilenmiş olması münferit bir olay değildir fakat nüfuzunu nasıl kullandığının göstergesidir.
Müslüman aile yapısının korunması sadece Hilafet sancağı altında Şer'i hükümlerin tatbik edilmesiyle mümkündür. O zaman Müslüman kadınların ve Müslüman erkeklerin Allah (svt)'yı razı edecek hayatlar yaşaması mümkün olacaktır.Eğlence adına insanlara herhangi bir ahlaksızlığın veya bozuk bir fikrin ulaşmasını ancak Hilafet engelleyebilir.
﴿اِنَّ الۡمُسۡلِمِيۡنَ وَالۡمُسۡلِمٰتِ وَالۡمُؤۡمِنِيۡنَ وَالۡمُؤۡمِنٰتِ وَالۡقٰنِتِيۡنَ وَالۡقٰنِتٰتِ وَالصّٰدِقِيۡنَ وَالصّٰدِقٰتِ وَالصّٰبِرِيۡنَ وَالصّٰبِرٰتِ وَالۡخٰشِعِيۡنَ وَالۡخٰشِعٰتِ وَالۡمُتَصَدِّقِيۡنَ وَ الۡمُتَصَدِّقٰتِ وَالصَّآئِمِيۡنَ وَالصّٰٓـئِمٰتِ وَالۡحٰفِظِيۡنَ فُرُوۡجَهُمۡ وَالۡحٰـفِظٰتِ وَالذّٰكِرِيۡنَ اللّٰهَ كَثِيۡرًا وَّ الذّٰكِرٰتِ ۙ اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمۡ مَّغۡفِرَةً وَّاَجۡرًا عَظِيۡمًا﴾
"Şüphesiz müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, mü’min erkeklerle mü’min kadınlar, itaatkâr erkeklerle itaatkâr kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allah’a derinden saygı duyan erkekler, Allah’a derinden saygı duyan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah’ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar var ya, işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır."[Ahzab 35]
Hizb ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi adına
İhlak Cihan