Pazar, 20 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/22
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Kostantiniye’nin Fethinden Siyasi İşaretler

بسم الله الرحمن الرحيم

Kostantiniye’nin Fethinden Siyasi İşaretler

Kostantiniye, H. Cumâde’l Ûla 857 el-muvafık M. 29 Mayıs 1453 yılında İkinci Murad’ın oğlu siyasi kahraman siyasi komutan Muhammed Fatih’in eliyle fethedilmiştir. Belki de bu olayın kaydettiği tutumlar, genel olarak Müslümanlardan özellikle de davet taşıyıcılarından siyasi çalışmanın içerisinde olup öncülük yapanlar için bir kılavuz olacaktır.

Birinci işaret: Savaş ve barışın ilan edilmesinde karar sahibi siyasi bir liderlik.

Evet, otorite sahibi, savaş ve barışın ilan edilmesinde son karar sahibidir. Bu nedenle Sultan Muhammed Fatih ordularını Kostantiniye’yi fethetmeye yönlendirme niyetini açıkladığında, bu siyasi kararın başarılı olması için devletin tüm enerjilerinden faydalandı. İlk yaptığı şey ise hükümetin harcamalarını azaltmak ve askeri harcamaların düzeyini yükseltmek oldu. Bugünkü dırar ülkelerle karşılaştırıldığında, savaş ve barış kararlarını, dar siyasi çevrelerdeki sömürgeci ülkeler alıyorlar. Ajan yöneticiler ise, sadece olağanüstü durumları ve hiçbir ağırlıkları olmayan bir savaşa girilmesini ilan eden borazandan ibarettirler. Geçmişte ve bugün olan işte budur. Zira Türk ordusunun Suriye ve Libya’da yaptıkları neyse aynı şekilde Yemen ve diğer ülkelerdeki Müslüman ordularının yaptıkları odur. Hemen hemen tüm ülkeler, olağanüstü hali yaşıyorlar!    

Bu nedenle Haçlı sömürgeciliği yüzyıllar boyunca, “İmamın ihtilalarfı ortadan kaldıracağını” söyleyen şeri kaide ile “Sultanın emri uygulanır” kaidesiyle savaşıyor. Oysa bunlar, komutan Fatih’e bir emir ve ilham verici bir komutan olarak bağlı kalmayan bireyler ve gruplar olarak Müslümanlar içerisindeki anlaşmazlık devam etsin diye bir yandan İslam’ı ruhani bir din olarak göstermek öte yandan Müslümanları liderlikleri etrafından birleştiren en önemli faktörlere darbe indirmek için Hilafet Devleti’nin yıkılmasının ardından Müslümanların kültürlerini ve eğitim müfredatlarını kasıtlı olarak ortadan kaldıran otorite hükümleriyle ilgili şeri kaidelerdir.    

İkinci işaret: Bilgi enerjilerini, ideolojinin hizmetine yönlendirmek.

Nitekim Muhammed Fatih, düşman Roma’nın kalelerine nüfuz edebilecek bu topu üretmek için sanayi uzmanı “Macar asıllı Urban’dan” yardım aldı, ona hak ettiği parayı verdi, ona bu büyük projeyi gerçekleştirmesi için gereken hammaddeleri bulduğu gibi aynı zamanda ona, düşmanın gözünden askeri deneyler yapma alanı sağladı. Dolayısıyla İslam ümmetinin askeri işlerini gözeten siyasi irade olmadığından dolayı burada bu uygulama üzerinde uzunca duruyoruz. Zira ümmet, savaşlara girdiğinde uluslararası sahneyi etkileme yeteneğini kaybetmiştir. Bunun kanıtı, bugün İslam ümmeti çok daha fazla fikri enerjilere sahip olmasına rağmen Ruveybidalar onları, ABD uzay ajansı "NASA" fabrikaları ile Microsoft ve Apple gibi dev kapitalist şirketler tarafından avlanmaları için kolay bir av olarak bırakıyorlar. Bunun yanı sıra Tunuslu Mühendis Muhammed El-Zevâri ile Filistinli Mühendis Fâdi El-Bataş Rahimehullah gibi mühendisler de Siyonizmin günahkar elleriyle onlara teslim edilmiştir. 

Hammaddelerin temin edilmesine gelince; bu yöneticilerin çaresizliği düşünüldüğünden çok daha büyüktür. Dahası dırar ülkeler için sadece sömürgeci ülkelerin faydasına hammadde sağlamak, ardından da bunları iki katına satın almaktan başka hiçbir şeyin önemi yoktur. Bu sadece Batı’nın enerji ve üretimdeki üstünlüğünü korumak içindir. Ayrıca hiç kimseden korkmadan İslam ülkelerinde petrol arama ruhsatları verilmektedir.

Askeri deneyimlere gelince; ajan yöneticiler ile onlarla birlikte olan habis siyasi sınıf,  İslam ülkelerini nükleer denemeler ve nükleer atıklar için bir alan haline getirdiler.  Zira Fransa’nın güney Cezayir’deki denemeleri görülmekte olup nükleer atıklara Cezayir’den başlanmış ve Tunus’taki yerel ve uluslararası uzmanların ifadesiyle hala da durmamıştır.

Diğer yönden olana gelince; askerî bilgileri gerçek düşmandan gizlemek bugünkü Ruveybida yöneticiler için önemli bir mesele değildir. Örneğin İran’ın, sadece barış maksadıyla nükleer faaliyetleri hakkında ayrıntılı bir rapor sunması için Amerikalı efendilerinin rahatsız olması yeterlidir. Sömürgeci ülkeler ile karton ülkeler arasındaki ortak askeri tatbikatlara gelince; tüm hızıyla devam ediyor. Dolayısıyla «La İlahe İllallah Muhammedun Resulullah» kelimesini yüceltmek ve sömürgeci kafirin gücünü kırmak için cihad rayesini yükselten Silahlı Kuvvetler Genel Komutanı ile askerleri Suriye davasını öldürmeye ve sömürgeciliğin sınırlarını korumaya ya da petrol serveti için bir sopa olmaya zorlayan, daha da önemlisi hayati meselesine yardımcı olmayan dırar ülkelerindeki Silahlı Kuvvetler Genel Komutanı arasından ne kadar da fark var.  

Üçüncü işaret: Devletin dış politikasında siyasi eylemlerin önemi.

Muhammed Fatih’in siyasi eylemleri çok hassas olmuştur. Askeri eylemlerin yanı sıra tüm hamlesinde başarıya ulaştıran ve Allah’ın kendisine izin verdiği açık bir zafere götüren belki de bu hassasiyet olmuştur.  Nitekim genç komutan, Kostantiniye’yi siyasi çevresinden soyutlamıştır. Bu soyutlamayı ise anlaşmalar yoluyla yapmıştır. Zira Fatih, Kostantiniye’ye saldırmadan önce tek bir düşmanla uğraşmak için farklı düşmanlarla anlaşmalar yapmıştır. Doğudan Kostantiniye’ye komşu Galata Emirliği ile anlaşma yapmış ve bu ikisinin arasını Haliç Boğazı ile ayırmıştır. Ayrıca komşu Avrupa Emirlikleri'nden Cenova ve Venedik ile anlaşma imzalayarak denklemin tersine dönmesine ve dengeyi Kostantiniye lehine döndürecek iaşe ve silah gibi siyasi ve maddi tedarik hatlarını kaybetmelerini sağlamıştır. Özellikle Raşidi Hilafet Devleti’nin olacağı yaklaşan İslam Devleti kurulduğunda, bu eylem bugün yapılması kolay olan şeylerdir.  Batılı ülkeler sadece kendi çıkarlarını ve halklarının çıkarlarını önemsiyor. Dolayısıyla dış politikadan sorumlu olanlar Hilafet Devleti ile uzlaşmanın daha güvenli olduğunu görürlerse Avrupa Birliği bir gecede parçalanabilir. Gerçekten de günlük siyasi görüşler, zaten Avrupa’nın nasıl dağılabileceğini gösteriyor. Buna ek olarak Avrupa ve Amerika sürekli çatışma içindedirler. Daha ziyade onlar, örneğin uluslararası suyolları üzerinde ateşli bir mücadele içindedirler. Bu yüzden bu Batılı güçleri İslam devletinin maslahatlarının yörüngesinde yürütmek için güçlü görüşe sahip Halife’nin tek bir siyasi kararı bizim için yeterlidir.

Dördüncü işaret: Devlet adamları yetiştiren ve orduyu Allah yolunda şehit olmaya motive eden Rabbani alimler.

İki şeyh Ahmed İbn-i İsmail El-Kevrâni ile Akşemseddîn Sengar, genç komutan Muhammed Fatih’in şahsiyetini etkileyen İslam kültürünün temelidirler.  Zira bu genci İslam akidesiyle motive ediyorlar ve düşüncesine gayba iman meselesini ekiyorlardı.

Şeyh Akşemseddîn, bu genç Muhammed’i Boğaziçi’ne taşıyor ve onun nefsine geçmişle bugün arasındaki bağlantıyı aşılıyordu. Ona, bu kaleyi, yani Anadolu Kalesi’ni, Kostantiniye’yi fethetmek için senin atan inşa etti diyordu. Yine Kostantiniye yönüne işaret ederek orada celil sahabi Ebu Eyyub El-Ensari Radıyallahu Anhu’nun vefat ettiğini söylüyordu. Yani celil alim, ona şu iki hususu öğretiyordu :     

Birinci husus: Günlük sorunların çözümleri, İslam akidesinden ayrılmayan ve ondan fışkıran şeri hükümler olması gerekir. İslam’ın geçmişini gerici olarak ve bugünün Batı’sını tüm çöpleriyle birlikte ilerici ve gelişmiş olarak gören modernistlerde veya dava ile siyasetçi arasında hiçbir buluşma noktası olmadığı bahanesiyle dini devletten ayırarak Batı’nın yolunda soluyan İslam davetçilerinde olduğu gibi Müslümanlar nezdinde geçmiş ile bugün arasında hiçbir çatışma yoktur!    

İkinci hususa gelince: Ebu Eyyub El-Ensari Radıyallahu Anhu’nun, Kostantiniye’yi fethetmeye çalışırken vefat ettiğine dikkat çekiyordu. Aslında bu, fetih müjdesini yeniden gerçekleştirmek için çalışan ve her iki cihanda da kurtuluşa ermek isteyen muhlis kimseler için itici bir güç olmalıdır. Fetih, Osman İbn-i Affan Radıyallahu Anhu gibi kendinden önceki kişi tarafından gerçekleşmeyebilir. Zira bu, kişiyle alakalı olmadığı gibi Peygamberlerin ve elçilerin efendisinin müjdesi hakkında şüphe uyandırmamalıdır. Çünkü zafer, sadece Allah Azze ve Celle katındandır. Dolayısıyla bu zafer inancı, sarsılmaz kesin ve sağlam olması gerekir. Ancak bu şekilde Allah’tan zaferi umarak cihad livasını yükseltmeye hak edenlerden olabiliriz. Muhammed Fatih Rahimehullah’ın iyi bir şekilde anladığı ders işte budur.  

Diğer taraftan Rabbani alimler, Kostantiniye’nin fethinden önce ve bu şehrin kuşatılması sırasında, orduya rehberlik yapıyor, onlara destek veriyor, aralarında savaş ruhunu yayıyor, onları İslam’ın zirvesi olan cihada ve وَلَنِعْمَ الْجَيْشُ ذَلِكَ الْجَيْشُ “O ordu ne güzel bir ordudur” şeklinde geçen Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in hadisini gerçekleştirmenin zaruretine teşvik ediyorlardı. Bu husustan, ordu ve silah taşıyan güçlerin İslam akidesinden ayrılmadığını anlıyoruz. Bugün ise özellikle sömürgecilerin girmesinin ardından İslam beldelerinin haline gelince; güç ve kuvvet ehli hiç kimsenin yaklaşmayacağı şekilde özel hayatları izole ediliyor, evleri izole edildiği gibi aynı şekilde çocuklarının okulları da izole ediliyor ve onların seçmen ve aday olarak siyasi hayata katılmalarına dahi izin verilmiyor. Hatta namaz ve onun korunması bile mücrim yöneticilerin örfünde görevde terfi etmeye bir engel olarak kabul ediliyor. Bu ise orduyu, kararı verenlerin güvensizliğine iten tehlikeli bir işarettir!

Bu, Batılı ajanların, fasit rejimleri ve bunlardan sorumlu olanları kökünden söküp atmak, sömürgeciliği ve sömürgecileri kaldırıp atmak için ordudan nusret talep eden Hizb-ut Tahrir’in davetine neden öfkelendiğini açıklıyor. Çünkü bu mübarek davetin, güç ve kuvvet ehlinden olan muhlislere gitmenin yolunu bulmasından, onların ciddi bir değişikliği kabul etmelerinden, fasit rejimi kökünden söküp atıp onun enkazının üzerine İslam Devleti’nin kurulmasından korkuyorlar. Dolayısıyla ümmet, gasp edilen otoritesine geri dönecek, mübarek el-Aksa’yı gâsıp Yahudilerin ellerinden kurtaracak ve safları düzenleyecektir. 

Bunlar, Kostantiniye’nin fethine dair toplanan işaretlerden bazılarıdır. Dolayısıyla bu, Müslümanların ihtişamıyla dolu tarihi olaylar silsilesinde tüm standartlarıyla harika bir tarihsel olaydır. Siyasi karar, İslam ümmetinin elinde olduğunda, siyasi karar İslam Devleti’nde temsil edilen yürütme mekanizması tarafından denetlenecektir. Böylece kafir güçlerin tahtları parçalanacak, Avrupa dünyasının göbeğine girecek, tüm Haçlı bayraklarına üstün gelmesi için tevhid râyesini dalgalandırarak muhteşem bir Fatih gibi buralara girecektir. Allahu Teala’nın izniyle bu, yarın yaklaşan Hilafet Devleti’nin kurulmasıyla gerçekleşecektir. Zira bekleyen için yarın çok yakındır.

#İstanbulunFethi

#İstanbul

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Muhammed Es-Sahbâni

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER