- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
El-Raye Gazetesi
Korona Salgını ve Avrupa Birliği
Onu Düşürecek mi? Yoksa Aşırı Sağ Tırmanışa mı Geçecek? Peki Müslümanlar Ne Yapmalı ve Onların Üzerine Düşen Nedir?
- Üstad Esad Mansur’un Kaleminden-
Bu salgın başkalarını etkilediği gibi gerçekten Avrupa’yı da etkiledi. Nitekim salgının yayılma hızı ve ona karşı koyma güçlerinin olmaması işleri iyice karıştırdı. Dolayısıyla salgına karşı aciz kaldıklarını hissettiler. Bu nedenle, laik olmalarına rağmen dine başvurdular ve büyük şehirlerinin semalarında Müslümanların ezan okumalarına izin verdiler. Ancak kriz sona erdiğinde din istismarları sona erecektir. Zira onlar, kesinlikle Müslümanların lehine bir kanun çıkarmazlar. Dolayısıyla bunlar geçici kararlardır. Bu nedenle Müslümanlara yönelik politikalarında çok fazla bir değişiklik olmayacaktır. Hatta şeri kıyafetler, şeri kesim ve ezan gibi Müslümanların en temel haklarını bile kısıtlamaya devam edeceklerdir. Ancak onlara karşı düşmanlıkta bir miktar azalma gözlemlenmektedir.
Almanya’daki aşırı sağcı milliyetçiler, Müslümanların kriz sırasında kaynaştıklarını ve insanlara yardım ettiklerini gördüklerinde şöyle dediler: “Müslümanlar Korona krizini istismar ediyorlar.” Ancak onların sesleri kısık çıkıyor, hareket edemiyorlar, fikir ve çözüm sunamıyor ve halklarına karşı bir şey yapamıyorlar. Bu yüzden de Müslümanlara karşı nefret ve kıskançlarını dile getiriyorlar. Zira fikri ve siyasi olarak iflas ettiklerinden dolayı tek yapacakları şey bu kalmıştır. Bundan dolayı bir rol ve çözüm üretemedikleri gibi popülariteleri de düşmüştür. Dolayısıyla yükseliş olasılıkları zayıflamış ve bu da Avrupa genelinde fark edilir olmuştur. Sanki onlar yetersizliklerinden dolayı mevcut hükümetin icraatlarının arkasına sığınmalarının yanı sıra hükümetin başarısız olması için fırsat kolluyorlar ve tırmanışa geçmek için sorunlar çıkarıyorlar. Nitekim özellikle Almanya’da İktidar partisinin popülaritesi artış göstermiştir. Zira şu ana kadar etkilenen insanlara sağlık hizmetleri ve mali yardım sağlayarak, emtiaların tekelleşmesini ve fiyatların yükselmesini önleyerek krizi yönetmeyi başarmıştır. Ama onlar, özellikle doktor ve hemşirelerin olduğu tıbbi hizmetler olmak üzere kendilerine yardım edecek ve birçok işlerini yerine getirecek gayrimüslim gençler bulamıyorlar.
Korona virüsü, Avrupa Birliği'nin zorluklara karşı tutumunun ve gücünün boyutunu göstermesi için bir test mesabesinde olmuştur. Nitekim Fransa Cumhurbaşkanı Macron 26 Mart 2017'de şöyle dedi: "Avrupa projesi risk altındadır... Karşılaştığımız tehdit, Schengen bölgesinin ortadan kaldırılması demektir."
Alman Şansölyesi Merkel 07 Nisan 2020'de şöyle dedi: “Bana göre Avrupa Birliği, kuruluşundan bu yana en büyük testle karşı karşıyadır. Farklı da olsa tüm ülkeleri etkileyen büyük bir sağlık sorunuyla karşı karşıyayız. Önemli olan virüsün neden olduğu ekonomik krizden güçlü bir şekilde çıkabilmektir.”
Avrupa Birliği liderleri, birliğin düşüşü konusunda uyarıda bulunuyorlar. Nitekim Birlik olarak bu krizle başa çıkamadı ve herkes için gerekli olan işbirliği ve dayanışmayı sağlamak için ortak bir plan tasarlayamadı, dahası Birlik ülkeleri sınırları birbirlerine kapattılar ve açık sınır, hareket ve ticaret özgürlüğü anlaşması Schengen anlaşmasına olan güven sarsıldı. Birbirlerini işbirliği yapmamakla suçladılar. Dolayısıyla her bir ülke kendini düşünmeye ve tıbbi cihazları başkalarından korumaya başlar oldu. Böylece kapitalist olmalarından dolayı içlerinde gizledikleri ve hiçbir anlaşmanın ortaya çıkaramayacağı bencillik iğrenç görüntüsüyle ortaya çıktı. Bunun üzerine İtalyanlar Birlikten çıkma çağrısında bulundular. Dolayısıyla kırılgan bir birliktelik olmasından dolayı Birliğin sarsılması gayet doğaldır.
Yardıma ihtiyaç duydukları için Birlik şimdilik yıkılmayabilir. Ancak bu, güvensizlik için yeni bir mayın yerleştirmiş olup böylece çökmeye maruz kalacaktır. Ayrıca Birlik hala Brexit sarsıntısının acısını çekmektedir. Dolayısıyla Korona krizinden sonra gerçek anlamda Birlik olmak zor olacaktır. Yani onların tek dertleri Schengen anlaşması gibi başardıklarını korumak olacaktır. Bu yüzden iç ve dış politikalarda ortak siyasi karar birliği yönünde önemli bir ilerleme kaydedemeyeceklerdir. Örneğin Polonya, Macaristan, Slovakya ve Çek Cumhuriyeti, Birliğin 2015-2016 yıllarında mültecileri paylaşma kararını reddetti. Nitekim hala Avrupa ordusu inşa ederken bile tökezliyorlar.
Bu Birlik için hassas bir dönemdir. Eğer birçoğunun zarar gördüğü ülkeleri kurtarmak için acele edilmezse Birliğin akıbeti uçuruma yuvarlanmak olacaktır. Nitekim İspanya Başbakanı Pedro Sanchez'in 05/04/2020 tarihinde uyarıda bulunarak şöyle dedi: “Mevcut koşullar, istisnai ve kararlı tutumlar için çağrıda bulunuyor. Ya bu zorluklar düzeyinde ilerleyeceğiz ya da Birlik olarak başarısız olacağız… Nitekim İspanya’da olduğu gibi Birlik yanlısı ülkelerin ve hükümetlerin bile Birliğe bağlı gerçek kanıta ihtiyaç duyduğu kritik bir kavşağa ulaştık… Karşı karşıya kaldığımız olağanüstü ve benzeri görülmemiş bu zorluk, ekonomik ve sosyal sistemimizi ve vatandaşlarımızı korumak amacıyla birlik ve beraberlik içinde radikal ve hırslı bir cevap vermeye çağırıyor.”
Bütün bunlar, Birliğin liderleri Fransa ve Almanya ile bağlantılıdır. Bilindiği üzere Fransa ağır hasar görmüş ve Maliye Bakanı Bruno Lemerre, 06/04/2020 tarihinde şöyle demiştir: “Fransa, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana en kötü ekonomik gerilemesini görecek. Bu, 2008’deki küresel mali krizden sonra 2009 yılında büyüme oranında tanık olunan %2.2 daralma oranının çok daha ötesindedir… Bu yıl ise büyüme oranı %1 daha küçülecektir.” Bununla birlikte Fransa, Birliğin liderliğini kanıtlamak istiyor. Zira Cumhurbaşkanı, Fransa’nın, Fransa ve Almanya’nın liderliğinde Avrupa hükümetlerini maskeler ve diğer tıbbi ekipmanların sağlanmasına yanıt vermediği için eleştiren İtalya’ya yardım etmeye hazır olduklarını ifade ederek şöyle dedi: “Sağlık ve finansal düzeylerde güçlü bir Avrupa dayanışması olmadan bu krizi aşamayacağız.” Ayrıca Almanya herhangi bir borç tahsisine karşı çıkıp Avrupa’yı kontrol etmek için başka bir şey isterken Korona virüse karşı Avrupa Birliği'ne ortak kredi açılması çağrısında da bulundu.
Avrupa II. Dünya Savaşı'nda büyük bir yıkıma maruz kalmış ve Amerika, paralarını ve şirketlerini Avrupa’ya akıtmak için Marshall Planı’nı başlatmıştı ama bu pahalıya mâl oldu. Zira Avrupa, hala şu ana kadar kurtulamadığı Amerikan hegemonyasının altına girmiştir. Fakat şu an Amerika’nın Avrupa'ya yardım etme gücü yoktur. Zira salgının neden olduğu krizin ardından kendini kurtarma için mücadele edecek ve bundan kurtuluş da garanti olmayacaktır. Oysa daha önce “Önce Amerika” sloganını başlatmış ve 2008 mali krizinin yansımalarından kurtulmak için Avrupa ve diğerlerine karşı bir ticaret savaşı ilan etmişti.
Almanya’nın, para ve yaşamdan daha az zararla kurtulma ihtimali yüksek. Zira Almanya’nın muazzam finansal dengesi ve büyük endüstriyel potansiyeli vardır. Nitekim parası ve şirketleriyle, Avrupa ülkelerine şu anda olduğundan daha fazla giriş yapmıştır. Dolayısıyla bu, Almanya’nın Avrupa’ya hakim olması ve önemli bir dünya gücü haline gelmesi için bir fırsat olacak ki zaten Almanya yıllardır bu yönde ilerliyor. Ancak bu politikacılarının farkındalığı, cesaretleri ve güzel davranışlarıyla bağlantılıdır.
Bununla birlikte kapitalizm yıkılmanın ve ülkeleri de parçalanmanın eşiğindedir. Dolayısıyla Almanya’nın yükselişi bile onu kurtaramayacaktır. Zira kara bir leke olan Nazi tarihinden dolayı Avrupalılar ve diğerleri kendisine güvenmiyorlar. Geriye sadece derin ve doğru olan İslam ideolojisi kalıyor. Burada İslam ümmetinin harekete geçmesi için bir fırsat var ancak ortada kaldırılması gereken büyük bir engel vardır ki bu da sistemler ve bunlardan sorumlu olanlardır. Çünkü onlar sadece büyük sömürgeci ülkeleriyle ilişkilendirilmek istiyorlar. Dolayısıyla şayet biri giderse diğerleri de onu takip edecektir! Şimdi İslami fikirleri netleşmiş, anayasasını istinbat etmiş, nizamlarını, idari cihazlarını ve uygulama mekanizmalarını açıklamış ve devlet adamı olarak nitelendirilen adamlarını hazırlamış samimi ve bilinçli İslami siyasi partilere güvenmek gerekir. Dolayısıyla sorumluluk, Allah’ın insanlığı kurtarma görevini yüklediği bu ümmete mensup her Müslümana aittir. Dolayısıyla da bu görevi pratik olarak onlar adına ve onlar için üstlenecek olan Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet’i kurmak için bu muhlislerle birlikte çalışmak gerekir.
Kaynak: 29/04/2020 tarihinde yayınlanan Raye Gazetesi’nin (284.) sayısı