Cumartesi, 30 Rebiu’s Sânî 1446 | 2024/11/02
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Yıkılışının Yıldönümünde Hilafet:  Ümmetin Seçkin Alimleri Hilafet Hakkında Ne Dediler?

بسم الله الرحمن الرحيم

Yıkılışının Yıldönümünde Hilafet:
Ümmetin Seçkin Alimleri Hilafet Hakkında Ne Dediler?

Ölüm kalım meselesi olarak alınması gereken hayati bir meseleye değineceğiz. Bu mesele, tüm hayati konuları bünyesinde toplamaktadır. İlk Müslümanlar, bu hayati meseleyi idrak ettiler ve izzetli, onurlu ve yaratıcının rızasına uygun bir şekilde yaşadılar. Ama Müslümanlar bu hayati meseleyi görmezden gelince geri kaldılar ve diğer milletlerin kuyrukları haline geldiler.     

Bu mesele, yeniden Allah’ın indirdikleriyle hükmedilmesi ve Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet kurularak İslami hayatın yeniden başlamasıdır. Bugün Müslümanlar bu meseleyi, nefislerine ve kamuoyuna yerleşinceye kadar tam bir şekilde idrak etmeliler ki böylece bu hayati meselelerin ölüm kalım meselesi olması için gerekli olan hususları yerine getirmek amacıyla sahiplerinde dürtüsel bir idrak oluşabilsin. 

Şimdi on üç asır boyunca Hilafetin gölgesinde yaşamalarına, onsuz bir gün bile yaşamayı hayat etmemelerine, Halife’nin otoritesi altında yaşamalarına, bu nimeti kaybetmemelerine ve onun yokluğunun acısını hissetmemelerine rağmen ümmetin seçkin alimlerinin kitaplarında Hilafet hakkında söyledikleri sözleri üzerinde duracağız. Peki onlar, devletlerinin yıkıldığına tanık olsalardı nasıl olurdu acaba? Elleri kolları bağlı bir şekilde dururlar mıydı yoksa onun yeniden kurulması amacıyla adam gibi adamların azimlerini bilemek ve çalışanların ön saflarında olmak için gece gündüz çalışırlar mıydı? 

Geçmiş alimlerin sözleri bugün, Müslümanların gençleri ve Müslümanların alimlerinin örnek almaları için bir ışık olacaktır. Her şeyden önce de Allah’ın kitabında ve Rasulü’nün sünnetinde şeriatına uymalarına yönelik çağrısına icabet etmiş olacaklardır. Nitekim kendisini, insanların Rabbinin şeriatı yerine insanların kanunlarıyla hükmedilmesi günahından kurtarmak isteyenler için Allah’ın indirdikleriyle hükmedilmesini gerektiren kapsamlı birçok ayet ve hadisler bulunmaktadır.   

Bu farzın, önceki alimler nezdindeki önemini idrak etmek için onların bazı değerli kitaplarına bir göz atalım:

1-İmam Nevevî: Halife, İslam’ın merkezinin koruyucusudur: İmam Nevevî, Sahih-i Müslim’in şerhinde Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ “İmam, kalkandır onun arkasında savaşılır onunla korunulur.” hadisini şerhederken şöyle demiştir: “Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in imam kalkandır sözü, örtü gibidir demektir. Çünkü o, düşmanın Müslümanlara ve insanların da birbirlerine eziyet etmesini engeller, İslam’ın merkezini korur, insanları bu hususta korkutur ve insanlar da onun gücünden korkarlar. Anlamı şudur: Onun arkasında savaşılır. Yani kafirler, Hariciler, diğer fesat ve zulüm sahipleri kesinlikle onunla savaşır demektir. “    

2-El-Maverdî: Hilafet, din ve dünya siyasetinin koruyucusudur: Aḥkâmü's Sulṭâniyye ve'l Vilâyâtü'd Dîniyye adlı kitabında şöyle demiştir: “Emme ba’d; Şüphesiz Allah’ın kudreti tecelli etti ve ümmet için peygambere halef olacak ve dini kuşatacak bir imam görevlendirdi, meşru din hakkında tedbirli olması ve sözü, takip edilen bir görüş üzerinde birleştirmesi için de siyaset yetkisini ona verdi. Aslında İmamet sayesinde dinin kaideleri istikrara kavuşur ve ümmetin işleri düzene girer.. İmamet, din ve dünya siyasetini korumak için Nebevi Hilafet’in konusudur. Dolayısıyla ümmet arasında onu kuran kişiye bağlanmak icma ile vaciptir ve onlardan ayrılanlar ise sağırlardır.”

3-Kurtubî: Müslümanların bir Halifeyi nasbetmesi, dinin rükünlerinden bir rükün olup onu sadece El-Asam inkar etmiştir: İmam Kurtubî, “Câmiu’l Ahkâmu’l Kur’an” tefsirinde, Allahu Teala’nın وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَائِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الْأَرْضِ خَلِيفَةً “Hani Rabbin meleklere, ben yeryüzünde mutlaka bir halife yaratacağım demişti.” [Bakara-30] kavlini tefsir ederken şöyle demiştir: Bu ayet, kendisiyle sözün birleşmesi ve Halife’nin hükümlerinin uygulanması için işitmek ve itaat etmek üzere bir İmam ve Halife’nin nasbedilmesi hususunda asıldır. Şeriat konusuna kör ve sağır olan El-Asam dışında ümmet ve imamlar arasında onun farziyeti konusunda bir ihtilaf yoktur. El-Asam’ın sözünü söyleyen, onun görüş ve mezhebini takip edenlerin tamamı şöyle demiştir: “Hilafet, dinde farz değildir, dahası bu caizdir. Zira ümmetin, Hac ve cihat görevlerini yapmaları, birbirlerine karşı şefkatli olmaları, bizzat hakkı gözetmeleri, ganimet, fey ve sadakaları sahiplerine paylaştırmaları ve üzerine ceza uygulanması gerekenlere hadleri uygulamaları mümkün olduğu sürece bunları üstlenecek bir İmam nasbetmeleri farz değildir.”  

4-İbn-i Kesir:Vacibin ancak kendisi ile tamamlandığı şey de vaciptir: İbn-i Kesir’in “Tefsîrul-Kur'âni'l-Azîm” adlı tefsirinde, Allahu Teala’nın وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَائِكَةِ إِنِّي جَاعِلٌ فِي الْأَرْضِ خَلِيفَةً “Hani Rabbin meleklere, ben yeryüzünde mutlaka bir halife yaratacağım demişti.” [Bakara-30] kavlini tefsir ederken şöyle demiştir: “Kurtubî,bu ayeti insanlar arasında ihtilaf ettikleri konuyla ilgili hüküm vermek, insanların anlaşmazlıklarına son vermek, zulüm gören mazlumlara yardım etmek, hadleri uygulamak, kötülük yapanları cezalandırmak ve yapılması sadece İmamla mümkün olan ve vacibin ancak kendisi ile tamamlandığı şey de vaciptir olan diğer önemli hususlar için Halife’yi nasbetmenin farz olduğuna delil getirmiştir.”  

5- Ebü'l-Meâlî el-Cüveynî (Gıyasü'l-Ümem)’de şöyle demiştir: “İmamet: Din ve dünyanın özel ve genel işleriyle ilgili genel ve tam bir liderliktir. Bunlar, malın korunmasını, tebanın gözetilmesini, tartışma ve kılıçla ilgili çağrının yerine getirilmesini, eğrilik ve kötülüğün durdurulmasını, mazlumların zalimlerden korunmasını, hakların engelleyenlerden alınıp hak sahiplerine verilmesini içermektedir… Bir İmamı nasbetmenin farz olduğuna karar verilmelidir. Zira imamlar topluluğu, onu nasbetmenin farziyetini şeriattan nakli olarak almıştır…”

6- İbn Hacer el-Askalani (Fethul Bâri)’de şöyle demiştir: “Nevevî ve diğerleri şöyle demiştir: İstihlaf yoluyla bir Halife’ye inikad edilmesi ve ehl-i hal ve’l akd yoluyla bir kişiye inikad edilmesi üzerine icma etmişlerdir. Yine bunun dışında istihlafın olmadığı, Halife’nin sınırlı sayıda veya diğerleri arasında istişare yoluyla nasbedilmesinin caiz olduğu, Halife’yi nasbetmenin farz olduğu ve farziyetinin akli değil şeri olduğu üzerinde ittifak etmişlerdir.”

7-İbn-i Hacer El-Heysemî (Savâiku'l-Muhrika)’da şöyle demiştir: “Aynı şekilde sahabe Rıdvânullahi Aleyhim’in, nübüvvetin sona ermesinin ardından bir İmamı nasbetmenin farz olduğu üzerine icma ettiklerini, dahası onu en önemli farzlardan saydıklarını biliyorum. Zira Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem defnedilirken onunla meşgul olmuşlardır.”

8-İbn-i Haldun (Mukaddime)’de şöyle demiştir: “Bir İmamı nasbetmek farzdır. Onun şeriatta farz olduğu, sahabenin ve tâbiinlerin icmasıyla bilinmektedir. Zira Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in sahabesi, peygamberimiz vefat ettiğinde Ebu Bekir Radıyallahu Anha biat etmek ve işlerinin gözetilmesini ona teslim etmek için harekete geçtiler. Aynı şekilde insanlar, ondan sonraki hiçbir asırda da terk etmediler ve bunun bir İmamın nasbedilmesinin farz olduğu delalet bir icma olduğuna karar verdiler.”

9-En-Nesefî (Akâid)’de şöyle demiştir: Müslümanların, hükümlerini uygulayacak, hadlerini yerine getirecek, geçitlerini koruyacak, ordularını düzenleyecek, sadakalarını alacak, hırsızların ve yol kesenlerin üstesinden gelecek, Cuma ve bayramları eda edecek, hak üzere olan şehadetleri kabul edecek, velisi olmayan genç kız ve erkekleri evlendirecek ve ganimetleri paylaştıracak bir imamlarının olması şarttır.”

10-İbn-i Teymiye (Siyasetu’ş Şeriyye)’de şöyle demiştir: “İnsanlara bir emir tayin etmenin dinin en büyük farzlarından biri olduğu ve onsuz dinin uygulanamayacağı bilinmelidir. Zira insanoğlunun birbirlerine ihtiyaçları olduğu için maslahatlarını ancak icmayla yerine getirebilirler. Dolayısıyla onların bir baş için icma etmeleri şarttır. Zira Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, şöyle buyurmuştur: إِذَا خَرَجَ ثَلاثَةٌ فِي سَفَرٍ فَلْيُؤَمِّرُوا أَحَدَهُمْ   "Üç kişi yolculuğa çıktıkları taktirde, başlarına aralarından birisini emir tayin etsinler. Ebu Davud, Ebi Said ve Ebi Hureyra’nın hadisinden rivayet etmiştir… Çünkü Allahu Teala, emri bilmaruf ve’nehyi anil münkeri farz kılmıştır. Bu da ancak kuvvet ve imaret ile gerçekleşebilir. ”

11-Şevkâni (Es-Seylul-Cerrar)’da şöyle demiştir: “Müslümanların bir İmam nasbetmelerinin farziyeti faslı: İlim ehlinin, bu meselenin usulden mi yoksa fürüdan mı olduğu üzerinde uzunca konuştuklarını, bir İmam nasbetmenin farziyeti noktasında onun kesin mi yoksa zanni mi ya da sadece şeri mi yoksa hem şeri hem de akli mi olduğu hususunda ihtilaf ettiklerini ve yanlış hüccetler ve tartışma alanının dışında deliller getirdiklerini söylüyorum. Sonuç olarak gereksiz yere uzatmışlar ve İmamet hakkındaki tüm bunların hiç faydası olmamıştır. Nitekim Allah’ın Rasulü Sallalahu Aleyhi ve Sellem’den, ona irşat ettiği ve  الْأَئِمَّةُ مِنْ قُرَيْشٍ İmamlar Kureyşten olmalıdır kavlinde geçtiği gibi İmametin nasbedilmesine işaret ettiği sabit olmuştur. Ayrıca İmamlara itaat emri Kur’an ve sünnette de sabit olmuş, sonra Sallallahu Aleyhi ve Sellem Raşid Halifelerin sünnete uymaya yönlendirmiş ve şöyle buyurmuştur: عَلَيْكُمْ بِسُنَّتِي وَسُنَّةِ الْخُلَفَاءِ الرَّاشِدِينَ الْمَهْدِيِّينَ “Öyle ise size sünnetimi ve hidayet üzere olan Hülefâ-i Râşidîn'in sünnetini bırakıyorum.” Bu sahih bir hadistir. Aynı şekilde şöyle buyurmuştur: الْخِلَافَةُ بَعْدِي ثَلَاثُونَ سَنَةً، ثُمَّ يَكُونُ مُلْكًا عَضُوضًا “Hilâfet benden sonra otuz sene sürecek, ondan sonra da ısırıcı melikler olacaktır.” Dolayısıyla kendisinden sonra kimin olacağına işaret etmiştir. Sonra sahabeler, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem vefat edince, İmamet emrini ve bir İmama biat edilmesini her şeyin önüne geçirmişlerdir. Hatta Sallalahu Aleyhi ve Sellem’in defin işi yapılırken onunla meşgul olmuşlardır. Sonra Ebu Bekir ölünce Ömer’e emanet etmiş, ardından da Ömer tanınmış bir gruba emanet etmiştir. Sonra Osman öldürülünce Ali’ye biat etmişler ve ardından da Hasan’a biat etmişlerdir. Sonra Müslümanlar, Sultan’ın bir olduğu ve ümmetin işinin birlikte olduğu bu yol üzere devam etmişlerdir. Sonra İslam bölgeleri genişleyince, halkları arasında ihtilaflar baş göstermiş ve bölgelerden her biri de üzerinde ittifak ettikleri bir Sultan’ı yönetime getirmişler ve öldüğünde de onun yerine gelecek kişiyi nasbetmek için harekete geçmişlerdir.” Bu bilinen bir şey olup hiç kimse bu hususta ihtilaf etmemiştir. Dahası Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem vefat etmesinden bu yana tüm Müslümanlar bu amaç üzerinde icma etmişlerdir. Zira din ve dünya maslahatları Sultan’a bağlıdır. Şayet Sultan olmamış olsa, düşmanlarıyla cihat etme, yollarının güvenli olması, mazlumlarının zaliminden korunması, Allah’ın emrettikleri emretme ve Allah’ın nehyettiklerini nehyetme, sünnetleri yayma, bidatleri yok etme ve Allah’ın hadlerini uygulama üzerinde birleşemezler. İşte Sultan’ın nasbedilmesinin meşruiyeti, bu hususlardan dolayıdır. Dolayısıyla bu meselede meydana gelen karmaşıklığı, kafa karışıklığını, dedikodu ve ıssız çöllerdeki serap gibi susayan, onu su zanneden ve nihayet ona vardığında orada herhangi bir şey bulamayacağı bir hayale güvenmek dışında hiçbir dayanağı olmayan çok uzun iddiaları bırak gitsin.   İmamları nasbetmenin ve onlara biat etmenin farz olduğunun en önemli delillerinden biri de Ahmed, Tirmizi, İbn-i Huzeyme ve İbn-i Hıbban’ın sahihinde Haris El-Eşarî’den tahriç ettiği şu lafızla gelen hadistir:  مَنْ مَاتَ وَلَيْسَ عَلَيْهِ إِمَامُ جَمَاعَةٍ، فَإِنَّ مَوْتَتَهُ مَوْتَةٌ جَاهِلِيَّةٌ  “Kim boynunda bey'at olmadığı halde ölürse, cahiliye ölümü ile ölmüş gibi olur.” Hakim, İbni Ömer ve Muaviye’nin hadisinden rivayet etti ve Bezzâr, İbni Abbas’ın hadisinden rivayet etti.”

12-Şeyh Tâhir İbni Âşûr (Usulü'n-Nizami'l-İctimai fi'l-İslam)’da şöyle demiştir: “Müslümanların genel ve özel bir yönetim kurması, İslam şeriatının asıllarından bir asıldır. Bununla ilgili Kitap ve sünnetten o kadar çok delil sabit olmuştur ki manevi tevatür derecesine ulaşmıştır. Nitekim sahabe, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in vefatının ardından İslam ümmetini gözetmesi için peygamberimize halef birini getirmek amacıyla hızla bir araya gelip müzakerede bulunmuşlardır. Bunun üzerine Muhacir ve Ensarlar, Sakife günü Ebu Bekir Sıddîk’i Müslümanlar için Allah’ın Rasulü’nün Halifesi olarak getirilmesi üzerinde icma etmişler ve bunun akabinde Müslümanlar Halife’nin ikamesinin farziyeti hususunda ihtilaf etmemişlerdir. Bazı Harici ve Mutezile gibi şaz olanlar icmayı bozmaya yeltenmiş olsar da gözler onları görmemiş ve kulaklar işitmemiştir. Hilafet’in konumu şeriatın usulünden olduğu için Usuluddin alimleri onu kendi meselelerine dahil etmişlerdir. Dolayısıyla bablarından biri de İmamet olmuştur. İmam El-Harameyn (Ebu el-Meâlî El-Cüveynî) İrşad’da şöyle demiştir: İmamet hakkında konuşmak, itikat usulünden değildir. Zira ondan habersiz olma riski, usuluddinin aslından habersiz olma riskini de hazırlar.” 

13-El-Cezîrî (el-Fıkhu alel-Mezâhibil-Erbaa)’da şöyle demiştir: “İmamlar (Rahımehumullahu Teala), İmametin farz olduğu üzerinde ittifak etmişlerdir. Dolayısıyla Müslümanların, dinin şiarlarını ikame edecek ve mazlumları zalimlerden kurtaracak bir İmamlarının olması kaçınılmazdır. Ayrıca ister ittifak etsin ister ihtilaf etsin tüm dünya üzerindeki Müslümanların aynı anda iki imamlarının olması caiz değildir.” 

Hilafet ve Halife’nin İslam şeriatındaki konumu hakkında bu ümmetin bazı alimlerinin bahsettikleri şey işte budur. Ey insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetin evlatları, dünya ve ahiretin izzetine nail olmak için haydi Hilafet’i yeniden kurun. İşte Hizb-ut Tahrir, sizin içinizde sizinle birlikte çalışmaktadır. Haydi onun kervanına katılın. Allah’tan, İslam ümmetine yardımını çabuklaştırmasını temenni ediyoruz ki böylece Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet Devleti’ni yeniden kursun.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Abdulhâdî Haydar – Yemen

#أقيموا_الخلافة
#ReturnTheKhilafah
#YenidenHilafet
#خلافت_کو_قائم_کرو

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER