- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
El-Burhan’ın Mustafa Kemal’in Kabrini Ziyaret Etmesi
Geçiş Hükümetinin Korkunç Yüzünü Ortaya Koyuyor
Ajanslar, Sudan Geçiş Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan’ın, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın davetlisi olarak iki günlük resmi bir ziyaret için Perşembe günü Türkiye’ye gittiğini duyurdu. (Türkiye Haber Ajansı)
Siyasette birçok araç ve üslupların ve farklı rollerin olduğu bilinmektedir. Ancak egemen olanın (proje sahibinin), projenin yürütüldüğü aracın rolünden farklı olduğu da sabittir. Bu nedenle El-Burhan ve Erdoğan, Amerika’nın araçlarından başka bir şey değillerdir. Dolayısıyla bu ziyaretin kişisel olmadığını, bilakis efendilerin isteği olduğunu ve “törenin sona ermesinin ardından Erdoğan, El-Burhan ve beraberindeki heyetlerin Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal’in kabrini ziyaret etmelerinin” birtakım çağrışımlar içerdiğini görüyoruz. Nitekim bu, geçiş hükümetinin önümüzdeki dönemde izleyeceği yolun açık bir göstergesi olup bu da, İslam ile savaşmak, Laikliği bariz bir şekilde uygulamak ve mücrim Mustafa Kemal’i rehber edinip onu örnek alarak İslam’ın geri kalan hükümlerini ortadan kaldırmaktır. Zira Mustafa Kemal, 1924 yılında Hilafeti yıkmış, 1926 yılında İslam Şeriatını tamamen ortadan kaldırmış, kadın ve erkek arasındaki mirası eşit yapmış, Türklerin Hac ve Umre yapmalarını ve Ramazan ve Kurban bayramlarını kutlamalarını engellemiş, camilerde ezanın okunmasını ve Türkiye’de başörtü takılmasını yasaklamış, adından Mustafa’yı silmiş, okullarda Arapçayı yasaklamış ve Arapça harflerini kaldırmış ve bu Mustafa Kemal, göreve başlarken Allah adına yapılan yemini şeref yeminine çevirmiştir. Ayrıca kendi yaklaşımını reddeden yüzlerce alim ve fakihi idam etmiş ve ölmeden önce Müslümanların cenaze namazını kılmamalarını vasiyet etmiştir. Yine Mustafa Kemal, (Kur’an’ı Kerim’i kastederek) incir ve zeytin arayan bir kitabın peşine düşemeyiz demiştir! Allah aşkına, halkı Allah ve Rasulü’ne sevgi besleyen ve bunların sevgisiyle gezip dolaşan bir devlet başkanı böyle bir ziyarette bulunabilir mi?! Zira bu adam, ümmetlerine ihanet edenleri yücelten ve fiilleriyle kabrini ziyaret edecek kadar hayran bırakan bir adamdır. Çünkü ona yönelik şu mesajları bunu yansıtıyor: İslam’ı silip yok edinceye kadar izinden yürümeye devam edeceğimize söz veriyoruz. الْمُنَافِقُونَ وَالْمُنَافِقَاتُ بَعْضُهُم مِّن بَعْضٍ يَأْمُرُونَ بِالْمُنكَرِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمَعْرُوفِ“Münafık erkekler ve münafık kadınlar birbirlerindendir (birbirlerinin benzeridir). Kötülüğü emredip, iyiliği yasaklarlar.” [Tevbe-67]
Ama biz hayırlı bir ümmetiz ve ne Erdoğan, ne Burhan, ne de Mustafa Kemal bizi temsil etmemektedirler. Aksine onlar, kendilerinin ve efendilerinin benimsedikleri Laik gündemi temsil etmektedirler. Dahası onlar, sömürgeci kafirlerin ve ümmetin düşmanlarının elindeki bir maşadırlar. Dolayısıyla kafir Batı’nın destekçisi olmaktan hoşnut olanlar bizi temsil edemezler, dünya hayatına dalıp ihanet eden ve namusu ve dini satanlar bizi temsil edemezler, kendi nefsini alçaltan ve onu değersiz bir dünya metaı karşılığında satanlar bizi temsil edemezler, Müslümanların namuslarını çiğneyenler ve ekini ve nesli helak edenler bizi temsil edemezler, İslam ümmetinin kalbine hançer saplayarak İslam ümmetiyle kalkınmasının, izzetinin ve yükselişinin arasına engel koyanlar bizi temsil edemezler.
Bizler, isimleri işitildiğinde sadece zalimlerin tahtlarını sarsan adam gibi adamların mensuplarıyız. Bizler, Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in nübüvvetini gerçekleştirmek için Bizans İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’u fethederek Batı’yı bitkin düşüren ve tarihi değiştiren Muhammed Fatih’in torunlarıyız. Bizler, ümmete izzet ve onuru ulaştıran ve Müslümanlara Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve sahabenin günlerini hatırlatan İslam’ın yıldırımı lakaplı Sultan Birinci Bayezid’in torunlarıyız. Bizler, Batı’nın büyük olarak adlandırdığı, nüfuzunu tüm dünyaya yayan ve Fransa ondan yardım istediğinde en büyük donanmaların sahibi olan Kanuni Sultan Süleyman’ın torunlarıyız. Ey Ruveybidalar, bizleri temsil edenlerin kimler olduğunu öğrenmediniz mi? Bizleri, Kâbe’yi örtmeye, yollarını güvence altına almaya ve su içmeleri için kuyular kazmaya hırs gösteren (ateş adam) Ali Dinar temsil etmektedir. Ayrıca o, İngilizlere direnmiş ve sabah namazını kılarken onu öldürmek için Afrika’da ilk kez uçak kullanmak zorunda kalıncaya kadar İngilizlere asla unutamayacakları bir ders veren Hilafeti desteklemiştir.
İşte bizim yol ve metot olarak mensup olduğumuz kişiler bunlardır; dolayısıyla onlar bizden biz de onlardanız.
Son olarak mesajımız sizleredir ey Mustafa Kemal’in kabrini ziyaret edenler; gaflet içerisinde olduğu bir zamanda Mustafa Kemal’in sömürgeci kafirin yardımıyla yıkmak için çalıştığı devletin şafağının doğacağının ümmete vaat edildiğini ve bu kahramanların torunlarının onu yeniden vakıa zeminine geri getireceğini müjdeliyoruz sizlere. İşte o zaman Mustafa Kemal’in kabri, ziyaret edilecek bir anıt değil İslam’ı bekleyenler için bir ders ve ibret olarak kalacaktır. İşte o zaman İslam ülkelerindeki Laiklik gözlerden yok olup gidecektir. Dahası bu devlet, onu kendi yurduna sürmek için orduları, düşüncesi ve bilinciyle peşine düşecektir. Tabi şayet bir yurdu kalırsa.
Ölümü düşmanlar tarafından kutlanan bu devlet, hala Müslümanların nefislerinde yaşamaya ve umutlarının odağı olmaya devam etmektedir. Zira tarih bize, ümmetin hastalandığını ancak hızla geri döneceğini öğretmiştir. Nitekim Mustafa Kemal, devletin yıkılmasından dolayı övünüp dururken helak olup gitti. Ama şimdi Türkiye’nin göbeğinde, gece gündüz bıkıp usanmadan dua eden, onu tekrar hayata döndürmek için ciddi bir şekilde çalışan, o devleti geri getirmek için ellerinden gelen her şeyi yapan ve alınlarını çatlatan, dahası onu tekrar kurmak ve Erdoğan, El-Burhan ve tüm hain ve ajanları tarihin çöplüğüne atmak için nefislerinde ölümü arzulayan adamlar vardır. Dolayısıyla Mustafa Kemal ve El-Burhan’ın burnu yere sürtülse de İslam’ın râyesi dalgalanacak, onun hayrı tüm dünyayı kaplayacak, ne Laiklik ne de bir başkası hiçbir şey ondan üstün olmayacaktır. İşte o zaman dünya, zulüm ve baskıdan kurtuluşunu kutlayacaktır.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Müh. Bekrî Adem Muhammed Mekkî – Sudan