- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Kafirlerin Bayramlarını Kutlamanın Mubahlığı İle İlgili Ticaret Ne Zaman Sona Erecek?!
Her yıl bu günlerde Hristiyanların bayramlarını kutlama konusunda, mubah diyenler, haram diyenler, destekleyenler veya karşı çıkanlar arasında birçok tartışma yaşanmaktadır. Nitekim Mısır Müftüsü ve Ezher Şeyhi, kutlamanın mubah olduğunu söyleyenlerin yanında yer almış ve kesinlikle rejim ve onun başı tarafından doğrudan bir emirle bunu desteklemiştir. Zira 10/12/2021 tarihinde Hamdi Razak’ın sunduğu “Sada el-Balad” kanalında yayınlanan “Nazra” programı ile yaptığı röportajda, tebrik etmenin haram değil caiz olduğunu söylediği gibi efendimiz İsa Mesih’in doğum gününe denk gelen yılbaşını kutlamak da caizdir demiştir. Ayrıca Ezher Şeyhi 13/12/2021 perşembe günü, yeni yılını kutlamak için İskenderiye Papası Papa Tawadros’u telefonla aramıştır. Ezher Şeyhi’nin basın açıklamalarını teyit ettiğini belirten yedinci gün yayınlanan habere göre, insanların akıllarını kaçırmak, onları saptırmak ve onlara sokaklarda nasıl yürüyeceklerini bile öğretmek isteyen İslam’ın bildirmediği söylemler mi vardır! Oysa onlara, Hıristiyanların bayramlarını kutlamak ve bunun dışında İslam ile hiçbir ilgisi olmayan “rahiplik” adlandırması haram kılınmıştır. Ayrıca 23/12/2021 perşembe yedinci günü müftünün, bir Müslümanın çeşitli münasebetlerle bir gayrimüslimi tebrik etmesinin zorunlu ve arzu edilen bir mesele olduğunu teyit ettiğini ve açıklamalarına devam ettiğini aktarmıştır. Dolayısıyla biz bu fetvaları, toplumsal derinliğe, istikrara ve aynı toplumun mensupları arasındaki ülfetin gerçekleşmesine dayandırıyoruz. Bu nedenle Mısır Fetva Kurumu Daru’l İfta’ya, fetva meselesini kontrol etmesi gereken bir çatı olduğunu, bu çatının toplumun istikrarı için var olduğunu ve bu fetvaların bu amacı gerçekleştirmek için devam etmesi gerektiğini söylüyoruz.
Kutlamanın mubah olduğu ve kutlamanın bir mükafat olarak kabul edildiği söylemi sadece bu kişilerle sınırlı kalmamış, bilakis Mısır'ın kollarını sıvamış tüm alimleri, dahası Batı’daki efendilerine yakın olan ajan rejimlere bağlı tüm alimleri de kapsamıştır. Oysa kesinlikle sözlerinde şerî delillere dair hiçbir dayanak yoktur. Bilakis bu kutlamanın vakıası ve ne olduğu hakkında açıklama yapılmaksızın tamamen akli delile veya meseleyle hiçbir ilgisi olmayan delillere boyun eğildiği aldatıcı tevillere dayanmaktadır. Dolayısıyla bizim, hakkı açıklamamızın yanı sıra insanlara gayrimüslimler nezdindeki bugünün vakıasını netleştirmemiz gerekmektedir. Peki bu hususta onlara katılmak caiz midir yoksa değil midir? Müslümanların kendi dışındakilere karşı vacibi nedir? Son olarak, özellikle son zamanlarda olmak üzere neden bu konu her yıl gündeme getiriliyor?!
Bugünün ve bu kutlamanın vakıası hakkında söylenebilecek en az şey, Hıristiyanların iddialarına göre onu Rabbin veya Rabbin oğlunun(!) doğum günü olarak kabul etmeleridir. Oysa bu, Allah katında büyük büyük bir günahtır: وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمَنُ وَلَداً * لَقَدْ جِئْتُمْ شَيْئاً إِدّاً * تَكَادُ السَّمَاوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِنْهُ وَتَنْشَقُّ الْأَرْضُ وَتَخِرُّ الْجِبَالُ هَدّاً * أَنْ دَعَوْا لِلرَّحْمَنِ وَلَداً * وَمَا يَنْبَغِي لِلرَّحْمَنِ أَنْ يَتَّخِذَ وَلَداً “Bazıları: “Rahman çocuk edindi” dediler. Gerçekten siz çok çirkin ve korkunç bir iddia ortaya attınız! Rahman’a çocuk isnat ettiler diye! Neredeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp yerle bir olacaktı. Halbuki çocuk edinmek asla Rahman’ın şânına yakışmaz!” [Meryem 88-92] Bundan dolayı bu günde onları kutlamak, Allah Azze ve Celle’ye çocuk isnat etmelerini ikrar etmek ve Allah’ın çocuğu olduğu iddia edildiği büyük bir cürümden dolayı neredeyse göklerin çatlayıp yerin yarılacağı büyük bir günahta onlara ortak olmaktır. İbnu’l Kayyim zimmet ehlinin hükümleri hakkında şöyle demektedir: (Küfür ritüellerini özellikle kutlamaya gelince; bu, ittifakla haramdır. Onların bayramlarını ve oruçlarını kutlamak gibi. Ve şöyle demesi: Bayramın kutlu olsun veya bu bayramı kutlaması ve benzerleri gibi. Bu, küfür olduğundan emin ise böyledir. Dolayısıyla bu, haram kılınanlardandır ve haç işaretine secde etmelerini kutlamak mesabesindedir. Dahası bu, Allah katında en büyük bir günahtır ve içki içmesini, bir nefsi öldürmesini, haram olan zinayı işlemesini ve benzerlerini kutlamaktan daha da kötüdür. Dininin kıymetini bilmeyenlerin birçoğu buna düşmekte ve yaptığının çirkinliğini bilmemektedir. Bu nedenle her kim bir insanın günahını, bidatini ve küfrünü tebrik ederse, Allah’ın öfkesine ve gazabına maruz kalır.) Sabit İbn Dahhak’tan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in döneminde bir adam -Mekke yakınlarından bir yer olan- Buvâne’de bir deve kurban etmeyi adadı. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e gelerek şöyle dedi: Ben Buvâne'de bir deve kurban etmeyi adadım. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle dedi: هَلْ كَانَ فِيهَا وَثَنٌ مِنْ أَوْثَانِ الْجَاهِلِيَّةِ يُعْبَدُ؟ “Orada cahiliye putlarından tapınılan bir put var mı?” Oradakiler hayır dediler. (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle dedi: هَلْ كَانَ فِيهَا عِيدٌ مِنْ أَعْيَادِهِمْ؟ “Orada onların bayramlarından bir bayram var mı?” Oradakiler hayır dediler. Bunun üzerine Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle dedi: أَوْفِ بِنَذْرِكَ، فَإِنَّهُ لَا وَفَاءَ لِنَذْرٍ فِي مَعْصِيَةِ اللَّهِ وَلَا فِيمَا لَا يَمْلِكُ ابْنُ آدَمَ “Adağını yerine getir. Şüphesiz Allah’a isyan konusundaki ve insanoğlunun malik olmadığı bir şeydeki adağa vefa yoktur.” [Ebu Davud tahric etti ve aslı Sahiheyn’de geçmektedir.] Bu hadisin delaleti, müşriklerin bayramlarının olduğu bir yerde kurban kesmenin Allah’a isyan etmek olduğu yönündedir. Zira Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle demiştir: لَا وَفَاءَ لِنَذْرٍ فِي مَعْصِيَةِ اللَّهِ “Allah’a isyan konusundaki bir adağa vefa yoktur.” Abdullah İbn Amr İbnu’l Âs şöyle demiştir: (Kim yabancı ülkeleri örnek alır, onların nevruzlarını ve bayramlarını kutlarsa, ölünceye kadar onlara benzer ve kıyamet günü de onlarla haşrolur.) Nitekim müminlerin emiri Ömer İbn Hattab, sahabeler ve Müslümanların diğer imamları, onların bayramlarını Müslümanların diyarında açığa çıkarmamalarını ve evlerinde gizli olarak yapmalarını şart koşmuşlardır. Bu nedenle kutlamayla ilgili söylemiş olduklarının tamamı, şeri delillere ve sahabe-i kiramın üzerinde yürüdüklerine aykırıdır. Hiç kimse bunun ihsan kabilinden olduğunu veya bizim bayramlarımızı kutlamalarına bir cevap olarak bizim de onlara katıldığımızı söyleyemez. Zira onlara ihsan etmek, onların küfrünü, şirkini ve dalaletini onaylamakla olmaz. Bilakis onlara nasihat etmek ve onları bizim hak üzerinde olduğumuz şeylere davet etmek, onları Allah’ın dinine girmeye davet etmek ve onları kıyamet gününde Allah’ın azabından korumakla olur. Onlara ihsan etmenin zirvesi işte budur. Onları kutlamaya gelince; bu onların üzerinde oldukları batıllarını onaylamaktan öte bir şey değildir. Dolayısıyla bu, onları aldatmak, saptırmak ve onları ebedi cehennemde kalmaya davet etmektir. Bu yüzden onların bizim bayramlarımızı kutlamalarına ve katılmalarına karşılık vermek, onlarla birlikte batıllarına düşmekle olmaz. Bilakis bu batıldan açık bir şekilde beri olmakla ve onları açık bir hakka iletecek doğru bir düşünceye sevk etmekle olur. Böylece Allah Azze ve Celle’nin hak olan şu kavli de gerçekleşmiş olur: لَّا يَنْهَاكُمُ اللَّهُ عَنِ الَّذِينَ لَمْ يُقَاتِلُوكُمْ فِي الدِّينِ وَلَمْ يُخْرِجُوكُم مِّن دِيَارِكُمْ أَن تَبَرُّوهُمْ وَتُقْسِطُوا إِلَيْهِمْ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُقْسِطِينَ “Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara âdil davranmanızı yasaklamaz. Çünkü Allah, adaletli olanları sever.” [Mümtehine 8]
Bu tür yüzeysel batıl bir fetva vermek doğru değildir. İslam beldelerinde İslam'ın hükümlerini uygulayacak bir devleti olsaydı, buna cevap vermemize gerek kalmazdı. Zira o, Müslümanlara ve diğerlerine adil davranacak, her türlü sınıfçılığı ve mezhepçiliği, bunların varlığına teşvik eden ve bunlara ortam hazırlayan her şeyi ortadan kaldıracaktır. Nitekim biz ve Hıristiyanlar yüzyıllar boyunca Mısır’da ve diğer Müslüman beldelerde birlikte yaşadık ve bu tür konuları gündeme getirmeye ve bu fetvaları konuşmaya hiç gerek duymadık. Zira herkes, din, renk, ırk, mezhep farkı gözetmeksizin herkese eşit mesafede duran İslam Devletine karşı hak ve görevlerini biliyordu. Bu konuların gündeme gelmesinden ve insanların bunlarla meşgul edilmesinden tek çıkar sağlayan, ümmetin izzet ve onurunu geri kazandıracak hayati meseleleriyle meşgul olmalarından çekindiği için çatışmalarla ümmetin dikkatini dağıtmaya çalışan Batı’dır. Ümmetin izzet ve onurunu geri kazandıracak olan ise, Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet’in yeniden kurulması ve bu sayede İslami hayatın yeniden başlamasıdır. Sadece bu şekilde bu tartışma sona erecek ve bunun fitilini ateşlemeye çalışan Batı hayal kırıklığına uğrayacaktır.
Burada iş, genel olarak ümmetin muhlis evlatlarına ve özel olarak da ordu içerisindeki evlatlarına düşmektedir. Zira onların elinde güç vardır ve sadece onlar, ümmetlerine yardım etmeye ve ümmetin izzeti olan devleti kurmalarına imkan sağlamaya muktedirdirler. Zira Hilafet, Batı’ya Şeytan’ın vesveselerini bile unutturacaktır. O halde Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in Râye’sini hakkıyla taşıyacak, Allah’a, Rasulü’ne ve dinine yardım edecek ve bunları yeniden gerçekleştirecek olan kim?
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere çağırdığı zaman Allah'ın ve Peygamber'in çağrısına olumlu karşılık verin. Bilin ki Allah kişiyle kalbinin arasına girer ve siz O'nun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal-24]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Said Fazıl - Mısır