- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Cehenneme Gidenler!
Demokratik süreç ve onun hedefleri hakkında bir bilgisi olmadığı halde demokrasiye inananlar, onun borazanlığını yapanlar ve onu parlatanlar, bize savundukları belirli bir bakış açısına sahip olduklarına dair herhangi bir izlenim vermiyorlar; aman Allah’ım, belki de onların etrafını kalabalıklaştıran varlıklar ve kişilerden cahil bir toplum, yozlaşmış rejimler, dengesiz ilişkiler, adaletin kaybolması ve dengenin bozulması hakkındaki genel konuşmaya varıncaya kadar dışlanması gerekirken bir de ardından adaletin tesis edilmesi ve toplumlarımızın geneline yayılan zulüm ve bozgunculuğun sona erdirilmesi çağrısında bulunuyorlar.
Bu tür hedeflerin şerî delillere dayanması gerektiği gibi aynı şekilde onları, iddia ettikleri gibi yalan ve iftirayla vakıayı değiştirmeye çalışanların ön saflarına koyan teklifin de açıklığa kavuşturulması gerekiyor.
Bütün bu kişilerin halkları tarafından denendiği gibi sistemlerinin ve kanunlarının da denendiği bilinen bir şeydir; şayet kendisine çağrıda bulundukları ve meylettikleri şey, sözde ilerleme, toplumu bir durumdan daha iyi bir duruma taşıma ve normal koşullarda yaşama fikirleriyse, o halde hedefleri başarısız olmuş ve gayeleri de kaybolup gitmiştir. Bu nedenle gerçekten feraset sahibi ve bilinçli herkesin, kendisi için geldikleri hedefler aracılığıyla yalan ve iftirayla dolu hedefleriyle neyi arzuladıklarını tanımlaması gerekiyor.
Saray mollaları adına açıkladıkları şeyler, kendisinden sonra sapkınlığın olmadığı bir sapkınlıktır; dolayısıyla bunlar, insanın ve onun içirdiği, yaratıcı tarafından mükemmel bir şekilde tanzim edilmiş içgüdü ve uzvi ihtiyaçların hakikati konusundaki bilgisizliklerinden dolayı kötü alimler tarafından uydurulmuş bir iftiradır. Belki de bu kişiler, vakıa ile ilgili bilgisizlikleri nedeniyle zihinlerine aşılanmış hatalı vizyona göre bir yöntem izliyorlar.
Bu kokuşmuş yaklaşımın birçok saptırıcı borazancıları ve şakşakçıları olsa da ancak bu, bir Müslümanı günahtan muaf tutmaz; çünkü Allah’ın dininin ve O’nun mükemmel şeriatının önünde engel olarak duran bu beladan kurtulmanın sorumluluğu onun omuzundadır.
Belki de bir grup insan, bu yolun, iddia ettikleri gibi insanların kurtuluşunu isteyen iyi niyetli insanlar tarafından hazırlandığı vehmine kapılmış olabilir; ömrüme yemin olsun ki bu, cehennemin yoludur; çünkü yaratıcı Subhanehu bizi, fikir ve akıl yürütmekle mükellef kılmış ve aklı da teklifin menatı yapmıştır; bu yüzden İslam’ın demokrasi ile karıştırılması, Allah’ın dinine yönelik büyük bir hakarettir. Ayrıca bu, yaşadığımız vakıaya dikkatle bakan bir kimse için de apaçık bir yalandır. Bu uygulamaların en kötü olanlarından biri de, demokrasi ile İslam arasındaki anlaşmazlık çatlağını kapatmaları, dahası hiç Allah’tan korkmadan İslam’ın demokrasiyle uyumlu olduğunu ilan etmeleri için kendilerini din adına vekiller olarak diktikleri “alimler” bir grup insanın göreve atanmasıdır! Zira onlar, hâlâ gerek Batı’nın fikirleriyle sırtlanlaşanların gerekse Şura’yı demokrasiden sayarak zehirli fikirlerinin propagandasını yapmak ve İslam ile demokrasinin arasını karıştırmak için bir zulüm olarak İslam’a bağlı olanların yazdıkları aynı tarzda yaşamaya devam ediyorlar. Keşke İslam’ın nasıl demokrasi ile bir araya geldiğini hissedebilseydim?!
Hastalık, zulüm ve iftirayla İslam’a bağlı olanlarla birlikte hareket edenlerin varlığında yatmaktadır.
Bir Müslümanın, nasıl kolay bir şekilde “Haram, insanların haram kıldığı, helal de insanların helal kıldığıdır” şeklinde söyleyebiliyor hiç anlamıyorum?! Oysa Müslümanlar olarak bizim, kendimize has bir yaşam tarzımız vardır; dolayısıyla helal Allah’ın helal kıldığı, haram da Allah’ın haram kıldığıdır. Bu yüzden ümmetin, onun şerefli anayasasının (Kur’an), Sünnet-i Nebevi’nin ve bu ikisinin irşad ettiği İcmau’s Sahabe’nin ve şerî kıyasın kamusunda, fertlerin ve halkın hiçbir hükmü yoktur; çünkü bir Müslümanın bedihiyyatlarından (zihnin zorunlu olarak kabul ettiği, kesin bilgi içeren önermeler) biri de, helalin Allah'ın helal kıldığı, haramın da Allah’ın haram kıldığı şeyler olmasıdır. Dolayısıyla şayet bir kimse, Allah haram kılsa bile halkın mubah kıldığı şeyin mubah olduğunu ve halkın yasakladığı şeyin de yasak-haram olduğunu söyleyen demokrasiye iman ederse bu, Allah korusun bir küfür mefhumudur; çünkü bu, batıl bir yaklaşımdır.
Tüm açıklığı ile demokrasi mefhumu işte budur; ama ne yazık ki İslam’a bağlı olanların birçoğu, bu çirkin yüzü gizlemeye ve parlak olduğunu sandıkları yönlere odaklanmaya çalışıyorlar.
Ayaklarıyla sapkınlığa (oy sandıklarına) gidenlere diyorum ki; seçim düğünü olduğunu iddia ettiğiniz bu demokrasinin sonuçlarına, bu demokrasinin salgıladığı bugün şahit olunan gerçeklik tanıklık ediyor. Zira her bakımdan yozlaşmış bir gerçeklik vardır; hatta ne pahasına olursa olsun, din ve şeref veya dış destek yoluyla devlet pahasına bile olsa zimmetlerin satın alındığını ve ötekinin dışlandığını görüp işitir hale geldik. Demokrasinin geldiği noktaya bir bakın; zira tüm denge ve değerlere rağmen kötü olan şey iyi hale gelinceye kadar insanların zihinleriyle alay edilmektedir!
İnsanları oy vermeye teşvik etmek ve zaman geçmeden hızla oylarını kullanmalarını talep etmek için bir hatibin, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in minberine çıkıp büyük bir coşkuyla şöyle demesine hayret ediyorum: إِنَّ اللهَ يَأْمُرُكُمْ أَنْ تُؤُدُّوا الْأَمَانَاتِ إِلَى أَهْلِهَا “Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi emreder.” [Nisa 58]
Bu aşağılık tutumdan Allah’a sığınırız; Batı demokrasisinin tutumlarını desteleyen bu kişiler, tarihlerinde, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmeti ortaya çıkaran mükemmel şeriatın yönettiği asil ve şerefli tutumlardan hiçbir şey bulamadılar mı?!
Bilge insanların örfünde, çarpık yaklaşımın dışında sorunların daha fazla sorunlarla çözüldüğüne dair bir şey yoktur. Bu insanlar ve benzerleri, Allah’ın dininden uzaklaşmamız sonucunda bizim ve toplumlarımızın başına gelenleri görmüyorlar mı?! İslami beldelerimizin acısını çektiği bu yozlaşmışlığı ve zulmü görmüyorlar mı?!Neden Allah’ın lütuf ve merhametinden yüz çevrilip Batı’nın ve onun zalim kanunlarının getirdiği boş şeylere boyun bükülüyor?! Daha ne zaman kadar ülkelerini saran zulümden ve şehirlerinin üzerine çöreklenen zilletten başka bir şey elde etmedikleri seçim propagandası için boş yere saçlarını ağartmış insanlara itibar etmeyeceğiz? İbret almayacak mısınız ey akıl sahipleri?!
وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنْكاً “Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır.” [Taha 124]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Munis Hamid – Irak