- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Ey Ümmet-i Muhammed: Sizin Ümmetler Arasındaki Yeriniz, Rasulün Kavmi Arasındaki Yeri Gibidir… Peki Akledecek misiniz?
İslam ümmeti İslam’ın fecrinin doğuşundan bu yana tüm insanlığın lideri ve öncüsü olduğuna bizzat tanık olmuştur; yine Allah’ın yeryüzünde kamil ve bölünmez bir şekilde egemen/iktidar kıldığına dair geçmiş milletlerin tek şahidi de odur.
Şüphesiz Hilafet mefhumu, Müslüman bir insanın yaşam biçimi olmasından daha büyük ve daha kapsamlıdır; bilakis bu mefhum bünyesinde, kendisine ulaşma ve onu hayal etme noktasında zihni hayrete düşüren bir derinliği taşıdığı gibi onu omuzlarınızda taşıdığınızda size bu sorumluluğun ağırlığını hissettirmektedir. Nitekim Ebu Hureyra’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: كَانَتْ بَنُو إِسْرَائِيلَ تَسُوسُهُمُ الآنْبِيَاءُ كُلَّمَا هَلَكَ نَبِيٌّ خَلَفَهُ نَبِيٌّ وَإِنَّهُ لا نَبِيَّ بَعْدِي وَسَيَكُونُ خُلَفَاءُ فَيَكْثُرُونَ قَالُوا فَمَا تَأْمُرُنَا قَالَ فُوا بِبَيْعَةِ الآوَّلِ فَالآوَّلِ أَعْطُوهُمْ حَقَّهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ سَائِلُهُمْ عَمَّا اسْتَرْعَاهُمْ “İsrail oğullarını nebiler siyase ederlerdi (yönetirlerdi). Bir nebi öldüğünde onu başka bir nebi takip ederdi. Benden sonra nebi yoktur, fakat birçok Halife olacaktır. Oradakiler dediler ki: Bu halde bize ne yapmamızı emredersiniz? Dedi ki: İlk biat edilene vefakâr olun ve onlara haklarını verin. Çünkü Allah onlara da yönettikleri insanlara da haklarını soracaktır.” [Müttefekun Aleyh]
Allah, Muhammed Aleyhissalatu ve’s Selam’ın ümmetini, insanlık siyasetinde Peygamberlerin Halifesi kılmakla şereflendirdiği gibi hiçbir milleti şereflendirmemiştir; böylece Muhammed Aleyhissalatu ve’s Selam’ın ümmetinin İslam risaletini dünyaya taşıma ve insanları karanlıklardan nura kavuşturma konusundaki konumu ve makamı Peygamberinin makamı gibi olmuştur.
Geçmiş ümmetlerden hiçbiri, tevhid risaletini tebliğ etme konusunda Peygamberlerinin Hilafetini ikame etmemiştir; çünkü kapsamlı mefhumuyla Hilafet, tevhid risaletini insanlığa taşımaktır; zira her kim Allah’ı birlerse, bir başkasının hükümranlığına asla razı olmayacaktır.
Nitekim İslam ümmeti, tevhid risaletini kendi kavimlerine tebliğ eden Peygamberlere şahit olmuştur ki bu, Allah’ın İslam ümmetine has kıldığı bir şeydir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَكَذَلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطاً لِتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَهِيداً“İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resul’ün de size şahit olması için sizi vasat bir ümmet kıldık.” [Bakara 143] Ve Subhanehu şöyle buyurmuştur: مِلَّةَ أَبِيكُمْ إِبْرَاهِيمَ هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمِينَ مِنْ قَبْلُ وَفِي هَذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهِيداً عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى الناس “Babanız İbrahim’in dininde (de böyleydi). Peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için, O, gerek daha önce (gelmiş kitaplarda), gerekse bunda (Kur’an’da) size "Müslümanlar" adını verdi.” [Hac 78] Sallallahu Aleyhi ve Sellem de şöyle buyurmuştur: يَجِيءُ النَّبِيُّ وَمَعَهُ الرَّجُلَانِ، وَيَجِيءُ النَّبِيُّ وَمَعَهُ الثَّلَاثَةُ، وَأَكْثَرُ مِنْ ذَلِكَ وَأَقَلُّ، فَيُقَالُ لَهُ: هَلْ بَلَّغْتَ قَوْمَكَ؟ فَيَقُولُ: نَعَمْ، فَيُدْعَى قَوْمُهُ، فَيُقَالُ: هَلْ بَلَّغَكُمْ؟ فَيَقُولُونَ: لَا، فَيُقَالُ: مَنْ يَشْهَدُ لَكَ؟ فَيَقُولُ: مُحَمَّدٌ وَأُمَّتُهُ، فَتُدْعَى أُمَّةُ مُحَمَّدٍ فَيُقَالُ: هَلْ بَلَّغَ هَذَا؟ فَيَقُولُونَ: نَعَمْ، فَيَقُولُ: وَمَا عِلْمُكُمْ بِذَلِكَ؟ فَيَقُولُونَ: أَخْبَرَنَا نَبِيُّنَا بِذَلِكَ أَنَّ الرُّسُلَ قَدْ بَلَّغُوا، فَصَدَّقْنَاهُ، قَالَ: فَذَلِكُمْ قَوْلُهُ تَعَالَى: ﴿وَكَذَلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطاً لِتَكُونُوا شُهَدَاءَ عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَهِيداً“(Mahşer günü), bir Peygamber beraberinde ümmeti olarak iki adam olduğu halde gelir. Bir başka Peygamber, beraberinde ümmeti olarak üç kişi bulunduğu halde gelir. Bundan fazla ve az ümmetle gelen Peygamberde olur. Sonra o gelen her Peygambere: ″Sen kendi kavmine dini tebliğ ettin mi?″ diye sorulur. O da, ″Evet″ der. Sonra onun kavmi huzura çağrılarak, ″Peygamberiniz size dini tebliğ etti mi?″ denilir. Onlar: ″Hayır″ derler. Bunun üzerine onların Peygamberlerine: ″Kavmine, senin dini tebliğ ettiğine dair şahidin kimdir?″ denilir. O da, ″Muhammed ve ümmeti″ der. Bunun üzerine Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in ümmeti çağrılır ve onlara: ″Bu Peygamberler, kavmine dini tebliğ etti mi?″ diye sorulur. Onlar da, ″Evet″ derler. Sonra Allahu Teala Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in ümmetine: ″Bu Peygamberlerin, kendi kavmine dini tebliğ ettiğine dair bilginiz nedir?″ der. Onlar da, ″Peygamberlerin, kendi kavimlerine dini tebliğ ettiklerini bize Peygamberimiz haber verdi, biz de onu tasdik ettik″ derler. İşte Allahu Teala’nın, şu kavlinin muhtevası budur: “İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resul’ün de size şahit olması için sizi vasat bir ümmet kıldık.” [Bakara 143]”
El-İz İbn Abdusselam, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in özellikleri hakkında şöyle demiştir: “Bu özelliklerden biri de; Allahu Teala O’nun ümmetini adil yöneticiler konumuna yerleştirmiştir; Allah kulları arasında hüküm verdiğinde milletler risaletin tebliğ edilmesini inkâr ettiler; böylece Peygamberlerinin kendilerine tebliğde bulunduklarına dair insanlara şahitlik etsinler diye Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in ümmetini getirmiştir; bu özellik, peygamberlerin hiç birinde sabit olmamıştır.”
Ey Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in ümmeti; şayet şerefiniz ve onurunuz İslam’ın risaletini tüm dünyaya taşımaya bağlıysa, o zaman İslam’ın hayatınızda tatbik edilmemesine nasıl bakıyorsunuz?! Allah’ın kendisiyle sizi ayrıcalıklı kıldığı bu büyük şereften vazgeçmeyi mi kabul ediyor musunuz?!
Yüz yıldan fazla bir süredir üzerimize, bize sıkıntılar, zillet ve aşağılanmalar tattıran sömürgeci kâfirin sistemleri tatbik ediliyor; bu yüzden Gazze’de açlıktan ölen bir çocuğun karnını bile doyurmaktan aciz kalıyoruz! Allah’ın yeryüzünün hükümranlığını bize emanet etmesinin ve azim dininin tebliğ edilmesini sadece bize miras bırakmasının ardından halimiz böyle mi olacaktı?! Geçmiş ümmetlere olan şehadetimiz teklifin olmadığı bir şereflendirme değildir; bilakis Allah Aziz Kitabı’nda, İslam’ı yaşamamızı ve risaletini dünyaya taşımamızı emretmiş, bu dünyada bundan daha büyük bir meselemizin olmaması gerektiğini vurgulamış, dahası bu azim emaneti terk etmemiz durumunda bizlere ceza vaat etmiştir. Zira Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: قُلْ إِنْ كَانَ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَاؤُكُمْ وَإِخْوَانُكُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ وَعَشِيرَتُكُمْ وَأَمْوَالٌ اقْتَرَفْتُمُوهَا وَتِجَارَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَهَا أَحَبَّ إِلَيْكُمْ مِنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِ وَجِهَادٍ فِي سَبِيلِهِ فَتَرَبَّصُوا حَتَّى يَأْتِيَ اللَّهُ بِأَمْرِهِ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ “De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticaret ve beğendiğiniz meskenler size Allah'tan, peygamberinden ve onun yolunda cihattan daha sevgili ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah fasık topluluğu doğru yola erdirmez.” [Tevbe 24]
Dolayısıyla şayet dünyayı, Peygamberimizin yönettiği gibi yönetirsek, bu konuda O’nun makamında olmuş oluruz; ayrıca Allah, geçmiş ümmetler için yeryüzünde Hilafeti bize miras bırakmıştır; o zaman bizim geleceğimizin Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet olması gerekir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Suad Haşram