- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Amerika ve Yahudi Varlığının Gazze’ye Yönelik Savaşı Sürekli Başarısızlıktan, Karmaşık Bir Çıkmazdan ve Uçuruma Doğru Koşmaktan İbarettir!
Amerika, 22 Mart 2024 Cuma günü Gazze’deki savaşın durdurulmasına ilişkin bir kararı Güvenlik Konseyi'ne sundu ancak Rusya ve Çin’in vetosu nedeniyle kararın onaylanması başarısız oldu. Bundan üç gün sonra Güvenlik Konseyi’nin daimi olmayan üyeleri, derhal ateşkes talep eden bir karar sundular ve karar, Konsey'in 15 üyesinden 14’ünün onayıyla kabul edilirken, ABD oylamada çekimser kaldı. Böylece ABD, Gazze’de acil ateşkes kararına karşı üç kez veto hakkını kullanmış oldu.ABD'nin bu karara ilişkin veto hakkını kullanma konusunda çekimser kalması, Netanyahu hükümeti ile Biden yönetimi arasındaki görüş ayrılıklarını daha da artırdı.
Bu savaşın Yahudi varlığından önce birinci derecede bir Amerikan savaşı olduğu, şayet Amerika’nın Yahudi varlığına verdiği sınırsız destek olmasaydı, onun savaşa devam etmesinin imkansız olduğu daha ilk günden itibaren açığa çıkmıştır. Zira savaşın üzerinden yaklaşık 6 ay geçmesine, savaşın büyüklüğüne ve kullanılan silahların birkaç atom bombası boyutunu aşmasına rağmen Amerika ve Yahudi varlığı, hedeflerini koruma noktasında başarısız olmuştur. Nitekim Amerika, sürekli olarak Hamas’a karşı mutlak zafer kazanma ve Gazze’deki her türlü otoritesini ve rolünü ortadan kaldırma hedeflerine ulaşmadan savaşın durmayacağını ilan etmekte ve Yahudi varlığı da bunu tekrarlamaktadır.Bu nedenle Amerika, her türlü ateşkes girişimini engellemekte ve hedeflerinin gerçekleşmesini engelleyecek her türlü kararı iptal etmek için veto hakkını kullanmaktadır.
Ancak savaş uzadı ve Amerika, Yahudi varlığının istediği hiçbir hedefe ulaşamadığını, bu savaşın sivilleri ve çocukları öldürmek, evleri, hastaneleri ve diğer binaları yıkmak amacıyla uzaktan bombalamaktan başka bir şey olmadığını ve halkın kararlılığıyla engellendiğini anladı. Ayrıca Yahudi varlığının iğrenç gerçeği ve onun saldırgan, şerir, iftiracı ve kanlı bir varlık olduğu Amerika dışındaki ve içindeki dünya için ifşa oldu. Aynı şekilde Amerika’nın da, kendisiyle övünüp durduğu tüm insani değerlerle çelişen en çirkin, en iğrenç ve kurnaz gerçeği de ifşa oldu. Daha da önemlisi bu savaşın ortasında ABD başkanı, hem kendisinin hem de yönetiminin kaybetmekten ciddi bir şekilde korktuğu seçimlere de bir baskın düzenledi. Dolayısıyla Amerikan yönetimi, birisi hafifletildiğinde diğeri karışık bir hale gelen iki sorunla karşı karşıyadır. Özellikle de bizzat seçimler kendi içinde çelişkiler barındırmaktadır; zira Yahudilerin oylarını kazanmak ile savaşın sona ermesini talep eden ve Amerika'nın Yahudi varlığına verdiği desteğine karşı çıkanların oylarının arasını birleştirmek mümkün değildir. İşte Biden’ı iki zor sorunla karşı karşıya bırakan bu olmuş ve bunların yüzünden seçenekler konusunda kafası karışmıştır. Dolayısıyla kamuoyunu göz ardı ederek savaşı sürdürmesi, kesinlikle oy kaybına yol açacak ve ateşkes savaşın sonrasına uzanan bir ateşkes olmadığı sürece savaşın geçici olarak durdurulmasının veya ateşkesin kendisine hiçbir faydası olmayacaktır. Bu da pratik olarak Amerika’nın ve Yahudi varlığının başarısızlığının ve yenilgisinin, gerek Yahudi varlığının varlığına gerekse Amerikan ve Batı nüfuzuna yönelik yansımalarından dolayı kaçınılmaz bir yenilgi olduğu anlamına gelmektedir.Ayrıca herhangi bir uzun süreli ateşkes, Netanyahu’nun düşüşünün bir habercisi olabileceği gibi Biden ile arasındaki anlaşmazlığı daha da kötüleştirebilir ve Biden’ı Yahudi oylarının önemli bir yüzdesinden mahrum bırakabilir. İşte Biden’ı, hâlâ ciddi bir çıkmazın içine sokan ve Gazze savaşıyla ilgili kararlar alırken kafasını karıştıran ve tereddüde düşüren bu olmuştur.
Bu nedenle Amerika’nın, Hamas’ın terörist olarak damgalanmasını, dolayısıyla Gazze veya Filistin’deki herhangi bir siyasi sahneden uzaklaştırılmasını içermeyen herhangi bir ateşkes teklifini reddetmesinin ardından onun Amerikan seçimleri sonrasına kadar bir ateşkese ihtiyacı vardır.Aynı zamanda bunun için, Netanyahu’nun reddetmeyeceği ve ABD’deki destekçilerini öfkelendirmeyeceği bir metin istiyor. Bu nedenle Rusya ve Çin’in başarısız kıldığı kararını sundu ve bu da dünyada kargaşayı daha da artıran birinci ülke olarak kendi yüzüne atılmış bir tokat oldu.
Biden, seçim durumuna bir çözüm bulma ihtiyacı olduğundan dolayı, Netanyahu ve destekçileri açısından kışkırtıcı olsa da 25 Mart 2024’teki acil ateşkes kararını kendisi için uygun buldu. Dolayısıyla Amerika’nın istediği her şeyi karşılamasa da ona karşı veto kullanmadı ve tüm üyelerin lehte oy kullandığını görünce de oy vermekten kaçındı. Dünyanın birinci ülkesinin böyle bir tutum sergilemesi dikkat çekicidir; zira 3 gün önce aynı konudaki kararı başarısız olan bir ülke olmasına rağmen kararı ne destekledi ne de reddetti. Bunun da ötesinde bu kararın Netanyahu'ya zarar vereceğini ve onun buna şiddetle reddedeceğini de biliyordu. Dolayısıyla bu tutum, Amerika’nın karar verme sürecini zorlaştıran bir çalkantı içinde olduğunu teyit eden çelişkilerden yoksun değildir. Bu ise iki çıkmazın yoğunlaşmasından kaynaklanmaktadır: Birisi Gazze’nin inatçılığı ve onun planlarını başarısız kılması çıkmazı; diğeri ise Biden'ın seçmen durumu ve büyük oy kaybının yarattığı korku çıkmazıdır.
Netanyahu hızlı bir şekilde açıkça Biden’a karşı çıktığını ve karara uymayı reddettiğini açıkladı. Bu durum da, aralarındaki (Netanyahu ile Biden) anlaşmazlığı körükledi, Trump’a ve seçim kampanyalarına hizmet etti ve Netanyahu ile hükümetinin mevcut Amerikan yönetimine karşı inatçılığını artırdı.
Sonuç olarak Amerika bu yüzyılın başından günümüze kadar, yani Jr. Bush döneminde Irak ve Afganistan’daki başarısızlığından bu yana birbirini takip eden stratejik başarısızlıklara maruz kalmış, sonra hem Obama’nın hem de Trump’ın stratejileri başarısız olmuş ve bugün de Biden ile birlikte birçok konudaki başarısızlığın acısını çekmektedirler; yine Amerika, ister yükselen bir Çin ile olsun, ister genişleyen ve inatçı bir Rusya ile olsun, ister onun tutumlarına ve ihanetlerine karşı ihtiyatlı davranan bir Avrupa ile olsun, ayrıca gerek iç sorunlarla gerekse Yahudi varlığının oradaki yükümlülüklerini yerine getirmede başarısız olması nedeniyle sefil bir şekilde başarısız olduğu Gazze savaşıyla olsun bugün de baskıcı ve zorlu durumlarla karşı karşıya kalmıştır. Yani savaştaki hedeflerini gerçekleştirmek için pratik bir planın olmaması nedeniyle konumu karmaşıktır. Ayrıca seçimler, Amerikalı seçmenin karşılaştığı ahlaki ve insani başarısızlık nedeniyle Biden’ın içinde bulunduğu durumu daha da karmaşık bir hale getirmektedir. Sonra Amerika’nın Güvenlik Konseyin’deki başarısızlığının yanı sıra dünyaya göstereceği başka bir kararda da başarısız olması, uluslararası konumunun gerilemesine ve uluslararası toplum üzerindeki etkisinin azaldığının ortaya çıkmasına neden oldu.
Ne Amerika ne de Yahudi varlığı bu başarısızlığı asla beklemiyordu. Dolayısıyla bunun yansımaları, şu anda içinde bulundukları çıkmazın ötesine geçerek, Yahudi varlığını ve bölgedeki Amerikan ve Batı nüfuzunu ortadan kaldırma tehdidinde bulunan bir felakete dönüşebilir. Peki her ikisi de başarısızlığı kabul edip geri mi çekilecekler? Bunu Amerika da yapacak mı? Nitekim özellikle Yahudi ordusunun yaptığı tek şey, kin, nefret ve öfkeden başka bir şey gerçekleştirmeyen öldürmek ve yıkım olmasından dolayı her ikisinin de seçenekleri daralmaktadır. İşte bundan dolayı Refah’a saldırma fikri ortaya çıkmıştır.
Bu saldırıyı Yahudi ordusu başlattı ve Ürdün Kralı Abdullah daha önceki katliamlardan kat be kat daha büyük olacak katliamlarının sonuçları konusunda uyarmak için 13 Şubat 2024’te Washington'a uçmasaydı neredeyse Biden yönetimi de bunu ilan edecek, bu da Ürdün rejiminin düşmesine, tüm bölgenin patlamasına ve bir felakete yol açacaktı. Bunun üzerine Biden, Refah için bu tehlikeli yansımaları önleyecek bir plan geliştirmek için bekleyeceğini açıkladı.Aynı zamanda, İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron'un uyarısı ve ABD Dışişleri Bakanı Blinken ile Refah saldırısı ve Ukrayna'ya destek konularını görüşmek üzere bir araya gelmesi de dahil olmak üzere, Avrupa'dan bu saldırıya karşı uyarıda bulunan açıklamalar ortaya çıktı. Bunun üzerine Amerika, Avrupa'nın reddedemeyeceği ve savaşın ve bölgenin kontrolden çıkmasına neden olma tehdidinde bulunmayacağı uygun bir plan geliştirilene kadar saldırının ertelendiğini duyurdu. Dolayısıyla Amerika hâlâ Yahudi varlığını bu saldırıya karşı uyardığı gibi eğer tutarlı bir plan olmadan bu saldırıya başlarsa, onu içinde sıkışıp kalacağı ve sonuçlarının çok ağır olacağı konusunda da uyarıyor.
Gazze savaşının mevcut vakıasını inceleyen bir kimse için, bunun hem Amerika hem de Yahudi varlığı için bir çıkmaz olduğu ve her ikisinin de bunun içinde sıkışıp kaldığı artık bir sır değildir; dolayısıyla yukarıda da belirttiğimiz gibi savaşın durdurulmasının, hem ikisi (Amerika ve Yahudi varlığı) hem de tüm Batı için ciddi yansımaları olacaktır. Ayrıca savaşın devam etmesi maliyetli olacağı gibi Amerika'nın, Yahudi varlığının ve Batı’nın dünyaya insanlık için tehlike kaynağı olduğunu gösteren kitlesel katliam ve yaygın yıkımdan başka hiçbir faydası olmayacaktır; çünkü onlar kanunlarla ve değerlerle övünen bir grup katildirler. Nitekim Biden ve Netanyahu’nun bu çıkmazdan en az hasarla nasıl çıkılacağına dair farklı vizyonları vardır ve bu yüzden onlar anlaşmazlık ve tartışma içindedirler; bu da her ikisinin çıkmazını daha da karmaşık bir hale getirmektedir. Dolayısıyla bu anlaşmazlık, Biden'ın seçim şansını zayıflatmakta, onun endişelerini artırmakta, kendisini inatçılığa sevk edecek Netanyahu’nun ilmeğini sıkılaştırmakta, günlerin getireceklerinden duyduğu korku onu ileri doğru kaçmaya yöneltmektedir; böylece dünyanın Gazze'ye yönelik vahşi ve yıkıcı bir saldırıyla karşı karşıya kalması, hızla söndürülecek ve başlamadan da söndürülebilir.
Gazze’de olup bitenlerin bir tablosunu anlatan bu açıklamanın sonunda, Allah’ın izniyle zaferlere imza atan Gazze kahramanlarının, kararlı olan ve karşılığını sadece Allah’tan bekleyen Gazze halkının ve imanları, cihadları ve güzel bir şekildeki tevekkülleri sayesinde Amerika'yı, Yahudi varlığını ve Batı'yı mağlup edenlerin övülmeleri gerekir. Yine bizzat Gazze’nin de övülmesi ve onunla gurur duyulması gerekir; zira izzetli Gazze, iman, takva, cihat ve sebat üzere eğitim almış mümin erkeklerin, mücahidlerin, çalışanların ve annelerin kaynağıdır. Çünkü onlar, Amerika'yı, Yahudi varlığını ve Batı'yı başarısızlığa uğratmışlar, onları bugün içinde bulundukları başarısızlığa ve çıkmaz sürüklemişler ve ümmet de, Allah’ın takdiri ve başarısı sayesinde onlarla birlikte büyümüştür.
كَم مِّن فِئَةٍ قَلِيلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَثِيرَةً بِإذْنِ اللهِ واللهُ مَعَ الصَّابِرِينَ
“Nice az sayıda topluluk Allah'ın izniyle çok sayıdaki topluluğa galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir.” [Bakara 249]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Dr. Mahmud Abdulhâdî