- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Va Ummatah! Özbekistan’daki Düşünce Mahkumlarından Bir Haykırış!
وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلا أَنْ يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ
“Onlardan, sırf, aziz ve hamid olan Allah’a iman ettikleri için intikam aldılar.” [Buruc 8]
Bu yılın 4 Temmuz’unda Taşkent’teki 23 eski siyasi mahkûm hapis cezasına çarptırıldı. Onlardan on beşi 7 ila 14 yıl hapis cezasına ve cezalarını da özel nizami bir gözaltı merkezinde çekmeye mahkûm edildi. Geri kalanlara ise 5 yıla kadar ev hapsi cezası verildi. Bu on beş gence verilen cezalar aşağıdaki şekildedir: Mahmudov Dilmorod, Tulaganov Mirzahad ve Ahunganov Amed’e 7 yıl, Rahmetov Anver, Mirzahmedov Otabek, Ali Mahmudov Aziz, Nizamov Murad ve Mamurov Dilmurod’a 12 yıla kadar, Abdullah Zabihullah, Hikmatov Fahreddin, Yuldaşev Anorgon, Mirza Ahmadov Maşrab, Aşrabov Sadreddin ve Şamsiyev Alem'e 13 yıl ve Fazılbekova Davronbek'e 14 yıl. Ayrıca ülkenin farklı bölgelerinden 19 eski siyasi mahkûm tutuklanarak başkent Taşkent’e nakledilmiş olup halen sorgulamaları sürüyor.
Özbekistan, İslam’a karşı güç ve şiddetle savaşan ülkelerden biridir; zira zulmün boyutlarından, ölümlerden, tutuklamalardan, işkenceden, çok uzun süreli hapiste kalmaktan, dahası zulüm dönemi sona erdiği halde mahkumların yeniden hapishaneye gönderilmesinden bahseden çok sayıda uluslararası rapor yayınlanmıştır. Nitekim İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün Avrupa ve Orta Asya Bölümü İcra direktör Rachel Dunbar şunları söyledi: “Özbekistan hükümeti, barışçıl Müslüman muhaliflere karşı acımasız ve merhametsiz bir kampanya yürütüyor; zira bağımsız Müslümanlara yönelik operasyonların boyutu ve vahşeti, bunların iyi koordine edilmiş ve organize edilmiş bir dini zulüm kampanyası çerçevesinde gerçekleştiğini açıkça göstermektedir.” Yine İnsan Hakları İzleme Örgütü 20 Eylül 2005’te yayınlanan bir raporda şunu söyledi: “Özbekistan hükümeti, geçtiğimiz Mayıs ayında Andican’da yüzlerce sivil göstericinin öldürüldüğü gerçeğini gizlemek için büyük bir baskı operasyonu uyguluyor.” Nitekim 73 sayfalık rapor, polisin insanları, aşırılık yanlısı dini örgütlere üye olduklarını “itiraf etmeye” ve Andican’daki protestoların şiddet içerdiğini ve protestocuların silahlı olduğunu kabul etmeye zorlamaya yönelik yürüttüğü vahşi kampanya hakkında bir dizi doğrudan tanıklıklar sunmaktadır.
İslam’ın kindar düşmanları, İslam’a ve ehline tuzak kurmak, Müslümanları eşi benzeri görülmemiş ve bitmek tükenmek bilmeyen bir şekilde öldürmek ve işkence etmek için yoğun çaba sarfettiler ve Müslüman ülkelerde kendi çıkarları için çalışan ve İslam’a ve ehline karşı kendi kindarlıklarını ve entrikalarını uygulayan rejimler kurdular. Nitekim bunda da başarılı oldular; zira bu azim İslam’a ve onun ehline karşı düşmanlıkları nedeniyle Müslümanların kanı döküldü, namusları kirletildi, çocukları yetim ve kadınları dul kaldı; zira kâfir Batı, Batı'nın sistemlerinin başarısızlığını, düşünce ve ideolojilerinin yozlaştığını anladıktan sonra İslam’ın insanlığı kurtaracak tek doğru ideoloji olduğunu fark etti. Bu yüzden bir şekilde değil, birçok şekilde İslam düşmanlığı ortaya çıktı ki biz bunlardan sadece en öne çıkanlarından bazılarını zikredeceğiz:
1- İslam ve geçerliliği hakkında şüpheye düşürmeye, İslam’ın hükümlerini çarpıtmaya, Batı’yı ve Müslüman ülkelerdeki rejimleri razı eden “ılımlı İslam” adlandırmaları yoluyla yeni bir fikir icat etme girişimine dayalı fikrî bir savaş.
2- İslam için, İslami hayatın yönetime yeniden geri dönmesi, İslam’ın kâmil bir şekilde uygulanması ve Müslümanların kelimesinin tek bir bayrak, tek bir Halife ve tekbir devlet altında birleşmesi için çalışanlarla savaşmak; bu savaş ise “terörizmle mücadele” adı altında yürütülmektedir. Nitekim küfrün başı ABD, tüm küfür ülkeleri ve Müslüman ülkelerdeki iktidar rejimleriyle birlikte bu savaşa öncülük etmektedir.
Suçlu Batı, İslam’a yönelik savaşını, küfrün lideri Amerika’nın bayrağı altında yürütmekle yetinmedi, aksine bazı ülkeler de İslam ve ehline karşı savaşmak için bölgesel ve yerel örgütler kurdular; örneğin şu Rusya, Çin ve Özbekistan da dahil doğudaki Müslüman ülkelerdeki Şangay İşbirliği Örgütü, suçlu Rusya’nın Andican katliamına katılması ve binlerce cana mal olan bu katliama tüm dünyanın sessiz kalması gibi.
Bu savaşların ve örgütlerin nedeni ise, Batı’nın çöküş aşamasında olması ve geriye sadece ölümünü ilan etmesinin kalmasıdır; zira onların, ideolojileri ve fikirleri çökmüş, sloganlarının sahteliği ve batıllığı ortaya çıkmış, Müslümanlar bunu büyük ölçüde fark etmiş ve İslam’ın, tarihin, gazvelerin, vahdetin, gururun, tek birleştirici devletin, İslam’ın uygulanmasının ve cihadın kokuları Müslümanlara geri dönmeye başlamıştır. Bakın işte Yahudi varlığı, tamamen Amerika’nın sponsorluğu ile Gazze halkını öldürüp yok etmektedir; nitekim Amerika bunu, daha önce de Irak ve Afganistan’da yaptığı gibi bu Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa da tüm Müslüman ülkelerde yapmışlardır; peki tüm bu katliam ve yıkım neden?
Çünkü kâfir Batı, İslam’ın ve Müslümanların gücünün geri dönmesinden korktuğu gibi Müslümanların vahdetinden de korkuyorlar; zira kâfir düşmanlarımız ve onların kuyrukları İslam’ı ve akidesini incelediler, İslam’ın erkeklerinin ve kadınlarının Allah yolunda tüm değerli ve kıymetli şeylerini vermek üzere, hatta canlarına mal olsa bile bunun İslam için ve Allah yolunda ucuz bir şey olduğu şeklinde yetiştirildiklerini anladılar, bu hakikati öğrendiler ve bunu cihad meydanlarında bir gerçeklik olarak gördüler; işte bu yüzden korkup dehşete kapıldılar ve onlara, İslam ve ehlinden dolayı şiddetli bir korku isabet etmiştir.
More Bigger, Çağdaş Arap Dünyası adlı kitabında şöyle diyor: “Araplardan duyulan korku ve Arap milletine olan ilgimiz, Arapların bol miktarda petrole sahip olmasından değil, aksine İslam nedeniyledir; bu yüzden Arapların güçlenmesine yol açacak birliği engellemek için İslam’la savaşılması gerekir; çünkü Arapların gücüne her zaman İslam’ın gücü, onun ihtişamı ve yayılması eşlik etmiştir.”
Şüphesiz bizler, İslam’ın zaferine, daha önce olduğu gibi İslam’ın tek devlet ve ümmet olarak geri döneceğine, küfrün savaşının bizi caydıramayacağına, İslam’ın ve ümmetinin baki kalacağına kesin olarak inanıyor ve iman ediyoruz. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: يُرِيدُونَ لِيُطْفِئُواْ نُورَ اللهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَاللهُ مُتِمُّ نُورِهِ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ“Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.” [Saf 8] Ve Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ لِيَصُدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللهِ فَسَيُنْفِقُونَهَا ثُمَّ تَكُونُ عَلَيْهِمْ حَسْرَةً ثُمَّ يُغْلَبُونَ وَالَّذِينَ كَفَرُوا إِلَى جَهَنَّمَ يُحْشَرُونَ * لِيَمِيزَ اللهُ الْخَبِيثَ مِنَ الطَّيِّبِ وَيَجْعَلَ الْخَبِيثَ بَعْضَهُ عَلَى بَعْضٍ فَيَرْكُمَهُ جَمِيعاً فَيَجْعَلَهُ فِي جَهَنَّمَ أُولَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ“Şüphesiz ki inkâr edenler mallarını, (insanları) Allah yolundan alıkoymak için harcıyorlar. Daha da harcayacaklar. Ama sonunda bu, onlara yürek acısı olacak ve en sonunda mağlûp olacaklardır. Kâfirlikte ısrar edenler ise cehenneme toplanacaklardır. Allah, pis olanı temizden ayırmak, pis olanların hepsini birbiri üstüne koyup yığarak cehenneme koymak için böyle yapar. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.” [Enfal 36-37]
Sonuç olarak: Bizler Müslümanları, dünyanın her yerindeki tüm Müslümanlara yönelik zulmü kaldırmaya ve küfrün planlarına karşı durmaya davet ediyoruz; zira Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: مَا مِنْ امْرِئٍ يَخْذُلُ امْرَأً مُسْلِماً فِي مَوْضِعٍ تُنْتَهَكُ فِيهِ حُرْمَتُهُ وَيُنْتَقَصُ فِيهِ مِنْ عِرْضِهِ إِلَّا خَذَلَهُ اللهُ فِي مَوْطِنٍ يُحِبُّ فِيهِ نُصْرَتَهُ، وَمَا مِنْ امْرِئٍ يَنْصُرُ مُسْلِماً فِي مَوْضِعٍ يُنْتَقَصُ فِيهِ مِنْ عِرْضِهِ وَيُنْتَهَكُ فِيهِ مِنْ حُرْمَتِهِ إِلَّا نَصَرَهُ اللهُ فِي مَوْطِنٍ يُحِبُّ نُصْرَتَهُ“Her kim bir Müslümanı saygınlığının kaybolması, şerefinin elden gitmesi söz konusu olan bir yerde yardımsız bırakırsa, Allah da onu kendisine yardım edilmesini çok arzu ettiği bir yerde yalnız bırakır. Kim de bir Müslümana şerefinin elden gitmesi ve saygınlığının yitirilmesi söz konusu olan bir yerde yardım ederse, Allah da ona kendisine yardım edilmesini çok arzu ettiği bir yerde yardım eder.” Avnul Mabud’un sahibi şöyle demiştir: Bunun anlamı şudur; hiçbir kimse yoktur ki, kaybolduğu, hakarete uğradığı, dövüldüğü veya öldürüldüğünde söz veya fiille gücü yettiği halde bir Müslüman yardım etmeyi terk ederse, Allah o kimseyi yardımsız bırakmış olmasın. Şeyhu’l İslam İbn-i Teymiyye de şöyle demiştir: Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu kavlinden dolayı Müslüman olan birine yardım etmek farzdır: انْصُرْ أَخَاكَ ظَالِماً أَوْ مَظْلُوماً“Zalim de olsa, mazlum da olsa (din) kardeşine yardım et.” Ve Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şu kavlinden dolayı: الْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ لَا يَظْلِمُهُ وَلَا يُسْلِمُهُ“Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez.”
#ÖzbekistandanÇağrı
#PleaFromUzbekistan
#ЎЗБЕКИСТОНДАН_ФАРЁД
#صرخة_من_أوزبيكستان
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Hasan Hamdan – Ürdün