- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
İran ile Amerika Arasındaki İlişki ve Perde Arkasında Olup Bitenler!
Netanyahu’nun savaş alanını genişletmek ve Yahudileri korumak için bir tavır alması amacıyla Biden yönetimini utandırmak için İran’ı açık bir savaşa sürüklememeye çalıştığı ve bu yolla Amerika ile İran arasında bir çatışma çıkarmak istediği açıkça ortaya çıkmıştır; Gazze’deki savaşı uzatacak olan tam olarak bu olduğu gibi Netanyahu’nun arzuladığı şey de budur.
Tahran ve Washington arasında bir çatışmanın çıkması ne Amerika’nın ne de İran’ın lehine yansımaları olacaktır; bu nedenle her iki taraf da angajman kurallarına uymaya ve açık bir çatışmaya girmemeye özen gösteriyor. Dolayısıyla onlar, sürtüşmenin ritmini üzerinde anlaştıkları kurallara göre kontrol etmeye çalışıyorlar; bu yüzden Netanyahu savaşın kapsamını ne kadar genişletmeye ve İran’ı doğrudan savaşa dahil etmeye çalışırsa çalışsın, bu amacını gerçekleştirmesi imkansızdır; yani ne kadar uğraşırsa uğraşsın, ne kadar plan yaparsa yapsın ve ne kadar kurnazlık yaparsa yapsın, Tahran’ı Amerika ile bir çatışmaya sürüklemesi imkansızdır. Çünkü üzerinde anlaşılan angajman kurallarının, çizilenin dışına çıkması imkansızdır; zira Tahran’ın Lübnan, Irak, Yemen ve Suriye’deki kolları ve milisleri, Amerika ve İran arasındaki alternatif çatışma alanıdır. Bu nedenle Amerika’nın İran’da askeri ya da güvenlik önlemleri aldığına bir kez olsun tanık olmadık; aksine Yahudi varlığı çoğu zaman doğrudan İran'ı hedef alıyor ve o da Amerika ile koordinasyon kuruyor.
ABD’nin cevabına gelince; Tahran’la koordinasyon halinde onun bağlantılı vekilleri ve milisleri vurmaktır. Bu nedenle her halükârda Netanyahu’nun savaşı genişletmeye çalışmasının bir anlamı olduğunu düşünmüyorum.
Amerika’nın, Tahran’ın bölgedeki politikasını bölgedeki kendi stratejisinin bir parçası olarak gördüğü açıkça ortaya çıkmıştır.
Yahudi varlığının güvenliğinin tehdit edilmesi, Amerika’yı sert önlemler almaya sevk edebilir; dolayısıyla ekonomik yaptırımlar veya hesaplanmış askeri eylemler benimseyebilirler; zira Amerika, İran’ın bölgede kendisine sağladığı hizmetten vazgeçmez. Aynı şekilde Amerika, gerek müzakere etmek gerekse kritik bir seçim dönemine hazırlanan Biden yönetimi için bir baskı unsuru haline gelen Gazze savaşını durdurmak için İran’ın vekilleri aracılığıyla Yahudilere baskı yaptığını biliyor; dolayısıyla İran’ın gerilimi tırmandırma çabasının açıklaması işte burada yatıyor.
Amerika’nın son zamanlarda yaptığı açıklamaları, savaşın kapsamını genişletmeyi beklemediği yönündedir; zira Amerika’nın diplomatik yollarla çözüm bulmayı ümit etmesi, Tahran’a, savaşın ve açık çatışmanın kapsamının genişlememesini sağlamak için kırmızı çizgilerin dışına çıkmaması ve bunlara uyması gerektiğine dair açık bir mesaj mesabesindedir.
Tahran bu işlevsel rolü kabul etmesi ve Washington’a hizmet etme politikası sayesinde, ABD’nin çıkarlarıyla çatışmaması şartıyla hedeflerini gerçekleştirmek için bölgesel bir kutup haline gelmeye çalışmaktadır.
Bu nedenle Tahran ve Washington arasındaki ilişki düşman ya da müttefik olarak tanımlanamaz; daha ziyade, kendisine çizilen yörüngede dönen bir ülkenin yaptığı gibi, aydın ve derin bir bakış açısı dışında anlaşılması zor olan karmaşık bir ilişki olarak tanımlanabilir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Munis Hamid – Irak