- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
وَلَا تَنَازَعُواْ فَتَفْشَلُواْ وَتَذْهَبَ رِيحُكُمْ
“Birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider.” [Enfal 46]
Gerek Filistin ve Lübnan’da meydana gelen olayların gerekse Amerika ve Batı’nın desteğiyle Yahudiler tarafından Müslümanların evlatlarına uygulanan yıkım ve vahşi katliamların ortasında, Lübnan’da meydana gelen ölüm ve yıkıma sevinen kakafonik sesler işitiyoruz; hatta mesele, bazılarının İran’ın partisinin liderlerinin cani Yahudiler tarafından öldürülmelerini kutlamalarına ve tatlı dağıtmalarına kadar ulaştı. Dolayısıyla Filistin ve Lübnan’da meydana gelen bu öldürme, yıkım ve soykırımın, Müslümanların bir grubuna, hizbine veya mezhebine karşı değil, tüm İslam ümmetine karşı bir savaştan başka bir şey olmadığını unuttular; oysa Lübnan halkının üzerine düşen füzeler, Şii veya Sünni, Lübnanlı veya Filistinli ayrımı yapmamakta, aksine tüm İslam ümmetini hedef almakta olup Yahudiler hangi mezhebi yok ettiklerini ya da hangi grubu öldürdüklerini hiç umursamamaktadır; çünkü onlara göre tüm Müslümanlar düşmandırlar.
İran’ın, onun Lübnan’daki partisinin, Beşar ve zebanilerinin Suriye halkını öldürdükleri, vahşice katlettikleri ve barbarca yok ettikleri doğrudur; elbette bu, halkların hafızasından silinmeyecek olan ve yaslı annelerin ve acılı insanların unutamayacağı affedilemez bir eylemdir. Yine İran’ın Şam, Yemen ve Irak ülkelerinde kendi gündemleri ve gizli projeleri olduğu da doğrudur; elbette aklı başında olan bir kimse bunu görmezden gelemez. Ayrıca İran’ın, Müslümanların meselelerini desteklemediği ve direnişle ilgilenmesinin tek nedeninin kendi çıkarlarına ve gündemlerine hizmet etmek olduğu da doğrudur. Ancak insanların, ümmetin topraklarını gasp eden ve onun halkını sürgün eden ümmetin en azılı düşmanları tarafından Müslümanların katledilmesini alkışlamaları, davul çalmaları ve sevinmeleri, şerî anlayış konusunda tam bir cehaletin ve kafa karışıklığının göstergesidir. Bu Allah Subhanehu ve Teala’nın razı olmayacağı bir şey olduğu gibi düşmanlarına karşı savaşlarında Müslümanların davasına da hizmet etmemektedir; İslam düşmanlarının istediği de tam olarak işte budur. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَلَا تَنَازَعُواْ فَتَفْشَلُواْ وَتَذْهَبَ رِيحُكُمْ “Birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider.” [Enfal 46] Ebu Hureyra’nın rivayet ettiği bir hadiste şöyle geçmektedir: ...وَمَنْ خَرَجَ عَلَى أُمَّتِي؛ يَضْرِبُ بَرَّهَا وَفَاجِرَهَا، وَلَا يَتَحَاشَى مِنْ مُؤْمِنِهَا، وَلَا يَفِي لِذِي عَهْدٍ عَهْدَهُ، فَلَيْسَ مِنِّي وَلَسْتُ مِنْهُ “Ve her kim benim ümmetime karşı çıkar, iyisini kötüsünü vurur; mümininden çekinmez; ahid sahibine verdiği sözü de yerine getirmezse o benden değildir; ben de ondan değilim!” [Müslim] Dolayısıyla İslam’a yönelik bu vahşi ve barbarca saldırı, tıpkı Batı'nın ümmete saldırmak için birleştiği ve aç insanların yemek kabına üşüştükleri gibi onun üzerine üşüştükleri gibi ümmeti de düşmanına karşı birleştirmesi gerekir; dolayısıyla ümmet için öncelikli olan sancaklarını ve tutumlarını birleştirmesi, düşmanlarına karşı mücahitlere destek vermesi ve ümmete karşı işbirliği yapan ve onun düşmanlarının yanında yer alan iğrenç hain ve ajan yöneticileri ortadan kaldırmasıdır. Zira ümmete karşı başlatılan bu seferberlik, ümmetin maddi ve manevi olarak enerjisini seferber etmesi, saflarını birleştirmesi, bölünmeyi kaldırıp atması ve Batı'nın kendisine yönelik düşmanlığı karşısında kenetlenmiş bir yapı gibi tek bir saf halinde durması için değerli bir fırsattır.
Efendimiz Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e, münafıkların lideri Abdullah İbn Selul’un, “Andolsun, eğer Medine’ye dönersek, üstün olan, zayıf olanı oradan mutlaka çıkaracaktır” şeklindeki sözü ulaşınca Ömer Radıyallahu Anh kalktı ve şöyle dedi: Ey Allah’ın Rasulü izin ver şu münafığın boynunu vurayım. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle dedi: دَعْهُ، لَا يَتَحَدَّثُ النَّاسُ أَنَّ مُحَمَّداً يَقْتُلُ أَصْحَابَهُ “Bırak onu. Muhammet kendi arkadaşlarını öldürüyor dedirtmeyelim.” [Buhari]
Nitekim Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Müslümanların kalplerini birleştirmek, fitneleri bastırmak ve insanları İslam’dan uzaklaştırmamak için münafıkları cezalandırmayı terk etmiştir; zira tüm Arap Yarımadası Medine’deki bu devlete dikkatle bakıyor, gözetleyip pusuda bekliyor ve ona saldırmak için bir fırsat kolluyordu; ancak Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in hikmeti, saffın birliğinin önemine yönelik bilinci, bunun olmasını engelledi. Nevevi Rahimehullah şöyle demiştir: “Aleyhissalatu ve’s Selam’ın sözünde hilm (yumuşak huyluluk, sabır göstermek, tahammül etmek, öfke anında kendini tutmak ve vakur olmak, gücü yettiği hâlde intikam almaktan kaçınmak) vardır; zira O, seçilmiş olan bazı şeyleri terk etti, daha büyük bir fesadın gelmesinden korktuğu için bazı fasit olan şeylere sabretti; böylece Sallallahu Aleyhi ve Sellem insanları birleştirdi ve Müslümanların gücünü artırmak ve İslam davetini tamamlamak için Arapların, münafıkların ve diğerlerinin kabalıklarına sabretti.”
Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in ilk İslam Devleti’ni kurduğunda yazmış olduğu Medine Vesikası’nda şöyle geçmektedir: إِنَّهُمْ أُمَّةٌ وَاحِدَةٌ مِنْ دُونِ النَّاسِ... وَإِنَّ سِلْمَ الْمُؤْمِنِينَ وَاحِدَةٌ... “İşte bunlar, diğer insanların dışında tek bir ümmettir… Müminler arasında geçerli olan barış tektir.” Ahmed’in rivayet ettiği bir hadiste şöyle geçmektedir: الْمُؤْمِنُونَ تَتَكَافَأُ دِمَاؤُهُمْ وَيَسْعَى بِذِمَّتِهِمْ أَدْنَاهُمْ وَهُمْ يَدٌ عَلَى مَنْ سِوَاهُمْ “Müminlerin kanları eşittir. Onların en düşüğü onların adına eman verebilir. Ve kendi dışındakilere (kâfirlere) karşı bir el gibidirler.”
İbn Kesir’e ait el-Bidaye ve'n Nihaye’de şöyle geçmektedir (C. 8 / S. 127): “…Roma Kralı, Muaviye’nin Ali ile savaşmakla meşgul olduğunu görünce, bazı ülkelere büyük askerlerle geldi ve buralara göz dikti; bunun üzerine Muaviye ona şöyle bire mektup yazdı: “Vallahi ey lanetli adam şayet vazgeçmez ve ülkene dönmezsen, ben ve amcaoğlum üzerine geleceğiz, seni ülkenden çıkaracak ve genişliğine rağmen dünyayı sana dar edeceğiz.”
İşte Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem ve Ashabı tek bir saf halindeydiler; bu ise şerî bir talep ve siyasi bir duruştur; dolayısıyla Müslümanlar, kelimelerini birleştirip sınırları ortadan kaldırmak için el ele vererek safları birleştirmedikçe ve ümmetin kitlelerini izzete ve zafere götürecek samimi ve saf olan bir müminin liderliğindeki tevhid bayrağı altında birleşmedikçe Batı sömürgeciliğinin boyunduruğundan ve kendilerine yönelik şiddetli saldırılarından kurtulamayacaklardır; bu, ümmetin bugün bunu gerçekleştirmesi için bir fırsattır.
Cahilce çağrılara gelince; bunlar sadece İslam düşmanlarına hizmet edecek ve Müslümanları da bölecektir; böylece ümmet, ileriye doğru bir adım dahi ilerleyemeyecek, aksine adım adım geriye gidecektir. Umulur ki Allah iman ehlinin kalplerini birleştirir de bizlere, bu ümmeti Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in sancağı altında bir araya getirecek dürüst ve samimi bir liderlik altında zafer ve iktidar bahşeder.
وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللهِ جَمِيعاً وَلاَ تَفَرَّقُواْ وَاذْكُرُواْ نِعْمَةَ اللهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنتُمْ أَعْدَاء فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِ إِخْوَاناً وَكُنتُم عَلَى شَفَا حُفْرَةٍ مِّنَ النَّارِ فَأَنقَذَكُم مِّنْهَا كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
“Hep birlikte Allah'ın ipine (İslâm'a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.” [Al-i İmran 103]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Halid Ali - Amerika