- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
El-Raye Gazetesi
Yahudilerin, Ortadoğu’nun Stratejik Gerçekliğini Değiştirme Hayalleri!
Hizb-ut Tahrir Mübarek Toprak (Filistin) Medya Bürosu Üyesi
Bahir Salih’in Kaleminden
Son zamanlarda Yahudi varlığının Ortadoğu’ya egemen olma stratejisi ve Netanyahu’nun Ortadoğu’nun stratejik gerçekliğini değiştirme çabası hakkında çok şey konuşuluyor. Yahudilerin Gazze Şeridi ve Batı Şeria'nın ve aynı şekilde Lübnan’daki İran’ın partisinin Litani’nin gerisine çekilmesi için Lübnan’ın güneyini işgal etmesinin yanı sıra, İran’ı ve Yemen’de Husileri, Suriye ve Irak’taki askeri hedefleri vurmakla tehdit etmesinin ışığında Nil ve Fırat nehirleri arasında uzanan İncil'deki Yahudi devleti hakkında da çok şey konuşuluyor. Tüm bunlar ve savaşın uzatılması ve uzantısıyla ilgili diğer ayrıntılar, Yahudilerin hayallerini gerçekleştirebilme gücünün boyutunu, Amerika’nın onlara ne ölçüde uyacağını ve ümmetin onların planlarını başarısız kılma kapasitesini okumak ve düşünmek için siyasi sahnenin üzerinde durmayı gerektiriyor.
Öncelikle Netanyahu ve aşırı sağın liderleri başta olmak üzere Yahudi liderlerin 7 Ekim 2023'ten sonra Tevrat’a ve akideye dayalı tüm hayallerini ortaya çıkarma boyutuna kadar ulaşan önemli açıklamalar yaptıklarını belirtmek gerekir. Uzak yakın herkesin bildiği açıklamalar ve planlar yaptılar ancak bunlar, Yahudilerin boyutlarını ve kapasitelerini aşan ve onlar için kabul edilemeyecek açıklama ve planlardır.
Dolayısıyla bu açıklamaların büyük bir kısmı, ya yerleşimciler, dindarlar ve sağcılar gibi popüler tabanlarının duygularını okşamak içindir ya da Smotrich ve Ben-Gvir gibi siyasi olmayan ve ülkenin siyasi görünümüyle hiçbir ilgisi olmayan figürler tarafından ortaya atılmıştır.
Netanyahu gibi bir figür açısından olana gelince; dolayısıyla o, “Ortadoğu’daki stratejik gerçekliği değiştirmekten” bahsederken daha gerçekçi davranmıştır; zira Netanyahu, gerek Yahudi varlığının bölgesel konumunu güçlendirmekle ilgili gerekse ister Filistinli direniş hareketleri olsun, ister İran'ın Lübnan'daki partisi olsun, hatta ister bizzat İran'ın kendisi veya bölgedeki jeopolitik dönüşümler olsun stratejik gerçekliği birçok tehditler karşısında daha güvenli ve istikrarlı bir hale getirecek şekildeki değişimle ilgili siyasi ve askeri hedeflere işaret etmektedir.
Şüphesiz 7 Ekim 2023 olayları, Yahudi varlığına hesap edilmeyen yeni zorluklar dayatmıştır; zira Yahudiler, varlıklarının kırılganlığını fark ettikleri gibi tehditlerin, gerek kısa vadede gerekse uzun vadede varoluşa daha yakın olduğunu da fark ettiler. Bu da onlara yeni zorluklar dayatmış ve Netanyahu’nun tüm korkularını, inançlarını ve endişelerini ortaya dökmesine yol açtığı gibi bir yıl süren, halen devam eden ve ne zaman ve nasıl biteceğini kendisinin de bilemediği uzun bir savaşa girmesine yol açmıştır.
Yolsuzluk dosyalarının ve yargılanmasının kapatılması için savaşı sürdürmenin ve onu uzatmanın kişisel çıkarına olduğu doğrudur ancak sonuç kendi varlıkları için felaket olmadan. Bu nedenle İran’a ve çıkarlarına doğrudan dokunma konusunda çok ileri gittiğinde ve ilk yanıt Nisan 2024’te kendisini büyük ölçüde frenleyen bir mesaj şeklinde geldiğinde, hayallerini ve kibrini azalttığını gözlemliyoruz. Her ne kadar tepki zayıf olsa da ancak bu, herhangi bir hesap verme ve gözetim olmadığı gibi askeri açıdan da vahim sonuçlar olmaksızın Gazze Şeridi’nde kendilerinin de öldürüldüklerini, yıktıklarını ve yaş kuru her şeyi yaktıklarını görmelerinin ardından Netanyahu ve Yahudi liderleri sarhoşluklarından uyandırdı.
Sonra geri dönüp İran'a karşı tekrar çok ileri gittiğinde, ona ilkinden daha güçlü bir mesajla yanıt geldi: İran isterse Yahudi varlığına ciddi zararlar verebilir ve Yahudilerle bir savaşa girmek zorunda kalırsa, tüm ittifaklarına ve sadık adamlarına rağmen onlara zarar verebilir. Bu nedenle Yahudi liderlerin bugün hâlâ Amerika ile tepki, tepkinin boyutu ve niteliği konusunda istişarelerde ve müzakerelerde bulunduklarını ve kapsamlı bir savaşa ve gerçek bir çatışmaya sürüklenmemek için Amerika’nın belirleyiciliğinin devam etmesini sağladıklarını görüyoruz.
Aynı şey İran’ın partisiyle olan kuzey cephesi için de geçerlidir; zira Netanyahu’nun, İran’ın partisiyle çatışmaların devam etmesinin, Gazze’deki savaşın sona ermesiyle bağlantısının farkında olduğu açıktır; bu da Amerika tarafından onaylanması gereken savaş sonrası vizyonuna göre Gazze’den çıkışını hızlandırmak zorunda kalacağı anlamına geliyor. Bu nedenle sapkınlarının normal hayata dönmelerini sağlamak ve Gazze yoluculuğunu tamamlamaya odaklanmak için kuzey cephesini güvence altına almak amacıyla çalışma ihtiyacı hissetmiştir. Bu yüzden İran partisinin müdahalesini durdurmak için Lübnan’a, direnişe ve liderlerine yüksek düzeyde, güçlü ve canice saldıralar düzenlediler; nitekim günlerdir baskıyı artırmak ve İran’ın partisini geri çekilmeye ve çatışmaları durdurmaya zorlamak için karadan girmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla özellikle UNIFIL güçlerinin geri çekilmeyi reddetmesi, İran’ın partisine askeri, manevi ve siyasi desteğini sürdürmesi ve İran partisinin sınır bölgelerinde hesaba katılmayan askeri yeteneklerinin ortaya çıkması gibi yeni zorlukların ortaya çıkmasının gölgesinde hedeflerine henüz ulaşabilmiş gibi görünmüyorlar.
Yahudilerin büyük hayallerini gerçekleştirme gücüne gelince; Amerika ve Batı’nın kılıcıyla savaştıklarını fark etmelerinin ardından bu hayal güçleri zamanla azalmaya başlamış gibi görünüyor; zira onların tek başlarına çok ileri gitmeye ya da gerçekliği değiştirmeye güçleri yetmez. Örneğin Amerika başından beri yerinden edilme, iki devletli çözümün sonlandırılması ve bölgesel savaş gibi kırmızı çizgiler koydu ve Yahudiler bu çizgileri aşamayacaklarını fark etti ve Amerika için hiçbir önemi olmayan, dahası başlı başına kendi hedefi olan bedeli Müslümanların kanı, ülkesi ve kaynakları olduğu sürece istediklerini yapsınlar diye geri kalan detayları da Yahudilere bıraktı.
Dolayısıyla Amerika, bölgeye yönelik vizyonunu ya da projelerini baltalamadığı sürece Gazze, Batı Şeria, Lübnan, Yemen, Irak ve Suriye’de Yahudilerin öldürmesine, küstahlık yapmasına ve suç işlemesine alan bıraktı ancak bölgeye yönelik vizyonunu tehdit eden bir durum söz konusu olduğunda Yahudilerin ümüğünü sıkmaktadır.
Sonuç olarak Amerika, Yahudiler ve onlarla birlikte Batı, Müslümanların kanını, ülkelerini ve kaynaklarını ihlal etmekte olup onları hepsi Müslümanlara karşı tek bir eldirler; zira onlar, Yahudi varlığını İslam beldelerindeki gelişmiş sömürge üsleri olarak görüyorlar ve onun desteklenmesi, korunması, geliştirilmesi ve üstünlüğü ile ilgileniyorlar, ona ihtiyaç duyduğu tüm silahları, parayı, siyasi ve lojistik desteği sağlıyorlar. Yöneticilerden ve yandaşlardan kendileri için ajanlar sağlıyorlar ve sınırlarını koruyorlar. Zira 7 Ekim 2023'ten sonra ortaya çıkan tehdit, tüm Batı, Müslümanların başındaki yöneticiler ve Yahudiler için de bir tehdittir; bu yüzden onlar, bu tehdidi sona erdirmek ve işleri düzene koymak konusunda görüş birliği içindedirler.
Ama Yahudiler kendi kendilerini ölüme sürüklüyorlar; zira onlar, kendilerini asla kabul etmeyen ümmetle çatışmaya giriyorlar. Çünkü ümmet ve yetenekleri büyük olup dizginleri ele alıp otoritesini yeniden elde ettiğinde ne Yahudiler ne de Amerika onun karşısında duramayacaktır; nitekim bugün ümmet, neredeyse yöneticilerin kontrolü dışında bir kazandaki su gibi kaynamaktadır.
Nitekim ümmet, Yahudi varlığının kırılganlığını ve hareket edip Allah’a güvendiği takdirde ordularının sahip olduğu büyük potansiyeli kendi gözleriyle görmüştür; ayrıca ümmet, meselenin bir irade meselesi olduğunu, zayıflık ya da acizlik meselesi olmadığını da anlamıştır.
Allah’tan, işlerin dizginlerini, Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti ilan edecek ve İslam’ın ve Müslümanların merkezini korumak, el-Aksa’yı ve işgal altındaki tüm Müslüman toprakları kurtarmak için ümmeti ve güçlerini seferber edecek Rabbani bir liderliği teslim etmeleri için ümmete ve onun içindeki güç ve kuvvet ehline ilham vermesini niyaz ediyoruz.
Kaynak: El-Raye Gazetesi - 517. Sayı - 16/10/2024