Perşembe, 05 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/07
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
İran’ın Yahudi Varlığıyla Tiyatrosu Neredeyse Sona Ermek Üzere!

بسم الله الرحمن الرحيم

İran’ın Yahudi Varlığıyla Tiyatrosu Neredeyse Sona Ermek Üzere!

İran’ın, Yahudi varlığının saldırıyı gerçekleştirmeden önce uçaklarıyla vuracağı yerlerden haberdar olduğu artık bir sır değildir ki sızdırılan belgeler de bunu doğrulamaktadır. Amerika’nın belgelerin sızdırılmasını, “sızdırma” terimi altında iddia etmesi, asılsız bir iddiadır. Aksine bu, İran’daki nükleer ve petrol sahalarını vurmamaya ikna etmek ve liderlerinin, halklarının önünde yüzsuyunu koruyacak bir saldırıyla yetinmesi için müzakereler ve mekik turları sonrasında Yahudi varlığının kabul ettiği hedefler bankasının İran’a bildirilmesinden ve buna karşılık, kartları karıştırmamak ve bölgeyi alevlendirmemek için İran’ın yüzünü toprağa bulama ve onu kendi halkı önünde utandırma konusunda fazla ileriye gidilmemesinden ibarettir. Görünüşe göre Yahudi varlığı, ABD’nin üzerinde mutabık kalınan saldırı ve uçaklarının vuracağı yerler konusundaki taleplerini kabul etmiştir; zira Amerikan Axios ve İbrani Walla web sitesine göre Yahudi varlığı İran’ı, üçüncü bir aracı vasıtasıyla uçakların vuracağı yerler ve vurulacak askeri tesis ve üsler hakkında bilgilendirdi. İşte olan budur; zira İran'dan yapılan açıklamalarda, Yahudi saldırılarının Devrim Muhafızları mevzilerini vurmadığı ve Tahran semalarında duyulan patlama seslerinin aslında İran’ın kara savunma sistemlerinin sesleri olduğu ve varlığın saldırısından dolayı meydana gelen hasarın tam olarak bilinmediği gibi sıkıcı ve anlamsız yanıtlar verilmiştir.

İyi bir siyasi gözlemci, İran’ın gerçek anlamda bağımsız bir ülke olmadığını, onun Amerika'nın yörüngesinde döndüğünü, 1970'lerin sonundaki sözde devrimlerinin bile Amerika'dan uzak olmadığını, dahası Humeyni'nin Amerika ile ilişkisinin 1960'ların başındaki Kennedy dönemine kadar uzandığını, eski İran Cumhurbaşkanı Rafsancani’nin şayet İran olmasaydı Amerika’nın Afganistan ve Irak’a elini uzatamayacağını söylerken bir sırrı ifşa etmediğini, listeye Suriye’nin de eklenmesinde bir sakınca olmadığını, dolayısıyla Amerika’nın İran’ı kullanmasının artık bir sır olmadığını fark edecektir.

İran ve Yahudi varlığının, sıradan insanların bile güleceği bir tiyatro oynadıkları artık bir sır değildir; bizler çok iyi biliyoruz ki, bu devşirme varlık, şayet yöneticiler arasında ülkesinin semalarını önemseyen bir adam olduğunu bilseydi, Müslüman ülkelerin semalarında dolaşamazdı. Ancak Yahudi varlığı, güvende olunca dışarı çıkıp arbede çıkarıyor; dolayısıyla İran, Lübnan, Filistin ya da Irak’taki toprakları ve gökyüzünü ihlal etmesi, şayet bir ülkenin ya da ülkelerin karşılık vereceğini bilseydi mümkün olmazdı.

Saldırı “sadece iki askerin ölümüne ve sınırlı maddi hasara yol açtığı” için İran rejimi aptallar gibi seviniyor ve medyası da bunu kutluyor. Bu ise şaşırtıcı değildir; zira bizler, yöneticilere benzer kişilerin yönettiği devlete benzer yerlerde yaşıyoruz. Çünkü Müslümanların onuru ve gururu İran’daki rejimi uyandırmadı; şayet uyandırmış olsaydı en azından güney Lübnan’daki kendi mezhebinden olanların intikamını alırdı. Şayet Yahudilere, Suriye ve Irak’taki Müslümanlara davrandığı gibi davransaydı, evlerini yıksaydı, kadınlarını ve çocuklarını öldürseydi ve hatta onlara karşı kendi partilerini ve milislerini harekete geçirseydi, belki de varlık gün yüzü göremeyecekti ama Allah sahiplerini kahretsin ki o bir ajandır.

Müslüman ülkelerdeki mevcut rejimlerin hiçbiri, onlarla ayrıntı veya ayrıntılarda ihtilaf etseler bile Yahudilerle gerçek bir savaşta savaşmayı düşünmüyor; bu da İran'ın neden onlarca balistik ve balistik olmayan füze fırlattığını, sonra bunların kimseye zarar vermediğini, isabet etse bile zaiyatın sınırlı olduğunu açıklıyor. Oysa Yahudi varlığının vurduğu füzeler nasıl da yaralıyor, öldürüyor ve yerinden ediyor; çünkü onun savaşında kırmızı çizgiler yoktur. Bu arada Müslüman ülkelerdeki mevcut rejimler akıllıca(!) saldırmakta ve küresel tepkilerden korkmaktadır. Dolayısıyla yöneticilerin Yahudilerle olan ilişkileri bu şekilde devam edecektir; ta ki ister hoşuna gitsin ister öfkelensin uluslararası sisteme bakmadan Yahudilere saldıracak ve onlarla savaşacak ve Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in onlar hakkındaki, حَتَّى يَقُولَ الشَّجَرُ وَالْحَجَرُ... “Taş ve ağaç diyecek ki…” kavlini doğrulayacak biri gelene kadar. İşte o zaman Müslümanlar onlara karşı büyük bir zafer kazanacak ve onları ya “yurtlarından” çıkaracaklar ya da öldüreceklerdir. Allah’tan bizlere, bu savaşta savaşmayı bahşetmesini diliyoruz; Amin, Amin.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Halid El-Eşkar

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER