- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Hak Yol Tektir!
Bugün insanlar arasında, tiran Beşar’ın devrilmesinin ardından Suriye’nin durumunun ne olacağı hakkında birçok soru dolaşıyor.
İslami grupların izlediği yol ve İslami bir devlet kurma sloganını yükselten ve devletini kurarken ideolojiden sapmadan ona bağlı kalarak Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in metodunu takip etmeyen herkes, bir şekilde kendileri için seçtikleri yolun sonuna ulaşmış ve bunu ulaşılacak yer olarak görmüştür; kendi gözlerimizle gördüğümüz, önümüzde hazır ve nazır olan şey işte budur.
Örneğin Taliban bir İslam emirliği kurdu ama Hilafeti kurmadı; dolayısıyla yapmasına izin verdiği şeylerde içeride dinin uygulanmasına bağlı kaldı ve yapmasına izin vermediği şeylerde ise haddi aştı; zaten onun en büyük arzusu emirliğe ulaşmaktı; nitekim izlediği yol sona erdi ve istediğine ulaştı ama Allah'ın Hilafeti kurma isteğine ulaşamadı.
Mısır'da Müslüman Kardeşleri temsil eden Mursi'nin -Allah rahmet eylesin- göreve gelmesiyle birlikte yaşananlar, onların metotlarının ya da yollarının seçimler yoluyla tedrici (aşamalı) olarak iktidara gelmek olduğu, planladıkları şeye ulaştıkları, yani izledikleri yolun sonuna geldikleri ve dini ikame edemedikleri bir durumdu; çünkü onlar, Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in metoduna bağlı kalmadılar ve yönetime ulaşmada şerî metoda muhalif olan bir metot izlediler.
Bugün Suriye’de Heyet Tahrir eş-Şam liderliğindeki mücahitlerin, rejimin devrilmesi olan yollarının sonuna geldiklerini, kendilerini komşu ülkelerin ve diğer ülkelerin kollarına zincirlediklerini görüyoruz; şimdi onlar, geçiş hükümeti adı altında iktidardalar ancak onlar, aynı şekilde Allah'ın hükmünü ikame edemediler.
Herhangi bir sistemi İslami sistemimize tercih etmemiz yüzeysel bir düşüncedir ve ne yazık ki sistemi tek başına, eksik veya tam, akidesinden ayrı olarak uygulamak yeterli değildir. Bu nedenle devleti kurarken Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in metodundan başka bir metot izleyen hiç kimse doğru çözüme ulaşamaz.
Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem, ümmeti ideoloji üzerine şekillendirdi ve ideolojiyi sahabenin nefislerine (yani partisine) doğru bir şekilde taşıdı ki böylece uygulamak için bir projesi haline gelebilsin; Muhacirler bunun en güzel örneğidir. Bugün hak yolunu, yani Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in metodunu takip edenlerin dışındakiler hakkı ikame etmeye ulaşamayacaktır.
Hizb-ut Tahrir İslam ideolojisi üzerine kurulmuş ve ona bir bütün olarak bağlı kalmıştır; çünkü yeryüzünde Allah'ın hükmünü ikame edecek kimse için temel şart, İslam ideolojisinin tam ve ayrıntılı bir şekilde benimsenmesi, onun incelenmesi, onu tatbik etmek için bir anayasa tasarısının hazırlanması ve bu ideolojiyi nasıl uygulayacaklarını bilen adamların hazırlanmasıdır. Bu arada ideolojinin üzerine uygulanan kişiler tarafından benimsenmesi şart değildir; bu da dikkat etmemiz gereken önemli bir ayrıntıdır.
Bu nedenle Suriye'nin içinden geçtiği durum, bir imtihan hali olup mücahitlerin izlediği, bugün hiçbir projeleri olmadığını keşfettikleri ve Batı’nın onların hayallerinin pusulasını değiştirebildiği yolun sonudur; bu yüzden onlar, İslam'ın hiçbir şekilde iktidara ulaşmaması için gece gündüz çalışan çeşitli ülkelerden etraflarını saran muazzam zorluklara rağmen, kamil bir projeye sahip olan ve onu uygulamaya muktedir olanlarla iktidara ulaşmayı yeniden düşünmek zorunda kaldılar.
Bu nedenle Allah'ın şeriatıyla hükmetmeye ulaşmak için Allah için samimi bir niyetle birçok yola girmiş olan ümmeti, hesaplarını yeniden yapmaya, akıllarını başlarına toplamaya ve Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’im metoduna göre çalışanlarla birlikte yürümeye devam etmeye çağırıyoruz; zira onlar, Allah'ın Kitabı ve Rasulü'nün sünnetine dayalı tam teşekküllü bir proje hazırladılar. Bu proje sizin elinizde olup ona ulaşabilir ve onu koyan kişilerle tartışabilirsiniz. Çünkü bu proje, sizin ve bizim bağlı olduğumuz tek dinden, yani sağlam bir kulp olan Kitap ve Sünneti ile İslam'dan gelen sabit şerî delillerden çıkarılmıştır.
Allah Azze ve Celleye samimi bir niyetle bağlı kalarak, kollarımızı sıvayarak, dünyayı ve içindekileri reddederek, Allah'ın Kitabı'na ve Resulü’ne sımsıkı sarılarak ve yönetime ulaşırken Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in metodu üzere çalışarak tek bir düzeyde ve tek bir cephede çalışmamız daha evladır.
Dünya, bugün tüm sütunlarının ve küresel sistemin temellerinin çöküşünün acısını çektiği kapitalizmin içine sürüklediği karanlıktan kendisini çıkaracak gerçek bir düzene şiddetle ihtiyaç duymaktadır; yani küresel sistemin temelleri birçok açıdan uçurumun eşiğindedir:
İdeolojiye aykırı davranması açısından; aslında yanlış olmasına rağmen ona muhalefet ettiler ve ona uymadılar; düşüşün işaretlerinden biri işte budur.
Dünyayı kendi çıkarlarının kaprislerine göre yöneten, insanlığı, insanı ve taşı umursamayan bir grup insanın mutlak kontrolü; çünkü onlar, kendi insan türlerinden Şeytan’ın avenelerine daha yakındırlar.
Çökmek üzere olan finansal sistemlerinin çöküşü kaçınılmaz ve önlenemezdir.
Tüm bu olaylar mevcut düzenin sonunun habercisidir; bu ancak İslam ideolojisinin yeryüzünde ortaya çıkmasıyla gerçekleşecektir; işte o zaman kapitalist sistem yenilecek ve onlar arkalarını dönüp kaçacaklardır. Bu nedenle onlar, devletimizi kuramayalım diye son nefeslerine kadar savaşıyorlar; ama kâfirler kerih görseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.
Ey bu ümmetin kahramanları: Hepimiz aynı düzeyde olalım; o halde bizimle birlikte hareket etmek ve dini ikame etmek için bize yardımcı olun ki böylece izzet savaşlarına girelim, ülkemizi ve Batı ülkelerini bize musallat olan, ekini ve nesli helak eden bu mikroptan kurtaralım ve Allah'ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bize müjdelediği gibi Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet'e geri dönelim. Böylece de insanları, insanlara tapmaktan alemlerin Rabbine tapmaya ve kapitalizmin zulmünden İslam’ın adaletine ve merhametine kavuşturacağız. Bu ise aziz olan Allah’a hiç de zor değildir. Nitekim Allahu Teala şöyle buyurmuştur: يُرِيدُونَ أَن يُطْفِئُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللَّهُ إِلَّا أَن يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ * هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَه بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ “Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Kâfirler istemese de Allah nurunu mutlaka tamamlayacaktır. O (Allah), müşrikler hoşlanmasalar da (kendi) dinini bütün dinlere üstün kılmak için Rasulü’nü hidayet ve hak din ile gönderendir.” [Tevbe 32-33]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Nebil Abdulkerim