Soru-Cevap
- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Soru:
Şahsiyet kitabının birinci cüzünde şunu okudum: "Resulün müçtehid olması caiz değildir." Anayasa Mukaddimesi'nin ikinci bölümünde de şunu okudum: "Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], hem fey malını hem cizye malını hem de ülkelerden gelen harac malını kendi görüşüne ve içtihadına göre harcamıştır. Nitekim bu mallar hakkında gelen şeri nasslar, Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'i bunları dilediği gibi harcamakta serbest bırakmıştır. Dolayısıyla bu, İmamın/Halifenin bu mallarda kendi görüşüne ve içtihadına göre tasarrufta bulunmaya hakkı olduğuna dair bir delildir. Çünkü Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in bunu yapması şeri bir delildir. Dolayısıyla bu mallarda kendi görüşüne ve içtihadına göre tasarrufta bulunması için İmama/Halifeye verilmiş bir izin olmaktadır."
Sanki bu iki metnin arasında bir tenakuzluk var gibi. Bu hususu açıklmanızı rica ediyorum?
Cevap:
Şahsiyetin birinci cüzünde geçen metin ile Mukaddime'nin ikinci bölümünde geçen metin arasında herhangi bir tenakuzluk yoktur:
Şahsiyet birde geçen şu metne gelince; "Resulün müçtehid olması caiz değildir." Bunun delilleri, Şahsiyette geçen bu bab altında açıklanmıştır. Bunlar, bu hususta açık ve sahih delillerdir. Aynen Subhânehu'nun şu kavli gibi:
قُلْ إِنَّمَا أُنذِرُكُم بِالْوَحْيِ "De ki: Ben sizi, sadece vahiy ile uyarıyorum." [Enbiya 45]
Yani ey Muhammed onlara de ki; ben sizi, sadece bana indirilen vahiy ile uyarıyorum demektir. Yani benim sizi uyarmam, vahiyle sınırlıdır demektir. Nitekim Allahu Teâlâ, Necm suresinde şöyle buyurmuştur:
وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوَى إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى "O, kendi hevasından konuşmaz. O ancak vahyedilen bir vahiy ile (konuşur)." [Necm 3-4]
Yani Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], teşride sadece vahiyle konuşur ve vahiyden başka bir şey yapmaz demektir. Dolayısıyla o, kendi nefsinden içtihat yapmaz demektir. Çünkü müçtehid, isabet de edebilir hata da edebilir. Bu ise teşri hakkında konuşmayan ve vahiyden başka bir şey yapmayan Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] hakkında sahih değildir.
Mukaddime'nin ikinci bölümünde geçen metne gelince; bu, Müslümanların maslahatları için harcamada bulunmak veya vali ve kâdi tayin etmek gibi devletin işlerinin yürütülmesiyle ilgilidir... Zira cizye, harac, fey ve mürtedlerin malları gibi devletin mülkünün Müslümanların maslahatları için harcanması, Müslümanların maslahatlarını gerçekleştiren Devlet Başkanı'nın içtihadına bırakıldığı gibi aynı şekilde bir valinin tayin edilmesi de Müslümanların maslahatlarını gerçekleştiren Devlet Başkanı'nın içtihadına bırakılmıştır.
Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], hem Nebi hem Resul hem de Medine'de bir yönetici idi. Dolayısıyla o, teşride içtihatta bulunmaz. Bilakis indirileni tebliğ eder. Ancak SallAllahu Aleyhi ve Sellem, bir yönetici olarak Müslümanların maslahatları için harcamada bulunuyordu. Bunu ise SallAllahu Aleyhi ve Sellem, Müslümanların maslahatlarını gerçekleştirmek için kendi görüşü ve içtihadına göre yapıyordu. Mesela Huneyn'de ganimetlerden insanlara verirken diğerlerinde vermemiştir. Dolayısıyla sadece bu bile dikkate alındığında, şeriat bunların harcanmasını Devlet Başkanı'na bırakmıştır. Bunların dışındakiler ise buna intibak etmemektedir. Mesela zekatın harcanması gibi.
Bu tür şeyler, devlet cihazının idaresinin yürütülmesi için olduğu gibi şayet Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem], falan kişiyi vali veya kâdi olarak tayin etmiş olsa... bu falan valinin velayeti vahiyle olmuştur denilmez. Bilakis bu, Müslümanların maslahatlarını gerçekleştiren SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in içtihadıyla valilerin ve benzerlerinin tayin edilmesi babındaki devletin işlerinin idaresindendir.
Hakeza Şahsiyet birde geçen metin ile Mukaddime'nin ikinci bölümünde geçen metin arasından herhangi bir tenakuzluk yoktur.