حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Britanya
Medya Bürosu
No: BR–BA–2018–MB–TR–16 |
H. 29 Şa'bân 1439 M. Salı, 15 May 2018 |
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Filistin Sorununu Görmezden Gelirken Yeniden Seçilme Amacıyla Londra’ya Bir Ziyaret Gerçekleştirdi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeniden seçilme kampanyasına destek aramak için Londra’yı ziyaret etti. Beklendiği gibi laik ve bireysel basmakalıp sözlerden öte geçmeyen İslami kimliği hakkında büyük bir şov yaptı. Sonra büyük bir devlet adamı gibi bir görüntü verdi. Müslümanların emperyalist açgözlülük mağduru olduklarını, yabancı düşmanlığı ve seçici insan hakları nedeniyle Avrupa ülkelerinin gerçekten demokratik olmadıklarını belirtti. Suriye’nin ekonomik emperyalizm için maruz kaldığı yıkımdan şikâyet etti. Oysaki bu yıkımda Amerikalılar ile işbirliği yapanlardan birisi de kendisiydi. Ardından Amerika’nın büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma planının geniş çapta bir destek bulmadığını ve Müslümanların Kudüs’ü her zaman Filistin’in başkenti olarak göreceklerini söyledi.
Laik Türk hükümeti liderinin içi boş sözleridir bunlar. İşgalci Yahudilerle bilfiil ekonomik ve askeri işbirliği yapan liderdir o. Amerika’nın planını aylar öncesinde bildiği halde kalbimizle inkâr etmekten başka yapacak hiçbir şeyin olmadığından dem vurdu.
Yahudi işgal güçleri, kutsal topraklarda 60’tan fazla Filistinliyi öldürdü ve 2700’den fazla kişiyi de yaraladı. Barış sürecinin ne anlama geldiği oldukça açık. Raporlar, yaralıların çoğunun arkadan vurulduğunu söylüyor.
Kutsal topraklar halkına karşı uygulanan şiddet son haftalarda gittikçe tırmandı. Göstericiler, İngiliz mandasının sona ermesinin ardından Filistin’in Mayıs 1948’de işgalci Yahudilere teslim edilişinin 70’inci yıl dönümünü protesto ettiler.
Kutsal topraklarda işlenen büyük zulümden kaygı duyan Müslümanlar, felaketin 1948’de başlamadığını anlamalıdır. Kutsal toprakları ilk önce işgal eden, yöneten, sonunda orada Yahudi varlığını yaratan İngilizlerdir. İngilizler, ayrıca komşu Arap rejimlerinin güvencesinde bu çelimsiz işgal varlığın hayatta kalmasını garanti altına aldılar. İngiliz nüfuzu altındaki Arap rejimleri, bu büyük zulme son vermek için ciddi hiçbir adım atmadı. Şimdiyse Amerika’nın bölgeye müdahalesiyle bölgedeki en kötü Arap ve Acem liderler, işgale son vermek için hiçbir şey yapmamayı sürdürüyorlar. Tersine işgal varlığını tanımak için seferber oldular, işgalci Yahudi varlığına komşu cılız bir Filistin devleti kurmayı amaçlayan sözde Barış Süreci’ni desteklediler.
Bu yüzden devlet demeyi bile hak etmeyen dermansız bir Filistin devleti kurulması öneriliyor. Bu devletin güvenlik, ekonomi ve politik hayatından işgalci komşusu sorumlu olacak. Dolayısıyla asla bağımsız bir varlık olarak görülemez ve kutsal topraklardaki halka barış getiremez.
Amerikan heyeti, Kudüs’ü işgalci Yahudi varlığının başkenti olarak tanıma konusunda elde ettiği başarıdan ötürü gurur duyuyor. İngiliz hükümeti ise, “Kudüs ortak başkent olmak üzere iki devletli çözüme sıkı sıkıya bağlı kaldığını” belirtti. Aslında her ikisi de sefalet ve sürekli baskıdan başka bir şey getirmeyecektir.
İİT’nin 57 üyesi, Amerikan kararının “Filistin halkının tarihi, hukuki, doğal ve ulusal haklarına saldırı olduğunu, BM’nin duruşunu ve uluslararası hukukun üstünlüğünü baltalayacağını”söyledi. Konu hakkında Allah’ın Şeriatına atıfta bulunma cesaretini gösteremediler.
Müslümanların böyle bir teslimiyeti desteklemesi büyük bir günahtır. Bu konuda insanları aldatan Erdoğan gibi İslami kıyafetli yöneticiler olmamış olsaydı, böylesi bir asla durum yaşanmazdı. Sorunla yakından ilgileniyormuş gibi yaparlar, ama aslında tek seçeneğin teslim olmak olduğuna insanları ikna etmek için çalışırlar.
وَمِنَ النَّاسِ مَن يُعْجِبُكَ قَوْلُهُ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيُشْهِدُ اللَّهَ عَلَىٰ مَا فِي قَلْبِهِ وَهُوَ أَلَدُّ الْخِصَامِ“İnsanlardan öylesi de vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider. Bir de kalbindekine (Sözünün özüne uyduğuna) Allah’ı şahit tutar. Hâlbuki o, düşmanlıkta en amansız olandır.”[Bakara 204]
İslam, ister Kudüs ve çevresi olsun isterse Keşmir olsun İslam ülkesinden herhangi bir parçanın işgalcilere teslim edilmesine izin vermez. İster barış müzakereleri isterse bağımsız devlet önerisi sunulmuş olsun, hepsini de reddetmeliyiz, zira bunlar, işgalin resmen tanınmasını amaçlayan aldatıcı ve teorik tezgâhtan öte bir şey değildir.
Müslümanlar, kutsal toprakların işgaline ilişkin gerçek bir çözüm için çalışmaya devam etmelidir. Nübüvvet metodu Hilafetin kurulması ise bu sorunun gerçek çözümüdür.
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Britanya Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: (+44) 070 74 – 19 24 00 www.hizb.org.uk |
E-Mail: media@hizb-ut-tahrir.info / press@hizb.org.uk |