حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi
No: HT-BA-2024-MB-TR-02 |
H. 2 Raceb 1445 M. Pazar, 14 Ocak 2024 |
Sözde “Uluslararası Topluma” Bağlı “Uluslararası Adalet Divanı”, Uydu Kanallarının Gazze Halkının Katledilme Sahnelerini Canlı Yayınladıkları Bir Sırada Delil Bulmak İçin Bir Oturum Düzenlemiştir!
Uluslararası Adalet Divanı, Güney Afrika’nın Yahudi varlığının Gazze halkına karşı soykırım işlediğine ilişkin sunduğu delilleri değerlendirmek üzere 11 Ocak 2024 Perşembe günü ilk oturum düzenledi. Adalet Divanı, iddiaları incelerken insanlar da belki Yahudi varlığını kınayan bir sonuç çıkar diye umut içerisinde bekliyorlar. Sabit ve kanıtlanmış olanı kanıtlayabilecekler mi, Yahudi varlığı mahkûm edilirse büyük güçler, yargılanmasına izin verecek mi kimse bilmiyor.
Güney Afrika halkının, insanlıklarına uygun olarak ve ülkelerinde onlarca yıl maruz kaldıkları sömürgecilik ve ayrımcılık nedeniyle onlarca yıldır Filistin halkına karşı takındıkları bu tutumu hiç şüphe yok ki takdirine şayandır. İslam ümmeti vefakardır, kendisine yapılan yardımı asla unutmaz. Güney Afrika, binlerce kilometre uzaklıkta Gazze’ye destek verirken, Yahudi varlığını bir bilezik gibi çepeçevre kuşatan Müslümanların yöneticileri Gazze’yi yüz üstü bırakmıştır.
Bu tablonun diğer yüzü ise İslam ümmetine atılan iftiralardır. Gazze halkı, kanlı elleriyle çocuklarının cesetlerini taşırken, ortada harabeye dönmüş bir şehir yığını varken, Batı yargısı huzurunda haksızlığa uğradığını kanıtlamak zorunda! Mahkeme dışında ise Batı medyası bekliyor, aldatıyor, yanıltıyor, yalan söylüyor, sonra da “7 Ekim’de yaşananları kınıyor musunuz?” diye soruyor.
Batı, lisanı hali ile sanki şöyle diyor: “Sizin kanınız, toprağınız, paranız kutsal değildir ey Müslümanlar! Yahudi varlığının çocuklarınızı, kadınlarınızı, yaşlılarınızı öldürmesine, bizim Irak ve Afganistan’da öldürdüğümüz ve yok ettiğimiz gibi evlerinizi yok etmesine izin vereceğiz. İtiraz hakkınız yok. Filistin’in işgal edilmiş bir İslam toprağı olduğunu söylerseniz, antisemitizm kanunları Demokles’in kılıcı gibi hem sizin hem de size sempati duyanların tepesinde duruyor. Bizim insancıl olduğumuzu, zoraki de olsa sizin de terörist olduğunuzu söylemelisiniz. Kendinizi kınamalısınız, sömürüldüğünüzü bizim de sizi sömürdüğümüzü sakın unutmayın. Bizim adaletimiz kazananın adaletidir. Verdiğimiz kadar ancak haklarınız var.”
Bu, Batı’nın Yahudi varlığı tarafgirliğinin ve Müslümanlara karşı ikiyüzlülüğünün dilidir.
Ülkemizdeki Müslümanlara gelince, yürek burkan soru şudur: “Ey Müslüman orduları! Neredesiniz” çağrısını işiten ordularımız katliamlara, yöneticilerin ihanetlerine, işgalin küstahlığına, Batı’nın desteğine, medyasının safsatasına seyirci kalmayı daha nasıl kabul edebiliyor?
Yahudi varlığı Aksa Tufanı’ndan sonra sersemlemiş ve neredeyse çözülmeye yüz tutmuştur. Gazze halkını çılgınca bombalaması ve Batı’nın, suçlarına tam destek vermesi, ucube Yahudi varlığının uçurumun eşiğinde olduğunu kanıtıdır. O zamandan beri, zamanı 7 Ekim 2023’ten bir gün öncesine döndürmenin arayışı içerisinde. Güvenliğini sağlamanın yolunun hain normalleşme sürecinden geçtiğini düşünüyor. Başka bir cepheden daha saldırıya uğramış olsaydı, Mübarek Toprak Filistin Ekim ayından önce kurtarılmış olacaktı. Bölgeye gerçekleştirdiği ilk ziyarette de belirttiği gibi ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken’in bölgeye düzenlediği ziyaretler, Yahudi varlığına karşı yeni bir cephe açılmasını önlemekten başka bir amaç taşımamaktadır.
İşte Mübarek Toprak Filistin’i özgürleştirmenin yolu, Müslüman ordularını harekete geçirmektir. Yahudi varlığı bugün bile sersemlemiş durumda, sadece bir saatlik sabır gerekiyor. Yahudi varlığının Gazze’yi bombalamak için kullandığı uçak ve bombaların aynısına sahip olan Müslüman orduları, bunu yapabilecek yetenektedir. Eğer Müslüman orduların uçak filosu, Yahudilerin Gazze’de yaptığı gibi, ucube varlığın başkentine hava saldırısı düzenleyip üzerine bomba yağdırmış olsaydı, bu onun sonu olurdu. Müslümanların soğukkanlılığı ile Yahudi varlığının sarsılan kararlılığı arasında dağlar kadar fark var.
Uluslararası toplumun sözde kurumlarına gelince, şikâyet kutusundan başka bir şey değildir. Sömürge ülkelerden biri, kendi çıkarına olacak şekilde kullanmadıkça anlamlı bir adım atamazlar. Filistin meselesinin özü şudur, sömürgecilik öneminden dolayı Filistin’i gasp etmiş, sonra da oradaki çıkarlarını koruması için onu Yahudilere teslim etmiştir. Batı onları oradan kovulmaktan koruyor. Öyleyse bu kurumlardan daha ne beklenebilir?
Yahudi varlığının yöneticileri ile Müslüman ülkelerin yöneticileri aynıdır. Müslüman halkları kendi ülkelerinde esir ettiler, ayaklandıklarında dövdüler, bombaladılar, ezdiler. Samimi Müslüman askerler, yöneticileri devirmek ve Mübarek Toprak Filistin’e yardım etmek üzere harekete geçmedikçe bu kısır döngü asla kırılmayacaktır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:
وَإِنِ اسْتَنصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ“Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, yardım etmek üzerinize borçtur.” [Enfal 72]
Mühendis Selâhaddin Adada
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi Müdürü
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Merkezî Medya Ofisi |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi el-Mezra’a, P.K. 5010-14, Kolombiya Merkezi B Blok Kat:2, Beyrut/Lübnan Telefon: TEL: 0096 113 07 59 4 / GSM: 0096 171 72 40 43 www.hizb-ut-tahrir.info |
E-Mail: media [@] hizb-ut-tahrir.info |