حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti
Medya Bürosu
No: PK–BA–2016–MB–TR–05 |
H. 9 Rabi-ul Evve 1437 M. Salı, 19 Ocak 2016 |
Pak-Suudi-İran ilişkileri Rahil-Navaz Rejimi, Amerikan Ajanları Arasında Uzlaşı Arıyor
Pakistan Başbakanı Navaz Şerif ve Genelkurmay Başkanı General Rahil Şerif, “Barış” elçisi iddiasıyla iki ülke arasındaki gerginliği sakinleştirmek amacıyla 18 Ocak 2016 Pazartesi sabahı “Suudi Arabistan Krallığı” ve “İran İslam Cumhuriyeti’nin” yolunu tuttular! Cumartesi günü The News gazetesine konuşan kaynaklar, Pakistan’ın, bir kaç gündür gerginliği hafifletmek amacıyla sırasıyla başkent Riyad ve Tahran ile temasa geçtiğini söylediler. Biz, yüzeysel olarak iki ülke arasında uzlaşı sağlamak gibi görünen bu çabaları takdirle karşılıyoruz. Ancak biz, bu iki ülkenin kendilerini tanımladığı gibi İslam Devleti olmadığını da biliyoruz. Bu iki devlet, aslında anayasa, yasalar, iç ve dış politikaları itibariyle laik devlettirler. Dolayısıyla bu çabaları doğru siyasi bağlamda değerlendirmek gerekir. Yani Rahil-Navaz rejiminin iç ve dış politikaları bağlamında ele almak gerekiyor. O da hem bölgede hem de dünyanın diğer kısmında Amerikan çıkarlarını güvence altına almaktır. Nitekim Suudi rejimi, Osmanlı Hilafetini sırtından bıçaklamak için Suudiler ile Vehhabilerin ittifakı sonrasında Arap Yarımadası’nda Hilafetin enkazı üzerine kurulmuştur. Daha sonra da Suudiler, devletlerini dini Müslümanların hayatından ayıran laik anayasa temeline oturttular. Kraliyet ile saray mollaları olan “şeyhler” olmak üzere siyasi ve dini otorite diye ikiye ayrıldılar. Bu rejim, İran rejiminin destekçileri tarafından Tahran’daki Suudi büyükelçiliğinin yakılması sonrasında çıldırdı. Ama İran ve onun partisi tarafından İslam’ın kalbi Suriye’de abluka ve açlıktan ölen erkek, kadın ve çocuklara yüzünü dönüp de bakmış değil. Bu açıkça Suudi Arabistan Kraliyetinin, Allah Subhânehu ve Teâlâ’ya, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e ve müminlere ihanet eden bir rejim olduğunu gösterir. Ayrıca bu rejim, kutlu Suriye devrimini çalmak için İran ve onun partisi yanı sıra koalisyon güçleriyle de işbirliği yapmaktadır. Dolayısıyla bu gerçekler ışığında bakıldığında bir kimse, Pakistan liderliğinin “kardeşler” arasında arabuluculuk için elinden geleni çabayı yaptığını düşünebilir mi? Ya da bu, İran ve Suudi Arabistan ajanlarını koruma çabası mı? Ya da ortak düşmanları İslam ve onun destekçileri ile Suriye tiranına karşı devrime kalkışan samimi mücahitler karşısında birleşmek ve uzlaşmak mı? Böyle yaparak Rahil-Navaz rejimi, Amerika’nın Suriye’deki çıkarlarını güvence altına almaktadır. İran devletine gelince, Amerikan ajanlarının güvenliğini sağlamak için İslam’ı istismar etmiştir. Ülkeyi yönetmek için Caferi mezhebini ve saray mollalarını kullandı. İnsanları kandırmak için İslami olarak adlandırdığı laik demokrasiye İslami kılıf giydirdi. Gerçek şu ki İran devleti, Kur’an ve sünnete göre yönetmiyor. Aksine dini hayattan ayıran laik bir devlettir. Buna göre ne İran anayasası ve yasalarının ne de İran’ın iç ve dış politikalarının İslam ile hiçbir ilgisi yoktur. İran’ın ajan yöneticileri, Amerika yararına defalarca İslam ümmetine karşı komplo kurdular. Amerika’nın Irak savaşında bir milyondan fazla Müslümanı katlettiler. Bu çatışmanın Müslümanlar ile hiçbir ilgisi yoktur. Aksine İran ve Irak’a nüfuz etmek için Amerika ile İngiltere arasında bir çatışmadır.
İran yöneticileri, Irak işgalinde Amerika ile işbirliği yaptıkları gibi Afganistan işgalinde de işbirliği yaptılar. Ve şimdi de Suriye’de ABD nüfuzunu korumak için mübarek Şam devrimine karşı entrika kuruyorlar. Nübüvvet metodu üzere Hilafetin kurulma sonuçlarından ABD nüfuzunu güvence altına alıyorlar. Bu devletin İslam ile bir alakası var mı ki Rahil-Navaz rejimi, bu devlet ile Suudi rejimi arasında arabuluculuk yapsın! Bu çabalar, hayırlı bir iş olarak kabul edilebilir mi? Eğer Rahil-Navaz rejimi, gerçekten insanların doğruluğunu ve Müslümanlar arasını barıştırmak istiyorsa, o zaman ilk önce Pakistan ile kardeş Bangladeş arasında uzlaşı arasın. Aralarındaki küslük kırk küsur yılı geçmiştir. Eğer gerçekten insanların doğruluğunu istiyorlarsa, o takdirde hem Rahil-Navaz rejimi hem de Şeyh Hasina, bir daha dönmemek üzere sırasıyla Washington ve Londra’daki efendilerinin kapısını çalsınlar. Rahil-Navaz rejimi, ABD ulusal çıkarlarına hizmet etmek için çabalamaktadır. Açıkçası sanki Amerika Dışişleri departmanının bir departmanı gibi hareket ediyor. Bu yüzden Müslümanlara ve Pakistan silahlı kuvvetleri içindeki samimi subaylara rejimi devirmek farzdır. Nübüvvet metodu üzere Hilafetin kurulması için liderlik Hizb-ut Tahrir’e verilmelidir. Hilafet, İslam ve Müslümanlar için izzettir. Zira Hilafet, bu iğrenç hain rejimin bir sonucu olarak saf, temiz ve pak Pakistan toprakları üzerinde çöreklenen zilleti bertaraf edecektir.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasûlü’nün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal 24]
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Pakistan Vilâyeti Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi P.O. Box 1924, Lahore / Pakistan Telefon: +(92) 345–428–7323 / +(92) 333–561–3813 https://bit.ly/3hNz70q |
Fax: +(92) 21–520–6479 E-Mail: spokesman@hizb-ut-tahrir.com.pk |