حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Yemen Vilâyeti
Medya Bürosu
No: YM–BA–2019–MB–TR–10 |
H. 16 Şa'bân 1440 M. Pazartesi, 22 Nisan 2019 |
Dünya Sessiz Kalırken Halifenin Yokluğunda Çinli Müslümanlar Vahşi Suçlara Maruz Kalıyorlar
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi’nin Doğu Türkistan Uygur Müslümanlarına destek olmak adına başlattığı “Çin’in Doğu Türkistan saldırısını ancak Raşidi Hilafet Devleti sona erdirecektir”başlıklı kampanyası kapsamında Hizb-ut Tahrir / Yemen Vilayeti’nden bir heyet, Yemen’deki Çin Büyükelçiliğine bir mektup vermek istedi. Ancak ülkede yaşanan ve beşinci yılına giren İngiliz-Amerikan çatışmasının bir sonucu olarak Sana ve Aden’de Çin devletinin resmi hiçbir temsilcisini bulamadı.
Yemen halkı, ülkedeki bu saçma sapan çatışmalar ve savaşlar yüzünden maruz kalınan onca sıkıntılara rağmen Çin’deki Müslüman kardeşlerine unutmuş değil. Çünkü İslam akidesi, dünyadaki bütün Müslümanlar arasında en güçlü bağdır. Bununla birlikte onları bir araya getirecek bir devletleri ve onları kindar kâfir ülkelerin zulmünden koruyacak bir imamları yoktur. Bir devlet, Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şu sözünün gerçekleşmesinin pratik vakasıdır:
المسلمون أمة واحدة من دون الناس“Müslümanlar diğer insanlara nazaran tek bir ümmettir...”
Doğu Türkistan Müslümanları, özellikle de Uygur Müslümanları, Çin hükümetinin çok büyük zulmüne maruz kaldılar. Bu bölgede Çinliler ile Müslümanlar arasında yaşanan çatışma yeni değil, 1863’ten beri vardır. Doğu Türkistan, doğu tarafından İslam ülkesinin en ücra köşesidir. Çin katliamlarına maruz kalmıştır. 1949’da Mao Zedong liderliğindeki Çin komünist rejiminin bölgeyi istila edip bağımsızlığını iptal etmesinin ardından bölgede patlak veren çatışmalarda bir milyondan fazla Uygur Müslümanı hayatını kaybetmiştir. Çin’e ilhak edilen bölge, Müslüman nüfustan arındırılmış ve Çin’in iç bölgelerine yerleştirilmişlerdir. Ancak güçlü ve kararlı Uygur Müslümanları Çinlilere teslim olmamıştır. 1933 ve 1944’te devrime kalkışmışlardır. 2009’da olduğu gibi bölgede Çin işgaline karşı ayaklanmalar devam ediyor.
İslam, Çin’in Uygur Müslümanlarına karşı duyduğu güçlü nefretin asıl sebebidir. Camiler Çin’in İslam’a karşı nefretini kustuğu sıcak yerlerdir. Çin, 1949’da yaklaşık 25 bin camiyi yıkmış, bu geniş bölgede sadece yaklaşık 500 camiyi geride bırakmıştır. Bugün Çin, komünist “ekonomik” kamburdan kurtulsa da özellikle gençler arasında var olan dindarlık tezahürünün peşine düşülmesi, Çin’in bölgede uyguladığı temel politika olmayı sürdürmüştür.
Doğal zenginlikleri nedeniyle özellikle de Çin’in Xīnjiāng olarak yani yeni sömürge adlandırdığı bölgede var olan petrol, Çin’i bölgeyi Uygur nüfusundan arındırmaya, onları iç bölgelere yerleştirmeye, diğer taraftaki etnik Hanlıları bölgeye aktarmaya sevk etmiştir. Bugün Uygurlar (10 milyon kişi), bölgedeki nüfusun sadece yüzde 40’ını oluşturuyor ve ülkenin güneyinde ve kırsal alanlarda odaklanmaları gittikçe artıyor. Bölgede özellikle de Müslümanların ağırlıkta olduğu güneyde şiddetli yoksulluk yaşanıyor. Hanlı Çinlilerin az olduğu ya da hiç olmadıkları kırsal alanlar da öyle.
Tüm bunlara rağmen Doğu Türkistan Müslümanlarının dinamikliği devam etmiştir. Özellikle kırsal kesimlerde İslami tezahürleri hayatta uygulamaya çalışmışlardır. Kargaşalar zaman zaman bölgede etkili olmayı sürdürmüştür. Devlete yönelik patlamalar, şiddet eylemleri ve bağımsızlık konusundaki kararlılık, bölgeyi istikrarsızlıkla nitelenen bir bölge haline getirmiştir. Dolayısıyla bölge, devletin içerideki yumuşak karnıdır. Öte yandan Çin, Uygur Müslümanlarının yaşam ayrıntılarını izliyor ve medyanın, bölgede karanlıklarda gerçekleştirilen tutuklamalar ve idamları izlemesini yasaklıyor. Bölgeden kaçan ve yurtdışında sesleri çıkan Uygurluları takip ediyor. “Terörizm” bahanesiyle özellikle Orta Asya ve Pakistan’daki uluslararası güvenlik kanalları aracılığıyla birçoğunu tutuklamıştır.
Acı verici olan şey, Çin’in Uygur Müslümanlarına yönelik bu vahşeti, dünyadaki milyonlarca Müslümanın gözü ve kulağı önünde gerçekleşmiş olmasıdır. Bu vahşeti ortadan kaldırmak için hiçbir çaba göstermiyorlar. Bunun nedeni milyonlarca Müslümanın dağınık yaşamasıdır. Onları birleştiren İslam Devleti yok. Kayıp Raşidi Hilafet Devletini yeniden kurmak ve dolayısıyla bir Halife var etmek için çalışmak her Müslümana farzdır. Halife, ümmetin işlerini hakkıyla güdecektir. Arkasında savaşılacak ve onunla korunulacaktır. Nitekim Buhari’nin Ebu Hurayra’dan rivayet ettiği bir hadiste Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
وَإِنَّمَا الإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ“İmam ancak bir kalkandır. Arkasında savaşılır ve onunla korunulur.”
O zaman ne Çin ne de bir başkası bir Müslümana eziyet etmeye cesaret edemeyecektir, çünkü kısasa misliyle karşılık verileceğinin bilincinde olacaktır. Allah, güçlü ve azizdir.
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Yemen Vilâyeti Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: 735417068 http://www.hizb-ut-tahrir.info |
E-Mail: yetahrir@gmail.com |