بسم الله الرحمن الرحيم
Lübnan’da Mezhep Irkçılığının Meşrulaştırılmasından Sakının!
Suriyeli Müslümanlar, ölümden, korkudan, açlıktan, soğuktan ve Suriye rejimi ile müttefiklerinin zulmünden kaçalım derken, kendilerini daha şiddetli ve acımasız bir zulmün içinde buldular. Düne kadar kardeş olarak niteledikleri bir ülkede zillet ve zulme maruz kaldılar! Düşmandan görmedikleri zulüm ve zorluğu bu ülkeden gördüler! Kampları yakıldı, gözaltına alındılar, çocuklar aç bırakıldı, yaşlılar ve kadınlar aşağılandı. Bu mu misafirperverlik? Darda olana böyle mi yardım edilir?
Lübnan’da fitne, zaman zaman turuncu mezhepsel ve ırkçılık söylemi şeklinde beliriyor. Suriyeli kardeşlerimize dahası bu ırksal ve benzeri akımlardan önce Lübnan’da yerleşik olan Filistinlilere kin kusuluyor!
Suriye ve Filistinlilerin Müslüman düşmanı rejimler ve müttefiklerinden özellikle de kindar Esed rejiminden çektikleri yetmiyor mu? Esed rejiminin Suriyelilere, Tel Zater, Nahr El Barid, Yermuk mülteci kamplarında bulunan Filistin ve Lübnanlılara yaptıkları, Lübnan’da Suriye güvenlik güçlerinin işledikleri cürümler artık bir sır değil! İlginçtir ki mezhepçilik ve ırkçılık güdenler, bu cani rejiminin yakın müttefikidir!
İlk bakışta Suriye ve Filistin halkına yönelik bu nefret söyleminin nedeninin çürük ekonomik gerekçeler olduğunu düşündük. Ancak hiç de öyle olmadığını görüyoruz. Bu ekonomik bahaneler tamamen yalan ve manipülasyondur. Suriye ve Filistinlilerin Lübnan ekonomisine olumlu katkı sağladığını dünya âlem biliyor. Bu “güçlü” çağda özellikle Müslümanlara yönelik sistematik bir söylem güdülüyor! El Hades belediyesinde yaşananlar bunun en canlı örneği. Yönetim ve güvenlik birimlerinin desteğiyle hem de utanmadan ve çekinmeden El Hades belediyesi, Müslümanların, evet özellikle de Müslümanların mülk edinmelerine, kiralamalarına ve hatta dükkân açmalarına yasak getirdi! Mezhepçilik ve ırkçılık güdenler, kindar gündemlerini gerçekleştirmek için devletin belediye, polis ve müfreze gibi kurumlarını kullanıyor. Belediye başkanı, radyo istasyonlarından birine bir demeç verdi. 21 Haziran 2019’da En Neşra sitesi ve televizyonunda yayınlanan bu demecinde, “Müslümanlara satış veya kiralama yapılmamasıyla ilgili aldığımız karardan memnunuz. 10 yıl önce alınmış bu kararı uygulamaya devam edeceğiz... Uzun süredir başta Cumhurbaşkanı Mişel Avn olmak üzere halkın güvencesi altındayım. Şiiler karardan memnun olmakla birlikte aynı zamanda beni destekliyorlar. Cumhurbaşkanı Avn’un talebi üzerine Hizbullah Genel Sekreteri Sayın Hasan Nasrallah, El Verar tepesini bize geri iade etti. Bu karardan ötürü Meclis Başkanı Nebih Berri elimizi sıktı.” dedi. Daha sonra Eşferiye’deki Ketaip partisi adına zehir ve kin kusan pankartlar asıldı. (Moğollar, Osmanlılar, Suriyeliler ve diğerleri gelip geçtiler... Geride Lübnan kaldı) Pankartta İngilizlerden, Fransızlardan ve Yahudilerden hiç bahsetmediler!
İşte durum böyle. Sözde “direniş” grubu ile kindar Esed rejimi, bu tür söylemler ve politikacılara dayalı iç savaşın yarasını sarması beklenen bir ülkede Suriyeli, Filistinli ve Lübnanlı belli bir grup Müslümana karşı mezhepçilik ve ırkçılık güdüyor...
Bu mezhepçilik ve ırkçılık mücadelesi daha ne kadar sürecek? Bu kışkırtıcı söylemlerin frenlenmesinden kim sorumlu?
Size İslam ve Müslümanlar ile birlikte yaşadığınız günleri hatırlatıyoruz. Dağları ve ovalarıyla Suriye sahilleri, yüzyıllarca İslam ülkesinin bir parçası olmuştur. İslam Devleti, -Müslüman Gayrimüslim- toprakları altında yaşayan herkesi kollayıp gözetmiştir. İnsaflı düşmanlar bile İslami yönetimin adaletine tanık olmuşlardır. Tarih, ülkede yaşayan Hıristiyanların, insanların hayatını ve güvenliğini ifsat eden işgalcilere karşı Müslümanlarla birlikte savaştığının tanığıdır... Hilafet Devletini yıkmak, milliyetçiliği, mezhepçiliği, kabileciliği diriltmek, bugünkü iğreti Lübnan devletini kurmak için bazı Avrupa ülkelerinin müdahalesiyle bu parlak tarih yerle yeksan edilmiş, Lübnan devleti iç savaşa sürüklenmiştir. Bugün yine aynı iğrenç ve iğreti tona tanık oluyoruz!
Hizb-ut Tahrir / Lübnan Vilayeti olarak biz, yüksek sesle uyarıyor ve diyoruz ki, bu tür söylemler, eylemler ve kör fanatizm sabırları taşırmak üzere. Lübnan Müslümanlarının kolay lokma olacağını sanmayın. Babalık iddiasında bulunanlar, zayıf, itaatkâr, ziyankâr olsalar bile biz liderler doğuran bir ümmetin mensuplarıyız. Aşağılanmayı ve küçümsenmeyi kabul etmeyiz, sadece belli bir süreliğine sessiz kalırız. Suriye’deki Müslümanların gücünden ders çıkarın. Bilin ki Müslümanların kanları birbirine eşittir. En aşağı tabakada bulunan kardeşini koruyup kollamak için koşar durur. Suriyeliler, bizim halkımızdır. Kanları kanlarımız, canları canlarımız, yenilgileri yenilgimiz, zaferleri zaferimizdir...
Tarihimiz aynıdır. Gelecekte de aynı parlak tarihe sahip olacağız İnşallah. Mezhepçilik ve ırkçılığın çirkin yüzünü görmeyeceğiz. Kindar ve iğrenç ırkçılık söylemlerini duymayacağız... Nübüvvet metodu Raşidi Hilafet, insanları -Müslümanlar ve gayrimüslimleri- adaletle güdecektir.
لَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا بِالْبَيِّنَاتِ وَأَنزَلْنَا مَعَهُمُ الْكِتَابَ وَالْمِيزَانَ لِيَقُومَ النَّاسُ بِالْقِسْطِ “And olsun ki peygamberlerimizi belgelerle gönderdik; insanların doğru (adaletli) hareket etmeleri için peygamberlere kitap ve ölçü indirdik.” [Hadid 25]
Bu nedenle Lübnan yönetimini, ayrılığı, çatışmayı ve savaşı ateşleyen mezhepçilik ve ırkçılığı olgusunu diri diri mezara gömmek için dikkatli ve uyanık olmaya çağırıyoruz.
قُلْ هَلْ مِن شُرَكَائِكُم مَّن يَهْدِي إِلَى الْحَقِّ قُلِ اللَّهُ يَهْدِي لِلْحَقِّ أَفَمَن يَهْدِي إِلَى الْحَقِّ أَحَقُّ أَن يُتَّبَعَ أَمَّن لَّا يَهِدِّي إِلَّا أَن يُهْدَىٰ فَمَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ “De ki: “Koştuğunuz ortaklardan gerçeğe eriştiren var mıdır?” De ki: “Ama Allah gerçeğe eriştirir. Gerçeğe eriştiren mi, yoksa birisi götürmezse gidemeyen mi uyulmaya daha layıktır? Ne biçim hüküm veriyorsunuz?” [Yunus 35]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Lübnan Vilâyeti
H. 21 Şevvâl 1440
M. Pazartesi, 24 Haziran 2019